Bugun...



Rızık Kavramının Kur'an'da İfade Ettiği Anlam - 1

"Rızık" bildiğimiz bir kavramdır. Kullanıldığı yerlere baktığımızda bu kavramın bir tür bağış anlamını içerdiğini anlıyoruz.

facebook-paylas
Tarih: 06-11-2020 11:12

Rızık Kavramının Kur'an'da İfade Ettiği Anlam - 1

Kralın ordusuna verdiği rızk gibi. Nitekim kralın ordusu için verdiği maaşa "rezkat" denir. Bu ifade genellikle yiyecek anlamında kullanılır. Şu ayette olduğu gibi: "Onların yiyeceği (rızkı), giyeceği… çocuk kendisinin olana aittir." (Bakara, 23) Bu ayette "giyecek" rızk olarak nitelendirilmemiştir.

Sonra kavramın anlamı biraz daha genişlemiş ve insanla ilgili her türlü yiyecek "rızk" olarak nitelendirilmiştir. Adeta şans ve talih türün-den; verenin kim olduğu bilinmese de bir bağış olarak algılanmıştır. Bir süre sonra daha da genellik kazanmış ve insana yararı dokunan her şeyi kapsayacak şekilde algılanmıştır. Bunların yiyecek türünden olması şart değildir. Mal, makam, aşiret, yoldaşlar, güzellik ve bilgi gibi. Nitekim yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur: "Yoksa sen onlardan haraç mı istiyorsun? İşte Rablerinin haracı daha hayırlıdır. O, rızk verenlerin en hayırlısıdır." (Mü'minun, 72) Bir diğer ayette Şuayb peygamberin diliyle şöyle buyuruyor: "Dedi ki: Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve o da beni kendisinden güzel bir rızk ile rızıklandırmışsa?" (Hûd, 88) Burada kastedilen peygamberlik ve bilgidir. Konuyla ilgili birçok ayet örnek gösterilebilir.

"Hiç şüphesiz, rızk veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır." (Zariyat, 58) ayeti belirleyici sınırlandırıcı ifade tarzıyla sırasıyla şu hususları ifade etmektedir:

Birincisi: Rızk, özü ve gerçeği itibariyle Allah'tan başkasına nispet edilmez. Gerçi aşağıdaki ayetlerde olduğu gibi bazı yerlerde rızk O'ndan başkasına da nispet edilmiştir: "Allah rızk verenlerin en hayırlısıdır." (Cuma, 11)Bu ayette rızk verenlerden söz edilmiş ve yüce Allah'ın onların en hayırlıları olduğu vurgulanmıştır. "Bunlarla onları rızıklandırıp giydirin." (Nisâ, 5) Ancak bu tür ifadelerde de dolaylı nispete işaret edilmiştir. Nitekim mülk ve izzet de Allah'ındır. Ama O'nun bağışı ve izniyle başkaları da bunlara sahip olurlar. Şu halde rızk veren O'dur, başkaları değil.

İkincisi: İnsanların varlıklarını sürdürmek için yararlandıkları ve elde ettikleri hayırlar onların rızıklarıdır ve onları veren yüce Allah'tır. Sayısı oldukça kabarık olan rızk ayetlerinin yanı sıra diğer birçok ayet buna delalet etmektedir. Yaratma, emir, hüküm, mülk, irade, tedbir ve hayır gibi olguların sırf Allah'ın tekelinde olduğunu belirten ayetler gibi.

Üçüncüsü: İnsanların haram yollardan yararlandıkları şeyler, günaha sebep oluşturdukları için yüce Allah'a nispet edilmezler. Çünkü yüce Allah, günahın teşri açısından kendisine nispet edilmesini reddetmiştir. Yüce Allah konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "De ki: Şüphesiz Allah, çirkin hayâsızlıkları emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (A'râf, 28) "Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı... emreder... Çirkin utanmazlıklardan... sakındırır." (Nahl, 90) Yüce Allah, bir şeyi emredip sonra onu nehyetmekten veya bir şeyi nehyedip sonra insanlara yönelik rızkını ona hasretmekten münezzehtir.

Haram yollardan gerçekleşen yararlanmanın yasal açıdan rızk sayılmaması ile varoluşsal açıdan rızk sayılması arasında bir çelişki yoktur. Çünkü varoluş bağlamında yükümlülük sözkonusu olmaz; dolayısıyla, bunu bir çirkinlik de izlemez. Kur'an'da rızkın genelliğine işaret eden ayetler, konuyu varoluşsal açıdan ele alıyorlar. İlahi mesaj sadece basit ve sıradan zihinlere hitap etmediği için bu tür zihinlerin bulunmamaları adına kimi gerçek bilgilere değinmekten kaçınmaz. Hiç kuşkusuz Kur'an, tüm kalpler için bir şifadır. Ondan ancak hüsrana uğrayanlar zarar görürler. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o zalim-lere kayıplardan başkasını arttırmaz." (İsrâ, 82)

Ayrıca bazı ayetlerde Nemrut, Firavun gibilerinin sahip oldukları mülk ve Karun gibi insanların ellerindeki mal ve çekici süsler, yüce Allah'ın vergisi olarak değerlendirilir. Bunun nedeni tüm bunların yüce Allah'ın izniyle gerçekleşmiş olmasıdır. Allah bunu onlara bir sınama aracı olarak vermiştir. Onların aleyhindeki kanıtı tamamlamak, onları desteksiz ve dayanaksız bırakmak ve onları yavaş yavaş korkunç akıbetlerine doğru sürüklemek ve benzeri şeyleri istemiştir. Bütün bunlar teşriî nispet edişlerdir. Bu şeyin çirkinliklere sebep olmasına karşın yasal açıdan yüce Allah'a nispet edilmesinin sakıncası olmadığına göre, çirkinliğe ve güzelliğe yer olmayan varoluşsal bağlamda nispet edilmesinin hiçbir sakıncası yoktur.

Öte yandan yüce Allah kendisi tarafından yaratılmış bulunan her şeyin, katında bulunan rahmetinin hazinelerinden indirildiğini belirtmiştir. "Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim katımızda olmasın; ancak onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz." (Hicr, 21) Bir diğer ayette, katında olan şeylerin "hayr" olduğunu belirtmiştir: "Allah katında olan ise hayırdır." (Kasas, 60)Bu iki ayeti ve aynı hususa temas eden diğer ayetleri bir arada düşündüğümüz zaman şu anlamı elde ederiz: İnsanın bu evrende elde ettiği ve hayat boyunca giyindiği her şey, Allah'tandır ve yararlandığı, nimetlendiği bir hayırdır. Aşağıdaki ayetlerden de bu anlamı algılayabiliriz: "Ki O, yarattığı her şeyi güzel yapandır." (Secde, 7) "İşte bu, sizin Rabbiniz Allah'tır; her şeyin yaratıcısıdır; O'ndan başka ilah yoktur." (Mü'min, 62)

İlahi bağışlardan bazılarının şer nitelikli ve zarar verici özellikte olmasına gelince; bunların şer ve zarar verici olmaları görecelidir. Özellikle isabet ettikleri kişiyle ilgilidirler. Ama başkaları ve evrensel sistem içindeki sebepleri ve nedenleri açısından hayır nitelikli ve yararlıdırlar. Nitekim şu ayette bu noktaya dikkat çekiliyor: "Kötülükten sana ne gelirse, o da kendindendir." (Nisâ, 79) Önceki bölümlerde konuyla ilgili açıklamalara yer verdik.

Kısacası, yüce Allah'ın kullarına bahşettiği şeylerin tümü hayırdandır ve bütünüyle hayırdır. Kullar onlardan yararlanırlar. Dolayısıyla anlam örtüşmesi itibarıyla rızk kabul edilirler. Çünkü rızık; rızk bahşedilen kimsenin yararlandığı bağıştan başka bir şey değildir. Şu ayetten bu anlama yönelik bir işaret algılamak mümkündür: "Senin Rabbi-nin rızkı hayırlıdır." (Tâhâ, 131)

Bu açıklamalardan anlıyoruz ki: Kur'an'da yapılan açıklamalara göre rızk, hayır ve yaratma olguları somut örnek bağlamında eşittirler. Dolayısıyla her rızk hayırdır ve yaratılmıştır. Her yaratılmış da rızktır ve hayırdır. Aradaki tek fark şudur: Rızık, kendisiyle rızıklanmayı gerektirecek bir öngörüye muhtaçtır. Örneğin gıda maddeleri beslenme gücü için rızktır. Çünkü bu güç gıdaya muhtaçtır. Beslenme içgüdüsü insan bireyi için rızktır. Çünkü birey bu güce muhtaçtır. Yine birey anne-babası için bir rızktır. Çünkü ondan yararlanırlar. Aynı şekilde insanın varlık dediğimiz ilahi nimetten yoksun oluşunu tasavvur ettiğimiz zaman varlığın da insan için hayır olduğunu görürüz. Yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor: "O, her şeye yaratılışını verendir." (Tâhâ, 50)

Hayır kendisini talep eden birinin var olmasına muhtaçtır. Bu kimse, karşısına çıkan şeyler arasında istediğini seçmek durumundadır. Şu halde gıda maddeleri, beslenme içgüdüsü için hayırdır. Elbette bu içgüdü onlara muhtaç olduğu, onları talep ettiği ve karşısına çıktıklarında onları seçip, başkalarına tercih ettiği takdirde söz konusudur. Yine beslenme içgüdüsü insan için hayırdır. İnsanın varlığa muhtaç ve onu talep eden olduğunu düşündüğümüzde varlığın da onun için hayır olduğunu anlarız.

Yaratma ve var etme olguları ise, anlamlarının gerçeklik kazanması için gerçek ya da varsayılan bir şeye ihtiyaç duymazlar. Örneğin gıda, kendisi olarak yaratılmış ve mevcuttur. Yine beslenme iç güdüsü ve insanın kendisi de yaratılmıştır.

Her rızık Allah'ın olduğuna ve her hayır salt O'na ait olduğuna göre yüce Allah'ın bahşettiği her bağış, kullarının üzerine indirdiği her hayır ve verdiği her rızk, karşılıksız olarak meydana gelmiştir. Bunların karşılığında herhangi bir şey alınmış değildir. Çünkü bizim varsaydığımız her şey gerçek anlamda Allah'a aittir. Bir başkasının Allah üzerinde hak iddia etmesi söz konusu değildir. Çünkü hiçbir kimsenin Allah üzerinde herhangi bir hakkı yoktur.Onun rızık konusunda olduğu gibi, kendisi üzerinde bir şeyi hak kılması başka. Yüce Allah rızıkla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın." (Hûd, 26) "Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, şüphesiz, o sizin konuştuklarınız kadar, elbette kesin bir gerçektir." (Zariyat, 23)

Şu halde rızık yüce Allah üzerinde bir hak oluşuyla birlikte, Allah tarafından hak kılındığı için O'nun bir bağışı olarak algılanmasıdır; hak kılınan kimsenin kendisi açısından hakedişi sözkonusu değildir. Yalnızca yüce Allah'ın kendisi üzerinde hak kılması açısından bir hakdır.

Buradan da anlaşılıyor ki, haram şeylerden rızıklanan insan için, yasama açısından helal şeylerden bir rızık tasarlanmıştır. Çünkü yüce Allah, insan için kendisi üzerinde hak ve değişmez bir rızık öngörüp sonra onu haram şeylerden rızıklandırmaktan, ardından onu bu davranıştan nehyedip cezalandırmaktan münezzehtir.

Konuya değişik bir açıdan yaklaşacak olursak: Rızık, hayır nitelikli ilahi bir bağıştır. Dolayısıyla Allah'ın kullarına yönelik rahmetidir. Bilindiği gibi iki türlü rahmet vardır. Biri geneldir ve mü'min-kâfir, takva sahibi-günahkar, insan-insan olmayan tüm yaratılmışları kapsamına alır. Ötekisi özeldir ve mutluluk yolunda gerçekleşir. İman, takva ve cennet gibi. Aynı şekilde rızkın da genel bir türü vardır. Bu, genel nitellikli ilahi bağıştır ve tüm varlıklara varlıklarını korumaları ve sürdürmeleri için sunulmuştur. Rızkın diğer bir türü de özel niteliklidir ve bu da helal dairesinde gerçekleşir.

Genel rahmet ve genel rızık önceden yazılmış ve ilahi öntasarım kapsamında takdir edilmiştir. Yüce Allah konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "Her şeyi yaratmış ve onu belli bir düzen içinde takdir etmiştir." (Furkan, 2) Aynı şekilde özel nitelikli rahmet ve rızık da önceden yazılmış ve ilahi öntasarım kapsamında takdir edilmiştir. Nitekim -özel nitelikli rahmet olan- hidayet de yasama (teşri) nitelikli olarak önceden yazılmış ve tasarlanmıştır. Mü'min-kâfir tüm insanlara yönelik olarak. Peygamberler bunun için gönderilmiş, kitaplar bunun için indirilmiştir. Konuyla ilgili olarak yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum ve onların beni doyurup-beslemeleri-ni de istemiyorum. Hiç şüphesiz rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır." (Zariyat, 58) "Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi emretti." (İsrâ, 23) Şu halde hidayet üzere olmayı gerektiren ve ona bağlı olarak anlam kazanan ibadet, yasama nitelikli olarak tasarlanmış, takdir edilmiştir.

Aynı şekilde -helal dairesine özgü bir husus olan- özel nitelikli rızık da tasarlanmış ve önceden takdir edilmiştir. Bu hususla ilgili olarak yüce Allah şöyle buyuruyor: "Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır." (En'âm, 140) "Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler." (Nahl, 71) Görüldüğü gibi, yukarıda sunduğumuz iki ayet, kesin mutlak ifadelidirler. Kâfir-mü'min, helalden rızıklanan ve haramdan rızıklanan herkesi kapsamaktadır.

Şunu da kesin olarak bilmek gerekir: Rızık, anlamını açıklarken de vurguladığımız gibi, ilahi bağıştan belli bir oranda yararlanılan şeydir. Dolayısıyla, kendisine çok mal verilmiş olup, bunun ancak az bir kısmını yiyen kimsenin rızkı, sadece yediği kısımdır. Geri kalan fazlalık ancak veriliş açısından rızık sayılır yeme açısından değil. Şu halde rızkın bolluğu veya azlığı malın çokluğu veya azlığı, demek değildir. "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. Bunların tümü apaçık bir kitapta yazılıdır." (Hûd, 6) ayetini tefsir ederken, rızık kavramıyla ilgili tamamlayıcı açıklamalar sunacağız.




Bu haber 673 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI