Bugun...



Kur’an’ın Hakikatine Ulaşmak - 2

Kur’an’ın Hakikatine Ulaşmak - 2

facebook-paylas
Tarih: 13-01-2021 10:18

Kur’an’ın Hakikatine Ulaşmak - 2

İmam Zeyn’el Abidin (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kur’an ayetleri, ilim hazineleridir; öyleyse bir hazine açıldığında ona bakılması daha uygun olur.” [1]

İnsanların Kur’an’dan faydalanması farklı düzeylerdedir. Kur’an’ın fıtrat dili olması ve herkes için anlaşılır olması, herkesin aynı düzeyde Kur’an’dan yararlanabileceğini göstermez. Tam anlamıyla Kur’an’a vakıf olabilmek ve anlayabilmek masum imamlara aittir; herkes bu makama ulaşamaz.

Bu bağlamda rivayet edilen bir hadis şöyledir: “Kur’an’ı ancak, onunla muhatap kılınan anlar.” [2]

Müminler Emiri Ali (a.s) de bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Andolsun Allah’a, eğer oturacağım bir kürsü olsaydı ona oturur ve Tevrat ehli için Tevrat’la..., İncil ehli için İncil’le... ve Kur’an ehli için de Kur’an’la... fetva verirdim.” [3]

Kur’an’ın derinliğine elbette ki herkes ulaşamaz.

“Kur’an bir alacaklıdır ki, alacağı ödenemez ve bir gariptir ki hakkı eda edilemez.”

İmam Muhammed-i Bakır (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Seçilmiş kullar dışında kimse Kur’an’ın zahir ve batınını bir arada topladığını (anladığını) iddia edemez.” [4]

İmam Muhammed-i Bakır (a.s) bir diğer hadisinde şöyle buyurmuştur: “Bu ümmet içinde, seçkin kullar dışında Kur’an’ın tümünü algılayabileni görmedim.” [5]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) da bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Biz Ehl-i beyt arasında Kur’an’ı başından sonuna kadar bilen biri her zaman olmuştur.” [6]

Bu bağlamda İmam Cafer-i Sadık’tan (a.s) rivayet edilen bir diğer hadis şöyledir: “Andolsun Allah’a ki, Allah’ın kitabını başından sonuna, adeta elimin içindeymiş gibi biliyorum. Gökyüzünün haberi, yeryüzünün haberi, olacağın haberi ve olmuşun haberi ondadır. Yüce Allah, ‘Her şeyin açıklaması ondadır.’ buyurmuştur.” [7]

Kur’an’ın hüccet ve açıklığı, aynen yakininki gibi zatîdir ve kendinin dışında bir açıklayıcıya ihtiyacı yoktur. Bir bütün olarak Kur’an, her şeyin açıklayıcısı olduğu gibi, kendini de açıklamaktadır.

Masum imamların (Allah’ın selat ve selamı onlara olsun), bir ayeti bir diğer ayete eklemekle çıkarsamada bulunmuş oldukları ve bu yöntemle Kur’an’ı tefsir etmiş oldukları ortadadır.

Kur’an-ı Kerim, ana hatları açıklamada mustakil ve bağımsızdır; ayrıntıların beyanı ise yüce Peygamberimizin (s.a.a) uhdesine bırakılmıştır. Kur’an-ı Kerim, detay konumdaki hükümlerinde yüce Peygamberimizin (s.a.a) açıklamasına ihtiyaç duymaktadır.

Kur’an-ı Kerim, konuyla ilintili olarak şöyle buyurmaktadır: “Allah'ın, fethedilen köylerin mallarından Peygamberine verdiği ganîmetler artık Allah'ındır ve Peygamberin ve yakınların ve yetimlerin ve yoksulların ve yolda kalmışların; bu da, o malın, sizin içinizdeki zenginlerin ellerinde devreden bir mal, bir sermâye olmaması içindir ve Peygamber, size ne verirse alın onu ve neden vazgeçmenizi emrederse vazgeçin ondan ve çekinin Allah'tan; şüphe yok ki Allah'ın azâbı çetindir.” [8]

Bunu, Kur’an-ı Kerim’in namazı farz kıldığı ayetlerden biriyle şöyle örneklendirebiliriz: “Namaz kılın, zekât verin, rükû edin rükû edenlerle (ve namazı cemaatle kılın).” [9]

Başta yüce Peygamberimiz (s.a.a) olmak üzere Ehl-i beyti, bu genel hükmün ayrıntılarını beyan etmiş ve şöyle buyurmuşlardır: “Allah Resulü (s.a.a) miraca çıkıp namazı öğrendikten sonra ümmetine, ‘Benim namaz kılışımı gördüğünüz gibi namaz kılın!’ buyurmuştur.” [10]

Bu gerçeğin bir diğer örneği hac konusudur. Kur’an-ı Kerim hac ibadeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Oradadır apaçık deliller ve İbrahîm'in durağı ve kim oraya girerse emin olur. İnsanlardan, oraya gitmeye gücü yetene, Allah için gidip o evi ziyaret ederek haccetmesi farzdır. İnkâr eden eder, Allah şüphe yok ki bütün âlemlerden müstağnîdir.” [11]

Allah Resulünün (s.a.a) bu husustaki buyruğu da şöyledir: “Hac amellerini benden öğrenin!” [12]

Bunun bir diğer örneği de zekat konusudur. Kur’an-ı Kerim, zekatın farz olduğunu buyurmuş ve ayrıntılarını ise yüce Peygamberimiz (s.a.a) ve Ehl-i beyti beyan etmişlerdir.

Kur’an-ı Kerim, zekatın farz oluşunu şöyle buyurmaktadır: “Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilâfa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere mürâcaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.” [13]

İtaat edilmesi Kur’an’ca farz kılınan “ul’ul emrin=emir sahiplerinin” ölçüt ve örnekleri Peygamberimiz (s.a.a) tarafından beyan edilmiştir.

Kur’an’ın Ehl-i beytten öğrenilmesi gerektiğini buyuran hadisler, Kur’an’ın zahirine değil, batınına yöneliktir. Yani Kur’an’ın batınının Ehl-i beytten öğrenilmesi gerektiğine dikkat çekmektedir. Çünkü eğer Kur’an’ın zahirinin hüccet oluşu hadislere bağlı olsa, bu durumda çıkmaza düşülecektir.

Yüce Peygamberimizin (s.a.a) Kur’an’ı açıklaması, Kur’an’ın açıklaması dışında değildir; Kur’an sınırları içinde bir açıklama türündendir.

Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Ve Allah’ın kitabı karşınızda durmaktadır; dili asla yorulmaz bir konuşmacıdır.” [14]

Bu bağlamda şu konuya dikkat çekmek ve şu noktanın altını çizmek gerekir: Kur’an-ı Kerim, her zaman konuşan ve her zaman için de zamana uygun sözü olan bir kitabtır.

Yüce Peygamberimizin (s.a.a) Kur’an’ı açıklaması, insanların kalplerindeki perdelerin Peygamberimiz tarafından kaldırılması ve böylece Kur’an’ı anlamalarını sağlaması anlamınadır.

Masum imamların (Allah’ın selat ve selamı onlara olsun) sözlerini delil kabul etmemiz, yüce Peygamberimizin (s.a.a) onların sözlerini hüccet olarak tanıtmasından dolayıdır; Peygamberimizin (s.a.a) sözünü delil ve kanıt kabul etmemiz ise, yüce Allah’ın onun sözünü delil kılmasından dolayıdır. Şanı yüce Allah bu gerçeğe şöyle vurgu yapmaktadır: “Allah'ın, fethedilen köylerin mallarından Peygamberine verdiği ganîmetler artık Allah'ındır ve Peygamberin ve yakınların ve yetimlerin ve yoksulların ve yolda kalmışların; bu da, o malın, sizin içinizdeki zenginlerin ellerinde devreden bir mal, bir sermâye olmaması içindir ve Peygamber, size ne verirse alın onu ve neden vazgeçmenizi emrederse vazgeçin ondan ve çekinin Allah'tan; şüphe yok ki Allah'ın azâbı çetindir.” [15]

Bu husustaki bir diğer ayet ise şöyle buyurmaktadır: “Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilâfa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere mürâcaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.” [16]

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına engel olan etkenler vardır; bu gerçek şöyle örneklendirilebilir: Bilgisizlik, böbürlenme, günah işleme...

Kur’an-ı Kerim buna şöyle vurgu yapmaktadır: “Ne diye Kur'ân'ı, bir iyice düşünüp taşınmazlar, yoksa gönüllerinde kilitler mi var?” [17]

Kur’anî hakikat ve öğretilere ulaşabilmek için gönül temizliği gerekir; gönlünü arındıran temiz insanların dışında kimse Kur’anî sırlara vakıf olamaz.

Kur’an-ı Kerim bu noktaya şöyle dikkat çekmektedir: “Şüphe yok ki bu, yüce Kur’ân'dır. Saklanmış bir kitapta. Ona, temiz olanlardan başkaları dokunamaz.” [18]

Bir diğer ayet şöyledir: “Ey inananlar, Allah'tan çekinirseniz hayırla şerri ayırt etme kabiliyetini verir size ve suçlarınızı örter, yarlıgar sizi ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsân sâhibidir.” [19]

Yine konuyla ilintili bir diğer ayet şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzünde haksız yere ululuk satanlara âyetlerimizi idrâk ettirmeyeceğiz, zâten onlar, hangi delili görseler inanmazlar, doğru yolu görseler o yola gitmezler, fakat azgınlık yolunu gördüler mi hemen o yola gitmeye koyulurlar; bu da âyetlerimizi yalan saymalarından ve onlardan gaflet etmelerinden ileri gelir.” [20]

Bir başka ayet şöyledir: “Ve kâfir olanlar, dediler ki: Şu Kur'ân'ı dinlemeyin ve okunurken gürültü edin, bağırıp çağırın da onun sesini bastırın.” [21]

Yine bir diğer ayet şöyledir: “Ve gerçekten de ben, onları, sen yarlıgayasın, suçlarını örtesin diye ne vakit çağırdıysam parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar ve elbiselerine büründüler ve ısrâr ettiler ve ululandıkça ululanmaya kalkıştılar.” [22]

Konuya temas eden bir başka ayet de şöyle buyurmaktadır: “Kur'ân okuduğun zaman seninle âhirete inanmayanların arasına gizli bir perde gereriz biz.” [23]

 

Dr. İbrahimiyan

 

---------------

[1]- Bihar’ül Envar, c. 89, s. 216

[2]- Vesâil’uş-Şia, c. 18, s. 136

[3]- Bihar’ül Envar, c. 89, s. 78

[4]- Bihar’ül Envar, c. 89, s. 88

[5]- Bihar’ül Envar, c. 89, s. 88

[6]- Bihar’ül Envar, c. 89, s. 88

[7]- Bihar’ül Envar, c. 89, s. 89

[8]- Haşr, 7

[9]- Bakara, 43

[10]- Bihar’ül Envar, c. 85, s. 279

[11]- Âl-i İmran, 97

[12]- Bihar’ül Envar, c. 82, s. 279

[13]- Nisâ, 59

[14]- Nehc’ül Belağa, 133. hutbe

[15]- Haşr, 7

[16]- Nisâ, 59

[17]- Muhammed (s.a.a), 24

[18]- Vakıa, 77-79

[19]- Enfal, 29

[20]- A’raf, 146

[21]- Fussilet, 26

[22]- Nuh, 7

[23]- İsra, 45




Bu haber 627 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI