Bugun...



Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Miracı

“Miraç” veya “İsra” (Arapça: معراج و الإسراء) Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya ve oradan da göğe yükseltilmesi anlamındaki gece yolculuğudur.

facebook-paylas
Güncelleme: 19-04-2022 11:53:16 Tarih: 19-04-2022 11:45

Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Miracı

“Miraç” sözlükte, merdiven, basamak ve yukarı çıkarmaya yarayan her şeye denir.[1] Istılahta ise, Hz. Resul-i Kibriya Efendimizin (s.a.a) “Burak” adı verilen binek ile Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya, oradan da göklere ve “Sidretü'l-Münteha” ve “Kâb-ı Kavseyn” makamına çıkması anlamına gelir.

Şia ve Sünniler arasında, Kur’an-ı Kerim ayetleri ve tevatür derecesinde hadisler gereği, Mirac'ın meydana gelmesi hakkında bir anlaşmazlıkları yoktur. Ancak Mirac'ın hangi zamanda gerçekleştiği, kaç kere gerçekleştiği, nasıl gerçekleştiği, fiziksel olarak mı, ruhsal olarak mı gerçekleştiği gibi bazı kısımlarında ihtilaflar bulunmaktadır. Hz. Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.a) Miracı, Mekke’deki ikamet ettiği son günlerinde gerçekleşmiştir. Efendimiz Miraç'ta ilahi ayetleri ve bazı büyük peygamberlerin ruhlarını müşahede etmiştir.

Fazıl b. Hasan Tabersi’ye göre Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Miracı Kur’an ayetleri, Şia[2] ve Sünni[3] kaynakları yoluyla nakledilen hadislerde tevatür haddindedir.

Miraç hadisesi, İsra ve Necm surelerinde zikredilmiştir.[4] İsra suresinin ilk ayetindeki “Leylen” ve “Esra” sözcüklerinden bu yolculuğun gece gerçekleştiği anlaşılmaktadır.[5] Ancak hangi gecede gerçekleştiği konusunda rivayetlerde farklılıklar vardır. Rivayetler aşağıdaki şekildedir:

  • Rebiyülevvel ayının on yedinci gecesi[6]
  • Recep ayının yirmi yedinci gecesi. “Minhacu’s-Sadıkin” tefsirinin yazarı Molla Fethullah Kaşani’nin naklettiğine göre, en meşhur görüş bu görüştür.[7]
  • Ramazan ayının on yedinci gecesi[8]
  • Ramazan ayının yirmi birinci gecesi
  • Bazıları Şevval ve Rebiyülahir aylarından bir gecede gerçekleştiğini de nakletmişlerdir.[9]

Hz. Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.a) Beytü’l-Mukaddes, Mescid-i Aksa ve göklere gidiş gelişi, bir geceden uzun sürmemiştir.[10] Öyle ki o gecenin sabahında Mekke’de olmuştur. “Tefsir-i Eyaşi” kitabında İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen bir rivayette şöyle geçmiştir: “Allah Resulü (s.a.a) yatsı namazı ile sabah namazını Mekke’de kılmıştır.”[11] Bunun anlamı, İsra ve Mirac'ın yatsı namazı ile sabah namazı arasında gerçekleştiğidir.

Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) Miracının başlangıç ve bitiş noktası hakkında ihtilaflar vardır. Bazıları Hz. Ebu Talib’in kızı Ümmü Hani’nin evinden, bazıları Mescid-i Haram’dan, bazıları da Şi’b-i Ebu Talip’ten[12] başladığını söylemiştir.[13] Ancak en meşhur görüş, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) o gece Hz. Ebu Talib’in kızı Ümmü Hani’nin evinde olduğu, oradan Mirac'a çıktığı ve oraya geri geldiği görüşüdür.[14]

Kur’an-ı Kerim’de Mirac'ın başlangıç noktasının Mescid-i Haram olduğu belirtildiğinden Ümmü Hani’nin evinden başladığını söylemek çelişiyor gibi gözükebilir; ancak Araplar Mekke’nin tamamına “Allah’ın haremi” demektedirler. Dolayısıyla oranın tamamı, Allah’ın mescidi ve haremi hükmünde olduğundan Ümmü Hani’nin evi de haremin içindedir.[15] Ayrıca Şi’b-i Ebu Talib’te gerçekleştiği görüşü de bazı rivayetlerin içeriği ile örtüşmemektedir.[16]

Hz. Cebrail (a.s) o gece Hz. Resul-i Kibriya Efendimize (s.a.a) nazil olarak “Burak” adlı bir bineği Efendimize getirdi. Hz. Resulullah (s.a.a) ona bindi ve Beytü’l-Mukaddes’e gitti.[17] Efendimiz binmek istediğinde, Burak huysuzlanmış. Bunun üzerine Hz. Cebrail bir tokat atarak şöyle demiştir: ‘Yavaş ol ey Burak! Bu peygamberden önce, hiçbir peygamber sana binmedi ve bundan sonra da onun gibi birisi sana binmeyecektir. Bunun üzerine Burak bineği sakinleşmiş ve Cebrail de Efendimizi (s.a.a) yukarılara çıkarmıştır.”[18]

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) gökyüzüne çıkmış ve orada Hz. Âdem’le (a.s) görüşmüştür. O esnada melekler sıra sıra Efendimizi karşılamaya gelmiş ve güler yüzle selam vererek tebrik ve kutlamalarını sunmuşlardır. Yüzü asık ve öfkeli bir melek diğer melekler gibi selam ve tebriklerini sunmuş, ancak diğer melekler gibi güler yüzlü davranmamıştır. Efendimiz (s.a.a), meleğin ismini Hz. Cebrail'e sorduğunda ‘Cehennem bekçisi Malik olduğunu ve hiçbir zaman gülmediğini, her daim Allah düşmanları ve günahkârlara karşı öfkesinin artmakta olduğunu söylemiştir.’ Efendimiz (s.a.a), Cebrail’den ona Cehennemi göstermesi için emretmesini istediğinde örtüyü kaldırmış ve her yeri bir ateş kaplamıştır.”[19]

Orada, elinde nurdan bir levha olan ölüm meleği ile de görüşmüştür. Sonra aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir: Ölüm meleği şöyle demiştir: Tüm dünya bir adamın elinde oynattığı bir sikke misali elimdedir ve her gün beş kez uğramadığım hiçbir ev yoktur…” Burada Hz. Resulullah Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ölüm en büyük musibet ve en zor hadisedir”. Hz. Cebrail ise, şöyle demiştir: “Ölümden sonraki hadiseler ondan daha zordur.”[20]

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) daha sonra ikinci göğe çıkmış ve orada Hz. İsa ve Hz. Yahya (a.s) ile görüşmüştür. Sonra üçüncü göğe çıkmış, orada Hz. Yusuf’la (a.s) görüşmüştür. Sonra dördüncü göğe çıkmış ve orada Hz. İdris’le (a.s) görüşmüştür. Sonra beşinci göğe çıkmış ve Hz. Harun b. İmran’la (a.s) görüşmüştür. Sonra altıncı göğe çıkmış ve Hz. Musa b. İmran’la (a.s) görüşmüştür.[21]

Efendimiz (s.a.a) daha sonra yedinci göğe çıkmış ve Hz. Cebrail’in (a.s) çıkamadığı makama yükselmiştir. Bunun üzerine Cebrail (a.s) şöyle demiştir: “Benim buraya girmeme izin yoktur. Eğer bir parmak ucu kadar dahi oraya yaklaşırsam, kol ve kanadım yanar.”[22]

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) geri dönüşte de Beytü’l-Mukaddes’e inmiş ve oradan Mekke’nin yolunu tutmuştur. Yolda Kureyş’in ticaret kafilesi ile karşılaşmıştır. Onlar develerinden birini kaybetmişler ve onu aramaya çıkmışlardı. Onların yanında su dolu bir kaptan biraz su içmiş ve gerisini yere dökmüştür.[23]

Bir rivayete göre o kabın üzerini bir şeyle sararak örtmüş ve sabah olmadan önce Ümmü Hani’nin evine geri dönmüştür.[24] Miraç olayını ilk önce Ümmü Hani’ye ve aynı günün sabahında Kureyş’in ileri gelenlerine de anlatmıştır.[25]

 

--------------

[1]- İbn-i Manzur, Lisanu’l-Arab, c. 2, s. 322.

[2]- Tabersi, c. 6, s. 215; Tefsiri Eyaşi, c. 2, s. 276; Tefsiri Kummi, c. 2, s. 3.

[3]- Biharu’l-Envar, c. 18, s. 289; El-Mizan, c. 13, s. 30.

[4]- İsra, 1; Necm, 8-18.

[5]- Subhani, s. 370.

[6]- İbn-i Saad, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 1, s. 200.

[7]- Kaşani, Minhacu’s-Salihin, c. 5, s. 236; İhticac, c. 1, s. 173.

[8]- Et-Tabakatu’l-Kubra, c. 1, s. 199, 200.

[9]- Kaşani, Minhacu’s-Sadıkin, c. 5, s. 236.

[10]- Mecmeu’l-Beyan, c. 6, s. 612; Biharu’l-Envar, c. 18, s. 289.

[11]- Tefsiri Eyaşi, c. 3, s. 34; Biharu’l-Envar, c. 18, s. 385; El-Mizan, c. 13, s. 38.

[12]- İbn-i Saad, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 1, s. 200.

[13]- Menakib, c. 1, s. 177.

[14]- Yakubi, c. 2, s. 26; Subhani, s. 367; El-Mizan, c. 13, s. 27, 28, 31; İbn-i Hişam, c. 1, s. 396; Mecmeu’l-Beyan, c. 6, s. 312; Biharu’l-Envar, c. 18, s. 283.

[15]- Kaşani, Minhacu’s-Salihin, c. 5, s. 235; Biharu’l-Envar, c. 18, s. 283, Subhani, s. 370’den naklen.

[16]- El-Mizan, c. 13, s. 27, 28, 31; Yakubi, c. 2, s. 26

[17]- Tefsiri Kummi, c. 2, s. 5; Et-Tabakatu’l-Kubra, c. 1, s. 199, 200; Tefsiri Eyaşi, c. 3, s. 31.

[18]- El-Mizan, c. 13, s. 8.

[19]- El-Mizan, c. 13, s. 9, 10.

[20]- El-Mizan, c. 13, s. 10.

[21]- El-Mizan, c. 13, s. 9, 12, 13.

[22]- Biharu’l-Envar, c. 18, s. 392; El-Mizan, c. 13, s. 18.

[23]- Subhani, s. 368; Tefsiri Kummi, c. 2, s. 13; El-Mizan, c. 13, s. 8; Kaşani, Minhacu’s-Salihin, c. 5, s. 246, 247.

[24]- İsbatu’l-Vasiyet, s. 217.

[25]- Subhani, s. 368.




Bu haber 824 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI