Bugun...



İslam ve Müslümanların Kardeşliği

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 16-07-2021 16:10

İslam ve Müslümanların Kardeşliği

Soru: Bütün farklı yönlerimize rağmen, hepimiz Müslüman olduğumuza göre, hakikati öğrenerek ufak ayrılıklar için sürtüşmeden, uhuvveti (kardeşliği), İslâm düşmanlarına karşı sağlamamız gerektiğine göre, Alevî, Sünnî, Caferî, Şîî kardeşliği nasıl sağlanır? Hz. Ali (k.v) ve 12 İmâmların hayatı bize örnek olursa, onlar en zalim emirler zamanında dahi İslâm'ı yaşayıp yaşatmışlardır.

Cevap: Muhterem kardeşim, bence ihtilaf ve uzaklaşmanın asıl nedeni, farklılıkların büyüklüğü küçüklüğü, azlığı çokluğu değil, onları bir kavga ve düşmanlık unsuru haline getirmektir. Nice câhil ve mantıksız insanlar, çok küçük görüş farklılıklarından dahi büyük ihtilaf ve düşmanlıklar yaratabiliyorlar. Maalesef Müslümanların tarihinde bunun örneği az değildir. "Kur'ân mahluk mudur, yoksa kadim midir?" tartışması İslâm tarihinde binlerce Müslüman'ın kanını akıtmamış mıdır?! Ve...

Evet, önemli olan farklılıkları ve görüş ayrılıklarını kavgaya dönüştürmemek ve en azından birbirinin görüşlerine saygılı olmaktır. Şimdi İslâmî uhuvvetin te'sisi için gerekli bulduğumuz bazı hususları aşağıda hatırlatmağa çalışacağız:

a)-Her şeyden önce müşterek ve ortak yanlarımızı unutmamamız gerekir. Yani, en az farklı yönlerimiz kadar, müşterek yanlarımızın bulunduğu bir gerçektir. Bu gerçeği göz ardı etmek mantıksızlıktır. Bakın Kur'ân-ı Kerim, Kitap ehlini dahi müşterek noktalarda birleşmeğe ve iş birliği yapmaya davet ediyor. Bizim kendi aramızda, Ehl-i Kitap kadar müşterek yanımız yok mudur?!

b)-Birbirimizi çok yakından ve hem de en yetkili ağızlardan, en sağlam kaynaklardan tanımağa çalışmalıyız. Bunu yaparsak, inanıyoruz ki bir çok isnat ve ithamların asılsız veya zannedildiği şekilde olmadığı ortaya çıkacaktır. Zira uzaklaşmalar, çoğu zaman yanlış, kafadan dolma bilgiler ve isnatlara dayanmaktadır.

c)-Hiçbir şahıs veya grup hakkında ön yargılı ve peşin hükümlerle yaklaşmamak gerekir. Ön yargılı ve peşin hükümler hem İslâmî insafa ve hem de akıl ve mantık ölçülerine ters düşer. Sağlam belge ve bilgilere dayanan kesin ve pürüzsüz sonuçlara varmadıkça, her zaman bildiğimizin aksinin de doğru olabileceğine bir ihtimal payı bırakmak gerekir.

d)-Her grup, artık sadece kendi kaynaklarıyla yetinip, başkaları hakkında görüş belirtme alışkanlığına son vermelidir. Özellikle ihtilafî konularda karşı tarafa inandırıcı olabilmek için mümkün mertebe onların kendi kaynaklarından delil gösterilmeli; her iki tarafın kabul ettiği müşterek ölçüler ve prensipler üzerinden hareket edilmelidir.  

e)-Kur'ân-ı Kerim, Allah Resulü'ne (s.a.a) hitaben şöyle buyuruyor: "...Öyleyse müjde ver benim o kullarıma ki sözü dinler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini hidâyete eriştirdikleridir ve onlardır halis akıl sahipleri." [1] İşte bu âyet-i kerime gereği diyaloğlarımızı günden güne geliştirmeli; araştırmaktan ve birbirimizi dinlemekten hiçbir zaman çekinmemeli ve kısacası kendimizi taklidî bir imandan çıkarıp, tahkikî imana varmalıyız.

f)-Bunların hepsinden de önemlisi, çeşitli mezheplere mensup İslâm âlimleri arasında güçlü bir diyaloğun oluşmasıdır. Zira bu ihtilafları en köklü şekilde ancak, dinini dünyaya satmayan; Allah'ın rızasını her şeye tercih eden; hiçbir sulta ve sultandan çekinmeyen; kendini bütün mezhebî ve ırkî taassuplardan ve “kim ne der” kaygılarından arındırmış hakikî âlimlerin aralarında oluşturacakları konsey türü bir oluşum çözebilir veya en aza indirebilirler. Tabi bu oluşum kendi aralarında sırf ilmî, aklî ve nakli ölçülere dayanarak ve her şeyden önce müşterek kabuller ve prensiplerden hareketle sorunlara ve ihtilafı konulara çözüm bulmağa çalışacaklardır. Birbirlerini ikna edebilirlerse, ne a'la; aksi taktirde, yine de herkes kendi görüşünü korumakla birlikte aralarındaki kardeşlik ve dostluk bağlarını korumağa özen göstermeli ve ihtilâfî konularda birbirlerini mazur görmeğe çalışmalıdırlar. Tabii ulemâ arasındaki bu samimî ve kardeşçe ilişkiler, ister istemez halk arasında da olumlu yansımalar bulacak ve düşmanlıklar, yerini kardeşçe ve dostça münasebetlere bırakacaktır. İnsaf sahibi her Müslüman'ın düşlediği o günlerin bir an evvel gelip çatması ümidiyle.

 

 

-----------------

[1]- Zümer, 18.  




Bu haber 396 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SORU-CEVAP Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI