Bugun...



Kur’an ve Nehcü’l Belağa’ya Göre Dünyanın Değeri - 1

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Güncelleme: 05-09-2022 11:39:17 Tarih: 05-09-2022 11:33

Kur’an ve Nehcü’l Belağa’ya Göre Dünyanın Değeri - 1

İslâm açısından insanla dünyanın ilişkisinde olmaması gereken, insanda bir afet ve hastalık kabul edilen ve İslâmî öğretilerde amansız bir mücadele verilen şey, insanın dünyayla ilişkisi ve ona ilgi duyması değil, dünyaya tutkuyla bağlanması ve bağımlı olması; insanın özgür yaşam yerine, esirliği seçmesi ve dünyanın araç ve yol olarak değil, hedef ve maksat olarak görülmesidir.

İnsanın dünyayla ilişkisi eğer insanın dünyaya bağımlı ve asalak olmasıyla sonuçlanırsa, bu durum bütün yüce insanî değerlerin yok olmasına sebep olur.

İnsanın değeri, aradığı ideallerin kemâl ve olgunluğundadır. Açıktır ki, insanın eğer örneğin karnını doyurmaktan daya yüce bir ideali olmaz ve bütün çaba ve arzuları bu seviyede kalırsa, değeri de "karın" değerini aşmayacaktır. İşte bu nedenle Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor:

"Bütün hedefi karnını doldurmak olan kimsenin değeri, karnından dışarı çıkan şeyle eşittir."

Söylenmek istenen bütün sözler, insanın dünyayla irtibatının nasıl ve ne biçimde olması gerektiği etrafında dönüp dolaşmaktadır. Bu irtibat biçimlerinin birinde insan kurban gitmekte ve mahvolmaktadır.

Arayan herkesin ideal hedef ve kemâlinden aşağı bir seviyede bulunması hükmü gereği, Kur'an-ı Kerim ifadesiyle "Esfel-i Safilîn" yani dünyanın en alçak, en düşük ve en bayağı varlığı olur ve bütün yüce ve insanî değerleri yok olur gider. Başka bir irtibat biçiminde ise, tam tersine dünya ve dünyadaki şeyler insana feda olur; insanın hizmetine girer ve insan yüce değerlerini bulur.

İşte bu nedenle kutsî bir hadiste şöyle geçer: "Ey insanoğlu! Ben nesneleri senin için ve seni de kendim için yarattım." Yani her şey insan için ve insan da Allah için yaratılmıştır.

İnsanın dünyayla ilişkileri hakkında Kur’an-ı Kerim’in ayetleri iki kısımdır: Bir bölümü öteki bölüm için bir giriş ve bir önsöz gibidir. Gerçekte birinci bölümdekiler bir kıyasın önermeleri ve ikinci bölümdekiler ise, o kıyasın sonucu hükmündedir. Birinci bölüm, bu dünyanın değiştiği ve sabit kalmadığı üzerinde duran ayetlerdir.

Bu gibi ayetlerde maddî şeylerin değişken, sebatsız ve geçici olduğu gerçeği, olduğu gibi sunulmaktadır. Örneğin yerden yeşeren bir bitki, ilk önce yeşil, taze ve şadaptır. Fakat bir süre sonra sararmaya başlar; kurur, olaylar rüzgârı onu ezer; parçalar ve etrafa dağıtır. Dünya hayatının misali budur, buyurur bu ayetler. Açıktır ki, istese de istemese de, beğense de beğenmese de insan, maddî hayat bakımından böyle kesin bir kadere uğrayacak olan bir bitki gibidir.

Eğer insanın algıları hayal değil gerçek olması gerekiyorsa, eğer insan farizayla ve varsayımlarla değil, gerçekleri olduğu gibi keşfederek saadete kavuşabilecekse, sürekli bu gerçeği göz önünde bulundurmalı ve ondan gaflet etmemelidir.

Bu ayetler maddiyatı, mabutlar ve ideallerin kemâli şeklinden çıkarmak için birer ortam hazırlayıcıdır. Bu ayetlerin yanında, hatta bazen bu ayetlerle birlikte hemen şu nokta hatırlatılmaktadır: Fakat ey insan! Ahiret yurdu ebedi ve kalıcıdır; var olan her şeyin sadece bu geçici şeyler olduğunu ve hayatın boş anlamsız olduğunu sakın sanma!

İkinci bölümdeki ayetler açıkça insanın ilişki sorununu aydınlığa kavuşturan ayetlerdir.




Bu haber 461 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI