Bugun...



Hadis İlminin Genel Tanımı - 1

Bu ilmin muhtevası gereği, “hadis”, “rivayet”, “sünnet” gibi bazı ıstılahlar bu ilimde sıkça kullanılan terimlerdir.

facebook-paylas
Tarih: 08-05-2023 11:58

Hadis İlminin Genel Tanımı - 1

Bismillahirrahmanirrahim

Hadis

“Hadis”, lügatte eskinin zıddı olarak yeni ve taptaze manalarına gelir. [1]

Arapçada yaşı az olan kimseye “Hadisu’s-Sin” ve ergenlik yaşındakilere “Şabbe Hads” denir. [2]

“Yeni bir hads / kalp (çocuğun kalbi) hiç ekilmemiş tarla gibidir. Ona ne verilirse, kabul eder.” [3] rivayetinde geçen “Hads” kelimesi lügatteki manasıyla kullanılmıştır. Taze hurmaya “hadis” denilmesi de bunun diğer bir örneğidir. [4]

“Hadis” kelimesinin lügatteki manalarını da dikkate alırsak (tazelik, yenilik) pratikte iki manada kullanıldığını görüyoruz: “Söylenen söz” ve “yaşanmış olay”. [5]

“Söz”e de “hadis” denilmiştir; çünkü tedricen aktarılan bir söz her zaman önceki dönemlere nazaran yenilik içermektedir. [6]

Aşağıdaki ayetlerde “hadis” kelimesi “söz” mealindedir:

Ve hani Peygamber, eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti.” [7]

Ne oldu bu kavme ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyor.” [8]

Aşağıdaki ayetlerde ise bizzat ayetler için “hadis” kelimesinin kullanılması, ayetlerin söz içermelerinin yanı sıra, daima taze olup ve asla eskimediklerine işaret etmektedir [9]:

Artık buna benzer bir söz getirin.” [10]

Bu söze mi şaştınız siz?” [11]

Yaşanmış olaylar için “hadis” kelimesinin kullanımı da vakıaların tedricen aktarılması ve daima yenilenmeleriyle ilgilidir. İslam öncesi cahiliye dönemindeki önemli günlere “hadisler” denilmesi de bunun diğer bir örneğidir. [12]

Ve geldi mi sana her yanı ve herkesi kavrayıp kaplayan o felâketin haberi?” [13]

Biz de onları efsanelere çevirdik.” [14]

Bu ayetlerde “hadis” kelimesi de “olay” ve “haber” mealindedir. Her ne kadar hadis ilminin en çok kullanılan terimi hadis olsa da bu terimin anlamı ve kapsamı konusunda ihtilaf olmuştur. Hadis’in bazı tanımları şöyledir:

İbn Hacer’e göre “hadis”, Hz. Peygamber’e (s.a.a) nisbet edilen bir şeyin tanımıdır. [15]

Suyuti de hadisi tanımlarken muhaddis ve âlimlerden şöyle nakletmiştir: Hadis, Hz. Peygamber (s.a.a), sahabe ve tabiine nispet edilen her türlü söz, fiil ve takrirdir (onay). [16]

Mamgani bu konuda şöyle yazmıştır: “Bazı âlimlere göre “hadis”, masum bir kimseye nispet edilen söz, fiil ve takrirdir.” [17]

Muhakkik Kummi'ye göre ise, “Masum kimseden nakledilen söz, fiil ve takrire hadis denir.” [18]

Muhammed Ebu Zehra da şöyle demiştir: “Muhaddislerin nezdinde “hadis”, Hz. Peygamber’e (s.a.a) nispet edilen söz, davranış, takrir, sıfat, siyer, savaşlar ve Hira dağındaki ibadetler gibi bi’setten önceki bazı haberlerdir.” [19]

Tüm bunlar incelendiğinde, yukarıdaki tanımlarda göze çarpan birkaç önemli fark şöyledir:

1- Ehl-i Sünnet âlimleri genelde Hz. Peygamber’in (s.a.a) söz, fiil ve takrirlerini “hadis” olarak tanımlamakta ve bazı durumlarda ashab ve tabiinin sözlerini de buna dahil etmekteler. Oysa Şii uleması burada “Masum” lafzını kullanılarak Hz. Peygamber’in (s.a.a) yanı sıra, mutahhar Ehl-i Beyt’ini (a.s) de buna dâhil etmekteler.

2- Bazı tanımlarda masumun söz, davranış ve fiiline “hadis” denilirken, diğer açıklamalarda söz, davranış ve fiillerin nakledilme fiiline ve aktarılmasına “hadis” denilmiştir.

Bizce hadisin en kapsamlı tanımı aşağıdaki gibi olmalıdır: “Hadis, Allah-u Teâlâ’nın, Kur’an dışı sözleri, Masumlar (Hz. Resulullah (s.a.a), 12 İmam (a.s) ve Hz. Fatıma (s.a)) ile sahabe ve tabiinin sözleri ile onların fiil ve takrirlerinin nakledilmesidir.”

Burada birkaç husus vurgulanmıştır:

1- Söz ve fiil farklı bir şekilde değerlendirilerek, söze “hadis” denilirken, fiil ve takrirlerin nakledilmesi olayına “hadis” denilmiştir.

2- Yüce Allah’ın Kur’an dışı sözleri de hadis (kudsi) olarak beyan edilmiştir.

3- Sahabe ve tabiinin sözlerine de “hadis” denilmiştir. Gerçi sahabenin hadisi “mevkuf” ve tabilerin hadisi ise, “maktu” şeklinde isimlendirilmekle birlikte bunların ölçü ve delil oluşu tartışma konusudur.

Sünnet

Hadisin yanı sıra en çok istifade olunan ıstılahlardan bir diğeri de sünnettir. Lügatte “yol”, “yöntem” manalarına gelen “sünnet” [20] iyi veya kötü içerikli olabilir.

İbn Manzur bu konuda şöyle yazmıştır: “Sünnet, yol ve yöntem demektir; ister kötü olsun ister iyi.” [21]

“Sünnet” ıstılahı, muhaddisler ve fakihler arasında farklı manalarda kullanılmıştır. [22]

Fakihlere göre “sünnet”, Hz. Nebi’den (s.a.a) naklolunan ve farz olmayan, yani müstehap olan amellerdir. [23] Muhaddislere göre ise, “sünnet”, Hz. Peygamber’in (s.a.a) bi’setten önce ve sonraki tüm söz, davranış, fiil, takrir, zahiri ve ahlaki sıfatlarıdır. [24]

“Sünnet” ile “hadis” arasındaki farka gelince, hadis daha çok Masumların (a.s) sözlerini ihtiva ederken, sünnet ise yol, yöntem, fiil ve tüm davranışlarını kapsamaktadır. Bir nevi davranışın parçası olduğundan, sünnetin hadisten daha kapsamlı olduğunu iddia edebiliriz. [25] Buna göre de Kur’an’ın yanı sıra, delil ve burhan olarak hadis yerine sünnet ıstılahından istifade edilmiş ve uydurma hadisleri belirlemede yine hadis yerine sünnet ölçü olmuştur. Yine de günümüzde Masumların fiil ve takrirlerini anlatan olaylar, haber içerikli olduklarından “hadis” olarak anılmaktalar.

Rivayet

Arapçada “taşıma” ve “nakletme” manasına gelir. Buna göre su taşıyan insan veya merkeplere “Raviye” denilmiştir. [26] Zilhicce aynının sekizinde hacılar Arafat’a su taşıdıkları için “Taşıma Günü” denilmiştir. [27] Rivayet, terminolojik olarak hadis ile eş anlamlı olsa da pratikte hadis teriminin kullanımı daha yaygındır.

Haber

Lügatte herhangi bir olay, nesne veya konuya dair elde edilen bilgi manasındadır. Bu bakımdan büyük ve mühim olaylara denilen “Neb’a” ıstılahı da bir tür haberdir. [28]

Tac’ul Arus’da haber teriminin tanımı şöyledir: Haber lügatte başkalarının naklettiği herhangi bir şeye denir. Arap dil bilimcileri buna yalan olma veya doğru olma ihtimalini eklemişlerdir. Muhaddisler ise, bunu hadisle eşanlamlı olarak kullanmaktalar” [29]

Misbahu’l Münir’e göre ise, “haber”, bilgi ve ilimden ibarettir. [30]

“Haber” terimi, Mantık ve Hadis ilimlerinde farklı manalara sahiptir:

1- Mantık ilminde haber ıstılahı: Mürekkeb-i tam iki bölüme ayrılmıştır: Haber ve İnşa. [31] Haberden maksat, zat itibarıyla dışarıyla uyumlu olan veya olmayan sözdür. Uyumlu olduğunda sadık (doğru) değilse de kazıbtır (yalan). [32] Aynı mana, beyan için de geçerlidir. [33]

2- Hadis ilminde haber ıstılahı: Bu konuda üç farklı görüş vardır:

a- Muhaddislerin geneli haberle hadisi eş anlamlı olarak kabul etmekteler. [34]

b- Bazı muhaddislerce “haber”, tüm insanların sözünden ibaret olabilir. Oysa hadis, sadece Masumlar ve sahabeden nakledilen sözleri ihtiva etmektedir. Bu mana uyarınca haber, hadisten daha kapsamlıdır. [35]

c- Diğer muhaddislere göre ise, “haber”, muhtelif tarihi bilgileri için kullanılan ıstılahtır. İster İslam ümmetinden olsun ve ister İslam’dan önceki ümmetlerden. Bu çerçevede tarih olaylarını inceleyen kimseye “Ahbari” denilmiştir. Hadis ise, Masumlar (a.s), sahabe ve tabiinin sözleridir. Bundan dolayıdır ki Sünnet-i Nebevi’yi inceleyen kimselere “Muhaddis” denilmektedir. [36]

Bizce doğru olan birinci görüştür. Genel olarak haber ıstılahının hadis yerine kullanılması da bunun bir göstergesidir. Tarihçilerin olaylara “haber” demelerine gelince, bu mesele “haber” teriminin muhaddisler tarafından hadisle eşdeğer kullanımına mâni değildir.

Eser

Hadis ilminde sıkça kullanılan terimlerden bir diğeri ise, eserdir. Sözlükte, bir nesnenin yerinde kalan bakiyesine “eser” denir. [37] Yasin suresinin “Onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini biz yazarız” [38] ayetinde geçen eser kelimesi de bu manayı taşımaktadır.

Cevherinin görüşü şöyledir: Bir hadisin nakledilmesine “Esertu’l Hadis” denilir. Buna göre “Me’sur” hadis sonrakilerin öncekilerden naklettiği hadis manasındadır. [39]

“Eser” ıstılahının manası ile ilgili iki görüş ortaya çıkmıştır:

1- Hadis ile eş anlamlıdır; buna göre muhaddislere “Eseri” de denilebilir. [40]

2- Sahabeden (Mevkuf) veya tabiinden (Maktu) nakledilen hadisler, eserdir. Hz. Peygamber’den (s.a.a) nakledilenler ise, hadistir. [41]

Bizce yanlış olan ikinci görüştür; çünkü esere bu kısıtlamaları getirebilmemiz için bir delil bulunmuyor. Tam aksi hadis araştırmalarında elde edilen sonuçlara göre sahabeden nakledilen sözler için eserin yanı sıra “rivayet” ve “hadis” de denilmiştir. [42]

Buraya kadar özetle hadis, rivayet, haber ve eserin eş anlamlı ıstılahlar olduğunu fakat hadis ve rivayetin diğer iki ıstılaha nazaran daha sık kullanıldığını, sünnetin ise bu ıstılahlardan farklı mana taşıdığını beyan ettik.

 

----------

[1]- el-Ayn, c. 3, s.117.

[2]- Müfredat-i Ragib, s. 110.

[3]- Nehcü’l Belağa, 31. Mektup.

[4]- Mufredat-i Ragib, s. 110.

[5]- el-Mesabihu’l Münir, c. 1, s. 124.

[6]- Mecmeu’l Bahreyn, c.1, s. 371.

[7]- Tahrim, 3.

[8]- Nisa, 78.

[9]- İlmu’l Hadis ve Dirayetu’l Hadis, s. 9.

[10]- Tur, 34.

[11]- Necm, 59.

[12]- Futuhu’l Buldan, s. 39.

[13]- Gaşiye, 1.

[14]- Sebe, 19.

[15]- Fethu’l Bari fi Şerh-i Sahih-i Buhari, c. 1, s. 173.

[16]- Tedribu’r-Ravi, c.1, s. 23.

[17]- Mikbasu’r-Rivaye, c. 1, s. 57.

[18]- Kavaninu’l Usul, s. 409.

[19]- el-Hadis ve’l Muhaddisun, s. 9-10.

[20]- el-Kamusu’l Muhit, c. 2, s. 54, Muhtar’us-Sihah, s. 169.

[21]- Lisanu’l Arab, c. 13, s. 225.

[22]- el-Muhtasar el-Veciz fi Ulumi Hadis, s.15-18.

[23]- el-Muhtasar el-Veciz fi Ulumi Hadis, s. 15 ve Vesailu’ş-Şia, c. 1, s. 431.

[24]- Ulumu’l Hadis ve Mustalahu, s. 19.

[25]- Subh-i Salih bu görüşün tam tersini savunmuştur. Ona göre hadis, sünneti kapsamakta ve sünnet sadece Hz. Resulullah’ın (s.a.a) fiil ve siyerini ihtiva etmektedir. Ulumu’l Hadis ve Mustalahu, s. 116.

[26]- es-Sihah, c. 6, s. 2364, Lisanu’l Arab, c. 14, s. 374.

[27]- es-Sihah, c. 6, s. 2364, Lisanu’l Arab, c. 14, s. 374.

[28]- Lisanu’l Arab, c. 4, s. 226, Mecmeu’l Bahreyn, c. 3, s. 281; en-Nihaye fi Garibu’l Eser, c. 2, s. 6.

[29]- Tacu’l Arus, c. 1, s. 166.

[30]- Misbahu’l Münir, c. 3, s. 122.

[31]- el-Mantık, s. 52.

[32]- el-Mantık, s. 53.

[33]- Mecmeu’l Bahreyn, c. 2, s. 266, el-Muhtasar el-Veciz fi Ulumi’l Hadis s. 19-20, er-Rivaye fi İlmi Diraye, s. 58.

[34]- Tedribu’r-Ravi, c. 1, s. 42; Muhtasar Mikbas el-Hidaye, s. 11; Ulumu’l-Hadis ve Mustalahu, s. 121

[35]- el-Muhtasaru’l Veciz fi Ulumi’l Hadis s. 19; Muhtasar Mikbas el-Hidaye, s. 12.

[36]- Tacu’l Arus, c. 10, s. 13.

[37]- es-Sihah, c. 2, s. 575; Tacu’l Arus, c. , s. 5.

[38]- Yasin, 12.

[39]- es-Sihah, c. 2, s. 575.

[40]- er-Rivaye fi İlmu’d-Diraye, s. 51.

[41]- Ulumu’l Hadis ve Mustalahu, s. 122, Usulu’l Hadis, Ulumuhu ve Mustalahu, s. 28.

[42]- Menakıb-i Emirü’l Mü’minin, c. 1, s. 142 ve 266; el-Ahad ve’l Mesani, c. 1, s. 36; Tenviru’l Havalik, s. 147; Fethu’l Bari, c. 6, s. 355; Mukaddimetu İbn-i Salih, s. 182.




Bu haber 892 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI