Bugun...



Allah’ın İlhamıyla Tanıma

“Hamd Allah'a ki, kendini bize tanıttı, şükrünü bize ilham etti, rabliği hakkında ilim edinme kapılarını yüzümüze açtı, bizi tevhidinde ihlasa kılavuzluk etti, ilhaddan (Allah'ı inkâr) ve işinde kuşkuya kapılmaktan bizi uzak tuttu. Öyle bir hamd ki, onunla kendisine hamd eden kullarının arasında yer alalım, rıza ve affını kazanma yarışında rıza ve affını kazanmada öne geçenlerden önce geçelim.”

facebook-paylas
Tarih: 24-10-2022 11:43

Allah’ın İlhamıyla Tanıma

Bismillahirrahmanirrahim

“Hamd Allah'a ki, kendini bize tanıttı, şükrünü bize ilham etti, rabliği hakkında ilim edinme kapılarını yüzümüze açtı, bizi tevhidinde ihlasa kılavuzluk etti, ilhaddan (Allah'ı inkâr) ve işinde kuşkuya kapılmaktan bizi uzak tuttu.

Öyle bir hamd ki, onunla kendisine hamd eden kullarının arasında yer alalım, rıza ve affını kazanma yarışında rıza ve affını kazanmada öne geçenlerden önce geçelim.”

Bu hattı-ı şerif o parmaklardandır

Ve bu nakl-i hadis o lisandandır.

Bu güzel âşinalık kokusu

Şefkatli yarin özündendir

Aldım mührü mektubun başlığından

Sanki gülsuyu kabının başındandır

Meğerse elçi Huten ceylanıymış

Misk kesesinin lastiği ortadadır

Bu ne zarif bir sözdür?!

Ve bu ne kinayeli beyandır?!

Malumdur ki bu şirin hadis

O şirin dillinin sözlerindendir

Bu yazı yere atılır mı hiç

Bu gökteki ayın hizmetindendir

Neşelensin onun cismi, çünkü ruhu

Tenden çıkınca akıp gider

Bir gün gider Sa’dî’nin ruhu

Çünkü bu hayat ebedi değildir.

Yukarıdaki güzel cümlelerde ve şirin kelimelerde şu çok önemli meselelere işaret edilmiştir:

1- Kullarına kendini tanıtmak.

2- O’na nasıl şükredileceğini ilham etmek

3- İlim kapılarını Rububiyetine açmak.

4- Tevhitte ihlasa yönlendirmek.

5- İnsanı küfür ve şirkten uzak tutmak.

1- Hakkın İlhamıyla Hakkı Tanımak

Evet, Hak Teâlâ’yı tanımak için yine O’nun sunduğu varlıkların yaratılışı üzerinde düşünmek, peygamberlerin nübüvveti ve mahsulü Kur’an-ı Kerim olan vahiy ve Ehl-i Beyt İmamlarının imametleri yolundan başka bir yol yoktur.

Varlık âleminin bir yaratanı olduğu gerçeğine ancak düşünerek ulaşabiliriz. Ama insan düşünerek O’nun esma-i hünsası ve yüce sıfatlarının neler olduğu, yaratmaktan hedefinin ne olduğu ve insandan hangi vazifeleri istediğini anlayamaz. Bu yüce gerçeklere ulaşmak için Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin ve Ehl-i Beyt İmamlarının buyruklarına müracaat etmek gerekir. Hakk’ı Hakk’ın kendisiyle tanımanın anlamı, O’nu O’nunla tanımanın tercümesi budur. Ariflerin örneği ve âşıkların imamı Hazreti İmam Seccad’ın (a.s) ifadesiyle: “Ben seni seninle tanıdım.”

Hakikat ve öğretilere doğru hareket etmek için Hazret-i Hak’ın nefse ilk ilhamı, nefsi akıl, göz, kulak, kalp gibi vesilelerle hakikatlere dikkat etmeye ve öğrenmeye hazırlamasıdır ve bu da Kur’an-ı Kerim’in Şems suresinde şöyle geçmektedir:

Andolsun nefse ve onu yaratıp düzenleyene, sonra ona kötülük ve iyiliğini ilham edene.”[1]

Nefsin hareketinin başlangıcı sadece ve sadece Hazret-i Hakkın halis lütfuyla kendisini kuluna tanıtma ilhamıdır, hareketini sonu ve bitiş noktası da “kurb” makamı, vuslat, razılık ve amber cennetidir. Doğru inanç, güzel ahlak ve salih ameller menzillerini bu başlangıç ve bitiş noktası arasında kat etmek gerekir.

Nefisleri bunun dışında bir yolla kemale erdirmek, ruhları ve akılları küfür, şirk, şüphe, şek gibi şeytanî şaibe ve musibetlerden temizlemek mümkün değildir. Ve bunun dışında bir yolla nefsini kemale erdirip temizlenmenin mümkün olabileceğini iddia eden kimse son derece cahilane bir söz söylemiş ve karanlıkta ok atmış olur.

Kur’an-ı Kerim ısrarla insanoğlunu Allah’ı tanımak için yaratılışı incelemeye sevk etmektedir; çünkü Allah’ı tanımak akıl temeline dayanmalıdır; yaratan ve meydana getirenin varlığını O’nun eserlerinden anlamak mümkündür. Allah’ı tanıma alanındaki bu kadar ilim, bilgi ve tarih boyunca hakikati bulmak için bu kadar arama ve araştırma Kur’an-ı Kerim’in söz ettiği o ilham ve lütufların ürünüdür. Kur’an, nübüvvet ve imamet bu ilhamı meyve ağacı gibi mümkün olduğu kadar çok meyve vermesini sağlamak, sapmadan korumak, insana yolu daha fazla açmak ve kısacası bütün marifet ve tanıma kapılarını kulların yüzüne açmak amacıyla ona yardım etmek için gelmişlerdir.

Çünkü Kur’an-ı Kerim’e göre cisim ve ruhun sağlığını korumanın asıl yolu marifet ve gerçek iman üzerine kurulmuştur; insanın dünya ve ahirette kurtuluşuna sebep olacak şey de budur. Bir kimse gerçekten Allah ve kıyamet gününe inanır da işleri O’na bırakırsa ve her şeyin ya imtihan için ya da sırf kendisinin gelişmesi ve ilerlemesi için olduğunu ya ahretini bayındırlaştırmak için veya günahlarının cezası olarak O’nun tarafından geldiğini bilecek olursa, bu durumda onun için iyi ve kötü diye bir şey kalmaz. Yani  başına gelen her şeyi Yüce Mevla’dan bilip onu kendisi için gerekli sayacak ve tüm varlığıyla şöyle diyecektir:

Bilmem ki hangi şey kötü hangi şey iyidir

Bizim için iyi olan O’nun beğendiğidir.

İnsan işlere razı olursa, hiçbir şekilde psikolojik ukdelerin girdabına düşmez. Kur’an-ı Kerim dünyanın üzüntü ve mutluluğunun geçici olduğunu vurgulamaktadır. Akıllı bir kişi, ne acı ve kötü günlerden inler ve ne de sahip olduğu rahat yaşam onu diğerlerine karşı övünmeye ve sarhoşluğa sürükler.

Bu, elinizden çıkana üzülmemeniz ve size verilene sevinmemeniz içindir. (Çünkü her ikisi de geçip gitmeye ve unutulmaya mahkûmdurlar.)”[2]

Mümin, kendisine ulaşan şeyin cisim ve ruhunun maslahat ve selametliği için olduğunu ve onu güler yüzle kabul etmesi gerektiğini çok iyi bilmelidir:

Kalp sızıltısı, akan göz aşı, gece iniltisi ve seher ahı

Bütün bunları sizin lütfunuzdan bilirim ben

2- Şükür Yolunu Göstermek İçin İlham

İlham ve vahyin peşinden hareket edecek olursan, nimetin artmasına ve kalıcı olmasına sebep olan nimete şükretmenin ve nimetin sahibine teşekkür etmek için onu tanımanın farz olduğuna vakıf olursun. Şükrün hakikati ise, nimeti onu verenin yönelttiği yolda harcamaktır.

3- İlim Kapılarını Rububiyetin Üzerine Açmak

Mübarek “Rabb” kelimesi malik, sahip, yetiştiren ve eğitici anlamına gelmektedir. Zatî ve gerçek malik ve hakiki anlamıyla ıslah eden eğitici sadece izzet sahibi Hazret-i Allah’tır. Rububiyyet ve ilahî terbiyeye girmek, şeytanın, heva ve heveslerin bağlarından kurtulmak, insandan cömertlik, takva, marifet, fazilet kaynağı ve Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “Şecere-i Tayyibe” meydana getirir ve bunun ise üç merhalesi vardır:

1- İtaat; 2- Nefsi korumak; 3- İlahî niyabet.

Bütün emir ve nehiylerde Allah’a itaat etmek, peygamberler ve Ehl-i Beyt İmamlarına itaat etmek; bu itaati şeytandan, olaylardan, musibet ve felaketlerden korumak ve yine nefsi günah ve masiyetten korumak ve nihayet ilahî hilafet makamına ulaşmak.

Bunlar Allah-u Teâlâ’nın rububiyettine bağlı olmanın ürünüdür. Çünkü en iyi terbiyeye sahip olan insan Hak Teâlâ’nın terbiye ve rububiyetindeki kimsedir.

Allah-u Teâlâ’nın tanınmak ve kendi rububiyet makamı ve mertebelerinin bulunması için açtığı kapı nübüvvet ve imamet kapısıdır. Emirü’l-Müminin Ali (a.s) Nehcu’l-Belaga’nın birinci hutbesinde şöyle buyurmaktadır: Allah, insanları kendilerini yaratanla yaptıkları fıtrat sözleşmesine yönlendirmek, unutulmuş nimetini onlara hatırlatmak, apaçık delilleri tebliğ ederek risalet görevini yerine getirmeleri, insanların akıllarının gizli gücünü ortaya çıkarmaları, inandırmaları ve varlığın genel geometrisine nakşeden ilahî azameti onlara göstermek için ümmetler arasından elçiler seçti ve onlar için peş peşe peygamberlerini gönderdi.

Allah Resulü (s.a.a), insanların rububiyetle ilgili hakikatlere ve din kanunlarına ulaşmaları için Allah-u Teâlâ tarafından açılan imamet ve velayet kapısı hakkında şöyle buyurmuştur: “Ben ilim şehriyim ve Ali de onun kapısıdır.”[3]

İslam ümmeti, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) ilminin Hazret-i Ali’ye (a.s) intikal ettiğini ve Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s) ilminin ise İmam Hasan’dan (a.s) İmam Mehdi’ye (a.f) kadar gelen on bir oğluna ulaştığını kesin olarak bilmektedir. Bu nedenle ümmetin Rabb’i ve onun mertebelerini bulmak için tertemiz Ehl-i Beyt İmamlarına müracaat etmekten başka çaresi yoktur.

4- Tevhitte İhlasa Yönlendirme

Kur’an ayetleri ve Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamlarından bize ulaşan öğretilerle bizi ibadette ihlas ve imana ulaştıran Allah’a hamdolsun.

O diridir. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Dini O'na özgü bilerek O'na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'ındır.”[4]

Hz. Resul-i Ekrem’in (s.a.a) İbn-i Mesud’a verdiği öğütlerde şöyle geçmiştir: “Ey Mesud’un oğlu! Bir iş yaptığın zaman Allah için ve halis olarak sadece Allah için yap; çünkü halis amelden başka bir amel kabul edilmeyecektir.”[5]

5- İnsanı Şirk ve Küfürden Uzaklaştırmak

İster dünyapereslik ve makamperestlik şeklinde olsun, ister şehvetperestlik, tağutperestlik ve şeytanperestlik şeklinde, nasıl ve ne şekilde olursa olsun, genel olarak her konuda şirkten uzaklık sırf Allah’ın kullarına lütfu, iman ve salih amelin hayatın bütün alanlarına hâkimiyetinin ürünüdür. Şirk, Kur’an-ı Kerim’in Lokman Suresinde[6] buyruğu gibi büyük bir zulümdür ve ölüm anına kadar ona bulaşanların Allah’ın rahmetinden nasibi olmayacaktır ve o zamanda tövbesi kabul olmayacak ve insanın ömür boyu işlediği bütün iyi amellerin yok olmasına sebep olacaktır.

Küfür, Allah’ı ve O’nun nimetlerini inkâr etmektir; Kur’an-ı Kerim’de çirkinlik, uğursuzluk ve zararları anlatılan ve ilham edilen küfürden uzak durmak, O’nun terbiyesinin ürünü ve lütuflarından biridir.

 

-----------

[1]- Şems, 8-9.

[2]- Hadid, 23.

[3]- el-Gadir, c.6, s.79.

[4]- Mü’min, 65.

[5]- Müstedrek-i Sefine, c.3, s.316.

[6]- Lokman, 13.




Bu haber 386 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI