Bugun...



Ehl-i Beyt (a.s) Rivayetlerinde Dua

Ehl-i Beyt (a.s) Rivayetlerinde Dua

facebook-paylas
Tarih: 13-01-2022 10:27

Ehl-i Beyt (a.s) Rivayetlerinde Dua

İmam Bakır’ın (a.s) ashabından biri, İmam’a (a.s) “Hangi ibadet daha daha iyidir?” diye sorar. İmam Bakır (a.s) cevabında şöyle buyurur: “Allah (c.c) katında hiçbir ibadet, kendi katında olan bir şeyin O’ndan istenmesinden daha iyi değildir ve hiçbir kimse, Allah (c.c) katında kendisine ibadet etmeyen ve O’ndan bir şey istemekten tekebbür eden kişi kadar buğz edilmiş değildir”. [1]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Dua etmek sizin üzerinize olsun. Çünkü hiçbir şeyle aynı onun gibi Allah’a yakınlaşamazsınız. Küçük hacetleriniz dahi olsa, dua etmeyi, küçük olduğu için bırakmayınız. Zira küçük hacetler de büyük hacetleri bağışlayanın elinde bulunmaktadır”. [2]

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Dua mümin’in silahı, dinin direği ve yerin ve göğün nurudur”.[3]

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Sizlere düşmanlardan kurtuluş verecek silahı ve rızkınızı artıracak şeyde yol göstereyim mi?” “Evet, ya Resulullah!”diye arzettiler. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allah’a gece ve gündüz dua ediniz; zira mümin’in silahı duadır”.[4]

İmam Rıza (a.s) her zaman ashabına şöyle buyuruyordu: “Peygamberlerin silahı sizin üzerinize olsun”. “Peygamberlerin silahı nedir?” diye arzettiler. Cevabında şöyle buyurdu: “Dua’dır”.[5]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Dua, keskin mızraktan daha etkilidir”. [6]

İmam Sadık (a.s) ashabından birisine şöyle buyurdu: “Dua senin üzerine olsun. O her derdin dermanıdır.[7]

Dua’nın Sebepleri:

Sebep ve sebebler insanın, Allah-u Teâlâ’nın dergahına doğru yönelmesine neden olmaktadır. Bu yöneliş insanlarda değişik şekillerde, yani iman ve itikadi mertebeler açısından farklılıklar arzetmektedir.

Bazıları Allah’a maddi ihtiyaçlarını gidermesi için dua ediyorlar ve bu ihtiyaçlar bazen çok cüz-i ve sade ve bazen de çok mühim ve hayati olmaktadır.

Diğer bir kısım insanlarda Allah’a kendisinin yakınlığına ulaşmak amacıyla dua etmekte ve buna varmak için de daha hızlı hareket etmektedirler. Onların duaları yalnız maddi ihtiyaçların giderilmesi için olmayıp, aslında onların dualarında maddi ihtiyaçlar söz konusu bile değildir. Onlar yalnız Allah’a karşı duydukları aşk ve alakadan dolayı O’na dua etmektedirler. Onlar için dua etmenin kendisi maddi ihtiyaçlar için söz konusu olmaktan ziyade, manevi istekleri, ilahi yakınlık ve yakın kulluktur.

Kısaca dua’nın sebebleri, kişilerin isyan ve itikadi derecelerindeki farklılıktan dolayı değişik olmaktadır. Bu esas üzerine dua’nın kişilerin imani ruhlarını yapılandırmadaki rolü muhtelif boyutlarda olacaktır.           

Dua ve Rızayet Makamı:

Rızayet makamı, yani insanın hayatındaki olaylar karşısında razı olması ve Allah’a itiraz etmemesidir. Bu insanın vazife ve ödevlerinin güzelce yerine getirmesi ve o zaman Allah’ın takdirine razı olup isyan etmemesi şeklinde de manalandıralabilir.

Bazıları şöyle soruyorlar: Eğer insan Allah’ın her istediği şeye razı olursa, öyleyse dua etmenin ne manası vardır? Ve acaba dua, rızayet makamıyla aykırılığı yok mudur?

Bunun cevabı şudur: Her zaman dua etmekte ve gerçekte gelecek için bir şeylerin olmasını istemekteyiz. Bizim, Allah’ın gelecekte ne istediğinden haberimiz yoktur.

Daha açık söylemek gerekirse, Allah’ın gelecekte bizler için razı olacağı şeyleri bilmemekteyiz. Buna dayalı olarak dua eden kimsenin birkaç hedefi vardır:

1-Dua etmesinin nedeni, duanın kendisi için Allah’a ibadet olduğu için dua ediyordu. Bu durumda dua etmenin rızayet makamı ile hiçbir çelişkisi yoktur. Zira Allah’ın emri ile dua ederek, O’na itaatde  bulunmuştur.

2-Dua etmesinin nedeni, bir şeye ulaşmak içindir. Bunu da Allah’tan istemektedir. Bu durumda gelecekte Allah’ın ne istediğini bilmediğinden karşımıza iki varsayım çıkmaktadır:

Birincisi, hacetini, Allah’ın selah gördüğü şey ve rızayeti olmak şartıyla istemekte ve şunu söylemektedir. “Allah’ım! Selah gördüğün ve rızanın onda olduğu ne şey varsa, benim için mukadder et! (Allah’ın gerçekleşmesini uygun gördüğü şey)”. 

İkincisi ise, dua edenin haceti her ne kadar Allah’ın selah ve rızayetine ters düşse de O’ndan istemektedir. Böyle bir durumda dua, rızayet makamına ters düşmektedir. Bu dua’nın değeri yoktur. Ancak birinci varsayımda dua ile hacetin dile getirilmesi, Allah’ın rızayeti şartıyla olduğundan değerli ve hakiki bir dua’dır ve rızayet makamıyla hiç çelişkisi yoktur. Hakiki dua’nın kaide ve usülleri vardır ve riayet edilmesi lazımdır. Buna riayet edilmediği takdirde dahi, duaya icabed edilmesine ümitli olmak lazımdır.

 

 

----------------

[1]- Usul-u Kafi - Farsca Tercümesi, c.3, s.210.

[2]- Usul-u Kafi, c.4, s.210.

[3]- Usul-u Kafi, c.4, s.213.

[4]- Usul-u Kafi - Farsca Tercümesi, c.4, s.214.

[5]- Usul-u Kafi - Farsca Tercümesi, c.4, s.214.

[6]- Usul-u Kafi - Farsca Tercümesi, c.4, s.214.

[7]- Usul-u Kafi - Farsca Tercümesi, c.4, s.217.        




Bu haber 317 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI