Bugun...



Takva ve Nefsi Tezkiye Etmek -1

İslâm mektebinde, takvanın çok seçkin bir yeri vardır. Takvalı olanlar da seçkin müminlerdir.

facebook-paylas
Güncelleme: 08-06-2023 14:10:05 Tarih: 08-06-2023 12:09

Takva ve Nefsi Tezkiye Etmek -1

Bismillahirrahmanirrahim

Takva, Nefsi Tezkiye Etmek İçin Önemli Bir Etkendir

“Takva” kelimesi ve bu kelimeden türeyen kelimeler Kur’an-ı Kerim, Nehcü'l-Belâğa ve hadis kitaplarında oldukça fazla tekrarlanmıştır. Kur’an-ı Kerim, insanların değer ve üstünlüklerinin ölçüsünü takva sayarak şöyle buyuruyor:

Hiç şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. [1]

Takva, ahiret için en iyi azık ve saadete kavuşmak için en büyük vesile olarak tanıtılmıştır. Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

(Ahiretiniz için) azık edinin; kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. [2]

İyilik yapanlar ve takvalı olanlar (sakınanlar) için büyük bir ecir vardır. [3]

Kim korkup takva yolunu tutarsa (sakınırsa) ve (davranışlarını) düzeltirse, işte onlar için korku yoktur. Onlar mahzun olmayacaklardır da. [4]

Rabbinizden olan mağfirete ve genişliği, göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; orası, muttakiler için hazırlanmıştır. [5]

Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; Rablerinin kendilerine verdikleriyle sevinçli ve mutludurlar. [6]

“Nehcü'l-Belâğa” ve diğer hadis kitaplarında da takva, ahlâkın başı ve saadete kavuşmak için en büyük vesile olarak tanıtılmıştır. Örneğin İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Takva, ahlâkın başında yer alır. [7]

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: Bir sıfat vardır ki her kim ona sahip olursa dünyayı ve ahireti elde eder ve cennete nail olur. Birisi, "Ey Allah'ın Resulü! O sıfat nedir?" diye arz edince, Hz. Peygamber (s.a.a), "O takvadır; halkın en azizi olmak isteyen, takva edinsin." [8] diye buyurdu ve ardından şu ayeti okudu:

"Kim takvalı olursa, ona bir çıkış yolu gösterir."

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Takvanızı yitirmeyin; zira bütün hayır ve güzellikleri bir araya toplayan takvadır. Takva dışında bir hayır da yoktur. Takva vasıtasıyla edinilen dünya veya ahiret hayırları, takva dışında hiçbir şeyle edinilmez. [9]

İmam Seccad (a.s) buyuruyor ki: Her amelin şeref ve değeri takvadadır. Sadece muttakiler saadet ve kurtuluşa ererler. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Şüphe yok ki, muttakiler için kurtuluş var." [10]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Ey Allah'ın kulları! Bilin ki takvalı olup Allah'tan çekinenler hem gelip geçiveren dünyanın faydalarını elde ederek gittiler, hem de bir zaman sonra gelecek ahiretin faydalarını. Dünya ehli ahiretlerinde onlarla ortak olmadı; fakat ahiretlerinde de bir ortaklık kurmadı. Onlar dünyada en güzel bir konaklayışla konakladılar, dünya nimetlerini en güzel bir yiyişle yediler. Dünyadan dünya nimetlerine erenler gibi nasiplerini aldılar; kendilerini beğenenler, büyüklenenler gibi nasiplerine erdiler; sonra da ahiret azığıyla varacakları yere vardılar, en kârlı kazancı elde ettiler. Dünyalarından, şüpheli şeylerden çekinmenin tadını aldılar; gerçekten de ahirette Allah komşuları olacaklarını bildiler. Duaları reddedilmez onların; nasipleri azalmaz onların. [11]

Bazı hadislerde takva, nefsi arındırmak ve yetiştirmek için önemli bir etken, nefsin hastalıklarına şifa verici bir ilaç olarak tanıtılmıştır. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Doğrusu takva, kalplerinizin hastalığının devası, kalplerinizin körlüğünün basireti, bedenlerinizin hastalıklarının şifasıdır. Göğüslerinizdeki fesatların salahı, nefislerinizde- ki pisliklerin temizleyicisi, gözlerinizin paslarının cilası, içinizdeki ıstırap ve huzursuzlukların yatıştırıcısı, zulmetlerinizin karanlığının aydınlığıdır. [12]

Şer'î Hükümlerden Amaç Takvadır

Takva, İslâm'da ahlâkî bir değer ve ahkâmın vazgeçilmez olmasının hedefi olarak tanıtılmıştır. Örneğin Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:

Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin de, takva sahiplerinden olun. [13]

Başka bir yerde de şöyle buyuruyor:

Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere yazıldığı gibi, size de yazıldı (farz kılındı); umulur ki sakınırsınız. [14]

Yine şöyle buyuruyor:

Ey temiz akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız. [15]

Diğer bir yerde de şöyle buyuruyor:

Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz; ancak sizden ona takva ulaşır. [16]

Yine şöyle buyurmaktadır:

Azık edinin. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. [17]

Gördüğünüz gibi bazı ibadetlerin, hatta ibadetin kendisinin konulmasının hedefi, o amelleri yaparak insanların takvalı olmasıdır. Takva, İslâm'ın nazarında o kadar önem taşımaktadır ki, diğer amellerin kabul edilmesi için şart koşulmuştur. Bu bakımdan takvasız bir amel Allah indinde kabul edilmez.

Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyruluyor:

Allah ancak korkup takvalı olanlardan (sakınanlardan) kabul eder. [18]

Hz. Resulullah (s.a.a) Ebuzer'e şöyle buyurmuştur: Bir ameli daha ziyade takvalı olarak yapmaya çalış; zira takvayla yapılan bir amel küçük değildir. Allah'ın kabul ettiği bir şey nasıl küçük sayılabilir?! Oysa Kur’an-ı Kerim buyuruyor ki: "Doğrusu Allah ancak takvalı olanlardan (sakınanlardan) kabul eder." [19]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Onların ağlaması seni aldatmasın; zira takva sadece kalpte olur. [20]

Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim'de buyuruyor ki:

Eğer sabreder ve takvalı olursanız (sakınırsanız), şüphe yok ki, bu hadiselere karşı gösterilen metanettendir. [21]

Görüldüğü gibi, Kur’an-ı Kerim'de ve hadislerde takva, temel bir değer, ahiret için en iyi azık, kalbin hastalıklarına şifa veren en önemli ilaç, nefsi arındırmak ve yetiştirmek için en büyük vesile olarak tanıtılmıştır. Takvanın dinî hükümlerin koyulmasının amacı olması, onun önemini bilmek için yeterlidir.

Şimdi takvanın anlamını açıklayalım:

Takvanın Tanımı

Genel olarak takva, olumsuz şeylerden yani günahtan sakınma, kaçınma ve uzak durma olarak tanıtılır ve toplumsal faaliyetlere girişildiği takdirde takvalı olmanın çok zor, hatta imkânsız olduğu sanılır. Böyle düşünenlere göre, insan nefsi, doğal olarak günaha yatkındır ve eğer sosyal sorumlulukları kabul edecek olursa, doğal olarak günah işlemesi daha da kolaylaşır. Bu bakımdan ya takvalı olup sakınmalı ve sosyal işlerden el çekmeli veya sosyal sorumlulukları kabullenip takvadan mahrum kalmalıdır. Zira o ikisini bir arada toplamak imkânsızdır.

Böylesi bir düşünce, insanın inzivaya çekildikçe ve insanlardan kaçtıkça daha takvalı olacağını var sayıyor. Ancak, takva bazı ayetlerde, hadislerde ve Nehcü'l-Belâğa'da olumlu bir değer olarak tanıtılmıştır. Takva, günahı terk etmek demek değildir; bilakis takva sürekli riyazet ve alıştırma sonucu nefiste oluşan ve nefsi Allah'ın emirlerine itaat edecek kadar güçlü kılan bâtınî bir güç ve koruma kudretinden ibarettir. O kadar güçlüdür ki, meşru olmayan nefsanî istek ve eğilimlerin karşısında dirençli, sağlam ve sabit kalır. Lügatte da takva bu anlamdadır.

“Takva”, koruma anlamında olan "vekaye" kökündendir. Takva, "kendini korumak ve nefsi kontrol etmek" demektir. Takva, olumlu ve koruyucu bir sıfat olup olumsuz bir program değildir. Takva insanın, şer'î kanun ve emirlere itaate bağlı olmasıdır. Her günahı terk etmeye takva denilmez. Takva, günahı terk etme melekesine, nefsi kontrol ve zapt etme gücüne denir. Takva ahiret için en iyi azıktır ve "azık" ise olumlu bir şeydir.

Burada örnek olarak İmam Ali'nin (a.s) buyruklarından birkaçına değinmeyi uygun görüyoruz:

Ey Allah'ın kulları! Size takvayı tavsiye ediyorum. Çünkü takva nefis için onu iyiliklere doğru çeken bir yular gibidir. Bu yüzden takvanın iplerine sımsıkı tutunun ve takvanın hakikatlerine sıkıca yapışın ki, sizi mutluluk diyarlarına, genişlik ülkelerine, sığınaklara, kalelere, izzet ve şeref evlerine götürsün. [22]

Takva bugün bir sığınak ve kalkandır, yarın cennete giden bir yoldur. Takvanın yolu açık, yolcusu kârlıdır. Takvaya güvenen (emanet olarak alan), onu muhafaza eder. [23]

Ey Allah'ın kulları! Biliniz ki, takva sapasağlam bir kaledir. Sapıklık ise zelil, berbat bir kaledir; ehlini koruyamaz, kendisine sığınanları saklayıp barındıramaz. Takva ile hataların ipliği koparılır. [24]

Ey Allah'ın kulları! Doğrusu takva, Allah'ın dostlarını O'nun koymuş olduğu sınırları çiğnemekten alıkoyar. Allah dostlarının kalplerini Allah korkusuna bağlar. Hatta onları seherlere kadar (ibadet için) ayakta tutar. Kavurucu bir günde (oruç tutarak) susuz bırakır. [25]

Doğrusu takva, bu dünyada senin için bir sığınak ve ölümden sonra da saadettir. [26]

Görüldüğü gibi takva, bu hadislerde olumlu bir değer, koruyucu ve caydırıcı bir güç, kontrol edici kuvvetli bir etken olarak tanıtılmıştır. Takva, inatçı ve azgın nefis bineğini, nefsin istek ve eğilimlerini kontrol ve ıslah eden bir dizgindir.

Takva, insanı iç düşmanların hücum ve saldırılarından, yani meşru olmayan nefsanî ve şeytanî heva ve heveslerden koruyan sağlam bir kale ve duvar gibidir. Takva, zehirli okların isabet etmesini ve öldürücü şeytanî darbeleri önleyen bir kalkan gibidir. Takva insana özgürlük verir. İstek ve heveslere tutsak olmaktan kurtarır; insanın boynundaki hırs, tamah, haset, şehvet ve gazap bağlarını kırar.

Takva sınırlanış demek değildir; bilakis malikiyet ve nefsi kontrol etmek demektir. Takva insana izzet-i nefis, şeref, kudret, kişilik ve sebat verir. Kalbi, şeytanî düşüncelerin hücumundan korur ve Allah'ın meleklerinin inmesi, kutsal nurların parlaması için hazırlar, sinirlere huzur ve emniyet verir. Takva, insanı soğuktan ve sıcaktan koruyan bir ev ve elbise gibidir.

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

Takva ile kuşanıp donanmak ise, bu daha hayırlıdır. [27]

Bundan dolayı takva, varlıksal bir değer olup ahiret için bir azıktır, olumsuz bir sıfat değildir. Elbette takva Kur’an-ı Kerim'de ve hadislerde korkmak ve günahı terk etmek anlamında da kullanılmıştır; ancak bunlar takvanın kendisi değil, takvanın gerektirdiği ve ondan kaynaklanan şeylerdir.

Ayetullah İbrahim EMİNÎ

 

------------

[1]- Hucurât, 13.

[2]- Bakara, 198.

[3]- Âl-i İmrân, 172.

[4]- A'r'âf, 35.

[5]- Âl-i İmrân, 133.

[6]- Tûr, 17.

[7]- Nehcü'l-Belâğa, Hikmetli Sözler: 41.

[8]- Biharu'l-Envar, c.70, s.285.

[9]- Biharu'l-Envar, c.77, s.386.

[10]- Biharu'l-Envar, c.78, s.110.

[11]- Nehcü'l-Belâğa, Mektup, 27.

[12]- Nehcü'l-Belâğa, Hutbe, 198.

[13]- Bakara, 21.

[14]- Bakara, 183.

[15]- Bakara, 179.

[16]- Hac, 37.

[17]- Bakara, 197.

[18]- Mâide, 27.

[19]- Biharu'l-Envar c.77, s.89.

[20]- Biharu'l-Envar, c.7, s.282.

[21]- Âl-i İmrân, 186.

[22]- Nehcü'l-Belâğa, Hutbe: 195.

[23]- Nehcü'l-Belâğa, Hutbe: 191.

[24]- Nehcü'l-Belâğa, Hutbe: 157.

[25]- Nehcü'l-Belâğa, Hutbe: 114.

[26]- Gureru'l-Hikem.

[27]- A'râf, 26.




Bu haber 655 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI