Tweet | Tarih: 10-05-2024 09:59 |
Eski kaynaklarda Hz. Masume’nin (s.a) doğum tarihi hakkında her hangi bir açıklama yapılmamış, ancak sonraki kaynaklarda doğum tarihinin hicretin 173. yılında ve Zilkade ayının birinci günü Medine’de olduğu belirtilmiştir.[1] Babası, Şiaların yedinci imamı Hz. Musa b. Cafer’dir (a.s). Şeyh Müfid, İmam Kâzım’ın (a.s) kızları arasında adları "Fatıma-i Suğra" ve "Fatıma-i Kübra" olan iki kızın adını da zikretmektedir.[2]
İbn-i Cevzi, İmam Kâzım’ın (a.s) çocuklarını saydığında bu isimlere ilave olarak "Fatıma-i Vusta" ve "Uhra" isimlerini de saymıştır.[3] Hz. Fatıma Masume’nin (s.a) annesi İmam Rıza’nın (a.s) da annesi olan Necme Hatun’dur.[4]
"Masume", kendisinin en meşhur lakabıdır. Bu isim Hz. Ali b. Musa er-Rıza’dan (a.s) nakledilen bir rivayette geçmiştir. İmam Rıza (a.s) bu hadiste şöyle buyurmuştur: Her kim Masume’yi Kum’da ziyaret ederse, beni ziyaret etmiş gibi olur.[5] Aynı şekilde rivayet edildiğine göre hazret kendisini İmam Rıza’nın (a.s) kız kardeşi “Masume” olarak tanıtmıştır.[6] "Tahire", "Hamide", "Barre", "Raşide", "Takiye", "Nakiye", "Raziye", "Merziye", "Seyyide" ve "Uhtu Rıza" diğer lakaplarıdır.[7]
Ziyaretnamesinde ise, "Sıddıka" ve "Seyyidetü’n-Nisai’l Alemin" lakaplarına da işaret edilmiştir.[8] Hz. Masume (s.a) günümüzde “Ehlibeyt’in (a.s) Kerimesi” olarak ünlenmiştir.
Dini kaynak ve metinlerde nakledildiğine göre, Hz. Musa b. Cafer’in (a.s) çok sayıdaki çocuğu arasında İmam Rıza’dan (a.s) sonra hiç kimse Hz. Masume’nin (s.a) seviyesinde değildir.[9] Şeyh Abbas Kummi şöyle yazmaktadır: Musa b. Cafer’in (a.s) çocukları arasında en üstünleri "Masume" diye meşhur olan seyyide, celile ve azamet sahibi Fatıma’dır.[10] İmam Humeyni 44 beyitlik kasidesinde onu Hz. Zehra (s.a) ile mukayese etmiştir.[11]
Hz. Masume’nin (s.a) ilmî makamı hakkında nakledildiğine göre, bir gün bir grup Şia Medine’ye gelerek, sorularını sormak için Hz. İmam Musa Kâzım’ın (a.s) mübarek evlerine gelirler. Ancak İmam (a.s) yolculuktadır. Bu yüzden Hz. Fatıma Masume (s.a) soruların yanıtını yazarak, onlara teslim eder. Onlar da cevaplarını alarak Medine’yi terk ederler; ancak şehir dışında İmam Kâzım’la (a.s) karşılaşırlar. Sonra İmam (a.s) sorulan soruları ve verilen yanıtı gördükten sonra üç kere şöyle buyurur: “Fedaha Ebuha” (Babası feda olsun) der.[12]
Yakubi’nin naklettiğine göre, İmam Musa b. Cafer (a.s) kızlarına evlilik yapmamalarını vasiyet etmiştir;[13] ancak bazıları bu haberin uydurma olduğunu dile getirerek, reddetmiştir.[14] İmam Kâzım’ın (a.s) vasiyetinde tüm çocuklarının İmam Rıza’dan (a.s) uzaklaştırılacağına vurgu yapılmış ve şöyle yer almıştır: Kızlarımdan hiçbirisini anneden olma kardeşleri, sultanlar veya amcaları kocaya vermemelidir; ancak Rıza’nın (a.s) görüş ve istişaresi ile olabilir. Eğer onun izni olmadan böyle bir girişimde bulunacak olurlarsa, Allah ve Resulullah’a (s.a.a) karşı gelmiş ve Allah’ın saltanatıyla çatışmaya girmiş olurlar. Zira o (İmam Rıza) kavminin izdivaç konusundaki maslahat ve çıkarlarını daha iyi bilmektedir. Dolayısıyla o, istediğini evlendirir ve istemediğini evlendirmez.[15]
Ancak daha titiz bir bakış açısıyla Hz. Masume’nin (s.a) evlenmemesinin sebebi şudur: Harun Reşit ve Me’mun’un zamanında İmam Kâzım (a.s) başta olmak üzere, Şialar ve Aleviler en acımasız baskı ve zulüm altında bulunmakta ve sosyal iletişimleri son derece kısıtlı olanaklara sahipti. Dolayısıyla Ehlibeyt (a.s) hanedanı ile bırakın aile bağı kurmak, hatta hiç kimse Ehlibeyt (a.s) hanedanının yakınına yaklaşmaya bile cüret edememekteydi.
Hz. Masume’nin (s.a) doğum yıl dönümü hakkında eski kaynaklarda her hangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak yeni kaynaklarda vefat yıl dönümünün hicretin 201. yılında ve Rebiülahir ayının 10’unda 28 yaşında iken olduğu geçmektedir.[16] Bazıları ise, Rebiülahir ayının 12’sini belirtmiştir.[17] Şialar Hz. Masume’nin (s.a) naaşını kaldırmış ve Musa b. Hazrec’e ait "Babelan" adındaki bölgede defnetmişlerdir. Nakledildiğine göre, kabir hazır olduğunda Şialar kimin kabre inmesi gerektiği konusunda aralarında istişare etmeye başladılar. Sonunda "Kadir" adlı takvalı bir yaşlı adam konusunda aralarında anlaştılar. Yaşlı adamın peşi sıra gittiklerinde ansızın yüzleri kapalı iki atlı Rikzar tarafından gelerek, defin işlemlerine başladı. O iki kişi defin işlemleri bittikten sonra kimse ile bir kelime bile konuşmadan atlarına binerek, oradan uzaklaştılar.[18] Sonra Musa b. Hazrec kabrin üzerinde hasırdan bir gölgelik yaptı. İmam Cevad’ın (a.s) kızı Zeynep hicretin 256. yılında halasının kabrini ziyaret etmek için Kum’a bir yolculuk gerçekleştirdi. Bu ziyaretinde kabrin üzerine bir kubbe yaptırdı.[19]
-----------
[1]- Müstedrek-i Sefinetu’l Bihar, c. 8, s. 261.
[2]- El-İrşat, c. 2, s. 244.
[3]- Tezkiretü’l Havas, s. 315.
[4]- Delailu’l İmamet, s. 309.
[5]- Reyahinu’ş-Şerife, c. 5, s. 35.
[6]- Daru’l İslam, c. 2, s. 170.
[7]- Envaru’l Meşaşiin, c. 1, s. 211.
[8]- Zubdetu’t-Tasanif, c. 6, s. 159.
[9]- Tavarihu’n-Nebi Ve’l’al, s. 65.
[10]- Münteha’l A’mal, c. 2, s. 378.
[11]- Bonyad-ı Endişe-i İslami.
[12]- Kerime-i Ehlibeyt, s. 63 ve 64, Keşfu’l Leali’den naklen.
[13]- Tarih-i Yakubi, c. 3, s. 151.
[14]- Hayatu’l İmam Musa b. Cafer, c. 2, s. 497.
[15]- Kâfi, c. 1, s. 317.
[16]- Encum Feruzan, s. 58; Gencine-i Asar-ı Kum, c. 1, s. 386.
[17]- Müstedrek-i Sefinetu’l Bihar, s. 257.
[18]- Tarih-i Kum, s. 166; Biharu’l Envar, c. 48, s. 290.
[19]- Münteha’l A’mal, c. 2, s. 379.