Bugun...



“Mehdilik” İnancı, Yahudiler ve İranlılar

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 08-12-2023 14:21

“Mehdilik” İnancı, Yahudiler ve İranlılar

Bir yazar, “gaybi kurtarıcı ve Mehdilik” inancının, eski İranlılardan ve Yahudilerden İslam toplumuna geçtiğini yazmıştı.

 

İranlılar, Zerdüşt’ün soyundan olan "Sauşyant" adında birinin zuhur edeceğine ve Ehrimen’i öldürerek dünyayı tüm pisliklerden temizleyeceğine inanıyorlardı. Yahudiler ise, ülkelerinin bağımsızlıklarını kaybettiği ve Kilde ve Aşurilerin esiri oldukları için peygamberlerinden biri "Gelecekte bir Mesih (padişah) kıyam edecek ve Yahudileri yeniden kurtaracaktır" şeklinde bir müjde vermiştir.

 

"Mehdi inancının köklerini İranlılar ve Yahudiler arasında bulduğumuz için bu inancın onlardan Müslümanlara geçtiğini ve efsaneden başka bir şey olmadığını söylememiz gerekir" diye iddia etmişlerdir.

 

Bu inancın diğer millet ve kavimler arasında da olduğu doğrudur. Ama sadece bu mevzu söz konusu inancın bir hurafe olduğunu göstermez. İslam’ın tüm hüküm ve inançlarının sahih olması için ille de geçmişteki kavim ve dinlerde olan inançların tam aksine olmasını gerekir?!

 

İslami mevzulardan birini araştırmak isteyen insaf sahibi herkes ilk önce o inancın İslam’daki asıl kaynaklarına müracaat etmelidir ki doğru olup olmadığını anlayabilsin. Asıl kaynaklara müracaat etmeden geçmişlerin kitap ve inançlarının araştırılması ve “ben bu hurafe inancın kökünü buldum” diye yaygara koparmak ilmî değerden yoksun yanlış bir yöntemdir. Örneğin "Eski İranlılar yaratıcıya inandıkları ve doğruluğu iyi bir ahlak olarak tavsif ettikleri için yaratıcıya inanmak bir efsanedir ve doğruluk da iyi bir davranış değildir" diyebilir miyiz ? Öyleyse "diğer milletler de bir kurtarıcıyı bekliyorlardı" diye bu inancı batıl ve hurafe olarak değerlendiremeyiz. Nitekim bu, onun sıhhat ve doğruluğunun delili de olamaz.

 

“Mehdilik” İnancının Ortaya Çıkış Sebebi Hakkında Bir İddia ve Cevabı

 

Bir yazar da “Mehdilik” inancının ortaya çıkış kıssasını ayrı bir şekilde ele almıştır. Ona göre “Mehdilik” inancının aslını Şiiler diğer milletlerden almışlardır. Daha sonra da kendiliğinden bir şeyler eklemiş ve şimdiki hale getirmişlerdir.

 

Bu zata göre “Mehdilik” inancın gelişmesinin iki önemli etkeni vardır:

1- Gaybi bir kurtarıcıya inanmak Yahudiler arasında oldukça yaygın bir inançtı. Onlar Hz. İlyas’ın göklere yükseldiğine ve ahir zamanda İsrailoğullarının kurtuluşu için yeryüzüne ineceğine inanıyorlar. Onlara göre Melekseydak ve Fenhas b. el-Azarın bugüne kadar sağ olduğunu söylüyor.

 

“Asr-ı Saadet'te de bazı Yahudiler maddi menfaat elde etmek ya da İslam’ın esasını yıkmak için Müslüman olduklarını iddia ederlerdi. Bazıları da Yahudilerin en belirgin özelliği olan hile ve dolandırıcılıkla Müslümanlar arasında bir mevki ve makam elde etmişlerdi. Ama aslında ihtilaf çıkarmak, kendi inançlarını yaymak ve çıkar sağlamaktan başka maksatları yoktu. Bunların en önde gelenlerinden biri de Abdullah b. Seba’dır” diyor.

 

2- Hz. Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra aile ve yakınları ve bu cümleden Hz. Ali b. Ebi Talib (a.s) kendisini hilafet makamına daha layık görüyorlardı. Sahabelerden küçük bir grup ta onları savunuyordu. Ne var ki, hilafet hakkı Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Ehl-i Beyt’inden alındı ve elbette bu haksızlık onları çok üzdü. Yıllar sonra hilafet Ali b. Ebi Talib’e (a.s) geçince taraftarları buna sevindiler. Artık hilafetin bu aileden çıkmaması umuluyordu. Ama Ali (a.s) da iç savaşlara duçar olduğundan hiçbir şey yapamadı ve nihayet “İbn-i Mülcem” adlı harici tarafından kalleşçe şehit edildi. Oğlu Hasan da bir başarı elde edemedi ve sonunda hilafeti Emevîlere kaptırdı. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) iki evladı Hasan ve Hüseyin (a.s) evlerine kapanıp inzivaya çekildiler ama İslam adına iktidar başkalarının elindeydi. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) evlatları ve taraftarları fakirlik ve yoksulluk içinde yaşarken, sayısız ganimetler ve Müslümanların beytülmalı Emevîlerin ve sonra da Abbasilerin ayyaşlığı yolunda harcanıyordu. Bu olaylar Ehl-i Beyt'in taraftarlarının çoğalmasına ve dört bir yandan itiraz seslerinin yükselmesine sebep oldu. Ama hilafeti elinde bulunduranlar onları yatıştıracağına işkence, idam ve sürgünlerle karşılık verdiler. Neticede Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra Ehl-i Beyt (a.s) ve taraftarları için bir takım acı olaylar vuku buldu; bu cümleden olmak üzere Hz. Fatıma babasının mirasından mahrum oldu; Hz. Ali’nin halifeliği ertelendi; Hz. Hasan b. Ali’yi (a.s) zehirlediler; Hz. Hüseyin b. Ali’yi (a.s) gençleri ve ashabıyla birlikte Kerbela’da şehit ettiler; ailesini esir aldılar; Müslim b. Akil ve Hani’yi (r.a) eman verdikten sonra öldürdüler. Ebuzer-i Gaffari’yi (r.a) Rabeze’ye sürdüler; Hicr b. Adiy, Amr b. Hamak, Meysem-i Temmar, Said b. Cubeyr, Kumeyl b. Ziyad ve benzeri yüzlerce mümini şehit ettiler; Yezid’in emriyle Müslümanlar Medine’de katliam edildi. Bu ve benzeri yüzlerce utanç verici olaylar İslam tarihi sayfalarını karartmıştır. Böylesine acı günlerde Ehl-i Beyt taraftarları, yüzlerine bir kurtuluş kapısının açılmasını bekliyorlardı. Bazen Hz. Ali’nin (a.s) soyundan veya onun taraftarlarından birisi hak uğruna ve gasıplarla savaşmak için kıyam ediyor ve sonunda öldürülüyordu. Dolayısıyla da bir başarı elde edilemiyordu. Bütün bunlar azınlık olan Ehl-i Beyt taraftarlarının tamamen umutsuzluğa kapılmasına sebep oldu. Onlar, bunca zulümden kurtuluş kapılarının yüzlerine kapandığını görüyor ve her yerde bir ümit ışığı arıyorlardı. Dolayısıyla durum ve olaylar gaybi bir kurtarıcıya ve Mehdi’ye inanmanın ortamını hazırladı” diyor söz edilen yazar. Ve sözlerine şunları ekiliyor:

 

"İşte burada, yeni Müslüman olmuş garazkâr Yahudiler bu fırsattan istifadeyle gaybi bir kurtarıcı inancını yaymaya çalıştılar. Her yönden ümitsiz olan Şiiler ruhi yaralarını sarmak ve zahiri yenilgilerini telafi etmek için bu inancı uygun görüp can-ı gönülden kabul ettiler, bu arada biraz değiştirerek: "O kurtarıcı Ehl-i Beyt’tendir." dediler daha sonra da yavaş yavaş bu inancı yaldızlayarak şimdiki “Mehdi inancı” haline getirdiler. [1]

 

Peygamber'in (s.a.a) Sünnetiyle Açıklama (Açıklamaya Gerek Var Mı?)

 

Ehl-i Beyt ve taraftarlarının Emevî ve Abbasi hükümdarları tarafından amansızca baş kıyım ve zulme tabi tutuldukları bir gerçektir; ama bütün bu izah ve tahlillerin, Mehdilik inancının kökenini bilmediğimiz taktirde geçerli bir yorum olma vasfını taşıyabilirdi. Halbuki biz bizzat İslam Peygamberinin (s.a.a) bu inancı Müslümanlar arasında yaydığını ve böyle bir kurtarıcının ortaya çıkacağı müjdesini verdiğini ispatlanmıştır. Bu husustaki hadisleri sadece Şiiler değil, Ehl-i sünnet de Sihah kitaplarında nakletmişlerdir. Bu mesele ispat edildikten sonra mezkûr izah ve tahlillere hiç yer kalmaz.

 

“Kurtarıcıya inanmak” Yahudiler arasında diğer dinlerde olduğu gibi yaygındı. Ama bu mezkûr inancın Abdullah b. Seba ve benzeri Yahudiler vasıtasıyla Müslümanlar arasında yayıldığına delil olmaz. Zira bizzat Hz. Peygamber (s.a.a) böyle bir kurtarıcının geleceğini defalarca bildirmiştir. İslam dininin bu noktada diğer dinlerle, temel itibarıyla aynı inancı paylaşması, bunun İslam dışı bir inanç olduğuna delil olmayacağı her fikir sahibine malumdur. Zaten bu, yani peygamberlerin sonradan gelecek olan ilahi önderin müjdesini getirdikleri dinin bünyesinde yer verip açıkladıkları Kur'an-ı Kerim'de açıklanan bir ilkedir.

 

Abdullah b. Seba Masalı

 

Yahudi “Abdullah b. Seba” diye birinin varlığı (bu ad ve unvanıyla) İslam tarihinde kesin ispat edilmiş değildir. Bazı alimler böyle birinin olmadığını ve bunu Şiilerin düşmanı olan kimselerce uydurulduğunu açıklamışlardır.

Böyle birinin varlığını kabul etsek bile, inanç ve mezhepler bağlamındaki var olan ihtilafları veya kendi açımızdan menfuz olarak değerlendirdiğimiz bir inancı ona isnat etmek, ilmî ve İslami açıdan bir değer taşır mı? Zira aklı başında olan hiç bir kimse daha yeni Müslüman olmuş Yahudi asıllı birinin, hiç kimsenin Ehl-i Beyt’in faziletlerini söylemeye cesaret edemediği bir baskı ortamında birtakım siyasi teşebbüslerde bulunacağına, gizli bir propaganda ve geniş bir teşkilat sistemiyle halkı Ehl-i Beyt’e uymaya çağıracağına, nihayet zamanın halifesinin aleyhine kıyam edeceğine ve halkı tahrik ederek halifeyi öldürmelerine sebep olacağına; öte yandan ise, halifenin gizli memurlarının bütün bunlardan tamamen habersiz kalacağına elbette ki inanmaz.

Bizzat bunları söyleyenlerin tabiriyle yeni Müslüman olmuş Yahudi asıllı biri, onların dininin esaslarını yıkacak ve Müslümanlardan hiç kimse buna ses çıkarmayacaktır?!! Böyle özelliklere sahip birisini sadece hayal aleminde tasavvur etmek mümkündür.[2]

 

Ayetullah İbrahim EMİNİ

 

--------------

[1]- El-Mehdiye fi'l İslam, s. 48-68.

[2]- Bu hususta daha fazla bilgi edinmek isterseniz, Seyyid Murtaza Askeri’nin “Abdullah b. Seba Masalı” kitabına bakınız. Bu kitab merhum Abdulbaki Gölpınarlı tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.




Bu haber 656 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI