Bugun...


Hz. Mehdi’nin (a.f) Ahir Zamandaki Doğumu
Tarih: 29-12-2023 14:12:41 Güncelleme: 29-12-2023 14:12:41 + -


Hz. Mehdi’nin (a.f) geleceğini, İslam’ın kesin inançlarından biri saymak gerekir. İslam Peygamberi de onun zuhurunu müjdelemiştir.

facebook-paylas
Tarih: 29-12-2023 14:12

Hz. Mehdi’nin (a.f) Ahir Zamandaki Doğumu

Bismillahirrahmanirrahim

 

Biri kalkıp da “Hz. Mehdi’nin (a.f) geleceği doğrudur ama Mehdi’nin henüz doğmadığını söylemenin ne sakıncası vardır? Dünya elverişli hale geldiğinde Allah-u Teâlâ, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) evlatlarından birini gönderecektir. O da adaleti hâkim kılacak, İslam’ı yayacak ve zulmün kökünü kazıyacaktır” şeklinde derse, buna şöyle cevap verilir:

"Evvela akli ve nakli delillerle ispat edilmiştir ki imamın varlığı her asır ve zamanda zaruridir ve imamın yokluğu, insan türünün yokluğunu gerektirir. O halde bizim asrımızda da imam vardır.

Saniyen, Mehdi’nin varlığı Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’ten nakledilen rivayetlerle ispat edilmiştir. O halde tarif ve tavsifini de bu rivayetlerden çıkarmalıyız. Elhamdülillah Hz. Mehdi'nin (a.f) bütün alamet ve özellikleri hadislerde yer almış ve bu hususta hiçbir kuşkuya yer kalmamıştır. Ama bütün bunları okumak çok vakit aldığından sadece o hadislerin fihristini sizlere vermekle yetiniyorum; daha fazla bilgi istiyorsanız hadis kitaplarına müracaat ediniz.

 

Hz. Mehdi (a.f) Kimdir?

“İmamlar on iki kişidir. İlki Hz. Ali, sonuncusu ise Hz. Mehdi’dir.” Bu hususta 91 hadis vardır.

“İmamlar on iki kişidir ve sonuncusu Mehdi’dir”. Bu hususta 94 hadis vardır.

“İmamlar on iki kişidir, dokuzu Hüseyin’in soyundandır ve dokuzuncusu Mehdi’dir”. Bu hususta 107 hadis.

“Mehdi, Peygamber’in Ehl-i Beyt’indendir”. Bu hususta 389 hadis.

“Mehdi, Ali’nin evlatlarındandır”. Bu hususta 214 hadis.

“Mehdi, Fatıma’nın evlatlarındandır”. Bu hususta 192 hadis.

“Mehdi, Hüseyin’in evlatlarındandır”. Bu hususta 185 hadis.

“Mehdi, Hüseyin’in dokuzuncu evladıdır”. Bu hususta 148 hadis.

“Mehdi, Ali b. Hüseyin’in evladıdır”. Bu hususta 185 hadis.

“Mehdi, İmam Muhammed Bakır’ın evladındandır”. Bu hususta 103 hadis.

“Mehdi, İmam Cafer Sadık’ın evlatlarındandır”. Bu hususta 103 hadis.

“Mehdi, İmam Sadık’ın 6. Evlatlarındandır”. Bu hususta 99 hadis.

“Mehdi, Musa b. Cafer’in evlatlarındandır”. Bu hususta 101 hadis.

“Mehdi, Musa b. Cafer’in 5. Evlatlarındandır”. Bu hususta 98 hadis.

“Mehdi, Ali b. Musa Rıza’nın 4. Evlatlarındandır”. Bu hususta 95 hadis.

“Mehdi, İmam Muhammed Taki’nin 3. Evlatlarındandır”. Bu hususta 90 hadis.

“Mehdi, İmam Hâdi’nin evlatlarındandır”. Bu hususta 90 hadis.

“Mehdi, İmam Hasan Askeri’nin evladıdır”. Bu hususta 145 hadis.

“Mehdi’nin, babasının adı Hasan’dır”. Bu hususta 148 hadis.

“Mehdi’nin adı ve künyesi, Resulullah’ın (s.a.a) adı ve künyesi ile aynıdır”. Bu hususta 47 hadis.

 

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyururlar: "Mehdi benim evlatlarımdandır. Adı ve künyesi benim adım ve künyemle aynıdır. Ahlâk ve yaratılış açısından insanlar arasında bana en çok benzeyeni de odur. Gaybete çekilecektir ki insanlar o zaman şaşkınlığa düşecek ve yollarını kaybedecektir. Daha sonra yıldızlar gibi parlayarak ortaya çıkacak ve yeryüzünü zulümle dolduktan sonra adaletle dolduracaktır." [1]

 

Görüldüğü gibi bu hadis hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde “va’dedilmiş Mehdi’yi” tarif ve tavsif etmektedir.

 

Hz. Mehdi (a.f), Hz. Hüseyin’in (a.s) Evlatlarındandır

 

Bazı Ehl-i Sünnet uleması "Bizim alimlerimiz, Hz. Mehdi’nin Hz. Hasan’ın evlatlarından olduğuna inanırlar. Bu hususta Sünen-i Ebi Davut’ta rivayet edilen bir hadise dayanmaktadırlar. Ebu İshak şöyle diyor: Hz. Ali, oğlu Hz. Hasan’a bakarken şöyle buyurdu: Oğlum seyyittir, Resulullah da onu “seyyid” olarak adlandırmıştır. Onun soyundan birisi zuhur edecektir ki Peygamber’in adını alacaktır. Ahlakta Peygamber’e benzeyecek ama yüzden benzemeyecektir (veya tam tersi.)"[2] demektedirler.

 

Evvela bu hadisin istınsahında hata olabilir, yani “Hz. Hüseyin” yerine “Hz. Hasan” yazılmıştır. Zira bu hadis aynı senet ve metin ile ayrı kitaplarda da mevcuttur; onlarda “Hasan” yerine “Hüseyin” yazılmıştır." [3]

Saniyen bu hadisin hem Sünni hem Şia kitaplarında yer alan ve Hz. Mehdi’nin (a.f) Hz. Hüseyin’in (a.f) soyundan olduğunu bildiren sayı yönünden çok ve senet yönünden muteber hadisler karşısında hiçbir itibarı yoktur. Burada örnek olarak Ehl-i sünnet kitaplarından birkaç hadis nakledelim:

Hüzeyfe, Hz. Peygamber’den şöyle nakleder: "Eğer dünyanın bir günü dahi bâki kalsa, Allah-u Teâlâ benimle adaş olan evlatlarımdan birini göndermek için o günü uzatacaktır." Selman "Ya Resulallah! Mehdi hangi evlatlarınızdan olacaktır?" diye sorunca, Hz. Peygamber (s.a.a) mübarek elini Hüseyin’e vurarak "Bundan" buyurdular." [4]

 

Ebu Said-i Hudri, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Hz. Fatıma’ya (s.a) şöyle buyurduğunu nakleder: "Bu ümmetin Mehdi’si bizdendir ve Hz. İsa namazda ona uyacaktır." Daha sonra mübarek ellerini Hüseyin’e vurarak şöyle buyurdular: "Bu ümmetin Mehdi’si bu çocuğumun neslinden gelecektir." [5]

 

Selman-i Farisi şöyle diyor: Hz. Resulullah’ın yanına vardım. Hüseyin b. Ali, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) dizine oturmuştu. Hazret, onun yüzünü ve ağzını öpüyor ve şöyle diyordu: "Sen büyüksün, büyüğün oğlusun ve seyyidin -büyüğün- kardeşisin. İmamsın, imamın çocuğu ve imamın kardeşisin. Hüccetsin, hüccetin çocuğu ve hüccetin kardeşisin. Sen, dokuz hüccetin babasısın ki onların dokuzuncusu Mehdi olacaktır." [6]

 

Hz. Ali (a.s), Hz. Resulullah’tan (s.a.a) şöyle rivayet eder: "Dünya, Hüseyin’in evlatlarından biri ümmetime egemen olup yeryüzünü zulümle dolduktan sonra adaletle doldurmadıkça sona ermeyecektir." [7]

 

Hz. Mehdi’nin (a.f) Hz. Hüseyin’in (a.s) soyundan geleceğini bildiren hadisler gereğince, onun Hz. Hasan’ın (a.s) soyundan geleceğini bildiren hadisler itibardan düşer. Gerçi bu hadisleri mana itibarıyla cem'i etmek de mümkündür. Çünkü İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) annesi İmam Hasan’ın (a.s) evlatlarından olduğu için, İmam Hasan ve Hz. Hüseyin'in her ikisi de Hz. Mehdi'nin atası sayılırlar (biri anne ve diğeri ise, baba tarafından).

Aşağıdaki hadisi de buna şahit gösterebiliriz:

Hz. Peygamber (s.a.a) Hz. Fatıma’ya (s.a) şöyle buyurdular: "Bu ümmetin iki torunu bizdendir. Bunlar cennet ehli gençlerinin efendisi “Hasan ve Hüseyin” adlı çocuklarındır. Allah’a andolsun ki babaları onlardan daha faziletlidir. Beni hak üzere gönderen Allah’a andolsun ki bu ümmetin Mehdi’si dünya karıştığında o iki evladının neslinden vücuda gelecektir." [8]

 

Eğer Bilinseydi…

Bu noktada şöyle bir soruyla karşılaşabiliriz: “Va’dedilmiş Mehdi” eğer böyle bilinen ve seçkin bir şahsiyete sahip olsaydı, mezkûr tavsif ve tarifler asr-ı saadetteki, Müslümanların ve masum imamların ashabının kulağına ulaşsaydı, yanlışlık ve su istifade yolu kapanır, imamların ashabı ile alimler yanlışlığa düşmezlerdi. Halbuki görülmektedir ki imamların evlatlarından bazısı da olayın iç yüzünden habersizdiler. Nasıl oldu da bunca sahte Mehdi kendisini “İslam’ın va’dettiği Mehdi” adıyla tanıtmış ve halkı kandırmıştır? Eğer Müslümanlar Hz. Mehdi’nin (a.f) adını, künyesini annesinin adını, babasının adını, on ikinci imam olduğunu, yaşını ve diğer özelliklerini bilselerdi, nasıl yanlışlığa düşebilirlerdi? Halbuki bazıları Muhammed b. Hanefiye’yi veya Muhammed b. Abdullah b. Hasan’ı veya Hz. Sadık veya Hz. Musa b. Cafer’i … Mehdi sanmışlardır.

 

Hz. Mehdi’nin (a.f) varlığı Asr-ı Saadette Müslümanların nezdinde kesin bilinen bir şeydi ve varlığı hususunda hiç kimse şüphe etmiyordu. Hz. Resulullah (s.a.a), Hz. Mehdi’nin (a.f) varlığını, bazı sıfatlarını, tevhit ve adalet üzere kurulan hükümetini, zulmü ortadan kaldırmasını, İslam dininin zaferini ve onun eliyle gerçekleşecek adaleti, bütün Müslümanlara beyan etmiş ve onları böylesi sevindirici müjdelerle sevindirmiştir. Ama Hz. Mehdi’nin (a.f) özellik ve alametlerini teferruatıyla tüm Müslümanlara beyan etmiyordu. Hatta denilebilir ki bu mevzu, bir yere kadar bir sır olarak saklanıyordu. Sadece nübüvvet esrarının taşıyıcıları olan güvenilir ve emin kimselere söyleniyordu. Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Mehdi’nin (a.f) gerçek alametlerini Hz. Ali b. Ebi Talib (a.s), Hz. Fâtıma-ı Zehra (s.a) ve güvenilir bazı ashaba söylüyordu. Ama ashabın geneline üstü kapalı ve icmalen beyan ediyordu.

 

Ehl-i Beyt imamları da Hz. Resulullah’a (s.a.a) uyarak “Mehdi” mevzusunu Müslümanların geneline üstü kapalı beyan etmişlerdir. Onun hakiki sıfatlarını her imam kendisinden sonraki imama söylemiş ve güvenilir ashaptan bazısına da beyan etmişlerdir ama halkın çoğu ve hatta imamların evlatlarından bazısı olayı detaylı olarak bilmiyorlardı.

 

Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt imamlarının bu kısa beyandan maksatları iki şeydi: Evvela bu vesileyle tevhit hükümetinin düşmanlarını ve zalimleri şaşırtmak ve böylece onların “va’dedilmiş Mehdi”yi kesin olarak tanımalarını engellemek istiyorlardı ki bu da Hz. Mehdi’nin (a.f) muhafazası için gerekliydi. Evet, Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmanları çok iyi biliyorlardı ki eğer zalimler ve zamanın hükümetleri, Hz. Mehdi’nin adını künyesini ve özelliklerini bilecek olursa, kesin olarak babasını öldürüp doğumuna engel olabilirlerdi. Abbasoğulları, hükümetlerini korumak için her türlü vesileden istifade ediyor, bütün muhtemel tehlikeleri ortadan kaldırıyor ve her türlü cinayetleri işliyorlardı. Kendilerini rahatsız edeceğini tahmin ettikleri herkesi öldürüyor, itham edilen kişiler en yakınları bile olsa onu öldürmekten çekinmiyor ve hatta kendi kardeş, baba ve oğullarını bile katlediyorlardı.

 

Ben-i Ümeyye ve Abbasoğulları, Hz. Mehdi’nin (a.f) alamet ve özelliklerini tam olarak bilmedikleri halde yine de muhtemel bir tehlikeyi ortadan kaldırmak için Hz. Fâtıma’nın (s.a) evlatlarından binlerce insanı katlettiler. Bu vesileyle Hz. Mehdi’yi öldüreceklerini veya onun doğumunu önleyeceklerini sanıyorlardı. İmam Sadık (a.s) Mufazzal, Ebu Basir ve Eban b. Tağlib’e şöyle buyuruyordu: "Ben-i Ümeyye ve Abbasoğulları zalim hükümetlerinin bizim Kâim’imiz (Mehdi) vasıtasıyla yok olacaklarını duyduklarından bize düşmanlık etmeye başladılar. Kılıç çekerek Peygamber’in evlatlarını katletmeye ve neslini ortadan kaldırmaya çalıştılar ve böylece onu öldüreceklerini ümit ediyorlardı. Ama Allah istediğini gerçekleştirmek için zalimlere gerçekleri bildirmedi." [9]

 

Ehl-i Beyt imamları, Hz. Mehdi’nin (a.f) özelliklerini ifşa etmekten o kadar çekiniyorlardı ki yakın ashab ve hatta bazı evlatlarından bile bu hakikatleri gizliyorlardı. Ebu Halid-i Kâbili şöyle diyor: İmam Ebu Cafer’e (a.s) tam olarak tanımam için Kâim’in ismini bana söylemesini istedim. Hazret şöyle buyurdu: "Ey Eba Halid! Öyle bir şeyi soruyorsun ki Fatıma’nın soyu bile onu bilecek olsalar, o Hazreti parça parça ederler." [10]

 

Ayrıca, Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt imamları meseleyi fazla teferruatına inmeden naklediyorlardı ki imanı zayıf insanlar İslam dininin galebesinden ümitsizliğe düşmesinler.

 

Konunun izahı şudur: Bazı Müslümanlar Hz. Resulullah’ın (s.a.a) ve Hz. Ali’nin (a.s) nurlu hayatlarını duydukları veya gördükleri ve hak dininin zafere ulaşacağını duydukları ve zulüm ve sitemden usandıkları için binlerce ümit ve arzu ile İslam’a giriyor ama daha yeni iman ettikleri ve kâmil bir şekilde imanın hakikatine erememiş olduklarından, acı tarihî olaylardan çabucak etkileniyorlardı. Öte yandan Ben-i Ümeyye ve Abbasoğullarının hareketlerini görüyor, İslam beldelerindeki sosyal adaletsizlik ve karışıklıkları müşahede ediyor ve bu sebeple şaşkınlığa düşüyorlardı. Bu yüzden bu tür insanların ümitsizliğe düşeceklerinden ve İslam’dan döneceklerinden korkuluyordu. Bu insanlara imanlarını korumakta yardımcı olan mevzulardan biri de şüphesiz ki kurtuluşu ve Hz. Mehdi’nin (a.f) kıyamını bekleyişti. İnsanlar her gün Hz. Mehdi’nin kıyam edeceğini, İslam ve Müslümanların işlerini düzelteceğini umuyordu. Onun zulmü yok edeceğini ve İslam dinini her yere yayacağını ümit ediyorlardı. Bu ise Hz. Mehdi’nin ne zaman kıyam edeceği ve benzeri gerçek özellikleri kâmil olarak bilinmediği taktirde gerçekleşebilirdi. Ama eğer zuhur vaktini ve diğer özelliklerini, örneğin kimin oğlu olduğunu ve hangi tarihte kıyam edeceğini bilselerdi, asla böyle bir netice elde edemezlerdi. Evet, Asr-ı Saadete yakın dönemlerde zayıf insanları ümitlendiren ve tüm acılar karşısında onları dayanıklı yapan şey, Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt imamlarının icmalen beyan ettiği bu kurtuluş müjdesiydi.

Ayetullah İbrahim EMİNİ

 

-------------

[1]- Biharu’l Envar, c.51, s.72.

[2]- Sünen-i Ebi Davut, c.2, s.208.

[3]- İsbatü’l Hüdat, c.7, s.208.

[4]- Zehairu’l Ukba, s.156.

[5]- Kitabu’l Beyan fi Ahbar-i Sahibi’z-Zaman, 9.bab.

[6]- Kitabu Yenabiu’l Mevedde, c.1, s.145.

[7]- Es-Sevaiku’l Muhrika, s.165.

[8]- İsbatü’l Hüdat, c.7, s.183.

[9]- Kemaluddin, c.2, s.23.

[10]- Gaybet-i Şeyh, s.202.




Bu haber 1827 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
YUKARI