Bugun...



Mukaddes Zuhur Kıyamının Başlangıcı - 3

Kaim (İmam Mehdi) “dokuz”, “bir”, “üç”, “beş” gibi tek yıllardan birinde kıyam edecektir. Benî Abbas (Benî filan) hükümete ulaşacaklar; kudretin zirvesinde zevk ve sefa içinde yaşayacaklardır. Daha sonra aralarına ihtilafa düşecek, (çatışmalar başlayınca) hükümetleri yıkılacak, doğu ve batı hatta kıble ehli bile birbirleriyle çatışacaklardır. İnsanlar gökten hakkın münadisi nida edene kadar, korkudan dolayı sıkıntı ve acı içinde olacaklardır. Semavî nida duyulduğunda mutlaka göç edin!

facebook-paylas
Tarih: 23-12-2022 12:46

Mukaddes Zuhur Kıyamının Başlangıcı - 3

Bismillahirrahmanirrahim

İbn Ebî Ya'fûr, İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) ona şöyle buyurduğunu naklediyor: “El parmaklarınla say. Filanın helak olması, Süfyanî'nin çıkışı, nefsin öldürülmesi… Kurtuluşun ulaşması ve işlerin yoluna girmesi, falancanın helak olacağı zaman gerçekleşecektir.”[1]

Elbette rivayette geçen olayların zaman yönünden sıralanışı aynı olmayabilir. Ancak önceden de geçen bazı rivayetler, filanın helak olmasından sonra ve Süfyanî'nin çıkışından önce yaşanacak çekişmeyi göstermektedir.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurdu: “Kaim (İmam Mehdi) “dokuz”, “bir”, “üç”, “beş” gibi tek yıllardan birinde kıyam edecektir. Benî Abbas (Benî filan) hükümete ulaşacaklar; kudretin zirvesinde zevk ve sefa içinde yaşayacaklardır. Daha sonra aralarına ihtilafa düşecek, (çatışmalar başlayınca) hükümetleri yıkılacak, doğu ve batı hatta kıble ehli bile birbirleriyle çatışacaklardır. İnsanlar gökten hakkın münadisi nida edene kadar, korkudan dolayı sıkıntı ve acı içinde olacaklardır. Semavî nida duyulduğunda mutlaka göç edin!” [2]

Bu rivayetteki önemli husus, filan hanedanın kendi arasındaki ihtilafla hükümetlerinin yıkılması arasındaki bağlantı ve doğu-batı arasındaki çatışmayla bu çatışmanın Müslümanlar arasında yayılmasıdır. Görünüşe göre dünyadaki bu çatışma, ya Hicaz'daki siyasî krizle ilişkilidir veya bu krizden kaynaklanmaktadır. İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurundan kısa bir süre önce kendi aralarında ihtilaf oluşacak Benî Abbas'tan kasıt, rivayetlerin dediğine göre İmam Mehdi'nin (a.f) gelmesinden önce Hicaz bölgesine hâkim olacak son hanedandır.

Bu rivayetlerin hepsine bakıldığında, zuhurun başlangıcı olan Hicaz bölgesinde art arda gerçekleşecek olaylar, sarı ve kızıl renkli ateşin Hicaz'da veya Hicaz'ın doğusunda alevlenmesiyle başlayacak ve birkaç gün sürecektir. Bunun ardından filan hanedanın hükümdarı öldürülecek ve onun halefi hakkında ihtilaf edilecektir. Bu ihtilaf, Hicaz'ın siyasî güçlerinin çoğunu oluşturan bu bölgenin kabilelerine sıçrayacaktır. Hicaz'da yaşanacak bu siyasî kriz, doğu ve batı arasındaki çatışmada etkili olacaktır. Ardından Süfyanî'nin çıkışı ve Suriye'den Hicaz'a girmesi, Medine olayları, Mekke olayları ve sonrasında da İmam Mehdi'nin (a.f) beklenen mukaddes zuhuru gerçekleşecektir.

Ehlisünnet kaynaklarında bulunan bazı rivayetler, Hicaz'daki ateşi kıyametin alametlerinden saymıştır. Bu konu hakkında Sahih-i Müslim'de şöyle gelmiştir: Hicaz'da bir ateş alevlenmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Bu ateşin ışığı Busrâ'daki devenin boynunu aydınlatacaktır. [3] Yani bu ateşin ışığı Suriye'deki Busrâ şehrine ulaşacaktır. Bu rivayetlerin bir kısmı “Müstedrek-i Hâkim” kitabında şöyle gelmiştir: Zikredilen ateş Verrâk Dağı veya Habs-u Seyel ya da Huseyl Vadisi'nden çıkacaktır. [4] “Habs-u Seyel”, Medine şehrine yakın bir yerin adıdır ve ona yanlışlıkla “Huseyl Vadisi” denilmiş olabilir.

Diğer bazı rivayetlerde bu ateş hakkında şöyle diyor: O ateş, Hazramut bölgesindeki Aden'den çıkacak ve halkı mahşere veya Mağrib'e doğru götürecektir.

Dikkat edilirse Sahih-i Müslim'deki rivayet kesin bir şekilde bu ateşin kıyametin alametlerinden biri olduğunu iletmiyor. Rivayetten kesin olarak anlaşılan, ileride böyle bir ateşin çıkacağıdır. Bana göre kıyametin alametlerinden olan ateş, Şiî ve Sünnî kaynaklarda geçen Aden veya Hazramut'ta oluşacak ateştir.

Rivayete göre Medine'de meydana gelecek olan Hicaz yangını, özel bir olayın alameti olmamakla beraber, yalnızca Hz. Peygamber’in (s.a.a) buyurduğu gaybî bir haber olabilir. Nitekim tarihçiler birinci asırda Medine yakınlarında birkaç gün süren bir yangından bahsetmişlerdir.

Zuhurun alametlerinden olan ateş ve yangın ise, rivayetlerde “doğu ateşi” ve diğer bazı rivayetlerde de “Hicaz'ın doğusunda oluşacak ateş ve yangın” diye adlandırılmaktadır. İbnî Hammâd'ın kendi nüshasında İbn Ma'dân'dan şöyle nakledilmiştir: Ramazan ayında gökyüzünün doğu tarafından ateşten sütunlar gördüğünüzde, mümkün mertebe kendinize yiyecek ve içecek maddesi hazırlayın. Çünkü o yıl kıtlık yılı olacaktır. [5]

İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Doğu tarafından birkaç gün boyunca büyük bir ateşin alevlendiğini gördüğünüz zaman, insanların işlerinin yoluna koyulma vakti gelmiş demektir. Bu ateş Kaim'in (İmam Mehdi'nin) zuhurundan çok kısa bir süre önce meydana gelecektir.” [6]

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Doğu tarafından üç veya yedi gün yükselen kızıl ve büyük bir ateş gördüğünüzde, Allah'ın izniyle Muhammed'in (s.a.a) Ehlibeyti'nin kurtuluşunu bekleyin. Çünkü Allah, üstündür ve hikmet sahibidir.” [7]

Bu ateş, doğal ve volkanik bir yangın veya büyük bir petrol patlaması olabilir. Ayrıca İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurunun alametleriyle ilgili ilahî bir nişane de olabilir.

İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “İnsanlar, Kaim (İmam Mehdi) kıyam etmeden önce gökyüzünde oluşacak ve kızıllığı gökyüzünü kaplayacak bir ateş vasıtasıyla günahlarından alıkonulacaklardır.” [8]

Bu ateş ve yangın olayı, Hicaz'daki siyasî krizden önce veya bu kriz esnasında meydana gelecektir. Âlim olan Allah'tır.

İmam Mehdi'nin (a.f) Korku ve Ümit İçinde Medine'den Çıkışı

Rivayetlere göre Süfyanî ordusu Medine'ye tamamıyla hâkim olacak ve ordusu “bu şehirde canları ne isterse yapsınlar” diye üç gün onları özgür bırakacaktır. Onlar, Benî Haşim'den olanları tutuklayacak ve bazılarını da katledeceklerdir. Bu girişimlerden hedefleri, İmam Mehdi'yi (a.f) ele geçirmektir.

İbn Hammâd şöyle rivayet etmiştir: Süfyanî Medine'ye doğru hareket edecek; Kureyş'i kılıçtan geçirerek; onlardan ve Ensar'dan olan dört yüz kişiyi katledecek; kadınların karnını parçalayıp çocuklarını öldürecek; Kureyş kabilesinden olan “Muhammed” ve “Fatıma” isimli bacı kardeşi katlederek, Medine Mescidi'nin kapısına astıracaktır. [9]

İbn Hammâd aynı sayfada Ebu Rûmân'dan şöyle naklediyor: Süfyanî, Peygamber (s.a.a) hanedanından olan herkesi tutuklamaları için Medine'ye bir ordu gönderecektir. Bu tutuklamalar sırasında Benî Haşim'den bazı kadın ve erkekler öldürüleceklerdir. Mehdi ve Mübeyyez (Mensur) Medine'den Mekke'ye kaçacaklar ve Süfyanî bir grubu onların peşine gönderecektir. Hâlbuki onlar Allah'ın güvenli Haremine ulaşmışlar ve Süfyanî de bundan habersizdir.

Başka bir rivayette de şöyle geçmektedir: Medine halkı Süfyanî'nin öfke, saldırı ve cinayetlerinden dolayı şehri terk edecektir. [10]

İmam Muhammed Bakır (a.s) Cabir-i Cu'fî'nin ettiği rivayette şöyle buyuruyor: “Süfyanî bir grubu Medine'ye gönderecektir. Onlar, orada bir erkeği öldürecek; Mehdi ve Mensur da oradan kaçacaktır. Peygamber (s.a.a) hanedanının küçük-büyük hepsi tutuklanacak ve hapsedilecektir. Süfyanî'nin ordusu bu iki kişiyi takip etmek için gönderilecektir.” [11]

Süfyanî ordusu eliyle öldürülecek erkek şahıs, rivayetlere göre Medine'de öldürülecek gençten farklı biridir. Bu konu hakkında İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Ey Zürare! Kuşkusuz Medine'de bir genç öldürülecektir.” Sordum: “Size feda olayım, Süfyanî'nin ordusu onu öldürmeyecek mi?” Buyurdu ki: “Hayır, falan hanedanın ordusu onu öldürecektir. Söylenen güçler, halk ne için geldiklerini bilmedikleri hâlde Medine'ye girecekler ve o genci tutuklayarak katledeceklerdir. O genç sitem ve zulümle öldürülünce, Allah onlara fırsat vermeyecektir. Bu sırada kurtuluş ve ferec yolunu gözleyiniz.” [12]

Bazı rivayetler bu gencin Nefs-i Zekiyye olduğunu yazsalar da o, İmam Mehdi'nin (a.f) zuhuruna yakın bir zamanda katledilecek Nefs-i Zekiyye değildir. Bu rivayetlerden ve diğer bazı rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla, yıkılmak üzere olan Hicaz Hükümeti kapsamlı bir çalışmayla Hicaz'daki ve özellikle Medine'deki Şiaları takip etmeye koyulacak ve “Nefs-i Zekiyye” unvanıyla bilinen genci öldürecek veya ismi “Muhammed b. Hasan” olmasından dolayı katledecektir. Çünkü İmam Mehdi (a.f) halk arasında bu isimle tanınmaktadır. Veya o, İmam Mehdi'yle (a.f) irtibat hâlindeki önemli mümin şahsiyetlerden biri olduğu için katledilecektir.

Bu sırada Süfyanî'nin ordusu Hicaz'a girecek ve Hicaz Hükümetinin siyasetini çok daha şiddetli ve vahşice uygulayacaktır. Onlar, Benî Haşim ailesinden olan veya Benî Haşim'le irtibat halinde olan herkesi tutuklayacak; “Muhammed” ve “Fatıma” ismindeki bacı kardeşi de yalnızca babalarının ismi “Hasan” olduğu için katledeceklerdir. Bu buhranlı durumda, İmam Mehdi (a.f) aynı Hz. Musa'nın (a.s) Firavun taraftarları arasından uzaklaştığı gibi kaygıyla Medine'den uzaklaşacak ve yârenlerinden birisi de ona eşlik edecektir. Onun ismi önceki rivayetlerde "Mensur" ve diğer bazı rivayetlerde de "Muntesir" olarak geçmektedir. "Mubeyyed" ismiyle geçtiği rivayette ise, bir yanlışlık sonucu "Muntesir" ismiyle karıştırılarak, bir yazım hatası yapılmış olabilir.

Ayrı bir rivayette şöyle geçmektedir: İmam Mehdi (a.f) Medine'den çıkacağı zaman, Resulullah'ın (s.a.a) mirası yanında olacaktır. Bu miras arasında Resulullah'ın (s.a.a) kılıcı, kalkanı, bayrağı, sarığı ve elbisesi bulunmaktadır.

İmam Mehdi'nin (a.f) Medine'den çıkarak, Mekke'ye gitmesinin belirgin zamanını Şia kaynaklarında bulunmamıştır; ancak bunun Ramazan ayındaki semavî nidadan sonra, yani hac mevsiminde gerçekleşmesi gerekir. Bir rivayette, Süfyanî'nin ordusunun Ramazan ayında Medine'ye gireceği bulunmaktadır.

Mufazzal b. Ömer'in, İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) naklettiği uzun rivayette de şöyle geçmektedir: “Ey Mufazzal! Allah'a andolsun ki, sanki onu (İmam Mehdi'yi) sarı renkli sarığı başına koyduğunu, Peygamber'in (s.a.a) özel ayakkabısını giyip asasını eline aldığını ve birkaç tane keçi yavrusunu önüne katarak Kâbe'ye doğru ilerlediğini görür gibiyim. Ancak onu orada hiç kimse tanımamaktadır.” [13]

Bu rivayetin senedi zayıf olsa dahi, düşmanların İmam Mehdi'yi (a.f) ele geçirmek için seferber olmaları, onun kısa gaybet döneminde olduğu gibi gizlenmesine sebep olacaktır. Bundan dolayı, bu gibi rivayetlerin içeriği kabul edilebilir. Görünüşe göre zuhur yılında hac mevsimi sıcak ve kalabalık olacaktır.

Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla zuhur yılında dünyanın karışık ve perişanlığı, İslami ülkelerin vaziyeti, Hicaz krizi ve Süfyanî ordusunun Hicaz'a girmesinden dolayı ilan edilen olağanüstü hâl, hac merasimini Hicaz yöneticileri için dayanılmaz ve korkutucu bir duruma getirecektir. Kuşkusuz onlar hacıların sayısını en aza indirecekler ve Mekke ile Medine'de emniyet güçlerini normal yıllara göre kat kat artıracaklardır. Ancak bu girişimler İslam ümmetinin Mekke'ye olan ilgisini azaltmayacak ve halk bu mukaddes mekâna yönelerek İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurunu bekleyecektir. Zuhur yılında yüz binlerce insan, belki de milyonlarca Müslüman hac merasimine katılmak için cesaretle yola koyulacak; kendi hükümetleri ve Hicaz yönetimi önlemler almasına rağmen, onların çoğu Mekke'ye ulaşacaktır.

Bu sırada bütün hacılar, arzu ve coşkuyla birbirlerinden şu sorunun cevabını soracaklardır: "Sizin İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurundan haberiniz var mı?" Elbette bu soruyu yöneltmek oldukça tehlikeli gözükmektedir. Bu yüzden hacılar bu soruyu gizlice sorarak, İmam Mehdi (a.f) hakkındaki son haberleri, Hicaz Hükümeti'nin ve Süfyanî ordusunun son girişimlerini birbirlerine haberdar edeceklerdir.

Sonraki rivayet, Müslümanların ve hacıların İmam Mehdi'nin (a.f) zuhuruyla ilgilenip onu ararken içinde bulundukları durumu yansıtmaktadır. İbn Hammâd'ın kendi nüshasında şöyle gelmiştir: İbn Mesud'dan şöyle rivayet edilmiştir: Ticaret kesatlaşıp yollar emniyetsiz olduğu ve fitneler çoğaldığında, muhtelif bölgelerden her birine üç yüzden biraz fazla kişinin biat ettiği yedi âlim önceden bir kararlaştırma olmaksızın Mekke'ye doğru yola koyulacaklar. Orada görüşecekler ve birbirlerine buraya gelmelerinin sebebini soracaklar.

Cevap olarak şöyle diyecekler: "Öyle birini arıyoruz ki, onun yardımıyla bu fitnelerin yatışmasını ve Allah'ın onun eliyle Kostantiniyye'yi özgürleştirmesini umuyoruz. Biz onu kendi adı, baba ve annesinin adı ve bütün özellikleriyle tanıyoruz." Bu âlimler bu müşterek hedefte birleşerek İmam Mehdi'yi (a.f) Mekke'den başlayarak aramaya koyulacaklar. Onlar, görünüşte İmam Mehdi'nin (a.f) özelliklerini taşıyan birine, "Acaba siz filan oğlu filan mısınız?" diye soracaklar. O da "Hayır! Ben, Ensar’danım ve onlardan ayrılacağım." diye cevap verecektir. Bu grup İmam Mehdi'nin (a.f) sıfatlarını ehil olanlara açacaklar; ancak onlara şöyle söylenecektir: "Aradığınız mevla ve sahibiniz şu anda Medine'ye doğru gidiyor." Bunun üzerine onun peşinden Medine'ye hareket ederler; ancak İmam Mehdi (a.f) Mekke'ye dönmüştür. Onlar da Mekke'ye giderler.

Tekrar (İmam Mehdi'ye benzeyen) o şahsın peşine giderek, "Siz filan oğlu filan mısınız? Anneniz filan kızı filan mıdır? Bu alametler sizde var mıdır?" diye sorarlar. "Biz sizi bir defa kaybettik. Şimdi elinizi uzatın, size biat edelim." O şahıs cevapta şöyle diyecek: "Ben sizin lideriniz değilim. Ben filan Ensar’ın oğlu filanım. Ama benimle gelin de size mevlanız ve sahibinizi göstereyim." Bunun üzerine ondan ayrılarak, tekrar Medine'de İmam Mehdi'yi (a.f) aramaya başlarlar. Ancak o, onların isteğinin aksine Mekke'ye gittiği için onlar da tekrar Mekke'ye dönerler.

Sonunda İmam Mehdi'yi (a.f) Kâbe'nin ana direğinin yanında bularak şöyle derler: "Eğer sizinle biat etmemiz için elinizi uzatmazsanız, günah ve kanlarımız sizin yükümlülüğünüzdedir. Süfyanî'nin ordusu bizim peşimizdedir ve bir veled-i zina onlara komutanlık etmektedir." Bu sırada İmam Mehdi (a.f) rükünle (Kâbe'nin dört köşesinden biriyle) makam (Hz. İbrahim'in (a.s) makamı) arasında oturacak; elini onlara uzatacak ve onlar da biat edeceklerdir. Allah onun sevgisini insanların kalbine yerleştirecektir. Sonuçta o, gündüzlerin aslanları ve gecelerin zahitleriyle hareketini başlatacaktır. [14]

Bu rivayetin senet ve metninde bazı sorunlar ve zayıf noktalar bulunmaktadır. Örneğin, İslam devletinin kaç asır boyunca siyasî ve askerî sorunu hâline gelen Kostantiniyye'nin özgürleştirilmesine değinilmiştir. Kostantiniyye'yi yaklaşık beş yüz yıl önce Fatih Sultan Mehmet fethetti. Elbette Müslümanlar, Hz. Peygamber’den (s.a.a) Kostantiniyye'nin özgürleştirilmesi hakkında müjdeleyici rivayetler nakletmişlerdir ki, bu rivayetlerin doğruluğu araştırmaya ihtiyaç duymaktadır. Bizim konumuzu ilgilendiren rivayetler ise, Konstantiniyye'nin İmam Mehdi (a.f) eliyle fethedileceğine değinen ve yukarıda bir örneğini getirdiğimiz rivayetlerdir.

Dolayısıyla ya Konstantiniyye'nin İmam Mehdi (a.f) eliyle fethini, ravilerin hadislere yerleştirdiğini söylemeliyiz ki, bunun sebebi de ravilerin, İmam Mehdi'nin (a.f) Müslümanların bütün sorunlarını halledeceğini ve Konstantiniyye'nin de asırlardır Müslümanların büyük sorunlarından biri olduğunu bilmelerinden kaynaklanmaktadır. Veya Konstantiniyye'den kasıt, İmam Mehdi'nin (a.f) zuhuru zamanındaki Roma'nın başkenti de olabilir. Bazı rivayetlerde de bu şehirden “Roma'nın büyük şehri” diye bahsedilmektedir. Rivayete göre İmam Mehdi (a.f) ve yârenleri bu şehri kuşatacak ve tekbirlerle fethedecektir.

Bu rivayetin serüveni ne olursa olsun, hatta eğer bu rivayetin uydurma olduğunu farz etsek bile, tanınmış ve meşhur bir yazar bin iki yüz yıl önce bu rivayeti kaydetmiştir. Çünkü İbn Hammâd'ın vefat tarihi 227 hicrî kamerîdir ve bu rivayeti kendisinden önceki tâbiînden nakletmiştir. Dolayısıyla bu rivayet en azından o zamanki ravilerin düşünce dünyasındaki zuhur yılıyla ilgili siyasî durumu yansıtmakta ve bu gibi zuhurla ilgili haberlerin Müslümanlar arasında yaygın olduğunu, zuhurun alametlerini araştırdıklarını göstermektedir. Buna ilaveten, bu rivayetteki konuların içeriğinin çoğu ya diğer rivayetlerde gelmiştir veya diğer rivayetlerde vurgulanan gelişmelerin mantıksal neticesidir.

Yedi tane büyük âlimin o zamanda Mekke'ye gitmeleri, Müslümanların İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurunu ne kadar çok önemsediğini göstermektedir. Aynı şekilde halk temsilcilerinin İmam Mehdi'nin (a.f) huzuruna varabilmek için Mekke'ye gitmeleri ve âlimlerin her birinin, üç yüz on üç müminden, İmam Mehdi'nin (a.f) yanında fedakârlık etmek üzere biat almaları, Bedir savaşçıları sayısınca olan İmam Mehdi'nin (a.f) yârenlerinin yanında yer almaya ne denli müştak olduklarını göstermektedir.

İmam Mehdi'nin (a.f) birkaç defa o âlimlerden uzaklaşması zayıf bir ihtimal değildir. Ancak belki de bu nokta, Şiî ve Sünnî kaynaklarda geçen, İmam Mehdi'nin (a.f) onlarla isteksizce biat etmesine işaret olabilir. Bu konu, Hz. Peygamber’den (s.a.a) ve Ehlibeyt'ten (a.s) nakledilen bir hadiste yer almıştır. İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) önemli ashabından birisi, isteksizce gerçekleşen bu biat hakkında şüpheye düşmüştür. Ancak İmam Cafer-i Sadık (a.s) burada isteksiz ve ikrah üzere edilen biatin, mecburiyet manasına gelmediğini buyurarak, sahabîsinin kalbini rahatlatmıştır.

Bu rivayetin içeriği, Müslümanların ruh hâletini ve İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurunu büyük bir istekle beklediklerini göstermektedir. Ancak İmam Mehdi'nin (a.f) Mekke'deki girişimleri ve yârenlerinin onunla biat etmesi, diğer bazı rivayetlerde buradakinden farklı bir şekilde beyan edilmiştir.

 

-------------

[1]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 234.

[2]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 235.

[3]- Sahih-i Müslim, c. 8, s. 180.

[4]- Müstedrek-i Hâkim, c.4,s. 442-443.

[5]- İbn Hammâd Nüshası, s. 61.

[6]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 240.

[7]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 230.

[8]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 221.

[9]- İbn Hammâd Nüshası, s. 88.

[10]- Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 442.

[11]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 223.

[12]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 147.

[13]- Beşâretu'l-Mustafa, s. 267, Bihâru'l-Envâr'dan naklen.

[14]- İbn Hammâd Nüshası, s. 95.




Bu haber 392 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI