Bugun...



Müslüman ve Mümin Kardeşlerimizin Hakları

Ey iman edenler! Ne diye yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Allah katında en nefret edilen şey, yapmayacağınız şeyi söylemenizdir.

facebook-paylas
Tarih: 05-11-2019 09:02

Müslüman ve Mümin Kardeşlerimizin Hakları

 

Birinci hak: Kendi için istediği şeyleri herkes için istemek, kendi için istemediği şeyleri diğerleri için de istememektir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Müminler aynı anne ve babanın evlatları gibi kardeştirler. Birisi bir sıkıntıya düşerse diğerleri onun için gece boyunca uykusuz kalır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin, müminin kardeşidir; aynen bir vücut gibidirler. Bu vücudun bir yeri rahatsız olursa onun sıkıntısını vücudun diğer yerleri de yaşar. Müminlerin ruhları bir ruh gibidir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Müminlerin bir bölümü diğer bölümüne yardım etmelidir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) sahih bir hadiste yarenlerine şöyle buyurmuştur: Allah’a sığının ve Allah’a yakınlık kazanmak için birbirini seven, birbirine sevgi gösteren, gidip gelen arkadaşlar olun; birbirinizin evine gidip gelin, görüşün, konuşun ve bizi anın.

 

İkinci hak: Sözleriyle veya yaptıklarıyla hiçbir Müslüman’ı incitmemek.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Müslüman, insanların onun elinden ve dilinden güvende oldukları kişidir.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Müslüman kimdir, bilir misiniz? Sahabeler “Allah ve Resulü daha iyi bilir” deyince Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Müslüman, Müslümanların onun elinden ve dilinden güvende oldukları kişidir. Sahabeler “peki mümin kimdir?” diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Müminlerin, kendi malları ve canları konusunda emin ve güvenilir gördükleri kişidir. Sahabeler “peki muhacir kimdir?” diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Kötülüklerden ayrılıp kötülüklerden uzak duran kişidir.

 

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin’in kim olduğunu söylememi ister misiniz? Müminlerin, kendi malları ve canları konusunda güvenilir gördükleri kişidir. Müslüman kimdir, bilmek ister misiniz? Müslümanların, onun elinden ve dilinden güvende oldukları kişidir. Muhacir ise kötülükleri geride bırakıp Allah’ın yasaklarına yaklaşmayan kişidir. Bir mümine haksızlık yapmak, kandırmak, arkasından konuşmak veya bir mümini kovmak haramdır.

 

Üçüncü hak: Bütün Müslümanlara karşı mütevazı olmak ve onlara karşı kibirlenmemektir.

 

Ayeti kerime: Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.[1]

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah bana “Alçakgönüllü olun, öyle ki hiç kimse kendini diğerinden üstün görmesin” diye vahyetti.

 

Birisi kibirli bir davranış sergilediğinde ise ona karşı sabırlı olunmalıdır.Yüce Allah, Peygamber’ine şöyle buyurmuştur: Af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.[2]

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah iki meleği, Allah için alçakgönüllülüğü seçen insanları yükseltip kibirlenenleri alçaltmak için görevlendirmiştir.

 

Hasen[3]bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir: İmam Zeynel Abidin (a.s) merkebin üzerinde giderken yemek yiyen birkaç cüzzam hastasıyla karşılaştı. Bu insanlar imamı (a.s) sofraya davet edince imam (a.s) şöyle buyurdu: Oruçlu olmasaydım davetinizi kabul ederdim. İmam Zeynel Abidin (a.s) evine gittiğinde iftar için çok özenle güzel bir yemek hazırlamalarını istedi ve bu insanları iftarda kendi sofrasında ağırlayıp onlarla beraber yemek yedi.

 

Dördüncü hak: Dedikodu yapmamak ve dedikodu dinlememektir.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Dedikodu yapanlar cennete giremezler.

 

Sahih bir hadiste İmam Muhammed Bakır (a.s) aracılığıyla Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Ey diliyle inanıp da kalbiyle inanmayan insanlar, diğer insanların kusurlarını irdelemeyin. Yüce Allah, insanların kusurlarını irdeleyenlerin kusurlarını irdeler ve Yüce Allah kusurlarını irdelediği kişiyi rezil rüsva eder.

 

Muvassak[4]bir hadiste İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Bir insanın küfre en çok yaklaştığı an, din kardeşinin kusurlarını bir gün aleyhinde kullanmak üzere biriktirdiği andır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Bir Müslüman’ı insanların gözünden düşürüp itibarını sarsmak için onunla ilgili kusurları dile getiren kişiyi Yüce Allah kendi velayetinden çıkarıp şeytanın velayetine dâhil eder ancak şeytan da onu kabul etmez.

 

Beşinci hak:Kızgın olsa da üç günden fazla biriyle olan arkadaşlık bağını koparmamaktır.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Birbirini gördüğünde sırt çevirecek kadar üç günden fazla küs kalmak caiz değildir. Selam vermek için önce davranan ise daha üstün olandır.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah kıyamet gününde, bir Müslüman’ın hatalarını görmezden gelen kişinin hatalarını görmezden gelecektir.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Birbirine küsüp de üç günden fazla küs kalan iki kişi İslam dininden çıkmıştır ve hangisi diğeriyle barışmak için önce harekete geçerse kıyamet gününde daha önce cennete giren şahıs olacaktır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: İki Müslüman birbirine küs oldukları sürece İblis sevinç içindedir. Barıştıklarında ise İblisin dizlerinin bağı çözülür, gücü kuvveti tükenir ve “kahrolsun, helak edemedim” der.

 

Altıncı hak: Yapabildiği kadar insanlara iyilik yapmaktır.

 

İmam Zeynel Abidin (a.s) babaları aracılığıyla Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: İyiliği hak edenlere iyilik yap, onlar bu iyiliği hak etmiyor olsalar bile sen iyilik yapmayı hak ediyorsun.

 

Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: İnançlı olmaktan sonra en büyük akıl belirtisi, insanlara iyi davranmak ve iyi kötü ayırt etmeden bütün insanlara iyilik yapmaktır.

 

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Arkadaşlık yaptığın insanlar içinde büyüklük eline sahip olabilirsen bundan sakınma.

 

Yedinci hak: Ancak izin aldıktan sonra birisinin yanına varmaktır.

 

Hatta üç defa izin alıp içeri girmek ve izin gelmezse geri dönmek en iyisidir.

 

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Hz. Peygamber (s.a.a) üç defa selam veriyordu, izin gelirse içeri girer, izin gelmezse geri dönerdi.

 

Sekizinci hak: Bütün insanlarla iyi geçinmektir.

 

Kuşkusuz bilgisiz bir insana, bilgin; duyarsız bir insana duyarlı; ahmak bir insanla zeki bir insanmış gibi davranmak hem insanın kendisine hem de karşı tarafa rahatsızlık verecektir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: İnsanlara kendilerine uygun şekilde davranın.

 

Dokuzuncu hak: Büyüklere saygı, küçüklere ise sevgi göstermektir.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Büyüklerine saygı, küçüklerine ise sevgi göstermeyen bizden değildir.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Müslüman yaşlılara gösterilen saygı, Allah’a gösterilen saygının tamamlayıcı parçalarındandır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Yaşı büyük olan birine yaşının büyüklüğü sebebiyle saygı gösteren kişiyi Yüce Allah kıyamet gününün sıkıntılarından kurtaracaktır.

 

Diğer bir hadiste şöyle yazar: Sakalını İslam’da beyazlatan birine saygı gösteren kişiyi yüce Allah kıyamet gününün sıkıntılarından kurtaracaktır.

 

Onuncu hak: Bütün insanlara karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Cehennem ateşi kimlere haram edildi, bilir misiniz? Sahabeler “Allah ve resulü daha iyi bilir” deyince Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Yumuşak huylu, tatlı dilli, kolaylık tanıyan, sevecen insanlara.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah insanların beraber olmaktan sıkılmadığı güler yüzlü insanları sevmektedir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin kardeşinin yüzündeki üzüntüyü gideren kişiye Yüce Allah on sevap ve mümin kardeşinin yüzüne gülümseyene bir sevap verir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin kardeşini selamla karşılayan kişiyi Yüce Allah kıyamet gününe kadar selamla karşılar.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Söylediği sözlerle Müslüman kardeşinin kalbindeki sıkıntıyı giderip yüzüne tebessüm konduran kişi, bu niyeti taşıdığı sürece Allah’ın rahmet gölgesinde olacaktır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) Hz. Ali’nin (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Mümin kişi, insanlarla kaynaşan ve insanların arkadaşlık ettiği kişidir. İnsanlarla kaynaşmayan ve insanların arkadaşlığını kabul etmeyen kişide ise hayır yoktur.

 

On birinci hak: Yapamayacağı şeyi vaat etmemektir.

 

İmam Zeynel Abidin (a.s) münafık insanların özelliklerini açıklarken şöyle buyurmuştur: Sana vermiş olduğu sözde durmayacaktır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Müslüman kardeşine vermiş olduğun söz, kefareti olmayan nezir gibidir. Dolayısıyla sözünde durmayan şahıs, Allah’ı karşısına almış ve onun gazabını kazanmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

Ey iman edenler! Ne diye yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Allah katında en nefret edilen şey, yapmayacağınız şeyi söylemenizdir.[5]

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakleder: Allah ve ahiret inancı olanlar verdikleri sözde durmalıdırlar.

 

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: İsmail’in (a.s) “sadıkul-vâd”[6] olarak adlandırılmasının sebebi, söz vermiş olduğu kişiyi anlaştıkları yerde bir yıl boyunca beklemesidir. Bir yıl sonra onun yanına gelen kişiye “seni bir yıl boyunca burada bekledim” dedi.

 

On ikinci hak: İnsanlara karşı insaflı olması ve kendine davranılmasını istediği gibi insanlara davranmasıdır.

 

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: İnsanlara karşı insaflı olan kişiye yüce Allah izzet ve yücelik verir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) yanındaki birine şöyle buyurdular: Yüce Allah’ın insanlara farz kıldğı en büyük görevi sana söylememi ister misin? Bu şahıs “evet” deyince İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurdular: İnsanlara karşı insaflı olmak, kardeşlerine yardım etmek ve her yerde Allah’ı anmak. “Subhanallah velhamdu lillah ve lâ ilâhe illallâh vellahu ekber”[7]demeyi demiyorum. Bunları söylemek de Allah’ı anmaktır ama söylemek istediğim şey, bir iyilik veya günahla karşı karşıya geldiğin anda Allah’ı anmaktır.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) bir gazveye giderken bir şahıs peygamberin (s.a.a) bineğinin eyerini sıkı tuttu ve Peygamber Efendimize (s.a.a) şöyle dedi: Ey Allah’ın elçisi, beni cennete götürecek bir amel öğret bana. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: İnsanların sana karşı nasıl olmasını istiyorsan sen de onlara karşı öyle ol ve insanların beğenmediğin davranışlarını sen de onlara karşı sergileme. Şimdi eyeri bırak.

 

On üçüncü hak: Duruşuyla, giyim kuşamıyla büyük bir insan olduğu anlaşılan kişilere gerekli saygıyı göstermek ve herkese hak ettiği kadar saygı göstermektir.

 

Bir hadiste şöyle yazmaktadır: Hz. Peygamber (s.a.a) evine girdi ve sahabelerin bir bölümü de Peygamber Efendimizle (s.a.a) birlikte eve girdiler. Öyle ki oturacak yer kalmadı ve sonradan gelen büyük sahabi Cerir bin Abdullah el-Becelî oturacak yer bulamayınca kapının önünde oturdu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.a) sırtındaki abayı ona uzattı ve “bunun üzerine otur” buyurdu. Cerir, Peygamber’in (s.a.a) abasını aldı ve yüzüne sürüp, öpüp ağladı. Sonrasında ise Resulullah’ın (s.a.a) abasını kendisine uzattı ve “bana iyilikte bulunduğunuz gibi Yüce Allah da size iyilikte bulunsun, sizin elbisenizin üzerine oturamam” dedi. Hz. Peygamber (s.a.a) abayı aldı ve sağında ve solundaki insanlara bakıp şöyle buyurdu: Büyük birisi yanınıza geldiğinde ona gerekli saygıyı gösterin.

 

Hz Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Adiy bin Hatem Peygamber Efendimize (s.a.a) geldiğinde Hz. Peygamber (s.a.a) onu eve aldı ve evdeki tek sergi olan bir hasır sergiyi ve tek yastık olan post yastığı onun oturması için yere serdi.

 

On dördüncü hak: Yapabildiğince Müslümanların arasını bulmaya çalışmaktır.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: En büyük sadaka küs olanların arasını düzeltmektir.

 

Sahih bir hadiste İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: İki kişinin arasını düzeltmek, iki dinar[8]sadaka vermekten daha iyidir.

 

Mufazzal, İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Bizim takipçilerimizden olan iki kişiyi kavgalı görürsen onları barıştırabilmek için benim malımdan harcama yapabilirsin.

 

Saikul-Hac Ebu Hanife[9], şöyle nakleder: Damadımla bir miras üzerinde tartıştığım sırada Mufazzal bizim yanımızdan geçti ve dönüp bizi evine götürdü. Evinde bize dört yüz dirhem verdi ve bu şekilde aramızdaki anlaşmazlığı giderdi. Artık tartışmayacağımıza dair bizden söz aldıktan sonra şöyle dedi: Size verdiğim bu para benim kendi malımdan değil, İmam Cafer-i Sadık’ın malındandır. İmam Cafer-i Sadık (a.s) bana “bizim takipçilerimizden olan iki kişi kavga ederse benim malımı kullanarak aralarını bulabilirsin” buyurmuştur. Size verdiğim bu para da İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) parasıdır.

 

Hasen bir hadiste İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Arabulucunun söyledikleri yalan sayılmaz.

 

On beşinci hak: Müslümanların tüm kusurlarını gizli tutmaktır.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Bir Müslüman’ın kusurlarını gizleyen kişinin tüm kusurlarını yüce Allah dünya ve ahirette gizleyecektir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Başka bir insanın yanlışını açan kişi aynı o işi yapan kişi gibidir ve başka bir insanı yanlışından ötürü hor gören kişi aynı yanlışa düşmeden bu dünyadan göçmeyecektir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Bir Müslüman hakkında kendi gözleriyle görmeksizin sadece duyduklarına dayalı kusurları dile getiren kişi bu ayetin bir örneğidir:

 

İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.[10]

 

On altıncı hak: İnsanların kalplerini yanlış düşüncelere karşı, dillerini ise gıybete karşı koruyabilmek için ithamda bulunabileceği yerlerde bulunmamaktır.

 

Kuşkusuz insanın kendisi diğer insanların yanlışa düşmesine ve ilahi emirleri çiğnemesine vesile olursa insanların onunla ilgili yapmış oldukları günaha ortaktır.

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kendi anne ve babasına küfreden insanı nasıl görüyorsunuz? Sahabeler “kim annesine veya babasına küfredebilir ki” deyince Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Başkalarının anne ve babasına küfreden kişi, onların da onun anne ve babasına küfretmesine sebep olur.

 

On yedinci hak: Bir insanın sorunlarını çözmek için sevilip sayıldığı kişiler nezdinde aracı olmak ve yapabildiğince insanların sorunlarını çözmek için çaba harcamaktır.

 

el-Kafi kitabında Mufazzal bin Ömer’in İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakletmiş olduğu hadiste şöyle yazmaktadır: Yüce Allah insanların bir bölümünü bizim takipçilerimizden olan öksüz insanların sıkıntılarını gidermek üzere yaratmıştır ve bunun karşılığında onları cennete götürecektir. Sen de onlardan biri olabileceğine inanıyorsan bunu yapmalısın.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin kardeşinin ihtiyacını karşılamak, bin köle azat etmekten ve bin atın Allah yolunda koşturulmasından daha üstündür.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin bir insanın ihtiyacını karşılamak her birinde yüz bin infak yapılan hacdan daha üstündür.

 

Eban bin Tağlib şöyle nakleder: İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: Yüce Allah Kâbe etrafında yedi defa tavaf eden kişiye altı bin sevap verecek, altı bin günahını silecek ve makamını altı bin derece yükseltecektir. Diğer bir hadiste ise bunlara ilaveten “altı bin dileğini gerçekleştirecektir” söylenmiştir. Hadisin devamı şöyle: Ardından şöyle buyurdu: Mümin bir insanın ihtiyacını karşılamak on tavaftan daha üstündür.

 

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin bir insan kendisine gelen mümin kardeşinin ihtiyacını karşılayamadığı için üzülürse Yüce Allah onun bu üzüntüsü için onu cennete götürecektir.

 

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Yardımlarını Müslüman kardeşinden esirgeyen kişi, hiçbir mükâfat alamayacağı ve hatta yardım ederek günah işleyeceği yardımlara duçar olacaktır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Yüce Allah mümin bir insana yardım eden kişinin, insanların her şeyi bırakıp sadece kendi sıkıntılarıyla uğraştığı anda, birisi dünya hayatında ve yetmiş biri ahirette olmak üzere yetmiş iki sıkıntısını giderecektir.

 

On sekizinci hak: Konuşmaya başlamadan önce selam vermek ve selam esnasında tokalaşmak hakkıdır.

 

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Selam vermeksizin konuşmaya başlayan kişinin cevabını vermeyin.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Konuşmadan önce selam söyleyin. Selam söylemeksizin konuşmaya başlayan kişinin ise cevabını vermeyin.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Asıl cimri, selamı esirgeyen kişidir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “selam verdim de selamımı cevaplamadılar” dememek için selam verirken yüksek sesle selam verin ve “selamımın cevabını vermedi” denmemesi için birisinin selamını cevaplarken yüksek sesle cevaplayın.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Küçükler büyüklere, yoldan geçenler oturanlara ve sayıca az olanlar sayıca çok olanlara selam versinler.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Selam vermek konusunda her zaman sayıca az olanlar sayıca çok olanlardan önce, binek üzerinde olanlar yürüyen insanlardan önce davranmalıdır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Binek üzerindekiler yürüyen insanlarla karşılaştığında, yürüyen insanlar oturan insanlarla karşılaştığında, küçük bir grup insan büyük bir grupla karşılaştığında ve bir kişi birkaç kişiyle karşılaştığında selam vermelidir.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Ehli kitaba selam vermek konusunda önce davranmayın ve size selam verdiklerinde “ve aleykum” şeklinde cevap verin.

 

Ebu Ubeyde[11]şöyle nakleder: Yolculukların birinde İmam Muhammed Bakır (a.s) ile birlikteydim. Binerken önce ben binerdim sonrasında ise İmam (a.s) binerdi. Bindiğimizde daha önce hiç görüşmemişiz gibi benimle selamlaşıp tokalaşırdı. İndiğimizde ise İmam (a.s) benden önce inerdi ve ben daha sonra inerdim ancak indiğimizde daha önce hiç görüşmemişiz gibi benimle selamlaşır tokalaşırdı. Bunun üzerine İmam’a (a.s) “Ey Resulullah’ın (s.a.a) oğlu etrafımızdaki hiç kimsenin yapmadığı bir şey yapıyorsunuz, bu insanlar bunun bir defasını bile fazla buluyorlar” dedim ve İmam (a.s) şöyle buyurdu: Bu şekilde görüşüp tokalaşmanın faydasını bilmiyorsun. Müminler bir araya gelip birbirleriyle tokalaştıklarında tokalaştıkları süre boyunca günahları sonbahar yaprağı gibi dökülür ve ayrılana dek Yüce Allah onlara lutfuyla bakar.

 

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.a), tokalaştığı kişi elini çekmeden önce asla elini çekmezdi.

 

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Tokalaşın, zira tokalaşmak kalplerdeki kini silip götürür.

 

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Mümin bir insanla tokalaşmak, meleklerle tokalaşmaktan daha üstündür.

 

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Siz müminler dünyada onunla tanındığınız bir nura sahipsiniz. Öyleyse mümin bir kardeşinizle karşılaştığınızda bu nurun onun alnındaki yerini öpün.

 

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Resulullah’ın (s.a.a) dışında veya onu öperek Peygamber Efendimizi (s.a.a) öpmeyi kastettiğin kişinin dışında hiç kimsenin elini veya başını öpmemelisin.

 

Diğer bir hadiste ise şöyle yazar: Ancak Peygamber (s.a.a) veya onun yerine geçen vasisinin eli öpülebilir.

 

Mümin insanların önünde ayağa kalkmak suretiyle onlara saygı göstermek ayrıca önemsenmesi gereken diğer bir konudur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

Kim Allah’ın nişanelerine saygı gösterirse elbette bu, kalplerin takvasındandır.[12]

 




Kaynak: Ehlader Araştırma Bölümü

Bu haber 304 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI