Bugun...



Mehdilik İnancı ve Avni İlhan’ın Kitabı

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 08-06-2021 17:43

Mehdilik İnancı ve Avni İlhan’ın Kitabı

Soru: “Avni İlhan” isimli Sünni bir yazar, “Mehdilik” hakkında yazdığı kitabının "Ehl-i Sünnet'te Mehdilik" bölümünde şöyle diyor: “Tirmizi, Ebu Davud, İbn-i Mace, Ahmed b. Hanbel ve bunların yanında Hakim, Tabarani, Ebu Ya’la el-Mevsili gibi hadis imamları, Mehdi ile ilgili hadisleri nakletmişlerdir. Dolayısıyla bizim buraya alamadığımız daha bir çok rivayet vardır. Fakat bunların aşağı-yukarı en sağlam olanlarını zikrederek, her rivayetle ilgili en az bir ravi hakkında yukarda (çoğu dipnotlarda olmak üzere) bilgiler sunduk. Ulaştığımız kanaat şudur: Ehl-i Sünnet prensiplerine göre, bunların senet yönünden bile kat’iliği söz konusu edilemeyeceği için, sadece bu rivayetlerin, Mehdiliğin bir inanç esası olmasına yetmeyeceği ortadadır. Bilindiği gibi inanç esasları, en kati ve açık naslarla ortaya konulmuştur. Bu bakımdan ümmetin üzerinde ittifak ettiği hususlarda hep aynı kat’iyyet ve sorahatta naslara dayanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de Mehdi ile ilgili açık herhangi bir nass yoktur. Yine bu hususta mütevatir derecesinde rivayetler de söz konusu değildir.” Bu konuda bize ayrıntılı bilgi vermenizi istirham ediyoruz.

Cevap: Son zamanlarda bazı çevrelerce Asr-ı Saadetten bu güne kadar bütün Müslümanların üzerinde ittifak ettikleri bir inanç olan “Mehdilik” inancı hakkında bazı şüpheler uyandırılmaya çalışıldığına şahit olmaktayız. Oysa bu inanç, öyle köklü ve esaslı bir inançtır ki Müslümanlar, birçok konuda ihtilafa düşmüş olmalarına ragmen, genel hatlarıyla Mehdilik akidesi üzerinde birleşmişlerdir. Dahası Mehdilik inancı o kadar esaslı bir inançtır ki, bizzat Kur’an-ı Kerim’de haber verildiği üzere bütün ilahi dinler ahir zamanda gelip dünyada ilahi hakimiyeti kurarak, gerçek adaleti uygulayacak olan Mehdi inancında birleşmiş ve bunu bir ilahi müjde olarak bütün insanlık alemine vermişlerdir. Durum bundan ibaretken bu inancın asaletinin hakkında şüphe uyandırmağa çalışanlar, gerçekte ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmeye çalışmaktalar. Oysa Allah-u Teâlâ kesinlikle kendi nurunu tamamlayacağını vaat etmiştir.

Günümüzde bu çabanın ön cephesinde yer alanlar arasında özellikle oryantalistler ve Batı taklitçiliğini prensip edinmiş olan bazı sözüm ona aydınlar göze çarpmaktadır.

Bunun bir örneği de Avni İlhan’ın “Mehdilik” adlı kitabındaki çabasıdır. Kitabının “Ehl-i Sünnet’te Mehdilik” bölümünde mezkur yazar tüm Müslümanların ittifak ettiği böyle köklü bir konuyu “Ehl-i Sünnet inanç esaslarından mı, değil mi?” şeklinde bir yaklaşımla ele alarak, ilgili hadislerden bir kaç örnek zikredip kendi zannınca taz’if ettikten sonra, kitabının 140. sayfasında sizin naklettiğiniz sözlere yer veriyor.

Açıkça söylemek gerekir ki, ne yazık ki Avni İlhan’ın bu sözleri gerçekleri bilerek ve açıkça inkardan başka bir şey değildir. Çünkü şimdiye kadar hiç bir hadis alimi Hz. Mehdi (a.f) ile ilgili hadislerin mütevatir olduğunu inkar etmemiştir. Biz bu konunun daha bir açıklık kazanması için onu müstakil bir başlık altında ele almaya çalışacağız:

Hadislerde İmam Mehdi (a.s)

Emevi ve Abbasi hükümdarlarının şiddetle Ehl-i Beyt (a.s) hakkındaki hadislerin söylenip kitaplarda yazılmasını önlemeye çalışmalarına rağmen, Şia ve Ehl-i Sünnet kitapları İmam Mehdi (a.f) hakkında olan hadislerle doludur; her iki fırkanın da büyük alimleri bu konuda geçen hadislerin tevatür haddini aştığını belirtmişlerdir. Şia ulemasının bu husustaki sözlerini nakletmeyi gerek görmüyoruz. Çünkü Şia camiası içerisinde bu husus gün gibi açıktır. Ancak Ehl-i Sünnet camiasından sayıları çok az da olsa bazılarının bu hususta şüphe uyandırmağa çalıştıklarından dolayı, bu gibilerine de hüccetin tamamlanması için burada Ehl-i Sünnet ulemasının bu husustaki bazı açıklamalarını aktarıyoruz:

1- Hafiz el Askalani, “Tehzibu’t-Tehzib” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Mehdi hakkında Hz. Muhammed Mustafa’dan (s.a.a) gelen; Mehdi’nin onun Ehl-i Beyt’inden olduğu; yedi sene hükümet edeceği; yeryüzünü adaletle dolduracağı; İsa’nın (a.s) çıkıp Deccal’ı öldürmekte ona yardım edeceği; Mehdi’nin bu ümmete imamlık yapacağı ve İsa’nın (a.s) onun arkasında namaz kılacağına dair hadisler -teferruatıyla birlikte- mütevatirdir.”[1]

2- Suyuti “el Havi lil Fetava” ve “el Fevaidü’l Mutekasire Fi-l Ahadisi’l Mutavatire” adlı kitaplarında aynı şeyi yazmaktadır.

3- Şeblenci “[2] Nuru’l Ebsar” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Peygamber-i Ekrem’den, Mehdi’nin onun Ehl-i Beyt’inden olduğu, yeryüzünü adaletle dolduracağı ve İsa’ya Deccal’ı öldürmekte yardım edeceğine dair gelen hadisler mütevatirdir.”

4- Muhammed b. Resul el Berzenci, “el-İşae li Eşrati’s-Sae” adlı kitabının 87. sayfasında şunları yazıyor: “Mehdi’nin varlığı, ahir zamanda çıkacağı, Resulullah’ın (s.a.a) öz soyundan olup, Fatıma’nın (s.a) evlatlarından olduğu hususu, mânen tevatür haddine ulaşmıştır. Dolaysıyla bunları inkar etmek anlam taşımaz.”

5- Muhammed b. Hasan el Asfevi, “Menakıbü’ş-Safiiyye” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Resulullah’dan bize ulaşan Mehdi ile ilgili ve Mehdi’nin onun Ehl-i Beyt’inden olduğunu belirten rivayetler tevatür haddine ulaşmıştır.”

6- Ahmed b. Zeyni Dehlan eş Şafii, “el Futuhatü’l İslamiyye” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Mehdi’nin zuhurunun zikrolunduğu hadisler çok sayıda olup, mütevatirdir. Bunların içerisinde sahih, hasen ve zayıf olanlar vardır. Gerçi bu hadislerin zayıf olanları daha fazladır. Ancak sayılarının çok oluşu ve onları tahric edenlerinin fazla oluşu nedeniyle bunlar birbirlerini takviye etmekteler. Dolayısıyla bu hadislerin toplamından insana yakin gelir. Şu kadarı kesindir ki, Mehdi zuhur edecek ve o Fatıma’nın neslindendir ve o yeryüzünü adaletle dolduracaktır.”

Sözün kısası, İmam Mehdi (a.f) hakkında gelen hadislerin mütevatir olduğunu belirten Sünni alimleri çok fazladır. Bizim onların hepsinin sözlerini burada nakletmemiz uzun süreceğinden sadece onlardan bazılarının isimlerine işaret etmekle yetiniyoruz.

7- El-Hafız Muhammed b. Hüseyin El-Abiri “Menakibu’ş-Şafii” adlı kitabında,

8- Şeyh Muhammed b. Ahmed es-Sefarini el-Hanbeli “El-Levaih” adlı kitabında,

9- Seyyid Muhammed Sıddık Hasan el Kunuci el Buhari “El İzae lima Kana ve Ma Yekunu Beyne Yedeyis-Sae” adlı kitabında,

10- Ebu Abdullah Muhammed b. Cafer el Kattani el Maliki “Nazmu’l Mütenasir Fi-l Hadis il Mütevatir” adlı kitabında,

11- İbn-i Hacer el Heytemi “es-Savaik ul Muhrika” adlı kitabında, s. 165.

12- Şeyh Muhammed el Haneri el Mısri “İthafu Ehli’l İslam” adlı kitabında,

13- Şeyh Muhammed es-Sabban “İs’afu’r-Rağibin” adlı kitabında, s. 140.

14- Es-Suveydi “Sebaiku’z-Zehep” adlı kitabında, s. 78.

15- Şeyh Abdulhak Sünen-i Tirmizi’nin hamişinde (c. 2, s. 46, Dehli baskısı)

16- Şeyh Mansur Ali Nasif “Gayetu’l Me’mul” adlı kitabında, c. 5, s. 382

15- Kadı Muhammed b. Ali Eş-Şavkani “Et-Tevzih Fi Ma Cae fi-l Mehdi” adlı kitabında,

16- Şeyh Muhammed Zahid Kevseri “Nazratun Abire” adlı kitabında. O bu hususta şöyle demiştir: “Mehdi, Deccal ve Mesih’le ilgili hadislerin tevatür haddine ulaştığı konusuna gelince bu, hadis ilmi alimleri arasında şüphe edilmeyen bir konudur.”

17- Abdulvahhab Abdullatif es Savaik-ul Muhrika’nın hamişinde.

Bu gerçeği kabul eden büyük alimlerin sayısı oldukça çoktur ama söz fazla uzamasın diye bu kadarıyla yetiniyoruz.

Alimlerin kabul ettiği diğer bir gerçek de bütün Müslümanların Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhur edeceğinde ittifak etmiş olmalarıdır. Suveydi “Sabaiku’z-Zeheb” adlı kitabında (s. 78) şöyle yazıyor: “Ulema şunda ittifak etmişlerdir ki, ahir zamanda Mehdi kıyam edecek ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Mehdi ve zuhuru ile ilgili hadisler pek çoktur.”

Şeyh Mansur Ali Nasif “Et-Tacu’l Cami Li-l Usul fi Ehadisi’r-Resul” adlı kitabın hamişinde olup bu kitabın şerhi olan Gayet-ul Ma’mul’da (c. 5, s. 310) şöyle yazıyor: “Seleften halefe ulema arasında şu konu meşhurdur ki, ahir zamanda Ehl-i Beyt’ten “Mehdi” ismini taşıyan bir kişi zuhur edecek ve İslam beldelerinin hakimi olacak; Müslümanlar ona tabi olacaklar; o Müslümanlar arasında adaletle davranacak ve dini teyit edecektir. Ondan sonra da Deccal zahir olacak ve İsa (a.s) inip onu öldürecek veya İsa, Mehdi ile onu öldürmekte yardımlaşacaktır. Mehdi ile ilgili hadisleri ashabın seçkinlerinden bir grup rivayet etmiştir. Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace, Taberani, Ebi Yala, el Bazzaz, İmam Ahmed ve Hakim gibi büyük muhaddisler (r.a) de bu hadisleri tahric etmişlerdir. İbn-i Haldun gibi bu hadisleri tazif edenler ise, şüphesiz hata etmektedirler. “İsa’dan gayri Mehdi yoktur”a dair nakledilen rivayete gelince; Beyhaki ve Hakim ve diğerlerinin de belirttiği üzere bu zayıf bir rivayettir.”

Gerçekte İsmaili Şiası olan Fatımi hükümdarlarına muhalefet amacıyla İmam Mehdi ile ilgili hadislerin bir kısmında şüphe uyandırmaya çalışan İbn-i Haldun dahi Mehdi İnancının İslam’ın doğuşundan bu yana asırlar boyunca bütün Müslümanların kabul ettiği bir inanç olduğunu itiraf etmektedir. O, “Mukaddime” adlı kitabının 367. sayfasında şunları yazıyor: “Bil ki, asırlar boyunca bütün Ehl-i İslam içerisinde şu meşhur olmuştur ki, ahir zamanda Ehl-i Beyt’ten olan bir kişi zuhur edecek; dini teyit edip, adaleti egemen kılacak ve Müslümanlar ona tabi olacaklardır. O, Müslüman ülkelerin hakimi olacaktır ve onun ismi Mehdi’dir.”

Allame Ebu Tayyip “el-İzae Lima Kane ve Ma Yekunu Beyne Yedeyi’s-Sae” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Mehdi ahir zamanda zuhur edecektir ve onu inkar etmek büyük bir küstahlık ve sapıklıktır.”

Büyük Ehl-i Sünnet alimlerinden konuyu tahkiki olarak ele alan her alim aynı sözleri söylemiştir. Biz konunun fazla uzamaması için bu kadarıyla yetiniyoruz.

İmam Mehdi (a.f) hakkında gelen hadisleri Ehl-i Sünnet’in yüzlerce büyük ve muteber alimi kendi hadis, tefsir, kelam, irfan, tarih, biyografi ve lügat kitaplarında tahric etmişlerdir. Örnek olarak onlardan bazılarını aşağıda zikrediyoruz:

1- Buhari, Sahihinde.[3]

2- Müslim, Sahihinde.

3- Buhari, “Et-Tarihu’l Kebir” adlı kitabında.

4- Ebu Davud, Süneninde.

5- İbn-i Mace, Süneninde.

6- Hakim, Müstedrekinde.

7- Ahmed b. Hanbel, Müsnedinde.

8- Tirmizi, Sahihinde.

9- İbn-i Kesir, “El-Bidaye ven-Nihaye” adlı kitabında.

10- İbn-i Kesir “Nihayetu’l Bidaye” adlı kitabında.

11- Yine “el-Kavlü’l Müstahsan” adlı kitabında.

12- Hatip “Mişkatu’l Mesabih” adlı kitabında.

13- Zehebi “Mizanu’l İtidal” adlı kitabında.

14- Yine “Tezkiretu’l Huffaz” adlı kitabında.

15- Yine “Lisanu’l Mizan” adlı kitabında.

16- Yine “Tarihu’l İslam” adlı kitabında.

17- Yine “Telhisu’l Müstedrek” adlı kitabında.

18- Genci “Kifayetu’t-Talip” adlı kitabında.

19- Yine “el-Beyan” adlı kitabında.

20- Muttaki “Kenzu’l Ummal” adlı kitabında.

21- Yine “Muntehab-u Kenzu’l Ummal” adlı kitabında.

22- Ebu Nuaym “Hilyetu’l Evliya” adlı kitabında.

23- Yine “Ahbar-ı İsbahan” adlı kitabında.

24- Muhibbuddin Taberi “Zehairu’l Ukba” adlı kitabında.

25- Yine “er-Riyazu’n-Nazıra” adlı kitabında.

26- Hamevi “Meşariku’l Envar” adlı kitabında.

27- İbn-ül Mağazili “el-Manakıp” adlı kitabında.

28- Es-Semani “er-Risaletu’l Kavmiyye” adlı kitabında.

29- El-Cuveyni “Feraidu’s-Simtayn” adlı kitabında.

30- Yusuf b. Yahya “İkdu’d-Dürer” adlı kitabında.

31- Yine “el-Bed’u ve-t-Tarih” adlı kitabında.

32- Beyhaki “el-İtikad” adlı kitabında.

33- Yine el-Ba’s ve-n Nuşur adlı kitabında.

34- Hamidi “el-Cem’u Beyne’s-Sahiheyn” adlı kitabında.

35- Heysemi “Mecmau’z-Zevaid” adlı kitabında.

36- Ed-Doabi “el-Kuna ve’l Esma” adlı kitabında.

37- Taberani “el-Mucemu’s-Sağir” adlı kitabında.

38- Taberi, Tefsirinde.

39- Harezmi “el-Menakıp” adlı kitabında.

40- Hatip “Tarih-i Bağdad” adlı kitabında

41- İbn-ül Esir “en-Nihaye” adlı kitabında.

42- Askalani “el-İsabe” adlı kitabında.

43- Yine “Lisanu’l Mizan” adlı kitabında.

44- Yine “Tehzibu’t-Tehzip” adlı kitabında.

45- İbn-i Asakir “Tarih-i Dimeşk” adlı kitabında.

46- İbn-i Ebi’l Hadid, Nehcu’l Balağa’nın Şerhi’nde.

47- Sa’lebi, Tefsirinde.

48- İbn-ul Esir “Üsdü’l Gabe” adlı kitabında.

49- Semhudi “Cevahiru’l İkdeyn” adlı kitabında.

50- Diyarbekri “Tarihu’l Hamis” adlı kitabında.

51- İbn-ül Cevzi “Tezkire” adlı kitabında.

52- İbn-i Hallikan “Vefeyatu’l A’yan” adlı kitabında.

53- İbn-i Tolun “Şuzuratu’z-Zehebiyye” adlı kitabnda.

54- Muhammed b. Talha “Matalibu’s-Seul” adlı kitabında.

55- İbn-i Hacer Heytemi “es-Savaiku’l Muhrika” adlı kitabında.

56- Yine “el-Kavlü’l Muhtasar” adlı kitabında.

57- İbn-i Hacer-il Mekki “el-Fetave Hadise” adlı kitabında.

58- Suyuti “el-Camiu’s-Sağır” adlı kitabında.

59- Yine “el-Havi li-l Fetava” adlı kitabında.

60- Yine “Neşru’l Alemeyn” adlı kitabında.

61- El-Bağavi “Mesabihu’s-Sünne” adlı kitabında.

62- Nalusi “Zehairu’l Mevaris” adlı kitabında.

63- İbnu’d-Dubbi “Temyizü’t-Tayyip” adlı kitabında.

64- Yine “Teysiru’l Vusul” adlı kitabında.

65- Şeblenci “Nuru’l Ebsar” adlı kitabında.

66- Muhammed Mubin el Hindi “Vesiletun-Necat” adlı kitabında.

67- Balevi “Buğyet-ul Müsteşidin” adlı kitabında.

68- El-Arif Abdurrahman “Mir’at-ul Esrar” adlı kitabında.

69- Seyyid Abbas El Mekki “Nüzhetu’l Celis” adlı kitabında.

70- El-Kunduzi “Yenabiu’l Mevedde” adlı kitabında.

71- El-Bedehşi “Miftahu’n-Necat” adlı kitabında.

72- Abdürrahman Deşti “Şevahidü’n-Nübüvvet” adlı kitabında.

73- Muhammed Hace Parsa “Faslü’l Hitap” adlı kitabında.

74- Şeyh Abdulhak “Eşi’etü’l Lemaat” adlı kitabında.

75- İbni Teymiyye “Minhacü’s-Sünnet” adlı kitabında.

76- İbn-i Sabban “İs’afu’r-Rağibin” adlı kitabında.

77- El Menavi “Kunuzü’l Hakaik” adlı kitabında.

78- Yine “İnsanu’l Uyun” adlı kitabında.

79- En-Nebhani “Fethu’l Kebir” adlı kitabında.

80- Yine “Eşrefu’n-Nebi” adlı kitabında.

81- Yine “Levahir-ul Bihar” adlı kitabında.

82- En-Nasani “Tarihu’r-Rikka”ya yazdığı talikada.

83- El-Azizi “es-Siracu’l Munir” adlı kitabında.

84- İbnü’l Arabi “el-Fütuhatu’l Kebire” adlı kitabında.

85- Yine “Muhazeretu’l Ehvar” adlı kitabında.

86- El-Kurtubi “Tezkire” adlı kitabında.

87- Ebu-l Ala el-Attar “el-Erbain” adlı kitabında.

88- Abdulvahhab Şa’rani “Munteseru’t-Tezkire” adlı kitabında.

89- Şeyh Abdulhak “Şerhul Mişkat” adlı kitabında.

90- İbn-i Manzur “Lisanu’l Arap” adlı kitabında.

91- Zeyni Dahlan “es-Siretu’n-Nebeviyye”.

92- Şeyh Hasan Neccar “El-Esrar” adlı kitabında.

93- El-Berzenci “el-İşae Fi Eşrati’s-Sae” adlı kitabında.

94- En-Nevevi “Nihayet’ul İrb” adlı kitabında. Ve daha nice Ehl-i Sünnet’in büyük alimleri.

Şimdi İmam Mehdi (a.f) ile ilgili adı geçen kitaplarda nakledilen hadislerden bir kaç örnek verelim. Bu hadislerin senetlerini de zikredip senetlerinin sıhhati açısından onları incelemek bu makaleyi aştığından biz sadece hadisin yer aldığı kitap ve hadisi Hz. Resulullah’dan (s.a.a) rivayet eden şahsın ismini vererek nakledeceğiz.

1- Sahih-i Tirmizi, c. 2, s. 46; Abdullah’dan: Şöyle demiştir: Resulullah (s.a.a) dedi ki: “Araplara benim Ehl-i Beyt’imden ismi benim ismim olan bir kişi hakim olmadıkça dünya sona ermeyecektir.”

Tirmizi dedi: Aynı anlamda Hz. Ali, Ebu Said, Ümmü Seleme ve Ebu Hureyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Ve bu hasen ve sahih bir hadistir.

Bu hadisi Ahmed b. Hanbel, Müsned’inin 1. cildinin 576. sayfasında nakletmiştir.

2- Sahihi Tirmizi, c. 2, s. 46; Abdullah’dan: Şöyle demiştir: Hz. Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Benim Ehl-i Beyt’imden ismi benim ismimle aynı olan bir kişi hükümdarlığa kavuşacaktır.” Asim ve Ebu Salih, Ebu Hureyre’den rivayet etmişlerdir ki Resulullah (s.a.a) şöyle dedi: “Eğer dünyanın ömründen sadece bir gün dahi kalsa, Allah o günü benim Ehl-i Beyt’imden benim ismimi taşıyan bir kişinin hakim olması için uzatacaktır.”

Bu hadisi Ahmed b. Hanbel, Müsned’inde, c. 1, s. 376, tahric etmiştir.

3- Sahih-i Tirmizi, c. 2, s. 46; Ebu Said Hudri’den: Şöyle demiştir: Hz. Resulullah’dan (s.a.a) ve sonra da bazı olayların vuku bulmasından korktuk ve durumu Resulullah’a (s.a.a) sorduk. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Mehdi benim ümmetimdendir; çıkıp beş, yedi veya dokuz (yıl) yaşayacaktır.”

Zeydü’ş-Şak diyor Resulullah’a “beş, yedi ve dokuz nedir?” diye sorduk. Resulullah “Bunlar yıllardır” buyurdu. Sonra da şöyle buyurdu: “Onun yanına bir kişi gelip “Ey Mehdi bana ver” diyecek, Mehdi elbisesinde taşıyabileceği kadar ona mal verecektir.”

Tirmizi daha sonra şunları kaydediyor: “Bu hadis hasendir. Bu hadis, bir kaç senetle Ebu Said Hudri aracılığıyla Resulullah’dan rivayet edilmiştir. Bu hadisi Ahmed b. Hanbel, Müsned’inde c. 2, s. 21’de kendi senediyle Ebu Said Hudri’den rivayet etmiştir. Yine bu hadisi “et-Tacu’l Cami Li-l Usul’un”, c. 5, s. 364’te de rivayet edilmiştir.

4- Sahih-i Ebi Davud, c. 2, s. 207; “Ali’den (a.s): Şöyle dedi: “Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Eğer zamandan sadece bir gün kalsa bile, Allah, benim Ehl-i Beyt’imden bir kişiyi gönderecek, o yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır.”

Bu hadis Yenabiu’l Mevedde’nin 432. sayfasında ve Nur’ul Ebsar’ın 154. sayfasında rivayet edilmiştir. Onu Ahmed ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir.

5- Sahih-i Ebi Davud, c. 2, s. 207; Abdullah’tan: Şöyle demiştir: Nebiyyi Ekrem (s.a.a) buyurdu ki: “Dünyanın ömrü, Araplara benim Ehl-i Beyt’imden ismi benim ismim olan bir kişi hakim olmadan sona ermez.”

Bu hadisi Ahmed b. Hanbel de kendi Müsned’inde, c. 1, s. 377’de ve ayrı bir senetle de c. 1, s. 430’da rivayet etmiştir.

6- Sahih-i Ebi Davud c. 2, s. 207; “Ümmü Seleme’den: Şöyle dedi: “Resulullah’ın şunları buyurduğunu duydum: “Mehdi benim itretimden ve Fatıma’nın soyundandır.”

Bu hadisi İbn-i Mace de kendi Süneninde “Mehdi’nin hurucu” bölümünde Said b. Musayyip aracılığıyla Ümmü Seleme’den rivayet etmiştir. Yine bu hadis et-Tac-ul Cami Li-l Usul, c. 5, s. 364’te, “Mesabihu’s-Sünne” kitabının “kıyamet alametleri” bölümünde, “İs’afu’r-Rağibin” kitabında, s. 134’te, “Yanabiu’l Mevedde” kitabında s. 432’de ve “Müntahabu Kenzu’l Ummal” kitabında c. 6, s. 30’da da rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi Müslim, Nesai, İbn-i Mace ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir.

7- Sahih-i Ebi Davud c. 2, s. 208; Ebu Said Hudri’den: Şöyle dedi: Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Mehdi bendendir. Anlı geniş burnu çekiktir. O yeryüzünü zulüm ve tecavüzle dolduğu gibi, eşitlik ve adaletle dolduracaktır.”   

Bu hadisi Hakim de “el-Müstedrek” adlı kitabında, c. 4, s. 557’de rivayet etmiştir. Bu hadisi “et-Tacu’l Cami Li-l Usul” kitabında, c. 5, s. 364’te Ebu Davud ve Tirmizi’den tahric etmiştir. “Nuru’l Ebsar” kitabında, s. 154’te ve “Münteheb-u Kenzu’l Ümmal” kitabının c. 6, s. 30’da da bu hadis rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi Taberani kendi Mu’cam’inde rivayet etmiştir.

8- Sahih-i Buhari’nin İsa’nın Nüzulü böl.; Ebu Hureyre’den: Şöyle dedi: Resulullah buyurdu ki: “Meryem’in oğlu size indiği ve İmamınız da sizden olduğu zaman.” Bu hadisi Müslim de kendi Sahihi’nin “İsa’nın nüzulü” bölümünde rivayet etmiştir. Ayrıca bu hadis “Yenabiu’l Mevedde” kitabında, s. 432’de “Metalibu’s-Seul” kitabının 12. bölümünde ve “Gayetu’l Meram” kitabının ikinci bölümünde de rivayet edilmiştir.

9- Sahih-i İbn-i Mace, c. 2, Mehdi’nin hurucu böl.; Hz. Ali’den (a.s):

Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Mehdi, biz Ehl-i Beyt’endir; Allah onun işini bir gecede düzeltecektir.” Aynı hadisi Münteheb-u Kenz’il Ummal’ın c. 6, s. 30’da. Hz. Ali’den (a.s) rivayet etmiştir.

Bu hadisi “el-Camiu’s-Sağir” kitabında, c. 3, s. 924’te rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Bu hadisi Ahmed ve İbn-i Mace de Ali’den tahric etmiş ve doğrulamıştır. Yine bu hadis “Yenabu’l Mevedde” kitabının 488. sayfasında ve “Cevahiru’l İkdeyn” kitabının 432. sayfasında rivayet edilmiştir. Bu hadis “el-Burhan fi Alamat-i Mehd-i Ahiri’z-Zaman” kitabının 2. bölümünde de yer almaktadır. Ayrıca “el-Beyan” kitabında bu hadisi Ebu Nuaym el-Hafız’ın “Menakibu’l Mehdi” kitabında ve Taberani’nin “Mucemu’l Kebir” kitabında da tahric ettiklerini yazdıktan sonra şöyle demiştir: Bu senetleri birbirinin yanına koyup, hafızların onu kendi kitaplarında rivayet etmelerini nazara aldığımızda, onun sahih bir hadis olduğuna dair insanda yakin oluşuyor.

10- Sahih-i İbn-i Mace c. 2, Mehdi’nin hurucu böl.; Enes b. Malik’den: Şöyle demiştir: Ben Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: “Biz Abdulmuttalip oğulları cennet ehlinin büyükleriyiz; ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi.” Bu hadisi, Ebu Nuaym, Salebi, “El-Erbain” kitabının yazarı, Hamvini, Hakim ve Deylemi de tahric etmişlerdir. Bu hadisi İbn-i Hacer, es-Savaiku’l Muhrika’nın 309. sayfasında rivayet etmiştir. Yine “El-Beyan” kitabında kendi senediyle Enes’den rivayet etmiştir. “Zehairü’l Ukba” kitabının birinci bölümünün “Menakib-i Abdulmuttalib” bölümünde de Enes’ten rivayet etmiştir. Ayrıca bu hadisi İbn-i Sirin’in de tahric ettiğini belirtmiştir. Bu hadisi “Gayetu’l Meram” kitabında Tefsir-i Salebi’den rivayet etmiştir.

11- Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 28; Ebu Said’den: Şöyle demiştir: Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Yeryüzü zulüm ve tecavüzle dolacaktır. Sonra benim itretimden olan bir kişi çıkacak yedi veya dokuz yıl hakim olacak; işte o, yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” Bu hadisi “Müstedreku’s-Sahiheyn” de, c. 4, s. 558’de tahric etmiştir.

12- El Müstedrek Ale’s-Sahiheyn c. 4, s. 465; Ebi Sadi Hudri’den: Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem buyurdu ki: “Ahir zamanda ümmetime kendi padişahlarından taraf kendinden daha büyük olanı işitilmeyen bir bela inecek; hatta yeryüzü bu genişliğine rağmen onlara dar gelecek ve yeryüzü zulüm ve tecavüzle dolacak; öyle ki mümin insan zulümden sığınacak bir barınak bulamayacak. Bu sırada Allah-u Teâlâ benim itretimden olan bir kişiyi mebus kılacaktır. O, yeryüzünü zulüm ve tecavüzle dolduğu gibi, adalet ve eşitlikle dolduracaktır. Ondan gökte yaşayan da razı olacak ve yerde yaşayan da. Bu zamanda yer kendi tohumundan hiç bir şey gizlemeyip, hepsini çıkaracaktır. Gök de yağmurundan hiç bir şey saklamayıp, hepsini bol bol yere dökecektir. Mehdi onların arasında yedi, sekiz veya dokuz sene yaşayacaktır. O zamanda yaşayanlar, Allah’ın yer halkına ihsanda bulunduğu hayırlardan dolayı ölülerin dirilmelerini arzu edecekler.”

Hakim bu hadisin senet açısından sahih bir hadis olduğunu, ancak Buhari ve Müslim’in onu tahric  etmediklerini söylemiştir. Bu hadisi İbn-i Hacer, es Savaiku’l Muhrika’da da rivayet etmiştir. Yine İs’afu’r-Rağibin, s. 134’te ve Yenabiu’l Mevedde, s. 341’de de rivayet edilmiştir. Yine bu rivayeti Taberani kendi Mucem’inde ve Hafız Ebu Nuaym “Menakibu’l Mehdi” adlı kitabında rivayet etmişlerdir.

13- Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 37; Ebu Said Hudri’den: Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Sizi Mehdi ile müjdeliyorum. O, ümmetimin karışıp tam bir ihtilaf içerisinde olduğu bir zamanda mebus olacaktır. Yeryüzünü -tecavüz ve zulümle dolduğu gibi- eşitlik ve adaletle dolduracaktır. Göğün ehli de ondan razı olacak, yerin ehli de. Malı doğru olarak bölecektir.” Bir kişi “Doğru olarak ne demektir?” diye sordu. Resulullah: “Halk arasında eşit olarak bölecektir” buyurdu. Sonra Resulullah şöyle buyurdu: “O zamanda Allah, Muhammed ümmetinin kalbini zenginlikler ile dolduracaktır ve adaleti onların hepsini kapsayacaktır. Hatta nida eden bir kimse “Mala ihtiyacı olan var mıdır?” diye nida edecek, bir kişiden gayri kimse kalkmayacaktır. Bunun üzerine ona git hazinedara de ki, Mehdi sana mal vermesini söyledi. Hazinedar ona “Seç” diyecek; adam onu kendi evine getirip açınca pişman olup, “Ben Muhammed’in ümmetinin en ihtiraslısı mı oldum yoksa; onlara yeterli olan bana kifayet etmedi mi?” diyecek. Sonra şöyle buyurdu: “Bunun üzerine o malı geri getirecek; ancak ondan alınmayacak ve “Biz verdiğimiz bir şeyi geri almayız” denilecektir.” Yedi, sekiz veya dokuz sene böylece devam edecektir; bundan sonrasında artık yaşantının bir hayrı yoktur.”

Buna benzer bir rivayeti de Ahmed Müsned’inde c. 3, s. 52’de ayrı bir senetle rivayet etmiştir. “Müntehab-u Kenzu’l Ummal” kitabının c. 6, s. 29’da Ahmed yoluyla Ebu Said Hudri’den şu rivayeti nakletmiştir: “Müjde olsun size Mehdi’den, o Kuryeş’ten ve benim öz soyumdan olan bir kişidir.” Bu hadis Nuru’l Ebsar, s. 155 ve Yenabiu’l Meveddet, s. 469 da ve es-Savaiku’l Muhrika’da da rivayet edilmiştir.

14- Tezkiretu’l Havas, 6. Böl.; Hz. Emiru’l Müminin Ali’nin (a.s) hutbe okurken şöyle buyurduğunu yazıyor: “....Bizler göklerin ve yerin nurlarıyız; bizler kurtuluş gemileriyiz ve gizli ilimler bizde saklıdır. İşlerin dönüşü bizedir. Mehdi ile insanlara hüccet tamamlanacaktır. O, İmamların sonuncusudur. O, ümmetin kurtarıcısıdır. O, nurun sonudur. O, ağır sırdır. Ne mutlu bizim ipimize sarılıp, bizim muhabbetimizle haşrolunan kimseye.”

15- Mecmau’z-Zevaid, c. 7, s. 317; Ebu Said Hudri’den: Şöyle demiştir: Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: Ümmetimden bir kişi çıkacak; o benim sünnetimi beyan edecek; Allah, onun için gökten yağmur yağdıracak ve Allah, onun için yerdeki bereketini yeşertecektir. Onunla yeryüzünü zulüm ve tecavüzle dolduğu gibi, eşitlik ve adaletle dolduracaktır. O, bu ümmete yedi yıl hakim olacak ve Beytu’l Makdis’e inecektir.” Mecmau’z-Zevaid’in yazarı daha sonra şöyle yazıyor: Bu hadisi Tirmizi ve İbn-i Mace de özel olarak rivayet etmişlerdir. Ayrıca bunu Taberani de “el-Evsat” adlı kitabında rivayet etmiştir.

16- Et-Tedvin, c. 2, s. 84; Ebu Said Hudri’den: Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Ümmetime benim Ehl-i Beyt’imden bir kişi emir olacaktır. O, yeryüzünü zulümle dolduğu gibi, adaletle dolduracaktır. O, yedi sene hakim olacaktır.”

17- El Havi Li-l Feteva, c. 2, s. 77; Ebu Said Hurdi’den: Şöyle demiştir: Nebiyyi Ekrem buyurdu ki: “Arıların kendi kraliçelerine sığındıkları gibi, ümmetim de Mehdi’ye öylece sığınacaktır. O, yeryüzünü zulümle dolduğu gibi, adaletle dolduracaktır. Öyle ki halk ilk dönemde oldukları gibi olacaklar, uykuda olan uyandırılmayacak ve bir kan dökülmeyecektir.”

18- Üsdü’l Gabe, c. 1, s. 239; Kays b. Cabir babasından o da ceddinden: Şöyle demiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Benden sonra halifeler, halifelerden sonra da emirler, emirlerden sonra da zalim padişahlar olacaktır. Sonra da benim Ehl-i Beyt’imden biri çıkıp yeryüzünü zulümle dolduğu gibi, adaletle dolduracaktır.” Bu hadisi diğer Ehl-i Sünnet kitaplarında da rivayet etmişlerdir. Bunlardan “el-Erbaine Hadis Fi Zikr-il Mehdi” kitabında 37. hadis olarak, Müntehab-u Kenzu’l Ummal, c. 6, s. 30; el-Beyan fi Ahbarı Sahib-iz-Zaman, s.98; el Havi Li-l Feteva, c. 2, s. 64; el-Camiu’s-Sağir, c. 2, s. 33; Fethu’l Kebir, c. 2, s. 164 ve diğer bir çok kitaplarda rivayet olunmuştur.

19- Es Savaiku’l Muhrika, s. 98; Ruyani, Taberani ve diğerleri şu rivayeti tahric etmişlerdir ki; “Mehdi benim evlatlarımdandır. Onun yüzü parlak bir yıldız gibidir. Rengi Arap rengidir. Cismi ise, Ben-i İsrail cismi gibidir. Yeryüzünü zulümle dolduğu gibi, adaletle dolduracaktır. Onun halifeliğinden göğün ehli de yerin ehli de ve hatta gökteki kuşlar da razı olacaktır. O, yirmi sene hakim olacaktır.

Bu hadisi bir çok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet etmişlerdir. Bunlardan Tarihu’l İslam, c. 1, s. 156; el-Fusulu’l Mühimme, s. 275; el-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 66; el-Camiu’s-Sağir, c. 2, s. 579; Zehairu’l Ukba, s. 16; Lisanu’l Mizan, c. 5, s, 23; el-Fetavel Hadise, s. 28, Cevahiru’l İkdeyn, s. 433 ve diğer bir çok kitapları zikredebiliriz.

20- Tezkiretu’l Havas, s. 204; Abdullah b. Ömer’den: Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Ahiru’z-Zamanda benim evlatlarımdan bir kişi çıkacak, onun ismi benim ismim ve künyesi de benim künyem gibidir. O, yeryüzünü zulümle dolduğu gibi, adaletle dolduracaktır. İşte Mehdi odur.”

Mezkur kitabın yazarı daha sonra şöyle devam ediyor: “Bu hadis meşhur bir hadistir. Bu hadisin benzerini Ebu Davud ve Zuhari, Ali’den (a.s) tahric etmişlerdir. Onda; “Eğer dünyanın ömründen yalnızca bir gün kalmış olsa bile Allah benim Ehl-i Beyt’imden birini gönderecek ve o yeryüzünü adaletle dolduracaktır” ibaresi de vardır. Bu hadisi de bir çok Ehl-i Sünnet kitapları rivayet etmiştir.

Bunlardan Minhacü’s-Sünne, c. 4, s. 211; el-Füsulu’l Mühimme, s. 274; İkdu’d-Dürer ve diğer kitapları zikredebiliriz.

21- Mecmau’z-Zevaid c. 7, s. 316; Ebu Hureyre’den: Şöyle demiştir: Resulullah’ın (s.a.a) yanında Mehdi’den bahsedildi. Bunun üzerine Resulullah buyurdu ki: “Eğer az olsa yedi, az olmazsa sekiz veya dokuz yıl hakim olacak ve o yeryüzünü zulüm ve tecavüzle dolduğu gibi, adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”

Bunu Bezzaz da rivayet etmiştir ve bunun senedinde bulunan kişiler tümüyle güvenilir insanlardır.

22- El-Beyan Fi Ahbar-ı Sahibu’z-Zaman, s. 96; Abdurrahman b. Avf, babasından: Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Allah, benim itretimden ön dişleri aralı ve alnı açık olan bir kişiyi meb’us kılacaktır; o, yeryüzünü adaletle dolduracak ve malı bol bol dağıtacaktır.”

Bu hadis diğer birçok Ehl-i Sünnet kitabında da nakledilmiştir. Bunlardan el-Havi li-l Fetava, c. 2, s. 63; es-Sevaiku’l Muhrika, s. 98, Meşariku’l Envar, s. 15, el-Feteve’l Hadise, s. 29 ve Galiyetu’l Mevaiz, c. 1, s. 83’ü zikredebiliriz.

23- Sünenu’l Mustafa, s. 517; Abdullah’dan: Şöyle demiştir: “Biz Resulullah’ın (s.a.a) yanındaydık. Bu sırada bir grup Ben-i Haşim gençleri geldi. Nebiyy-i Ekrem onları görünce alnı beyazlaştı; gözleri doluverdi ve rengi değişti. Ben “Yüzünüzde bizi üzen bir şeyi görüyoruz” dedim. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: “Biz öyle bir Ehl-i Beyt’iz ki, Allah bizim için dünya yerine ahireti seçmiştir. Benim Ehl-i Beyt’im benden sonra bela, zulüm ve sürgünle karşılaşacaktır. Ta ki doğu tarafından siyah bayraklar taşıyan bir kavim gelecek ve hayrı talep edecekler ama onlara verilmeyecektir. Bunun üzerine savaşacak ve galip gelecekler. Bu durumda onlara istedikleri şey verilecektir; artık onlar bunu kabul etmeyecekler. Taki onu benim Ehl-i Beyt’imden olan bir kişiye teslim edecekler; o, yeryüzünü diğerleri zulümle doldurdukları gibi, eşitlikle dolduracaktır. Her kim sizden onu görürse, karın üzerinde sürünerek bile olsa gidip ona katılsın.”

Bu hadis de birçok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet edilmiştir. Bunlardan, es-Savaiku’l Muhrika, s. 237; Nihayetu’l Bidaye, c. 1, s. 41; el-Beyan fi Ahbar-ı Ahir zaman, s. 314; el-Füsulü’l Mühimme, s. 276; Müntehab-u Kenzu’l Ummal, c. 6, s. 30; Zehairu’l Ukba, s. 17; Mizanu’l İtidal, c. 2, s. 35; el-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 60; Yenabiu’l Mevedde, c. 3, s. 89; Rumuzu’l Ehadis, s. 135 kitaplarına işaret edebiliriz.

24- Yenabiu’l Mevedde, s. 448; Huzeyfe b. Yemani’den: Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Zalim padişahlardan görecekleri zulümlerden yazıklar olsun bu ümmete! Müslümanlardan onlara itaat etmeyenler öldürülecek veya (vatanlarından) uzaklaştırılacaklar. Bu durumda takvalı mümin diliyle onlara hoş görünüp kalbiyle onlardan kaçacaktır. Allah-u Teâlâ tekrar İslam’ın izzetini iade etmeyi irade ettiğinde bütün inatçı zalimleri yok edecektir. O, her şeye kadirdir. Allah, bu ümmeti fesada çekildikten sonra tekrar ıslah edecektir. Ey Hüzeyfe! Eğer dünyadan yalnızca bir gün kalmış olsa bile, Allah, o günü benim Ehl-i Beyt’imden bir kişinin hükümdarlığa kavuşması için uzatacak ve İslam’ı muzaffer kılacaktır. O, vaadine hilaf etmez; O, vaadini gerçekleştirmeye kadirdir.

“El-Burhan fi Alamat-ı Mehdiyi Ahiri’z-Zaman” kitabının ikinci bölümünde de bunun benzeri bir hadisi rivayet edilmiştir.

25- El-Beyan; Ali b. Ebu Talip’ten: Şöyle demiştir: “Resulullah’a “Mehdi biz Âl-i Muhammed’den midir, yoksa başkalarından mıdır?” diye sordum. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: “Hayır, bizdendir. Allah, dini bizimle başlattığı gibi, bizimle de sona erdirecektir. İnsanlar bizimle şirkten kurtuldukları gibi, bizimle de fitneden kurtulacaklardır. Allah onların kalplerini şirk düşmanlığından sonra bizimle birbirine yaklaştırdığı gibi, bizimle de fitne düşmanlığından sonra kalplerini birbirine yaklaştırarak onları kardeş kılacaktır. Onlar şirk düşmanlığından sonra bizimle kardeş oldukları gibi, fitne düşmanlığından sonra da bizimle kardeş olacaklardır.”

Sonra “el-Beyan” kitabının yazarı şöyle yazıyor: “Bu hadis hasendir; onu huffaz alimler kendi kitaplarında rivayet etmişlerdir. Onu Taberani “Mucemu’l Evsat” adlı kitabında, Ebu Nuaym “Hulyetu’l Evliya” adlı kitabında ve Abdurrahman b. Hatem “Evali” adlı kitabında rivayet etmişlerdir.”

26- el-Füsulü’l Mühimme, s. 275; İbn-i Abbas’tan: Şöyle demiştir: “Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Mehdi cennet ehlinin tavusudur.”

Bu hadis “Kunuzü’l Hakaik” kitabının “Mim” Harfi bölümünde, Nur-ul Ebsar’ın, sayfa 157 ve el-Beyan, 80. sayfasında da rivayet edilmiştir.

27- El-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 62; Ebu Hureyre’den: Şöyle demiştir: “Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Kıyamet benim Ehl-i Beyt’imden bir kişi huruç etmedikçe kopmayacaktır. O, insanlar hakka dönünceye kadar onlarla savaşacaktır.” Ben, “Kaç sene hükümdar olacak?” diye sordum. Buyurdu: “Beş ve iki yıl.”

Bu hadis Mecmau’z-Zevaid c. 75, s. 315’te de rivayet etmiştir.

28- El-Beyan Fi Ahbar-ı Ahiri’z-Zaman, s. 310; Ebu Eyyub-i Ensari’den: Şöyle demiştir: Resulullah, Fatıma’ya buyurdu ki: “Nebi, nebilerin hayırlısıdır. O senin babandır. Şehidimiz, şehitlerin en hayırlısıdır. O babanın amcası Hamza’dır. Cennette iki kanadıyla istediği yere uçan bizdendir. O babanın amcası oğludur. Bu ümmetin iki torunu Hasan ve Hüseyin bizdendir. Onlar senin oğullarındır ve Mehdi bizdendir.”

Bu hadisi Taberani de “Mucamu’s-Sağir” adlı kitabında rivayet etmiştir. Bu hadis “el-Fütuhatu’l Kebire” kitabında da mürsel olarak rivayet edilmiştir.

Bunun benzeri bir hadis de birçok Ehl-i Sünnet kitabında Ali b. Hilal’den rivayet edilmiştir. Bunlardan Ebu Nuaym’in Erbain’i, 5. hadis; Zehairu’l Ukba, s. 135; el-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 426; Miftahu’n-Necat, s. 18 gibi kitapları örnek olarak zikredebiliriz.

29- Zehairu’l Ukba, s. 136; Hüzeyfe b. Yemani’den: Şöyle demiştir: Nebiyyi Ekrem buyurdu ki: “Eğer dünyadan yalnız bir gün kalsa bile, Allah o günü benim evlatlarımdan ismi benim ismim gibi olan bir kişiyi meb’us kılmak için uzatacaktır.” Bunun üzerine Selman: “O, hangi oğlundandır, ya Resulullah?” dedi. Resulullah: “Bu oğlumdan” diyerek eliyle Hüseyn’e dokundu.”

Bu hadis birçok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet edilmiştir. Bunlardan, Tezkiretu’l Kurtubi, s. 615; Mizanu’l İtidal, c. 2, s. 18; el-Füsulü’l Mühimme’yi s. 277 örnek olarak verebiliriz.

30- el-Mucemu’s-Sağir, s. 150; Ebu Hureyre’den: Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Bilin ki, benimle İsa b. Meryem arasında bir nebi yoktur. Sadece benden sonra ümmetimde halifem olan kimse gelecek ki, Deccal’ı öldürecek; haçı kıracak; cizye koyacak ve Allah’ın düşmanlarıyla savaşacaktır. Kim ona ulaşırsa, selamımı ona iletsin.”

Bu hadis Sahih-i Tirmizi, c. 3, s. 232’de rivayet edilmiştir.

31- Sahih-i Müslim, c. 1, s. 95; Cabir b. Abdullah’dan: Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem’in şöyle buyurduğunu duydum: “Kıyamete değin sürekli ümmetimden bir grup açıkça hak üzere savaşacaktır.” Yine buyurdu: “Bu arada İsa b. Meryem nazil olacak ve onların emîrleri: “Gel bize namaz kıldır” diyecek; İsa: “Hayır, sizin bazılarınız diğerlerinizin emîrlerisiniz; bu, Allah’ın bu ümmete mahsus kıldığı bir keramettir” diyecek.”

Bu hadis el-Cem’u Beyne’s-Sahiheyn, c. 2, s. 423; Mesabihü’s-Sünne, c. 2, s. 142; es-Savaiku’l Muhrika, s. 98’de rivayet edilmiştir.

32- El-Havi Li-l Fetava, s. 82; Hüzeyfe b. Yemani’den: Şöyle demiştir: Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Mehdi birden bakacak ki İsa b. Meryem saçtan su damlarcasına nazil olmuş. Bunun üzerine Mehdi ona, “Gel halka namaz kıldır” diyecek. İsa, “Senin için kamet getirilmiştir” diyecek. Böylece benim evlatlarımdan bir kişinin arkasında namaz kılacaktır.”

Bu hadis de birçok Ehl-i Sünnet kaynağında rivayet edilmiştir. Yenabiu’l Mevedde, s. 433; es-Savaiku’l Muhrika, s. 98; Süneni İbn-i Mace, c. 9, s. 519; el-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 65, bu hadisi nakleden kitaplardandır.

33- Ebu Nuaym, Erbain, 38. Hadis; Ebu Said Hudri’den: Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Bizdendir o kimse ki İsa b. Meryem onun arkasında namaz kılacak.”

Bu hadis birçok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet edilmiştir. El-Camiu’s-Sağir, c. 2, s. 472; Sünenü’l Hüda, s. 573;  Şerefü’n-Nebi, s. 302; Yenabiu’l Mevedde, s. 187; Müsned’in Hamişinde basılan Kenzü’l Ummal, c. 6, s. 30, bunlardandır.

34- El Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 67; Afv b. Malik’den: Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem buyurdu ki: “Kapkaranlık olan fitne gelmektedir. Sonra da fitneler birbirini takip edecektir, ta ki Ehl-i Beyt’imden “Mehdi” denilen bir kişi çıkıncaya kadar. Eğer ona kavuşsan, ona uy ki hidayete ermişlerden olasın.”

Bu hadis “Meveddetu’l Kurba” kitabının 98. sayfasında da rivayet etmiştir.

35- Sünen-i İbn-i Mace, c. 9, s. 519; Haris b. Cüz-il Zübeydi’den: Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Doğu tarafından bir grup insan çıkıp, Mehdi için, -yani hükümdarlığı için- ortam hazırlayacaklardır.”

Bu hadis de birçok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet edilmiştir.

El-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 60; Zehairu’l Mevaris, c. 1, s. 292; Fethu’l Kebir, c. 3, s. 420; Mecmau’z-Zevaid, c. 7, s. 318; el-Muntehab Mine’s-Sahiheyn el-Buhari ve Müslim, s. 183, bunlardandır.

36- Ebi Nuaym, Erbain, 7. Hadis; Abdullah b. Ömer’den: Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem buyurdu ki: “Mehdi mükerrer bir bedenden çıkacaktır.

Bu hadis el-Füsulu’l Mühimme, s. 277; El-Beyan fi Ahbari Ahiri’z-Zaman s. 91, de rivayet edilmiştir.

38- Tefsir-i Şeyh Kurtubi: “Ta ki onu (İslam dinini) bütün dinlere galip kılsın.” ayetini tefsir ederken şunları yazıyor: “Suddi demiştir ki: Bu Mehdi’nin çıktığı zaman olacaktır. O zaman hiç bir kimse kalmayacak, meğer ki İslam’ı kabul edecek ya da cizye verecektir.” Kurtubi sonra şöyle diyor: “Mehdi’nin, İsa’dan ibaret olduğu da söylenmiştir. Ancak bu doğru değildir. Zira mütevatir olan sahih hadislerde Mehdi’nin, Resulullah’ın soyundan olduğu bildirilmiştir. Bu durumda Mehdi’nin, İsa olduğunu söylemek doğru değildir. “İsa’dan gayri Mehdi yoktur” şeklindeki rivayet ise, doğru değildir.”

Bu hadis Ehl-i Sünnet yoluyla İmam Mehdi (a.f) hakkında ulaşan çok sayıda hadislerden sadece bazıları idi. İhtisara riayet etmek amacıyla senetlerini zikretmedik. Zaten bunca hadisin ulaştığı bir konuda hadislerin çokluğu konuya kesinlik kazandırdığından artık onların senet yönünden incelenmesine gerek kalmaz.

Bunlara Şia yoluyla gelen hadis de eklendiğinde hadislerin sayısı yüzleri aşıyor. Bu durumda, bu kadar hadisleri ve asırlar boyunca bütün İslam âleminin konu üzerindeki ittifakını bir kenara itip de birtakım temelsiz şüpheler ortaya atarak Kur’an-ı Kerim’in, İslam dininin ve iman ehlinin mutlak zaferine dair kesin vaadini görmezlikten gelip, büyük İslam alimlerinin bu konudaki sözlerine itibar etmenin ne kadar cahilane olacağını herkes teslim edecektir. Şimdi tekrar Avni İlhan’ın “Mehdilik” adlı kitabına dönelim.

Avni İlhan’ın Mehdi hakkında gelen bu hadislerin senet yönünden bir itibar taşımadığı ve bu hususta mütevatir sayılabilecek bir hadisin de söz konusu olmadığını ileri sürerek, gerçeği inkar etmiştir. Avni İlhan’ın sözünden, bu konuda sahih olan âhâd hadislerin bile olmadığı anlaşılıyor. Oysa birçok büyük Ehl-i Sünnet alimlerinin Mehdi ile ilgili hadislerin tevatür haddini aştığına, hatta yalnızca sahih olanlarının bile mütevatir olduğunu Sadr-ı İslam’dan bu yana bütün asırlar boyunca bütün Müslümanların bu akide üzerinde birleşip hiçbir Müslüman’ın bunun asil İslami akidelerden biri olduğunda şüphe etmediğine dair açıklamalarını hep birlikte gördük.

Örneğin, Kurtubi’nin “İsa’dan gayri Mehdi yoktur” şeklindeki hadisin uydurma olduğuna işaret ederken “Mehdi’nin Fatıma’nın neslinden olduğuna dair gelen sahih hadisler mütevatirdir. Dolayısıyla bu hadis doğru olamaz” şeklindeki açıklamasını hep birlikte gördük. İlginç olan, İmam Mehdi (a.f) hakkında gelen hadislerin sayı bakımından diğer İslami inanç esasları hususunda gelen hadislerden az olmaması ve hatta onlardan daha fazla olmasıdır. Müslümanların hep birlikte inanıp kabul etmesi noktasında da diğer inançlarla bu inanç arasında hiçbir fark söz konusu değildir. Hatta bu inanç üzerinde olan ittifak birçok diğer inanç esaslarında mevcut değildir.

Ayrıca mütevatir olan hadislerde artık hadislerin senedi teker teker incelenmez ve faraza onların bazısının senedinde bir zaaf varsa, bu onlara bir zarar getirmez. Çünkü mütevatir hadislerde ölçü, ravilerinin çokluğudur. Yani eğer bir konuyu birçok kimse rivayet ederse, artık o konu kesin olarak ispatlanmış olur. Çünkü yalan söylemek, hata etmek ve unutmak gibi ihtimaller ancak âhâd hadisler hakkında söz konusu olabilir. Dolayısıyla da âhâd rivayetlerin senedinde isimleri geçen bütün şahısların bir kusuru olup olmadığı araştırılır. Ama bir konunun ravileri çoğalınca artık onlar hakkında bu araştırma yapılmaz. O halde Avni İlhan’ın bu rivayetlerden bazısını ele alıp güya onların senedinde olan zaafı göstermeye çalışması abestir. Kaldı ki İmam Mehdi (a.f) ile ilgili hadislerin senedinde yer alan raviler Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim gibi Ehl-i Sünnet’in itimat ettiği kitaplarda bulunan diğer birçok hadislerin de senedinde yer almışlardır. Şayet bu insanlardan dolayı İmam Mehdi (a.f) hakkında gelen hadisler zayıf sayılırlarsa, Ehl-i Sünnetin elinde artık muteber bir hadis kaynağı kalmayacak; inanç ve mezhep sistemleri kökten sarsılacaktır.

Avni İlhan daha sonra İslam tarihinde birtakım siyasi emelleri güden kimselerin bu hadislerden istifade ettiğine değinerek, bu gibi hadislerin onlar tarafından uydurulmuş rivayetler olabileceğini ortaya atıyor ve şöyle diyor: “Ayrıca zikredilen bu rivayetlerden bazılarının ilk siyasi hizipleşmelerle yakın ilgisi ve olayların tasviri gözden uzak tutulmamalıdır.”

Avni İlhan bu ihtimali güçlendirip zihinlerde canlandırmak amacıyla kitabının 125. sayfasında şöyle yazıyor: “Öyle anlaşılıyor ki, hadisin birinci ravisi İbn-i Zubeyr ordusunda savaşan Abdullah b. Safvan ordu içindeki atmosfer ve o günlerde konuşulanlardan belli ölçüde tesir altında kalmıştır. Daha önce çok büyük felaket yaşayan Medineliler bu defa aynı tehlikenin belirdiği görülünce Şam’dan gelecek ordunun Medine yakınlarında batacağı hayali ile ümitsizlikten kurtulmaya çalışmışlardır. Haccac’ın ordusunun batmadığı görülünce, rivayetini sağlamlaştırmak ve bu ordunun batacak ordu olmadığını belirtmek ihtiyacını hissetmiştir.”

Avni İlhan kitabının 128. sayfasında da şunları yazıyor: “Rivayetlerde dikkati çeken husus adeta bu olayların tasvir edilmiş olmasıdır. Dolayısıyla ister istemez aklıma şu geliyor: Harre olayından (Medine’de estirilen yukarıda bahsettiğimiz terör) sonra Medine’nin yağmalanması ve estirilen terör henüz bu bölgedeki insanların hafızalarında bütün canlılığı ile yaşarken Haccac b. Yusuf’un Şam tarafından gönderilmesi bu insanları yeniden dehşete ve korkuya düşürmüştür. Bu durumda bu ordunun yerin dibine batırılmasını hayal etmekten daha tabii ne olabilir? Nitekim İbn-i Mace’nin rivayetinde Abdullah b. Safvan’ın “Biz Haccac ordusu geldiği zaman bu güruhun o ordu olduğunu sandık” sözünde tasvir edilmeye çalışılan ruh halini açıkça anlamaktayız. Hatırlayalım ki Abdullah b. Safvan İbn-i Zübeyr ile birlikte Ka’be’de öldürülenlerdendir. Bütün dürüstlüğüne ve doğru sözlü olmasına rağmen cemiyetin daha önce korkunç bir benzerini yaşadığı terörün yenisinden kurtulma için bekleştiği sırada ortaya atılan her hayali bir gerçek olarak kabul göreceğini düşünürsek, Abdullah b. Safvan’ın veya başkalarının Şam’dan gelen ordunun Beyda’da batmasını arzulamış olması son derece tabiidir.”

Avni İlhan böylece bu rivayetlerin bir hayal ürünü ve uydurma olduklarını ispatlamaya çalışıyor. Oysa bu rivayetlerden ve o zamanda cereyan eden olaylardan şu gerçek anlaşılmaktadır ki, o zamanda İmam Mehdi (a.f) ile ilgili hadisler bütün Müslümanların ve özellikle Medine ve Mekke Müslümanlarının arasında yaygındı. Dolaysıyla benzeri olaylar olunca hemen zihinlerinde o hadisler canlanıyordu. Elbette bu hadislerden siyasi yönden yararlanmak isteyenler de olmuştur. Ayrıca bu hadisler, Avni İlhan’ın “İslam’ın ilk asırlarında telif edilmiş muteber, Sünni akait ve kelam kitaplarında müspet veya menfi yönüyle Mehdilik hiç ele alınmamıştır.” şeklindeki sözünün bu köklü inancın asaletinde bir şüphe uyandırmasına da müsaade etmiyor.  

 

------------------

[1]- Tehzibu’t-Tehzib c. 9, s. 144, Haydarabad baskısı.

[2]- Nuru’l Ebsar, s. 171.

[3]- Buhari’de Hz. İsa’nın inişi döneminde ümmetin İmamı olarak Hz. Mehdi’den (a.f) söz edilmiştir.




Bu haber 366 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SORU-CEVAP Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI