Bugun...



Erkeklerin Kadınlar Üzerinde Yönetici Olmaları

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 09-01-2023 16:18

Erkeklerin Kadınlar Üzerinde Yönetici Olmaları

Nisa Suresinin 34. ayetinde geçen

اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ

Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur.”

 “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler”; “yöneticiler” (kavvamin) kavramı erkeklerin kadınlar üzerinde hâkim olması (sulta), zorbalık gösterme ve adaleti aşmaları anlamında değildir. Lügatçilerin ve onlara tabi olan tefsircilerin tabir ettikleri gibi, “kavvam” kelimesi sorumlu, ihtiyaçları giderici ve bekçi anlamındadır. Büyük bir kitlede olduğu gibi sosyal kitlenin bir parçasını oluşturan ailenin kılavuz ve sorumluluk biriminin varlığını talep etmesi gayet doğaldır. O halde;

1. Erkeğin duygusal ve hissi güçlerinin karşısında tefekkür gücünün galip olması,

2. Çeşitli açılardan aile hürmetinin korunmasında bünye ve cismi gücünün daha çok olması,

3. Eşinin ve çocuklarının yaşam giderlerini üzerine alması gibi yönlerden bu sorumluluk erkeğin omuzları üzerine bırakılmıştır.

Kur’an-ı Kerim, “yöneticiliği” (kavvamiyyet) yalnızca adalet dairesi içinde ve Allah rızasına uygun olması halinde caiz bilip, Allah-u Teâlâ yanında en iyi olma ölçüsünü de cinsiyet değil, takva olarak belirler. Kur’an kültüründe erkeğin yöneticiliğinin (kavvamiyeti), zorba ve sultaya dönüşebileceği en küçük bir alan bırakılmamıştır. Yukarıdaki ayette geçen “erkeklerin kadınlar üzerine yönetici olmaları”, “erkeklerin kadınlar üzerinde sulta kurması” olarak algılanması bu kelimenin Kur’an’da ifade ettiği anlamın doğru şekilde algılanmamasındandır.

İslam da kadının yer ve konumunun belirlenmesi için birkaç noktanın açıklığa kavuşması zaruridir:

1- Kadın, dünya topluluğunun yarısı olarak büyük insan topluluğunun faal bir üyesidir. Aynı şekilde aile kurumunun iki önemli temel unsurundan biri olarak, tarih boyunca konumu hakkında çeşitli yargılar mevcuttur. Tarih sayfalarına bakıldığı zaman, kadının daha ziyade toplumlar içinde mahrum olmanın açısını çektiği görülür. Her ne kadar tarih boyunca çeşitli kültür ve toplumlarda bu ayırımın şiddet ve zaaf yönünden değişiklik arzetmişse de kadının sürekli ve her yerde ezildiği kaçınılmaz bir gerçektir. Arap cahiliyetinde, kız çocuklarının diri diri mezara gömülmesi, Sümer toplumunda borcun ödemek adına kadınların erkekler vasıtasıyla öldürülmesi ya da satılması, kadınlara yapılan sınırsız zulümlerin bir örneğidir.[1]

İster ataerkil, yani aile içinde yalnızca erkeğin hâkimiyetine inananlar tarafından olsun ve isterse ileri giden radikal ve feminist akımlar tarafından olsun, bugüne kadar asırlar buyunca kadına yapılan cefalar bu özetlemede açıklanamaz. Bu yazıda, yalnızca İslam’da kadının konumunun açıklanması ve hayat bahşeden İslam mektebi vesilesiyle hak ve hukuklarının geri iade edilmesini örnekleriyle ortaya koymayı hedefler.

2- İslam mektebinin doğuşuyla Arap Yarımadası Kur’an’ın öğretileri, sünneti nebevi ve Ehl-i Beytin (a.s) öğretileri yardımıyla kadın, hak ettiği kendi konumuna gelmiş ve olması gereken gerçek mevkiine ulaşmıştır.

İslam Cumhuriyetinin kurucusu İmam Humeyni (r.a) bu konuda şöyle der: “İslam erkek ve kadının gelişmesini ister. İslam, kadınları kurtarmıştır ve cahiliyette olan şeylerden kurtarmasından dolayı İslam, kadına yaptığı onca hizmeti erkeğe yapmamıştır.[2] İslam kadınlara eşit bir şekilde erkeklerin yanında yer vermiştir. Erkeğin kendine uygun özel hükümleri ve kadının da kendine uygun özel hükümleri vardır. Elbette bu, İslam’ın kadına ve erkeğe nispetle bir ayrıcalık gözettiği anlamında değildir.[3]

3- Yaratılışta eşitlik: Kur’an-ı Kerim, bir tek cevher ve bir tek candan yaratılan erkekleri ve kadınları insanın iki kısmı olarak tanıtır. Erkek ve kadın, bir ölçüde ve eşit olarak istifade ettikleri insaniyetin bir çeşididirler. Kur’an-ı Kerim, bu konuda şöyle buyurur: “Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşinizi meydana getirdi.”[4]

O dur ki sizi tek bir nefisten yarattı, gönlü ısınsın diye ondan eşini var etti.”[5]

4- Aynı şekilde insan olmanın en önemli belirleyiciliği yani akletme konusunda ortak ve eşit bir paya sahiptirler. “Deki: “Sizi yaratan, size işitme (duyusu), gözler ve akletme yetisi veren (gönüller) veren O’dur.”[6]

Müslüman âlim ve müfessirler yukarıdaki ayette geçen “ef’ideh” kelimesini, insanı diğer canlılardan ayıran “akıl ve kalp” olarak mana etmiştir.[7]

5- Evlilik hayatında erkek ve kadın haklarının ayrıcalık içermemesi: Kur’an-ı Kerim’de erkek için tanınan iktidar ve sulta, kadın için tanınan iktidarla eşit olmasına dikkat edilmiştir. Her ne kadar erkeğin, nafaka temini ve kadının, ikamet konusunda erkeğe tabi olması vb… bazı somut örneklerde bir miktar farklılığın görülmesi mümkündür. Zira Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.”[8] Tefsirciler bu ayeti, kadın ve erkek haklarının eşit olduğuna delil göstermişlerdir.[9]

Kuran’da açık bir şekilde “derece” tabirinin insanın irade ve ihtiyar dairesi dışındaki hakların ve ya bahşedilmiş faziletler için kullanılmadığı açıktır. “Derece” ve ya “dereceler” kelimesi, insanın irade ve amelinin ortaya çıkardığı dünyevi ve ya uhrevi bir makamdır.[10] “Her birinin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır.”[11] Bu derecelerin hepsi insanın işlerinden kaynaklanmaktadır.

6- “Kavvam” kelimesi, lügatçiler açısından girişimci, koruyucu ve gözetici anlamını gelir. Kıyam bazen korumak ve ıslah etmek anlamında kullanılır ve Allah’ın buyurduğu: “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler”[12] ayeti de bu kabildendir.[13] “Game erracül alel mereti ve şaniha ve kame bi şe’niha.” Erkeğin kadın üzerinde kavvamiyeti yani “onu korudu ve işlerini yerine getirdi.”[14]

Kur’an tefsircileri de çoğunlukla lügatçilerin ortak bakış açılarınca tefsirde bulunmuşlardır ve “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler” ayetinde geçen “kavvam” kelimesini “sorunlu, gözetmen ve girişimci” olarak mana etmişlerdir. Örnek olması açısından iki yere işaret edeceğiz: “Kavvam, bir kimsenin ciddi olarak bu görevi üstlenmesi halinde “isim” olarak kullanılır. “Bu, kadının kayyümüdür” denildiği zaman, “onun işini yerine getirir ve onun korunması için önem gösterir” anlamı kastedilir.[15]

“Kayyim” kelimesi, başka birinin işinin yerine getirilmesiyle sorumlu anlamındadır ve “kavvam” ve “kıyam” kelimesi, “kayyim” kelimesinin aynı manaya gelen mubalağa sığasıdır”[16]

7- O halde İslam’da kadının yeri ve konumunu dikkate alarak ve “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler” ayetinde geçen “kavvam” kelimesinin açıklamasını da dikkate alarak şöyle bir çıkarımda bulunulabilir: Ayet “-ailede- bir tek ve düzenli kılavuz ve sorumluluğu, meşveret ve gerekli mesuliyetlere dikkat edilmesi” olarak beyan etmektedir. Zorbalığın şer’i, izne dayalı olduğu ve kadına zülüm ve baskı yapılması kastedilmemektedir.[17]

Ailenin, büyük bir toplum gibi, toplumun küçük bir birimi olması hasebiyle, tek bir rehberiyeti ve bir tek sorumluluğu talep etmesi gayet doğaldır. Bununla birlikte, tefekkür gücünün duygusal güce galip olması, kendi ailesini koruyabilecek güçlü bir bünyeye sahip olması, eşinin ve çocuklarının geçimini üzerine alması gibi, erkeğin bir takım özellikleri taşımasından dolayı, bu sorumluluk onun omuzlarına bırakılmıştır.

Elbette söz konusu edilen bu yerlerde bir kadının, erkeğe nispetle ayrıcalığa sahip olması mümkündür. Ama kanun cüzi konuları dikkate almaz ve külli olmasına dikkat eder. Hiç şüphesiz külli bir bakış açısıyla erkekler kadınlara nispetle daha fazla sorumluluk üstlenmeye hazırdır.

Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) erkeklerin kadınlara üstünlüğü konusunda sual edildiği zaman, o hazret: “Erkeğin kadına fazileti, suyun toprağa fazileti gibidir. Toprak, suyla canlılık kazanır ve kadınların erkeklerle yaşamı mutluluk ve sevince ulaşır” buyurmuşlar ve o zaman “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler” ayetini tilavet etmişlerdir. İmam Sadık (a.s) bu konuda: “Aile üzerinde erkeğin yöneticiliği erkek için bir saadettir” buyurmuşlardır.

Bu iki rivayet gereği, eğer yöneticilik mesuliyeti samimi bir aile ortamında gerçekleşirse, mutluluk, selamet ve sevince vesile olur.

8- Erkeklerin kadınlar üzerindeki kavvamiyeti (sorumluluğu) meselesi hakkında iki ayrı görüş vardır:

Birinci görüş: Erkekler, cinsiyetinden dolayı ev işlerinde sınırlı ayrıcalıklara sahiptirler ve aile çerçevesinde yöneticidirler yani, yaşamın daha iyi bir surette olması için erkek ve kadının kabiliyetleri gereği her birinin ailede özel bir vazifeyi üstlenmeleri gerekir. Gerçekte bu yönüyle erkeğin eşi üzerinde kayyumiyeti vardır ve aile düzeninde sorumluluk erkeğe aittir.[18]

Her halükarda Allah-u Teâlâ toplumu çeşitli kabiliyetler ve değişik şartlarda yaratmıştır. Eğer insanların kabiliyetleri aynı düzeyde olsaydı, varlık düzeni dağılırdı. Zira dünya işleri çeşitlidir ve işlerin çeşitliliği farklı kabiliyetleri gerekli kılar. Bunun için kabiliyetlerin farklı olması şarttır ve erkek ile kadın arasındaki farklılıkta bu yöndendir. Elbette bu ayrılık, hiçbir grubun diğer bir gruba nisbetle üstün olduğu anlamına gelmez. Erkek ve kadın iki ayrı sınıf ve cinsiyet olarak düşünüldüğünde bir sınıfın mutlak anlamda diğerinde üstünlüğünü ifade etmez. O halde bu farklılık ailede bir iş bölümü olarak bir ayrıcalık değildir. Neticede Nisa suresinin 34. ayetinde, Kur’an’ın erkek üzerine bıraktığı bir vazife bu bakış açısına göre açıklanır ve bu ayetten “üstünlük” anlamı çıkmaz.[19]

İkinci bakış açısı: Erkekler sınıfının kadınlar sınıfı üzerine yöneticilik ve kayyumiyetlerinin olduğu şeklindedir. Buna göre “kayyumiyet” (yöneticilik, sorumluluk), erkeğin ailede kadına nispetle kayyum olmasıyla sınırlı değildir ve erkek türünün kadın türünden üstünlüğünü ifade eden bir hükümdür. Elbette genel bir bakış açısıyla, toplum hayatının hükümet ve gazavetin (hüküm vermenin) her ikisine de bağlı olduğu gibi, erkeklerin umumu da genel bir bakış açısıyla kadınlar üzerine kayyumiyetleri söz konusudur. Zira hükümet ve kazavetin kıvamı (direk ve sütunu) akletmeğe dayanır. Buna bağlı olarak, kadınlara nispetle erkeklerde akletme mesuliyeti daha kuvvetli ve daha çoktur. Elbette bu bakış açısı gereğince, erkeklerin kadınlar üzerinde kıvama (sorumluluk ve mesuliyet) sahip olmaları, kadınların özgürlüklerinin veya ferdi ve toplumsal haklarının ellerinden alınması anlamında değildir.

9- Sonuç itibariyle erkeklerin kadınlar üzerindeki kavvamiyeti (sorumluluk ve yöneticiliği) konusunda şöyle bir sonuç çıkarmamız gerekir: Bu kavvamiyyet (sorumluluk ve yöneticilik) aile yaşantısında kadının ihtiyaçlarının karşılanması için erkeğin sorumlu tutulmasıdır. Erkeğin, ailedeki maddi sorumluluğu ve bir ölçüde onu kadından ayıran içsel özellikleri, onu yüz yüze kaldığı durumlarda daha bir güçlü kılar. İşte böyle bir sorumluluğu erkeğe vermek, erkeğin insani faziletine delil olmadığı gibi, onun uhrevi ayrıcalığının sebebi de değildir. Çünkü İslam, tekâmül yolunda erkek ile kadın arasında hiçbir ayrıcalığın varlığına inanmaz. Tekâmül yolunu kat etmek ve ilahi bir yakınlığa ulaşmak, bilinç, takva ve salih amelle mümkün olur. Allah yanında en iyi olma ölçüsü cinsiyet değil, yalnızca takvadır.

 

Sonuç itibariyle, Kur’an kültüründe erkeğin kavvamiyeti (sorumluluk ve yöneticiliği) onun, ölçüyü aşma ve zorbalık zeminelerine yer bırakılmamaktadır. Yukarıdaki ayetin, erkeklerin kadınlar üzerinde zorbalık, sulta ve haddi aşmalarına vesile olduğu düşüncesi belki de “kavvam” kelimesinin Kur’an’i araştırmalar yoluyla açıklanmamasındandır.

 

----------------

[1]- Kur’an Araştırmaları, 25-26 ilkbahar ve yaz sayısı, 1380 hş.; Ahmet Hamrani’nin nakli, El Mer’etü fi-Tarih ve Şeriat, s. 20.

[2]- Sahife-i Nur, c. 3, s. 82.

[3]- Sahife-i Nur, c. 4, s. 60.

[4]- Zümer, 6.

[5]- A’raf, 189.

[6]- Mülk, 23.

[7]- Abdurrahman İbni Haldun, Mukaddeme-i İbni Haldun, c. 2, s. 860.

[8]- Bakara, 228.

[9]- Allame “El Mizan” tefsirinde şöyle diyor: “ Toplumsal adaleti gerekli kılan ve “eşitlik” olarak tefsir edilen şeyin anlamı şöyledir: Her hak sahibi, kendi hakkına ulaşır ve herkes kendi gücü oranınca ilerler ve daha fazla değil. O halde eşitlik yalnızca her hak sahibinin, başkalarının hakkıyla çelişmeden veya düşmanlık hedefi taşımadan veya zorbalık ve tahakküm etmeden veya başkasının hedefini anlamsız ve belirsiz kılmadan ve açıkça batıl etmeden fertler ve tabakalar arasında gerçekleşir. Daha önce açıklaması geçtiği üzere: “Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınlarında erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece (fazla hak)ları vardır” ayetinin anlamı budur. Çünkü zikredilen ayette kadınla erkek arasında doğal bir farklılığı kabullenmekle beraber, bu ikisi arasında eşitliği de açıkça ortaya koyar. (El Mizanın tercümesi, c. 2, s. 415) Daha fazla bilgi için Ehli Sünnet tefsircilerin görüşlerine bakınız: İbni Kesir, Tefsiri Kur’ani’l Azim, c.4, s.506; Reşit Rıza, Tefsirü’l Menar, c. 2, s. 268-297.

[10]- Kur’an Araştırmaları, s. 153, 25-26 ilkbahar ve yaz sayısı, 1380 hş.

[11]- En’am, 132.

[12]- Nisa, 34.

[13] İbni Manzur, Lisanü’l Arap, c. 11, s. 88.

[14]- Sait el-Havari, Akrabu’l Mevarid, Vaje-i “kavm”.

[15]- Fahri Razi, Tefsir-i Kebir, c. 10, s. 88.

[16]- Muhammet Hüseyin Tabatabai, El-Mizan, (tercüme-i farsi) c. 4, s. 542.

[17]- Tefsir-i Numune, c. 4, s. 411-416.

[18]- Tefsir-i Numune c. 4, s. 370-371.

[19]- Abdullah Cevadi Amuli, Zen der Ayine-i Celal ve Cemal, s. 364-369.




Bu haber 740 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI