Bugun...



Irak'ın Zuhur Asrındaki Rolü - 2

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Güncelleme: 07-10-2022 14:22:20 Tarih: 07-10-2022 14:17

Irak'ın Zuhur Asrındaki Rolü - 2

Üçüncü Aşama: Süfyanî'nin Ordu Sevk Etmesi ve Basra'nın Yıkılması

Elimizde bulunan bazı rivayetler, Süfyanî'nin Irak'a ordu sevk edeceğini; orayı işgal edeceğini; halka ve özellikle İmam Mehdi (a.f) ve Ehlibeyt (a.s) Şialarına işkence edeceğini göstermektedir. Ancak bazı rivayetlerden anlaşılan o ki, zamanın Irak hükümeti o kadar zayıf ve güçsüz olacaktır ki, askerî güce veya halk gücüne dayanarak Süfyanî'nin saldırılarını engelleyemeyecektir.

Hatta bu hükümet, Süfyanî'yle karşı karşıya gelmek için Irak'a girecek olan Yemenli ve İranlı güçlerin bile önünü alamayacaktır. Ancak muhtemelen, Süfyanî güçlerinin bu ülkeye girmesi, bu ülkenin güçsüz hükümetinin davetiyle gerçekleşecektir. Duceyl, Bağdat ve Irak'ın diğer şehirlerinde Süfyanî güçleriyle savaşanlar, Süfyanî aleyhine ayaklanan gruplar olabilir. Diğer yandan rivayetler, Irak milletinin, İran ve Yemen güçlerini desteklediğini, Süfyanî güçlerinin takip edilerek yok edilmesi için seve seve onlara (Yemenli ve İranlı güçlere) yardım ettiklerini göstermektedir.

Basra'nın yıkılması hakkındaki rivayetler üç kısımdır:

1- Suya batarak yıkılması.

2- Zencilerin (siyah derililerin) hareket ve inkılabıyla yıkılması.

3- Yerin batması ve çökmesi sonucu yıkılması.

İmam Ali'nin (a.s) Nehcü'l-Belâğa'daki hutbeleri ve diğer bazı sözlerinin içeriği, bütün tarihçilerinde beyan ettiği gibi, Abbasîler döneminde meydana gelen, Basra'nın birinci (suya batarak) ve ikinci (Zencilerin inkılabıyla) yıkılmasına değinmektedir.

İmam Ali (a.s) Basra ahalisine hitaben şöyle buyuruyor: Bir kadının (Ayşe'nin) ordusu oldunuz ve bir hayvana (Ayşe'nin devesine) uydunuz. (Devesi) bağırdı, koştunuz; öldürüldüğünde de kaçtınız. Ahlâkınız kötülük, ahdiniz ayrılık, dininiz nifak, suyunuz tuzludur. Sizinle yaşayan günahının cezasına duçardır. Sizden ayrılan, Rabbin rahmetine ermiştir. Mescidiniz sanki denizde yüzen bir gemi gibi… Allah da azap olarak üstten yağmur yağdırmada; alttan dalgalar denizi coşturmada ve içindeki herkes boğulmaktadır.[1]

İbn-i Ebî'l-Hadîd, İmam Ali'nin (a.s) yukarıdaki sözleri hakkında şöyle diyor: Basra'da, mescit dışında her yerin suya batacağından haber veren Emirü'l-Müminin'in (a.s) bu sözü hakkında, âlemin kanlı olaylarıyla ilgili bir kitapta, “Basra şehri ve ahalisinin, yerden kaynayacak bulanık suyla helak olup boğulacağını fakat mescitlerinin sağlam kalacağını” duydum. Ancak gerçek olan şu ki, Basra şehri şimdiye kadar iki defa tam olarak yıkılmıştır. Onlardan biri, Abbasî halifesi Kaim bi-Emrillah zamanında gerçekleşmiştir. O zaman yaşanan olayda, İmam Ali'nin (a.s) haber verdiği gibi, suyun üzerinde bir kuşun göğsü gibi belli olan büyük mescidin bir kısmının dışında, hiçbir şey geriye kalmamıştı. O sırada su, Fars Körfezi'nde bugün “Fars Adası” diye bilinen tarafla “Senâm Dağı” diye bilinen dağın tarafından yükselerek, şehirde bulunan evleri, halkın önemli bir bölümünü ve her şeyi içine alarak batırmış ve boğmuştur. Basra'nın iki defa suya batması hususundaki olaydan biri, şehir halkının yanında meşhurdur ve bu olayı öncekilerden nakletmektedirler.

Basra'nın, Zenciler tarafından harap edilmesi, Abbasîler döneminde ve hicrî dördüncü yılın ortalarında meydana gelmiştir. İmam Ali (a.s) bu olayı defalarca haber vermiştir. Örnek olarak, bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: Ey Ahnef! Sanki ben onun; tozu dumanı, gürültüsü, dizgin sesleri, atlarının kişnemesi olmayan bir orduyla yola düştüğünü ve yeryüzünü deve kuşlarının ayakları gibi ayaklarının altına aldığını görür gibiyim. Yazıklar olsun o gösterişli yollarınıza, akbaba kanatları gibi etrafa sarkan (balkonlu) ve (sütunları) fil hortumlarına benzeyen süslü evlerinize! Böylelerinin ne ölülerine yas tutulur ve ne de yitikleri aranır. [2]

Seyid Razî bu şahıstan maksadın Sahibu'z-Zenc (Zenciler) olduğunu söylemektedir.

Zencilerin inkılabı, tarih kitaplarında meşhur olduğu üzere, Karmatî rehberliğinde ve hicrî üçüncü yüzyılda meydana gelmiştir. O, Alevîlerden (Ali taraftarlarından) olduğunu savunurdu. İmam Ali'nin (a.s) onlar hakkında öngördükleri, onlarla tam olarak uyum içerisindedir. Bu inkılap aslında zulüm, gününü gün etme ve kölelerle mustazaflara yapılan adaletsizliklerin karşısındaki bir tepkiydi. Bundan dolayı Zencilerin ordusunun tamamı, siyah, bineksiz ve piyade kölelerden oluşmaktaydı.

Ancak İmam Mehdi'nin (a.f) zuhur alametlerinden olan Basra'nın yıkılma olayı pek çok rivayette yer aldığına göre, Basra, Kur’an-ı Kerim'de zikredilen "mu'tefikat (altı üste çıkmış)" şehirlerdendir. Yani bazı şehirler yere batarak ve ilahî azapla alt üst olmuştur. Basra da bu şehirlerden birisidir.

Bu şehir üç defa alt üst olmuş ve dördüncüsü henüz gerçekleşmemiştir. İbn-i Meysem Bahrânî, Nehcü'l-Belâğa'ya yazdığı şerhte şöyle diyor: Emirü'l-Müminin İmam Ali (a.s), Cemel Savaşı bitişinde, halkın üç gün peş peşe namazda hazır olmaları doğrultusunda emir verdi ve kimsenin mazeretsiz cemaat namazını terk etmemesi gerektiğini buyurdu. Halk toplanınca, İmam Ali (a.s) de oraya geldi ve sabah namazını halkla beraber büyük mescitte kıldı. Namazdan sonra, kıble arkasında kalacak şekilde mescidin sağ tarafındaki duvara yaslanarak hakla konuşmaya başladı. Allah'a hamdüsena, Resulü'ne (s.a.a) salat ve selamdan, Mümin ve Müslüman erkeklerle kadınlar için bağışlanma diledikten sonra şöyle buyurdu:

"Ey Basra halkı! Ey kendi halkını şimdiye kadar üç defa ölüme sürükleyen şehrin halkı! Ey o kadının (Ayşe'nin) ordusu ve ey o hayvanın (Ayşe'nin devesinin) taraftarları! O (hayvan) bağırınca icabet ettiniz, öldürüldüğünde de kaçtınız. Ahlâkınız kötü, ahdiniz bozuk, dininiz nifak ve suyunuz acıdır. Bu şehir her yerden suya daha yakın, gökyüzüne daha uzak ve onda dokuzu kötülüktür. Orda yaşayan günaha düşer ve uzaklaşan Allah'ın affına kavuşur. Şehrinizi (Basra'yı) suların kapladığını görür gibiyim. Öyle ki denizin dalgalarındaki bir kuşun göğsü gibi, mescidinizin en yüksek yeri dışında bir şey görülmemektedir." Bu sırada Ahnef b. Kays kalkarak şöyle dedi: "Ey Emirü'l-Müminin! Bu olaylar ne zaman meydana gelecektir?" İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Sen o zamanı asla görmeyeceksin. Seninle o zaman arasında asırlarca uzaklık vardır. Ancak bu haberi, sizlerden hazır olanlar, burada bulunmayanlara ulaştırmalıdır ki onlarda diğer din kardeşlerine ulaştırsınlar. Şehrin kamışlarının evlere ve sazlıklarının köşke dönüştüğünü gördükleri zaman, kaçmayı kalmaya tercih etsinler. Çünkü o gün, sizin için Basra denen bir yer kalmayacaktır."

Sonra İmam (a.s) sağ tarafına doğru yönelerek şöyle buyurdu: "Sizinle 'Ubulle'[3] şehri arasında ne kadar mesafe vardır?" Munzir b. Cârûd şöyle dedi: "Babam ve annem size feda olsun, dört fersah." [4] İmam (a.s) buyurdu ki: "Doğru söyledin. Muhammed'i (s.a.a) peygamberlikle görevlendiren, ona nübüvvet makamını bağışlayan, elçilik sorumluluğunu ona has eden, ruhunu cennette ebedi kılan Allah'a andolsun ki, şimdi benden işiteceğinizin aynısını, o yüce Resul'den (s.a.a) şöyle duydum: Ya Ali! “Basra” denilen yerle “Ubulle” denen yerin arasındaki mesafenin dört fersah olduğunu ve buranın çok yakında haraç kesenlerin bölgesi olacağını biliyor musun? Bedir Savaşı şehitleriyle aynı konumda olan, ümmetimden yetmiş bin kişi, burada şehit olacaktır." Munzir dedi ki: "Ya Emirü'l-Müminin (a.s)! Annem babam size kurban olsun. Onları kim öldürecektir?" İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Onlar, şeytanlar gibi siyah yüzlü ve pis kokulu kardeşler tarafından öldürülecektir.

Onların açgözlülüğü ve arzuları fazla, ganimetleri (kazançları) azdır. Ne mutlu o kimseye ki bunların eliyle öldürülecektir. Onlarla savaşmak için öyle bir grup öne düşecektir ki; zamanın kibirlileri yanında değersiz, yeryüzünde tanınmamış ve gökyüzünde meşhurdurlar. Gökyüzü, yeryüzü ve bu ikisinde olan her şey onlar için ağlayacaktır." Burada gözyaşları, İmam Ali'nin (a.s) gözlerinden dökülürken şöyle buyurdu: "Arkasında tozu dumanı ve gürültüsü olmayan ordudan dolayı sana yazıklar olsun ey Basra!" Munzir sordu: "Onların başına, (Basra'nın) suya batması yüzünden ne gelecektir?" İmam (a.s) buyurdu: "Bu kelimenin (vay kelimesinin) iki kapısı vardır; biri rahmet, diğeri de azap. Evet, ey Cârûd'un oğlu! Bir grubun diğerini katlettiği büyük kan davaları güdülecektir. Öyle bir fitne ve ayaklanma meydana gelecektir ki, ev ve şehirlerin viran edilmesine, malların yağmalanmasına ve esir edilen kadınların acıklı bir hâlde başlarının kesilmesine sebep olacaktır. Onların yaşayacakları ne kadar da ilginçtir!

Sağ gözü kör ve diğerinde çiğnenmiş kanlı et parçasına benzer bir şey görünen tek gözlü büyük Deccâl'ın ortaya çıkışa da bu fitnelerdendir. Onun gözü, aynı suyun üzerinde dolanan üzüm tanesi gibidir ve göz yuvasından dışarı çıkmıştır. Sayıları Ubulle şehitleri sayısınca olan ve İncil'i göğüslerinde taşıyan bir grup Basra halkı, onun (Deccâl'ın) peşine takılacaktır. Bu sırada, bazıları öldürülecek, bazıları kaçacak, ardından yer sallanacak, insanlar savrulacak, yerde çöküntüler oluşacak ve yüzler değişime uğrayacaktır. [1] Ondan sonra aşırı açlık ve kızıl ölüm, yani boğulmalar gerçekleşecektir. Ey Munzir! Basra şehrinin semavî kitaplarda geçen üç tane ismi daha vardır ki bilginlerden başkası onları bilmez. Onlar; Hureybe (harabe), Tedmur (virane) ve Mu'tefike (alt üst olmuş)'dir." Ve şöyle devam etti: "Ey Basralılar! Allah, size daha iyisini nasip etmedikçe, İslam topraklarının hiçbir bölgesine, şeref ve keramet vermemiştir. Sizlere kendi yüceliğinden, fazilet ve kerem nasip etmiştir. Sizin şehrinizin kıblesi en üstün kıbledir. Çünkü İmam'ın (a.s) Mekke'deki mevkii olan Makam-ı İbrahim doğrultusundadır."

"Kur’an karileriniz en iyi kariler, takvalı ve âbidleriniz (ibadet edenleriniz) en üstün takvalı ve âbidler, tacirleriniz en iyi ve en doğru sözlü tacirler, sadaka verenleriniz en cömert sadaka verenler, zenginleriniz en çömertler ve en alçak gönüllü insanlar ve sizin liyakat sahipleriniz en güzel ahlaklılardır… Sizler halkın en iyi sığınağı, başkalarına en az zahmet vereni ve cemaat namazına katılanların en isteklilerisiniz. Ağaçlarınız verimli, mal mülkünüz bol, çocuklarınız akıllı, bayanlarınız iffetli ve evlidir. Allah akan suyu sizlere devamlı sunmuştur ki hayatınızdan tat alıp faydalanasınız ve denizi elinizin altına vermiştir ki servetinizi çoğaltasınız. Dolayısıyla eğer sabırlı ve sebatlı olursanız, biliniz ki Tuba ağacı, gölgeliğiniz ve yerinizdir. Ancak Allah'ın iradesi kesin, istediği cari ve katidir. Kimsenin de gücü onu değiştirmeye yetmez ve Allah çabuk hesaba çekendir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Biz, mutlaka her şehri kıyamet gününden önce ya helak edecek veya en şiddetli bir azapla azaplandıracağız. Bu, (ilahî) kitapta yazılmıştır." [6]

Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Bir gün Resulullah (s.a.a) benden başka kimse yanında yokken şöyle buyurdu: 'Ruhu'l-Emîn Cebrail, yeryüzü ve üstündeki her şeyi görmem için beni sağ omuzuna aldı, kilitlerini bana verdi, yeryüzünde bulunan her şey ve kıyamet gününe kadar gerçekleşeceklerin hepsinin haberini bana verdi.' Bunlardan haberdar olmak benim için güç değildi. Nitekim babam Âdem'e (a.s) de güç gelmemiş, isimleri ona öğretmiş ve meleklere öğretmemişti. Bu sırada, deniz kenarında “Basra” adı verilecek bir şehir gördüm. Orası, yerin gökyüzüne en uzak olanı ve deniz suyuna en yakın olanıdır.

Diğer mekânlardan daha çabuk yıkılacak, en verimsiz topraklara sahip olacak ve en şiddetli azaplara uğrayacaktır. Geçen asırlarda defalarca yere battığı gibi, tekrar yere batacaktır. Ey Basra ahalisi ve etrafındaki köy halkları! Şehrinizi su kapladığı zaman, büyük bela ve musibet günü olacaktır. Ben bu suyun, sizin şehrinizin neresinden kaynayıp çıkacağını biliyorum. Bundan önce sizin başınıza, bizim bildiğimiz ancak sizlere gizli olan büyük ve beklenmedik hadiseler gelecektir. Bu şehir suya batmadan önce buradan çıkan, Allah'ın rahmetine kavuşacak ve dikkate almayıp kalan ise kendi hatasının cezasını çekecektir. Allah ise kullarına zulmü reva görmez." [7]

Bu hadisin bir kısmı “Nehcü's-Seâde fî Mustedreki Nehcü'l-Belâğa” adlı kitaba eklenmiş ve bir kısmı da İbn-i Kuteybe'nin “Uyûnu'l-Ahbâr” adlı kitabında Hasan Basrî'den rivayet edilmiş ve devamında ise şöyle gelmiştir: Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: “Basra” diye adlandırılan bir yer fethedilecektir. Kıble açısından yerin en sebatlı bölgesidir. Karileri en iyi kariler, ibadet edenleri en iyi ibadet edenler, bilgin ve âlimleri en iyi bilginler, sadaka verenleri ve tacirleri de en büyük tacirlerdir.

Bu şehirden, "Ubulle" denen yerin arası dört fersahtır. Bu şehrin büyük mescidinde meydana gelecek olayda, her biri benim yanımda bulunan ve Bedir Savaşı'nda şehit olanlar gibi, kırk bin kişi şehit olacaktır. Eğer İmam'ın (a.s) bu sözleri rivayetin bir kısmı olur ve sahih de olursa, Basra'nın yıkılmasının zuhur zamanına bitişik olup olmadığı üzerinde tahmin yürütülemez.

Tarih kaynaklarından anlaşılan o ki, Emirü'l-Müminin İmam Ali'nin (a.s) Basra'daki hutbesi ve sözleri, gerçekleşecek kesin ve meşhur olaylar hakkındadır. Ancak rivayetlerin kısalık, uzunluk ve içeriği farklılık göstermektedir. Naklettiğimiz rivayette sadece, Basra'nın yere gömüldükten sonra suya batarak harabeye dönüşeceği beyan edilmiştir ve bu olay, iki aşamadaki ilk suya gömülmede veya Zencilerin inkılabında meydana gelmemiştir.

 

-------------

[1]- Nehcü'l-Belâğa, 13. Hutbe.

[2]- Nehcü'l-Belâğa, 128. Hutbe.

[3]- Ubulle, Irak şehirlerinden biridir.

[4]- Her fersah yaklaşık altı kilometredir.

[5]- Yüzler değişime uğrayacak; yani bazı hayvanların şekline dönüşecektir.

[6]- İsrâ, 58.

[7]- Bihâru'l-Envâr, c. 60, s. 224-226.




Bu haber 402 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI