Bugun...



Hak Geldi, Batıl Yok Oldu - 3

İmam Mehdi (a.f) kendi ordusunu Kudüs savaşına gitmeleri için Şam'a doğru gönderecektir.

facebook-paylas
Güncelleme: 20-03-2023 12:32:22 Tarih: 27-01-2023 12:09

Hak Geldi, Batıl Yok Oldu - 3

Bismillahirrahmanirrahim

Kudüs'e Doğru İlerleme

Hadislerde, İmam Mehdi'nin (a.f) Romalılarla savaşmak için, içlerinde kendi ashabının da bulunduğu bir ordu hazırlayarak, Antakya'ya göndereceği gelmiştir. Onlar Antakya mağarasından mukaddes sandığı çıkaracaklardır. Bu sandıkta Tevrat ve İncil'in asıl nüshaları bulunmaktadır.[1]

Mukaddes sandığın bulunması, güçlerini İmam Mehdi'yle (a.f) savaşmak için Antakya sahilinde hazırlayan Batılılar karşısında caydırıcı bir etki yaratacaktır. Rivayetlere göre bu güçler, Ramazan ayındaki semavî nidanın ardından o bölgeye gidecekler ve Allah, Ashab-ı Kehf'i onlar için bir mucize olarak ortaya çıkaracaktır.

Emîrü'l-Müminîn İmam Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir: Romalılar, Ashab-ı Kehf mağarasının yakınlarındaki denizin sahiline yönelecekler ve Allah da o gençleri köpekleriyle beraber diriltecektir. Onlardan “Melîhâ” ve “Hamlâhâ” isimlerini taşıyan iki kişi, Kaim (a.f) için kesin şahitlerdir. [2]

Son ibare, Melîhâ ve Hamlâhâ'nın İmam Mehdi'nin (a.f) yanına gelerek biat edecekleri veya Ashab-ı Kehf'in yanındaki mirasları İmam'a (a.f) verecekleri manasını taşıyabilir. Gaybî yardımın mucizevî bir şekilde ortaya çıkması, İmam Mehdi'yle (a.f) savaşmak ve Yahudileri ve Süfyanî'yi savunmak hususunda Batılıları şüpheye düşürecektir. İlk mucize Ashab-ı Kehf'in ortaya çıkmasıdır. İkinci mucize ise, Tevrat ve İncil'in bazı nüshalarıyla, mukaddes sandığın içinde Antakya mağarasından çıkarılması ve İmam Mehdi'nin (a.f) yârenlerinin bunları Batılılara delil göstermeleridir. Bundan dolayı İmam Mehdi'yle (a.f) Batılılar arasında Antakya'da bir çatışmanın meydana gelmesi, oldukça uzak bir düşüncedir. Ayrıca Batılı güçlerin Türkiye'nin kendisine değil de sahiline gelmeleri, bu ülkenin Batılıların nüfuzu altında olmadığını veya Türkiye halkının devrim yaptığını ya da İmam Mehdi'nin (a.f) orduları sayesinde özgürleştirildiğini göstermektedir.

Ancak Filistin (Ramle) sahiline gelecek Romalı (Batılı) güçler, bazı rivayetlerde “Romalı İsyankârlar” diye tanıtılmışlar ve anlaşılan o ki, Kudüs savaşında Yahudilerin ve Süfyanî'nin yanında yer alacaklardır.

Aynı şekilde bazı rivayetler, İmam Mehdi'nin (a.f) kendi ordusunu Kudüs savaşına gitmeleri için Şam'a doğru göndereceğini beyan etmektedir. İmam Mehdi (a.f) şahsen bu savaşa katılmayabilir; ancak galibiyetin ardından Kudüs'e gidebilir. Ancak rivayetlerin geneli, İmam Mehdi'nin (a.f) kendi ordusuyla bölgeye doğru hareket edeceğini ve Dımışk yakınlarındaki “Mercu Azrâ” bölgesinde karargâh kuracağını beyan etmektedir.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: Bu sırada İmam Mehdi (a.f) Kûfe'ye gelecek, Allah'ın istediği zamana kadar orada kalacak ve hâkimiyetini burada sağlayacaktır. Sonra yârenleriyle beraber Mercu Azrâ'ya girecek ve halkın önemli bir kesimi ona katılacaktır. O sırada Süfyanî, Ramle Vadisi'ndedir. O gün (güçlerin) yer değiştirme günüdür. Süfyanî beraberindeki bir grup Âl-i Muhammed (s.a.a) takipçisi, İmam Mehdi'nin (a.f) güçlerine katılacaklar ve kendilerini Âl-i Muhammed beraberinde gösteren bir grup Süfyanî taraftarı ise, ayrılarak Süfyanî'nin ordusuna katılacaklardır.

Emîrü'l-Müminîn Ali (a.s) şöyle buyurur: O gün, Süfyanî ve beraberindekiler öldürülecektir. Hatta onlardan bir haber veren bile kalmayacaktır. O günde Süfyanî'nin bol ganimetlerinden mahrum kalan zarar etmiştir. [3]

Bu rivayetten anlaşılmaktadır ki, halkın genelinin İmam'ı (a.f) fikirsel desteklemesi, İmam Mehdi (a.f) ordularının Suriye topraklarına girişi sırasında hiçbir direnişin olmamasına sebep olacak ve İmam (a.f) Dımışk'a otuz kilometre uzaklıkta karargâhını kuracaktır.

İmam Mehdi'nin (a.f) Yahudilerle Savaşı

Rivayetlere göre bölgenin siyasî durumu Kudüs savaşından önce şöyle olacaktır: İmam Mehdi (a.f) yârenlerinin Yemen'de, Hicaz'da, Irak'ta ve muhtemelen Batılılara karşı Fars Körfezi'ndeki ani galibiyeti, Rumları ve Batılıları İmam Mehdi'yle (a.f) karşı karşıya gelmekten oldukça kaygılı ve korkak bir hâle getirecektir. Bu korku, Müslüman milletlerin, özellikle bölge Müslümanlarının İmam Mehdi'yi (a.f) amansız desteğiyle daha da çoğalacaktır. İlahî nişane ve mucizelerin zuhur öncesi veya zuhur esnasında belirmesi, Batı milletlerinde şaşırtıcı bir etki yaratacak ve hükümetlerinin perişanlığını daha da çoğaltacaktır. Onlar öyle bir durumda olacaklar ki, kendi güçlerini, Antakya sahillerine ve Filistin'in Ramle bölgesine veya Mısır'a gönderme dışında bir girişimde bulunamayacaklardır.

Dolayısıyla Batılıların bu savaştaki rolü, sadece Yahudi ve Süfyanî müttefiklerini desteklemekle sınırlı kalacaktır. Yahudilerin durumuna gelince, onlar oldukça perişan, korkunç, karmaşık ve kötü bir hâlde olacaklar. Çünkü bu savaş onlar için kader belirleyici bir savaş olacaktır. Bu sebeple Yahudiler direkt olarak İmam Mehdi (a.f) ordusuyla çatışmaktan kaçınmayı tercih edecekler; Arapların müşterek savunma hattı olan ve Süfyanî'yle kurulan bu cepheyi himaye ederek, hedeflerine ulaşmaya çalışacaklardır. Bu ise, azgın ve haddini aşmış hükümetlerin tercih ettiği genel bir esas ve değişmeyen bir kuraldır. Yani kendileri arka planda kalarak, diğerlerini kendi adlarına savaştırırlar. Nitekim günümüzde bu yöntemi Yahudilerin uyguladığını görmekteyiz.

Bu durumda, bölge halkının genel fikir yapısı İmam Mehdi'yi (a.f) var güçleriyle himaye etme doğrultusundadır. Bu himaye ve savunma öyle bir haddedir ki, eğer Batılı ve Yahudi iktidarların Süfyanî'ye yapacakları güçlü destekleri olmasa, Süfyanî'yi yok ederek Şam bölgesini İmam Mehdi'nin (a.f) hükümetine katabilir. Ancak Süfyanî güçlerinin İmam Mehdi (a.f) ordusu karşısında geriye çekildiği zaman Şam diyarının siyasî otoriteden yoksun bir durumda olması, uzak bir ihtimal değildir.

İbn Hammâd kendi nüshasında yirmi rivayeti, "Mehdi'nin Mekke'den Beytu'l-Mukaddes'e Çıkışı" başlığı altında işlemiştir. Bu rivayetlerin bir kısmı Şia kaynaklarında da bulunmaktadır. Örneğin İbn Vezir el-Gâfikî'nin İmam Ali'den (a.s) naklettiği rivayet şöyledir: "O, en az on iki bin ve en çok on beş bin kişiyle kıyam edecek; korku ve vahşet ondan önce (düşmanların kalbine) oturacaktır. Hangi düşmanla karşılaşsa Allah'ın izniyle yenecektir. Sloganları düşmanı yok etmek, yenilgiye uğratmaktır. Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Sonra Şam'dan onlara doğru hücum eden yedi orduyu yenilgiye uğratacak ve esir alacaktır. Bu sırada muhabbet, nimet, 'Kâssa' ve 'Bizâre' ortamı Müslümanların arasına geri gelecektir. Bunlardan sonra Deccal'ın ortaya çıkışandan başka bir olay kalmayacaktır." "Kâssa ve Bizâre nedir? " diye sorduk. Şöyle buyurdu: "Mehdi (a.f) hükümeti ele aldığı zaman her kim her ne isterse söyleyecek ve hiçbir şeyden korkmayacaktır." [4]

Aynı kitapta şöyle gelmiştir: Mehdi (a.s) Beytu'l-Mukaddes'e ulaşana kadar ilerleyecektir. Hazineleri her taraftan ona getireceklerdir. Araplar, Arap olmayanlar, savaşı körükleyenler, Romalılar (Batılılar) ve diğerlerinin hepsi ona itaat edeceklerdir. [5]

Aynı kitabın farklı bir yerinde şöyle gelmiştir: Mehdi şöyle der: "Benim amcaoğlumu (Süfyanî'yi) getirin ki onunla konuşayım." Onu İmam'ın (a.f) yanına getirecekler, İmam onunla konuşacak ve o da itaat ederek İmam'a (a.f) biat edecektir. Ancak Süfyanî, Benî Kelb kabilesinden olan yârenlerinin yanına dönünce, onu yaptığından dolayı pişman edeceklerdir. O, İmam'ın (a.f) yanına dönerek biatini (bozarak) geri alacaktır. Sonuçta İmam'la (a.f), yedi gruba ayrılmış Süfyanî arasında şiddetli bir savaş gerçekleşecek ve her grubun komutanı işlerin idaresini kendi faydasına olacak şekilde ele geçirmek isteyecektir. İmam (a.f) onların hepsini yenilgiye uğratacaktır. [6]

Yine aynı kaynakta şöyle nakledilmiştir: Süfyanî biatini bozup geri alacak ve İmam (a.f) biatinin batıl olduğunu ilan edecektir. Sonrasında o, askerlerini İmam Mehdi'yle (a.f) savaş için hazırlayacak ve İmam (a.f) onu yenilgiye uğratacaktır. Allah, Rumları (Batılıları) da o yüce şahsiyet (İmam Mehdi) vesilesiyle yenilgiye uğratacaktır. [7]

Süfyanî soy yönünden İmam Mehdi'nin (a.f) amcası oğlu sayılır. Çünkü Süfyanî, Ümeyye Oğullarındandır ve Ümeyye de bilindiği üzere Hâşim'le kardeşti. Eğer bu rivayetler sahihse, demek gerekir ki İmam Mehdi (a.f) bu hikmetli siyaseti ve güzel ahlakıyla, mümkün mertebe Süfyanî'yi sapkınlıktan döndürmeye veya ona delilleri tamamlamaya çalışacaktır. Bir müddet Süfyanî, İmam Mehdi'nin (a.f) şahsiyetinden etkilense de, çabucak pişman olacak ve zahirde Benî Kelb'in akrabaları ve kendi ordusunun komutanları, perde arkasında ise Batılı ve Yahudi dostları onu İmam'la ettiği biatten caydıracaklardır.

Emîrü'l-Müminîn İmam Ali (a.s) bu savaşı şöyle anlatmaktadır: Allah, Süfyanî'ye öfkelenecek ve Allah'ın kulları da O'nun gazabıyla öfkeleneceklerdir. O sırada kuşlar kanatlarıyla, dağlar kayalarıyla, melekler feryatlarıyla onlara doğru ilerleyecek; çok geçmeden Allah Süfyanî'nin yârenlerinin tamamını helak edecek ve ondan (Süfyanî'den) başka yeryüzünde düşman kalmayacaktır. İmam (a.f) onu tutuklayacak ve Taberiye Gölü'ne bakan bir ağacın altında öldürecektir. [8]

Zikredilen rivayete ilave olarak diğer bazı rivayetler, bu savaşı Müslümanlar için gaybî yardımlardan saymıştır. Şu rivayette olduğu gibi: O gün gökyüzünden şöyle bir ses duyulacak: "Biliniz ki Allah'ın velisi falan kimse, yani Mehdi'dir. Kara gün ve yenilgi, Süfyanî yârenlerine aittir." Sonra, firar eden bir kişi hariç hepsi öldürülecektir. [9]

Görünen o ki, Şia ve Ehlisünnet kaynaklarında gelen ve ahir zamanda Müslümanlarla Yahudiler arasında gerçekleşecek olan savaştan kasıt, bu savaştır. Çünkü bu rivayetlerin içeriği, "Onlardan ilkinin vakti gelince, üzerinize, kullarımızdan çok güçlü ve savaşçı olan bir grubu göndeririz; evlerin içlerine (kadar) girerler. Bu, gerçekleşecek kesin bir vaattir" [10] ayetinin tefsiri hakkındaki rivayetlerin içeriğiyle birbirine çok benzemektedir. Bu ayet İmam Mehdi (a.s) ve yârenlerine yorumlanmıştır.

Sünnî kaynaklarda bulunan ve ahir zamandaki savaşla ilgili olan en meşhur rivayetlerden birini, üç tanınmış hadisçi, yani Müslim, Ahmed ve Tirmizî, Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmişlerdir: Müslümanlar ve Yahudiler arasında bir savaş gerçekleşmedikçe kıyamet kopmayacaktır. (Bu savaşta) Müslümanlar onların hepsini helak edeceklerdir. Eğer bir Yahudi, bir kaya veya ağacın arkasına saklanacak olsa, o kaya veya ağaç şöyle seslenecektir: "Ey Müslümanlar! Beni kendisine sığınak edinen bu şahıs Yahudi'dir. Onu helak edin." Bundan ise sadece Yahudi ağacı olan "Garkad" müstesnadır. Yani o, arkasına saklanan Yahudi'yi bildirmeyecektir. [11]

Bu hadisin benzerini Eh-i Sünnet hadisçileri Peygamber'den (s.a.a) şöyle nakletmişlerdir: Yahudiler sizinle savaşa kalkışacaklar ama siz onlara galip geleceksiniz. [12]

Sünnî ve Şiî kaynaklarda pek çok rivayet bulunmaktadır ki, mukaddes sandığın ve Tevrat'ın bazı bölümlerinin İmam Mehdi (a.f) tarafından getirilmesi ve onunla Yahudilere delil getirmesi anlatılmaktadır. Görünüşe göre bu olaylar, İmam Mehdi'nin (a.f) onlara karşı zafere ulaşmasından ve Kudüs'e girmesinden sonra meydana gelecektir.

Rivayetlerde, Kudüs'ün özgürleştirilmesi için kaç kişilik bir gücün katılacağına dair net bir bilgi bulamadık. Rivayetlerde ne İmam Mehdi'nin (a.f), ne Süfyanî'nin, ne Yahudilerin ve ne de Batılıların güçlerinin sayısı hakkında net bir bilgiye ulaşamadık. Her ne kadar bazı rivayetler Taberiye Gölü kenarına gelecek Süfyanî güçlerinin yüz yetmiş bin kişiden oluştuğunu aktarsa da nişane ve belirtiler, her iki tarafın güçlerinin sayı yönünden oldukça fazla olacağını göstermektedir.

İmam Muhammed Bakır (a.s) bu konu hakkında şöyle buyurmuştur: "Halkın çoğunluğu ona katılacaktır." Buna ilave olarak, savaşın Taberiye'den Kudüs'e ve bazı rivayetlerde yer aldığı üzere, Mercu Akkâ, Sûr ve Dımışk'a kadar uzaması, oldukça büyük bir savaş olacağını göstermektedir.

İmam Mehdi'nin (a.f) ordusunun sayısını on binden fazla bilen rivayetlere gelince, bu ordu İmam'ın (a.f) Mekke'den Medine'ye göndereceği güçlerin sayısıdır. Belki de bazı rivayetler, bu orduyla, İmam Mehdi'nin (a.f) Irak'tan Kudüs'e göndereceği orduyu karıştırmış olabilirler. Bu ordunun komutanı, İranlı güçlerin komutanı olan Şuayb b. Salih'tir. Bu ordunun sayısı bir milyonu aşacaktır. Çünkü onun ordusu İranlı, Yemenli, Iraklı ve diğer İslam ülkelerinden oluşacaktır.

Ayrıca bazıları da Şam yolunda ve muhtemelen diğer bölgelerden bu orduya katılacaklardır. İbn Hammâd kendi nüshasının 95. sayfası sonrasında naklettiği rivayetlere göre, İmam Mehdi (a.f) on bin kişilik bir orduyla Kudüs'e hareket edecektir. Ancak 106. sayfada naklettiği bir rivayette ise, İmam Mehdi'nin (a.f) muhafızlarının sayısının, Kudüs'e girerken on iki bin kişi olduğunu kaydetmiştir: Benî Hâşim'den bir kişi Beytu'l-Mukaddes'e girecektir ki, muhafızları on iki bin kişi olacaktır.

Sayfa 107'de naklettiği rivayet ise şöyledir: Onun muhafızları otuz altı bin kişidir ki, Beytu'l- Mukaddes'e giden her yolun başında on iki bin kişi hazır bulunacaktır.

Bu ise İmam Mehdi'nin (a.f) askerlerinin, sayı yönünden oldukça çok olacağını göstermektedir.

Zikredilen kaynağın 110. sayfasında, Kudüs'ün binasının İmam Mehdi (a.f) eliyle yenileneceği hususunda şöyle naklediyor: Benî Hâşim'den gelecek bir halife yeryüzünü adaletle dolduracak ve Beytu'l-Mukaddes'i öyle bir şekilde inşa edecektir ki, onun gibisi inşa edilmemiştir.

Doğal olarak İmam Mehdi'nin (a.f) bu olağanüstü ve kesin zaferi, onun mukaddes Kudüs'e girmesi, bir yıldırım gibi Batılıların kafasına düşecektir. Yahudiler müttefiklerinin yenilmesi, merkezleri ve padişahlıklarının yıkılmasıyla da dehşete kapılıp, cünun hâletine gireceklerdir. Siyasî hesaplamalar esasınca ve Avrupalıları tanıdığımız kadarıyla, İmam Mehdi (a.f) ve ordusuna, deniz ve havadan askerî saldırı düzenleyeceklerdir. Belki de tehlikeli savaş silahlarını da kullanabilirler.

Ancak rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla bazı etkenler, sert ve karmaşa ortamını, emniyetli ve huzurlu bir ortama çevirecektir. Belki de o etkenlerin en önemlisi, Hz. İsa'nın (a.s) Kudüs'e gelmesi ve Arapların İmam Mehdi'yle (a.f) karşı karşıya gelmekten duyacakları korku ve ıstırap olabilir. Buna ilaveten İmam Mehdi (a.f), gaybî yardımlardan da gerekli durumlarda faydalanacaktır. Bu gaybî yardımların hükümetlere etkisi çok fazla olmayacaktır ama Avrupa milletleri üzerinde oldukça önemli tesirler bırakacaktır. Şunu da söylemek gerekir ki, muhtemelen İmam Mehdi (a.f), Batılılara karşı koyabilecek veya onlara üst gelecek ileri teknoloji silahlarına da sahip olacaktır.

Ali Kuranî

 

------------

[1]- İbn Hammâd Nüshası, s. 97.

[2]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 275.

[3]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 224.

[4]- İbn Hammâd Nüshası, s. 96.

[5]- İbn Hammâd Nüshası, s. 96.

[6]- İbn Hammâd Nüshası, s. 97.

[7]- İbn Hammâd Nüshası, s. 97.

[8]- el-Melâhim ve'l-Fiten, s. 145.

[9]- İbn Hammâd Nüshası, s. 97.

[10]- İsrâ, 5.

[11]- et-Tâcu'l-Cami' li'l-Usûl, c. 5, s. 356; Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 417.

[12]- Müslim ve Tirmizî, el-Fiten Kitabı; Buharî, Menâkıb Kitabı, s. 25.




Bu haber 835 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI