Bugun...



Kulların Amel Süreleri ve Sorgulanmaları

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 12-09-2022 10:45

Kulların Amel Süreleri ve Sorgulanmaları

“Sonra onların her biri için dünyada kalacakları bir zaman ve dakik bir miktar belirledi ve her hayat sahibi için sınırlandırılmış belli bir son tayin etti. Onun üzerinden gece ve gündüz geçtikçe adım adım ona doğru ilerlemekte, her geçen yıl ona daha bir yakınlaşmaktadır. Nihayet yolun sonuna varınca ve ömrünün ölçüsünden yararlanınca Allah onu çok mükâfata ulaşması veya zulüm ve günahının cezasını çekmesi için canını alır. Böylece kötüler ve günahkârlar kötü işlerinin karşılığını görürler; iyiler de iyi amellerinin ödülünü en güzel şekliyle alırlar.

O’nun adaleti böyledir. Onun kutsal isimleri münezzeh, maddî ve manevî nimetleri süreklidir. "O, kullar karşısında yaptığından dolayı sorgulanmaz, bilakis kullar O’nun karşısında her açıdan sorumludurlar sorgulanırlar!”

Yukarıdaki güzel cümleler çok önemli iki gerçeğe işaret etmektedirler:

1- Bu dünyada yaşayan her şeyin belli bir zamanı ve sınırlı bir süresi vardır.

2- Herkes ahiret yurduna girdikten sonra ister iyi olsun ister kötü yaptıklarının karşılığını görecektir.

Değerli Zaman Mücevheri

Dünyanın çeşitli milletlerinin ömrün ne denli değerli olduğunu anlatmak için kullandıkları bir atasözü vardır. Bu konudaki en meşhur atasözü “Zaman altındır” sözüdür.

Fakat aziz İslam dini ve semereli ilahî kültür, zaman ve vakti, her ne kadar ağır ve yüce değere sahip olsa da hiçbir maddi unsurla mukayese etmemiştir; çünkü adalet ve hikmet terazisinde hiçbir unsur zaman ve insanın ömrüne denk değildir.

İslam dininde ömrün değer ve kıymeti iman, salih amel ve güzel ahlaktır. Bir insan ömrünün dakika ve anlarını, saat ve günlerini, gece ve gündüzlerini, haftalarını ve yıllarını iman, marifet, salih amel ve güzel ahlak edinmek için harcarsa zamanını doğru yolda harcamış, bu yolda bütün zarar ve ziyanlardan korunmuş olur ve yolun sonunda Allah’ın rızasına ve nimetlerle dolu cennetlere ulaşır.

Ömrü boş şeylerde geçirmek veya yemek, içmek, ayyaşlık ve şeytani işlerde harcamak ya da azgın, zalim ve zorba yöneticilerin yolunda ya da sırf dünya ve maddiyat veya oyun ve eğlencede tüketmek zamanı boşa zayi etmek ve vakti beyhude harcamaktır. Böyle bir yaşamın zillet, alçaklık, üzüntü, keder, Hakkın gazabı ve cehennem ateşinden başka bir sonu yoktur.

Kıyamet günü üzüntü, esef, ıstırap, dehşet, azap ve zillete uğrayacak olanlar, orada ömürlerini boşa harcadıklarını, Allah Teâlâ’nın rüşte ermeleri ve mükemmelleşmeleri için kendilerine verdiği zaman ve vakti heva, heves, İblis ve onun orduları için harcadıklarını anlayacaklardır. Bunların karşısında zamanı ganimet bilen, ömrüne değer veren, dünyada kaldıkları zaman sürecini peygamberler ve Allah’ın veli kullarının kılavuzluklarıyla iman, salih amel, güzel ahlak ve tek bir cümlede Allah Teâlâ’ya ibadet ve onun kullarına hizmetle değerlendirenlerin mükâfatı ahiret yurdunda Allah’ın rızası ve içi amber dolu cennettir.

Hz. İmam Musa Kâzım (a.s) çok değerli bir hadisinde ömrü nerede ve hangi yolda harcamak gerektiğini şöyle beyan ediyor: “Vaktinizi dört saatte harcamaya çalışın:

1- Bir saatini sevgilinizle (Allah Teâlâ ile) raz u niyaz etme ve O’na ibadet etmek için.

2- Bir saatini maddi geçiminizi temin etmek için rızık kazanmak için.

3- Bir saatini kusurlarınızı size bildiren ve kalbinize ihlas veren mümin kardeşlerinle ve o ilahî ve mutmain simalarla muaşeret etmek için.

4- Bir saatini tertemiz İslam dini açısından haram olmayan lezzet ve güzellikler için.”[1]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Geçirdiğin zamanlar senin ömrünün parçalarıdır. O halde ömrünü ancak senin kurtuluşun olan şeyde geçir.”[2]

Dünya ahiretin tarlası, rüşt ve kemal yeridir. Ondaki nimetlerden doğru bir şekilde yararlanılırsa iman, ahlak ve salih amel ömrün harcanması gereken üç alandır. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Ticaret ve alış-verişte insanların en çok zarar ederek, çabasında en çok pişman olanı, bedenini arzularının peşine gönderen, ilahi takdirler kendisine yardım etmeyen, arzularına ulaşmayan, sonra da büyük bir üzüntü ve esefle dünyadan göçen ve birçok zahmetle ahiret yurduna giren kimsedir.”[3]

“Ömür son bulduktan sonra kötü işler yapan kimsenin, kötülüklerinin ve ömrünü günahta harcamasının cezasını çekmesi; iyilik yapanın da iyiliğinin ve ömrünü Allah’a ibadet ve itaatte harcamanın karşılığını görmesi için insanı vaat ettiği salih amelin mükâfatına ve bildirdiği çirkin amelin azabına çağırır. Bu, bütün kusur ve eksikliklerden münezzeh olan, nimet ve bağışları sürekli olan, uygun gördüğünü yapan ve kimsenin O’nu sorgulamaya hakkı olmayan -aksine “zamanını nelerde geçirdi” diye hal ve hareketlerinden sorguya tabi tutulacak olanlar insanlardır- O’nun adaletidir.”

Amellerin Mükâfatı

Rahmet sahibi Allah, lütuf, bağış, sevgi ve muhabbeti sebebiyle insanı akıl, vicdan, fıtrat, ruh, kalp, peygamberlik, imamet, velayet, efendilik, hilafet, hidayet, ilim, dirayet, cisim, can, yeryüzü, gökyüzü, deniz, çöl, hava, dağlar, madenler, öğretiler, giyecekler, yiyecekler, içecekler gibi görünen ve görünmeyen çeşitli nimetlere gark etmiştir. Bütün bu nimetlerden sonra ondan bu nimetlerin kadrini bilmesini ve dünya ve ahiret saadetinin zirvesine varmak için her birini emrettiği yerde kullanmasını istemiştir.

Ömürleriyle birlikte ilahî nimetleri ve değerli zamanlarını yaratan ve yaratılanın hakkının edası olan Allah’a itaatte geçirenler, şüphesiz öteki âlemde ve ahiret yurdunda amellerinin parlak sonuçlarına, yani Allah’ın rızası ve cennete ulaşacaklardır. Nimetlerin kıymetini bilmeyenler, ilahi nimetleri, zamanlarını, gece ve gündüzlerini günah ve Allah’a itaatsizlikte harcayanlar ise, ölümden sonraki hayatta elbette bu yaşamlarının kötü sonuçlarını göreceklerdir. İnsanın öteki âlemde Allah-u Teâlâ’nın hâkimiyetinde karşılaşacağı bu iki farklı davranış O’nun adaletinin özüdür.

Hak Teâlâ’nın nimetleri karşısında şu dört önemli meseleye dikkat etmemiz gerekir: 1- Nimetin kemali, 2- Nimetin miktarı; 3- Nimete dikkat etmek; 4- Nimetin değiştirilmesi.

1- Allah-u Teâlâ insanın ihtiyaç duyduğu zahirî ve batınî (açık ve gizli) şeyleri ona tam olarak vermiş ve bu konuda hiçbir eksik bırakmamıştır. Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır:

Allah'ın, göklerde ve yerde olan her şeyi sizin emrinize verdiğini, açık ve gizli olan nimetlerini size yaydığını görmediniz mi? İnsanlardan, bir bilgiye, hidayete ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmadan Allah hakkında tartışanlar vardır.”[4]

2- İnsanlara verilen nimetler hiçbir şekilde sayılamayacak kadar çoktur. Allah’ın insan hayatında sayılamayacak kadar çok nimetleri vardır. Sadece insanın vücudundaki hücrelerini saymaya kalkışsak, ne kadar hızlı da saysak ve her saniyede bin tane sayacak olsak bile, “üç yüz bin sene kadar uzun sürer” diyorlar. Kim bilir asıl nimetleri, hücreleri, atomları ve onların hacmini saymak ne kadar uzun bir zaman alır?! Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurmaktadır:

Ve size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetlerini sayacak olursanız, onu sayıp bitiremezsiniz. Gerçekten insan çok zalim ve çok nankördür.”[5]

3- İnsan sahip olduğu bütün nimetlerin kimden olduğu, kimin için olduğu ve ne için olduğu üzerinde düşünmeli ve bu düşünce ile ona bu nimetleri veren nimet sahibini tanımalı, nimetin kadrini bilmeli ve nimeti yerinde kullanmalı, böylece kişisel, ailevî ve toplumsal adalet şekillenmeli ve tertemiz hayat kurulmalıdır. Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır:

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın ve ahdimi (bana verdiğiniz sözü) yerine getirin ki, ahdinizi (size verdiğim sözü) yerine getireyim ve yalnız benden korkun.”[6]

4- Bir grup vardır ki nimetlerin sahibini ve onun isteklerini dikkate almadan, değerli zamanlarına ve kıymetli ömürlerine dikkat etmeden ilahî nimetleri günah, fesat, zulüm, küfür ve küfre dönüştürürler. Bunlar alçak ve zilletle dolu bir hayatı hak ederler. Diğer bir grup ise, Allah’ın nimetlerine şükreder ve nimetleri Allah-u Teâlâ’nın buyurduğu yerlerde kullanmaya çalışırlar; bunlar da kulların en iyileri olup tertemiz hayatı ve ebedi saadeti hak ederler.

Nimetleri, onların sahibinin buyurduğu yerde kullanmak gerekir. Böylece ne ömür zayi olur ve ne de insan Allah’ın rızası ve cennetten mahrum olur.

Hayretengiz Ölüm Meselesi

Ölüm, berzah, ölüm meleği, kıyamet, hesap, kitap, sevap ve azap meselesini söz konusu eden ayet ve rivayetler üzerinde düşünmek insanı içini ve dışını düzeltmeye zorlar ve onu akıl, nefis, göz, kulak, dil, el, mide, şehvet ve ayağını kontrol etmeye muvaffak kılar.

Ölüm herkesin göreceği bir gerçek ve ilahî bir vaaddır. Ömürlerini Allah’a itaatle geçirenler için ölüm rahat, kolay ve müjdedir. Diğerleri için ise ölüm zillet, bedbahtlık ve zavallılıktır. Ölümün ilk menzili olan ruhun alınması, Allah adamları için rahmet meleklerinin inmesi[7] ve tövbe etmeden ölen günahkârlar için ise azap meleklerinin gelişiyle[8] beraberdir; ruh alındıktan sonra sıra kabir ve berzaha gelir. Mümin berzahta güllük, gülistanlık, rahatlık ve saadet içerisinde olur; tertemiz ruhlarla ve mutahhar bedenlerle düşüp kalkar ve ilahî nimetlerle nimetlenir. Kâfir ise berzahta azap, ıstırap, meşakkat içerisinde olur; habis ruhlarla, kötü bedenlerle birlikte olur ve ilahî azapla azaplanır.

İnsanın berzahının iyi veya kötü olmasında etkili olan şey kişinin inanç, ahlak ve amelleridir; insanın inançları doğru, hak ve ilahî olursa, ahlakı peygamberlerin, Ehl-i Beyt İmamlarının ahlakının takipçisi olursa, amel ve davranışları melekutî ve ilahî gerçeklere dayanırsa, onun berzahı cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Fakat eğer hırs, kibir, inat, cimrilik, haset, ululanmak, haddini aşmak, kibir gibi çirkin ahlaka ve bozuk inançlara veya gıybet, töhmet, başkalarıyla alay etmek gibi çirkin sözlere müptela olup, hareket ve davranışları şeytanın hareketlerinin bir örneği olursa, bu durumda onun berzahı cehennemin ateş dolu elim çukurlarından bir çukur olur ve ondan kaçıp kurtulamaz. Kıyamet berzahından sonra iyiler ve kötüler yapmış oldukları amellerin mükâfat ve cezasını tam olarak görecekler ve o sahne Kur’an-ı Kerim’in buyurduğuna göre sura üfürüşle başlayacaktır. Ve bu birinci üfürüşten sonradır; birinci üfürüşte herkes ölecektir. Sura üfürülünce bütün ölüler dirilecekler, ister iyi olsun ister kötü herkes âlemlerin Rabbinin huzuruna koşacak ve iyi ve kötü amellerinin karşılığını görmek için haşr olacaktır.

Kıyamet günü başlayacaktır; âlemin yaratılışından sonuna kadar gelip geçen herkes o gün orada toplanacaktır. Hiç kimseye en küçük bir zulüm ve haksızlık yapılmadan herkesin dosyası incelenip hak ettiği şey verilecektir. O günde sırat köprüsünden geçilecektir. O köprünün sonu iman ehli için cennet ve fısk ve fücur ehli olan günahkârlar için ise cehennemdir. Çünkü herkese dünyada sahip olduğu ve kendiyle birlikte ahiret yurduna götürdüğü inanç, amel ve ahlakına uygun davranılacaktır.

Kıyamet Günü Kurtarıcı Ameller

Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cennetin pahası ‘la ilahe illallah’ söylemektir.”[9]

Kim gerçekten “La ilahe illallah” söylerse, bu söz ve ifadenin doğruluğunun pahası cennettir; çünkü hayattan ‘la ilahe illallah’ tağut, şeytan, heva ve heveslerin, batıl şehvet ve içgüdülerin hükümetini reddetmektir. ‘La ilahe illallah’ namaz, oruç, hac, zekât, humus, marufu emretmek ve münkerden sakındırmak, cihad, tevelli ve teberridir. İnanç ve amel sözle uyum içerisinde olmalıdır. Kur’an, nübüvvet, imamet, salih ameller, güzel ahlak, doğru inançlar, hepsi ‘la ilahe illallah’ın gereklerinden ve Hak Teâlâ’nın şanlarındandır; söyleyeni sözün gereklerine bağlı olan bir sözün değeri cennettir. Yoksa Şimr, Ömer Saad, Muaviye, Yezid, Hulî ve Senan da dille ‘La ilahe illallah’ söylüyorlardı! ‘La ilahe illallah’ Ehl-i Beyt’in velayetiyle birlikte olunca doğrudur. Çok önemli rivayetlerde tevhidin kabulünün şartı, Emirulmüminin Ali’nin (a.s) velayetini kabul etmek, yani o yüce imamın imamlığını ve itaati farz olan bir önder olduğunu ikrar etmek olarak belirtilmiştir. İmam Rıza (a.s) Nişabur yolculuğunda, meşhur altın zincirleme hadisinde babaların kanalıyla Resul-i Ekrem’den (s.a.a) ve onun kanalıyla da Allah-u Teâlâ’da şöyle aktarmıştır: “La ilaha illellah benim sağlam kalemdir. Kim benim kaleme girerse, azabımdan güvende olur” Kafile hareket edince de şöyle nida etti: “Ancak onun kendine has şartlarıyla ve onun şartlarından biri de benim.”[10]

Bazı rivayetlere göre kıyamet günü faydalı olacak kurtarıcı amellerden bazıları şunlardır: Allah’a hamdetmek, Sürekli abdestli olmak, nama kılmak, zekât vermek, öfkeyi yutmak, dili günahtan korumak, tövbe ederek Allah’tan bağışlanma dilemek, insanların ve özellikle Resul-i Ekrem’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’i için hayır dilemek, camilere gitmek, şükür secdesi yapmak, hac yapmak, oruç tutmak, İmam Hüseyin (a.s) için ağlamak, Kur’an okumak ve ezberlemek, onun buyruklarını yerine getirmek, insanlara iyi şeyler öğretmek, yetimleri koruma altına almak, zayıf ve güçsüzlere karşı şefkatli olmak, anne-babaya iyilik yapmak, eli altındakilere karşı yumuşak huylu olmak, kimsenin haysiyetini dökmemek, doğru konuşmak, adaletli davranmak, açları doyurmak, borç vermek ve…

Bazı rivayetlere göre kıyamet günü zararlı olan bazı ameller de örnek olarak şunlardır: Gaflet ve hakikatlere dikkat etmemek, Allah’ın emirlerini hafife almak, Allah kullarına iftira etmek, insanların hayrını dilememek, gıybet, yalan, İmam Ali’nin (a.s) velayet ve imametini inkâr etmek, zulmetmek, sıla-ı rahimi kesmek, yalan yere yemin etmek, insanları aldatmak, insanlar arasında söz gezdirip dedikodu yapmak, tekebbür, marufu emretmeyi ve münkerden sakındırmayı terk etmek, günaha sevinmek, yalan tanıklıkta bulunmak, tanıklığı gizlemek, faiz yemek, orucu yemek, mümin kulları alçaltmak, ihanet, hırsızlık, içki içmek, zina, putperestlik, insanları saptırmak, hakkı sahibine ulaştırmamak, dinde bidat çıkarmak, Müslümanların bir işini üstlendiği zaman vazifesini iyi ve doğru bir şekilde yerine getirmemek ve…

 

---------------

[1]- Tuhafu’l-Ukul, s.433.

[2]- Gureru’l-Hikem, “İnne” harfi.

[3]- Gureru’l-Hikem, “İnne” harfi.

[4]- Lokman, 20.

[5]- İbrahim, 34.

[6]- Bakara, 40.

[7]- Fussilet, 30.

[8]- En’am, 93.

[9]- Sevabu’l-A’mal, s.16.

[10]- Sevabu’l-A’mal, s.22.




Bu haber 487 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI