Bugun...



Şam Toprakları ve Süfyanî Hareketi - 1

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 02-09-2022 14:55

Şam Toprakları ve Süfyanî Hareketi - 1

Şam ve Şam toprakları İslam tarihi ve hadis kaynaklarında günümüzdeki Suriye ve Lübnan'ı kapsamaktadır.

Lübnan'a Şam Çölü ve “Cebel-i Lübnan”(Lübnan Dağı) da denir. Ayrıca Şam, Ürdün'ü ve bazen Filistin'i içine kapsar. Gerçi bu bölgelerin tamamına “Şam ve Filistin toprakları” denir. Buna rağmen Suriye'nin başkenti olan Dımışk'a da “Şam” deniliyor.

Zuhur dönemindeki Şam ve orada vuku bulacak olaylarla ortaya çıkacak şahsiyetler hakkında çok sayıda rivayet vardır. Bu rivayetlerin ana ekseni, Suriye topraklarına egemen olacak ve orayı topyekûn kendi hâkimiyeti altına alacak olan Süfyanî hareketidir. Süfyanî ordusu, İmam Mehdi'nin (a.f) zuhuruna yakın zamanda etkin role sahip olacaktır. Çünkü Süfyanî, Şam'daki düşmanlarını tasfiye ettikten sonra Kırkısiya'da[1] Türklere karşı büyük bir savaş açtıktan sonra, Irak'a geçecek. Süfyanî'nin Hicaz olaylarında da rolü olacak, Hz. Mehdi'nin (a.f) kıyamını ortadan kaldırmak için kuvvetlerini Hicaz başkanının yardımına gönderecektir. Nihayet vaat edilen mucize, yani Süfyanî'nin ordusunun yere batması olayı Mekke yolu üzerindeki Medine yakınlarında gerçekleşecektir.

Süfyanî'nin en büyük savaşı, Filistin'in fethinde Hz. Mehdi'ye (a.f) karşı yapacağı savaştır. Bu savaşta Yahudiler ve Rumlar ona yardım edeceklerdir. Bu savaşta Süfyanî mağlup olup, öldürülecek ve Hz. Mehdi (a.f) Filistin'i fethederek, Kudüs'e girecektir. Şimdi bu olayları kısaca açıklıyoruz:

Süfyanî'nin Hurucundan Önce Şam'da Gerçekleşecek Olaylar

Süfyanî hareketinin başlangıçtan sonuna kadarki hâdiseleri ve Kudüs'ü kurtarma savaşında Süfyanî'nin yenilgiye uğraması ile ilgili olaylar hakkında hadislerden hareketle genel bir tablo çizmek, inceleme yapmak nispeten kolay olsa da Süfyanî'nin ayaklanmasından önce gerçekleşecek olayları şeffaf şekilde tanzim etmek çok zordur. Çünkü o hadisler genellikle özet olarak beyan edilmiş ve olayların tertibini açıklayan rivayetlerde karışıklık ve ileri-geri geçme söz konusudur. Ama hepsinin sonucunu şu şekilde ifade edebiliriz:

1- Bütün Müslümanları kapsayacak bir fitnenin ortaya çıkışı, Rumlarla Türklerin (Batılılarla Rusların) Müslümanları kuşatması;

2- Şam ülkesine özgü fitnenin ortaya çıkması; bu fitne onların arasında derin çekişmelere, ihtilaflara ve ekonomik zayıflığa neden olacaktır;

3- Şam'da iki aslî gücün arasında çekişme ve çatışmanın meydana gelmesi;

4- Şam'da deprem olması, şehir camisinin batı tarafının ve bazı köşelerinin yıkılması;

5- Şam ülkesine hâkim olmak için üç liderin -Abga, Asheb ve Süfyanî'nin- birbiriyle çekişmesi, Süfyanî'nin o ikisine karşı zafer kazanması, Suriye ile Ürdün'ü istila etmesi ve emri altındaki bölgelerin bütünleşmesi;

6- Yabancı güçlerin Şam topraklarına girmesi.

Aynı zamanda bu rivayetler Süfyanî hareketinden önceki olayları -Rumlarla (Batılılarla) Rusların çarpışmasını, askerî kuvvetlerini bölgeye göndermelerini, Mısır'da devrimcilerin ayaklanmasını, Şeysbanî'nin Irak'ta ve başka yerlerde kıyamını vb.- beyan eder.

Rivayetlerde geleceği vaat edilen Yemânî, Süfyanî'nin kıyamı ile birlikte veya ona yakın zamanda zahir olacaktır.

Şam Fitnesi

Rivayetlerde Süfyanî'nin çıkışından önce Şam'da meydana gelecek özel bir fitneden bahsedilmektedir. Bu, Müslümanların duçar olacağı genel doğu ve batı fitnesidir.

Rivayetlerin bazıları zuhur yılında açlık ve susuzluğun son haddine ulaşacağını belirtiyor. Peygamber-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle nakledilmektedir: "Çok geçmeden Şam ahalisinde dinar bulunmaz." Bunun kökeninin kimden olduğu soruldu. Buyurdu ki "Romalılar tarafından." Biraz sustuktan sonra devam etti: "Ahir zamanda öyle bir halife gelecek ki halka, yok denecek kadar az mal verecektir."[2]

Bu ekonomik krizin ve gıda darlığının nedeni Romalılar, yani Batı ülkeleridir.

Cabir el-Cu'fî'den şöyle nakledilir: İmam Muhammed Bâkır'a (a.s) Allah-u Teâlâ'nın buyurduğu bu ayetin anlamı soruldu: Muhakkak sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden azaltma ile deneriz. Sabredenleri müjdele.[3]

İmam (a.s) şöyle buyurdu: Açlık iki türdür: Genel ve özel. Özel açlık Kûfe'de olacaktır ki Allah-u Teâlâ onu Âl-i Muhammed'in (s.a.a) düşmanlarına mahsus kılmıştır ve onları bu vesile ile helak edecektir. Genel açlık ise, Şam'da olacaktır. O öyle bir korku ve açlıktır ki şimdiye kadar hiçbir zaman ona yakalanmamışlardır. Açlık Mehdi'nin kıyamından önce, korku ve ıstırap ise, onun kıyamından sonra gerçekleşecektir.

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Kaim'in (Mehdi'nin) zuhurundan önce halkın mutlaka kıtlığa yakalanacağı, öldürülmekten şiddetle korkacağı, malların, ürünlerin ve meyvelerin azalacağı bir yıl gelecektir. Bu konu Kur'ân'da açıkça görülmektedir.

Sonra bu ayeti okudu: Muhakkak sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden azaltma ile deneriz. Sabredenleri müjdele.[4]

Bu baskı ve ekonomik sıkıntıların zuhur döneminde meydana gelmesi, zuhurdan önce bir süre devam etmesini, zuhur yılında daha da şiddetlenmesini ve ardından zuhurun gerçekleşmesini belirten rivayetlerle çelişmemektedir.

Ama rivayetlerde bu fitnenin Şam'da uzun süre devam edeceği belirtilir. Ne zaman bittiği düşünülse yeniden devam eder. "Ondan kaçmak isterler, fakat kaçmaya yol bulamazlar."[5]

Rivayetlere göre bu fitne bütün Arap ve Müslüman halkın evine girecektir. Onu bir taraftan düzelttiklerinde başka bir taraftan ortaya çıkacak veya başka bir yerde ayaklanma olacaktır.[6]

İbn-i Hammâd'ın elyazmasında belirtildiği gibi, bazı rivayetler bu fitneyi "Filistin Fitnesi" diye adlandırmıştır.[7]

Şam ve Çevresinde Meydana Gelecek Deprem

Bazı rivayetlerde bir depremin gerçekleşeceği yer ve hatta zamanı hakkında birtakım bilgiler yer almakta, iki grubun iktidarı ele geçirmek için çekiştiği bir sırada vuku bulacağı ifade edilmektedir. Rivayetler bu olay hakkında "şiddetli sallantı, yere batma ve deprem" ifadelerini kullanmıştır. Tıpkı İmam Ali'den (a.s) nakledilen şu rivayet gibi: Şam'da iki askerî grup ihtilafa düştüğünde ilahî belirtilerden biri zahir olur. "Ey Emirü'l-Müminin! O belirti nedir?" diye sorarlar. O şöyle buyurur: “Şam'da yüz bin kişinin öleceği bir deprem olur. Allah bunu müminler için rahmet ve kâfirler için ise, azap vesilesi kılar. O zaman yetiştiğinde beyaz atlara binenleri ve sarı bayrak sahiplerini bekleyin. Onlar batı taraftan gelip Şam'a girerler. Bu olaylar büyük musibet ve kırmızı ölümle birlikte gerçekleşir. O zaman “Harasta denilen” Şam köylerinden birinin yere battığına bakın. Derken ciğer yiyenin oğlu (Süfyanî) kuru çölden huruç eder ve Şam'ın minberine çıkar. Ondan sonra Mehdi'nin (a.f) zuhurunu bekleyin.”[8]

Rivayette geçen "beyaz atlar" sözünden maksat, batılıların kulakları kesilmiş ve binekleri olan "Ablag" atlarıdır. "Ciğer yiyenin oğlu" ile Ebu Süfyan'ın eşi Hind'in çocuğu kastedilmiştir. Çünkü Süfyanî, Muaviye'nin soyundandır. "Kuru çöl"den maksat da Suriye ile Ürdün sınırında bulunan Azraan (Der'a) yakınlarındaki Havran bölgesidir.

İktidarı Ele Geçirme Uğruna Asheb İle Abga' Arasındaki Çekişmeler

İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilir: “O yılda batı tarafındaki tüm İslam ülkelerinde şiddetli ihtilaf ve çatışmalar vuku bulacak. İlk olarak Şam yerle bir edilecek. Orada üç grup, yani Asheb'in, Abga'nın ve Süfyanî'nin taraftarları birbiriyle ihtilafa düşecek”.[9]

Rivayetlerden anladığımız kadarıyla o sırada kumandan Abga' başkentte olacak. Abga, bedeninin derisinde beyaz ve siyah noktalar olan kimsedir. Çünkü rivayetler, Asheb'in kıyamının başkentin ve merkezin dışından gerçekleşeceğine delalet ederler. Bu iki kumandandan hiçbiri diğerine karşı kesin zafer elde edemeyecek. İşte tam da o sırada Süfyanî bu fırsattan yararlanarak, başkentin dışından harekete geçecek ve ikisini de yok edecektir.

Muhtemelen Asheb Müslüman değildir. Çünkü bazı rivayetlerde o, genelde gayrimüslim askerler hakkında kullanılan "ilc" (kuvvetli besili yaban eşeği) kelimesiyle nitelendirilmiştir.

Diğer taraftan "Gaybet-i Nu'mânî" gibi muteber kaynaklarda "Mervanî" diye zikredilen şahıs da Süfyanî'nin rakibi sayılan Abga'dır.

Abga' ile Asheb'i kınayan rivayetlere gelince, bunlardan o ikisinin siyasi tutumlarının İslam'a muhalif olduğu, kâfirlerin ve İslam düşmanlarının taraftarı oldukları anlaşılmaktadır.

Buna göre rivayetlerde işaret edilen Şam'da iki askerî ordunun ihtilaf ve çatışmasından maksat, güçlerin bölgenin hâkimiyetini ele geçirme yönünde ihtilaf etmeleridir. İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s) aktaracağımız bir rivayette İmam (a.s), Cabir el-Cu'fî'ye şöyle buyurmuştur: “Sana açıklayacağım belirtileri görünceye kadar hiçbir harekete geçmeden sürekli olduğun yerde kal. Falan ailenin arasında ihtilaf çıkması, semadan bir ses duyulması, Şam bölgesinden Mehdi'nin zuhurunu müjdeleyen bir nidanın gelmesi, Şam beldelerinden birinin yere batması, Türk yanlılarının Cezire'ye (Musul) yerleşmeye çalışmaları, Rum azgınlarının Ramle'ye yerleşmesi. O yılda İslam topraklarının batı tarafında bulunan bütün şehirlerinde şiddetli ihtilaflar olacak. Yerle bir edilecek ilk şehir Şam olacak. Orada Asheb, Abga' ve Süfyanî'ye ait üç ordu arasında ihtilaf oluşacak”.

"Falan ailenin arasında ihtilaf çıkması" sözü ile Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhurunun mukaddimesi olan Hicaz veya başka bir yerin hâkimleri arasında oluşacak ihtilaflar kastediliyor.

Dımışk tarafından duyulan ses ise, fitnelerin başlangıcı olacak olan sestir ve zuhurdan önce Ramazan ayında duyulması vaat edilen semavi ses değil.

Başka bir rivayette şöyle geçer: Türkler tarafından bir grup ayaklanıp başkaldıracaklar, onun akabinde Rumların fitnesi meydana gelecek.[10]

Ayaklanacak Türklerden maksat, bizzat Türklerin kendisi olabileceği gibi, Türkler tarafından gelecek olan Ruslar gibi başka kavimler de olabilir.

Bu üç grup, Süfyanî'nin mağlup edeceği Hasenî, Emevî ve Kaysî'nin ordularıdır. “Bihâru'l-Envâr” kitabında İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet edilmektedir: “Ey Sudeyr! Evinden ayrılma, gece ve gündüz sakin olduğu sürece yere serilmiş halı gibi hareketsizce evinde otur. Fakat Süfyanî'nin kıyam ettiği haberini aldığında yaya olsan bile, bize doğru gel”.

İmam'a (a.s), "Sana feda olayım! Ondan önce bir olay vuku bulacak mı?" diye sorduğumda buyurdu ki "Evet". Sonra elinin üç parmağıyla Şam'ı işaret ederek, şöyle buyurdu: “Şam'da Hasenî, Emevî ve Kaysî adında üç bayrak (ordu) birbiriyle ihtilafa düşecekler. Süfyanî ortaya çıktığında, benzerini görmediğim şekilde onları biçecektir.

Bu rivayetin doğruluğunu kabul etmek zordur. Çünkü üç grubu Abga, Asheb ve Süfyanî olarak bilen rivayetlerle çelişmektedir. Ayrıca Merhum Kuleynî bu rivayeti "yaya olsan bile" yerine kadar kaydetmiştir.[11] Bu yüzden rivayetin son kısmının bazı raviler tarafından eklenmiş veya tefsir edilmiş olması muhtemeldir.

 

 

-------------

[1]- Suriye, Türkiye ve Irak sınırında bulunan ve günümüzde “Habur” olarak bilinen bölge.

[2]- Bihâru'l-Envâr, c. 51, s. 92.

[3]- Bakara, 155.

[4]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 229.

[5]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 298.

[6]- İbn Hammâd Nüshası, s. 9-10.

[7]- İbn Hammâd Nüshası, s. 63.

[8]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 253.

[9]- Bihâru'l-Envâr, c. 50, s. 212.

[10]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 237.

[11]- el-Kâfî, c. 8, s. 264.




Bu haber 965 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI