Bugun...



Dünyaya Bağlanmak, Bütün Günahların Kaynağı

Dünya, ayet ve hadislerde oldukça kötülenmiş; oyun, geçici eğlence yeri ve bir aldatıcı olarak tanıtılmıştır.

facebook-paylas
Güncelleme: 08-06-2023 10:28:56 Tarih: 25-05-2023 12:17

Dünyaya Bağlanmak, Bütün Günahların Kaynağı

Bismillahirrahmanirrahim

Dünya, İslam kaynaklarında “oyun”, “geçici eğlence yeri” ve “bir aldatıcı olarak” tanıtılarak kötülenmiştir. Oyun ve eğlenceyle ömrünü geçirmek ise, müminin şahsiyetine yakışmamaktadır.

Bu konuda Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:

Dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir. [1]

Yine şöyle buyuruyor:

Dünya hayatı yalnız bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Korkup sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? [2]

Başka bir yerde de şöyle buyuruyor:

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, tutkulu bir oyalanma, bir süs, kendi aranızda bir övünme, mal ve çocuklarda bir çoğalma tutkusudur. Bir yağmur örneği gibi onun bitirdiği ekin ekicilerin hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çerçöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap vardır. [3]

İmam Ali (a.s) de şöyle buyuruyor: Sonra dünyadan çekinmenizi tavsiye ederim. Çünkü dünya, görünüşte tatlıdır ve dile, damağa hoş gelir. Yemyeşildir, taptazedir ve göze güzel görünür. Özlemlerle kaplanmıştır. Çabuk elde edilen, fakat hemen geçip giden zevkler yüzünden sevdirir kendini; az bir hoşlukla iyi görünür; dileklerle, ümitlerle bezenir, bezendirir; aldatışlarla süslenir; fakat verdiği sevincin bekası yoktur. Onun derdinden, eleminden kurtuluş imkânı bulunamaz. Pek aldatıcıdır ve çok zarar vericidir. Geçip gider, yok olup biter; içindekileri de yok eder, sömürür, yer. [4]

Yine şöyle buyuruyor: Dünya bir yurttur ki zeval bulması, yok olması, ehlinin de onu bırakıp gitmesi, göçüp yitmesi mukadderdir. Pek tatlıdır; yemyeşildir ama dileyenden çabucak kaçar gider. Can gözüyle ona bakan varlığından şüpheye düşer. [5]

Dünyayı kötüleyen ve halkı ondan sakındıran böyle ayet ve hadisler çoktur. Bilhassa Nehcü'l-Belâğa'da dünya ve dünya ehli oldukça yerilmiş, insanların dünyayı terk etmesi ve ahireti düşünmesi istenmiştir. Bu ayet ve hadisler insanları “Dünya Ehli” ve “Ahiret Ehli” olarak ikiye ayırmaktadır. Bunların her birinin de kendine özgü bir programı vardır.

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse, ona ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da ondan veririz. [6]

Başka bir yerde de şöyle buyurmaktadır:

Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici süsüdür; sürekli olan salih davranışlar ise, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır. Umut etmek bakımından da daha hayırlıdır. [7]

Dünya Nedir?

İslâm, dünyayı yeriyor ve ondan sakınmayı emrediyor. Şimdi dünyanın ne olduğunu ve ondan nasıl sakınılması gerektiğini açıklayalım.

Acaba dünya; yer, güneş, yıldızlar, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar ve madenler gibi yeryüzünde olan varlıklardan mı ibarettir? Onun karşısında, ahiret ve öbür dünya da başka bir yer midir?

Buna göre dünya hayatı çalışmak, yemek, içmek, dinlenmek, evlenmek ve bu dünya yaşantısıyla ilgili olan şeylerden ibarettir. Acaba İslâm bunları mı yermiştir? Acaba gökyüzü, yeryüzü, hayvanlar, bitkiler kötü şeyler midir ve insanların onlardan kaçınmaları mı gerekiyor? Acaba İslâm, çalışıp para kazanmayı, rızık peşinde koşmayı, üreyip türemeyi mi yermiştir?

Kesinlikle böyle değildir. Bütün bunlar Allah'ın yaratıklarıdırlar. Kötü olsalardı, hiç yaratılırlar mıydı?! Allah-u Teâlâ, bütün bunların insanların yararlanması için yaratılmış güzel ilâhî nimetler olduğunu buyurmaktadır. Servet ve malın yerilmesi bir yana dursun, Kur’an’da bunlar hayır olarak tanıtılmıştır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Eğer geride bir hayır (mal, mülk gibi) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen bir tarzda vasiyette bulunması yazıldı (farz kılındı) ... [8]

Çalışıp çabalamak ve helal rızık kazanmak, yerilmek bir yana dursun, hatta hadislerde en iyi ibadetlerden sayılmıştır. İşte birkaç örnek:

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: İbadet yetmiş kısımdır. Bunların en faziletlisi helâl rızık talep etmektir. [9]

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Dünyada halka muhtaç olmamak, ailesinin rızkını çoğaltmak ve komşularına bağışta bulunmak için rızkının peşine düşen kimse, kıyamet günü yüzü dolunay gibi parlak bir hâlde Allah-u Teâlâ'nın huzuruna çıkar. [10]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Ailesinin rızkını elde etmek için çalışan kişi, Allah yolunda cihat eden kimse gibidir. [11]

Hadislerde çalışıp çaba harcamak, ziraat, çiftçilik ve ticaretle uğraşmak konularına tavsiye edilmiştir.

Hz. Peygamber'in (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarının (a.s) sünnetleri de çalışmaktı. Zahitlerin önderi olan İmam Ali (a.s) de durmadan çalışıyordu.

Öyleyse hangi dünya yerilmiştir?

Bazıları şöyle demişlerdir: Dünya yerilmemiştir, dünyaya bağlı olmak yerilmiştir. Bazı ayet ve hadislerde de dünyaya bağlılık kötülenmiştir. Örneğin Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır. [12]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Dünya sevgisinden sakının. Zira dünyayı sevmek günahların kökü ve her belanın kaynağıdır. [13]

İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) şöyle naklediliyor: Dünya sevgisi her günah ve hatanın başıdır. [14]

Buna benzer ayet ve hadislerden anlaşılıyor ki, kötü olan, dünya işlerine gereğinden fazla ilgi göstermek ve gönül bağlamaktır, dünyanın kendisi değil...

Burada da yine şöyle bir soru söz konusu oluyor: Acaba dünya işlerine ilgi duyup sevmek mutlak olarak mı kötülenmiştir ve insan eşine, evladına, evine, malına, yiyecek ve içeceğine ilgi duymamalı mıdır? Böyle bir şey söylenebilir mi? Oysa bunları sevmek, insanların tabiatında olan fıtrî bir şeydir. Allah-u Teâlâ insanı böyle yaratmıştır. İnsan eşini ve çocuklarını sevmeyebilir mi? Yiyecekleri, giyecekleri ve bu dünyanın güzelliklerini sevmeyebilir mi? Bunları sevmek kötü olsaydı, Allah-u Teâlâ insanı böyle yaratmazdı. İnsanın yaşamak için bunlara ihtiyacı vardır ve tabii olarak bunlara eğilimli yaratılmıştır.

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: İnsanoğlu, dünyanın evladıdır ve hiçbir evlat, anasını sevdiği için kınanmaz. [15]

Hadislerde “eşlerinizi ve evlatlarınızı sevin” diye tavsiye edilmiştir. Hz. Resulullah (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) da eşlerini ve evlatlarını seviyorlardı. Bazı yemekleri seviyor ve onlara ilgi duyuyorlardı. Bundan dolayı, ne gökyüzü, yeryüzü, bitkiler, ağaçlar, madenler, hayvanlar ve Allah'ın diğer nimetleri kötülenmiştir, ne eş, evlat, mal-mülk, ne onları sevmek ve ne de dünyada yaşamak. Hatta bazı hadislerde dünya övülmüştür de.

Örneğin İmam Ali (a.s) dünyayı kötüleyen birine verdiği cevapta şöyle buyurmuştur: Dünya, onu doğrulayan kimse için doğruluk ve sadakat yurdudur; dünya, sözünü gerçekleyene gerçeklik yurdudur; sözünü anlayana kurtuluş evidir. Ondan azık toplayana zenginlik diyarıdır; öğüdünü tutana öğüt mahallidir. Dünya, Allah dostlarının secde yeridir; Allah meleklerinin namazgâhı ve Allah vahyinin indiği yerdir; Allah dostlarının alış-veriş yurdudur. Orada rahmet elde edenler, orada kâr edinirler ve cenneti kazanırlar. [16]

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: Dünya, ahiret için en iyi yardımdır. [17]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Haysiyetini korumak, borcunu ödemek ve hısım akrabaları ziyaret etmek için helal mal kazanmayı sevmeyen kimsede hayır ve esenlik yoktur. [18]

Öyleyse sevilmesi hâlinde bütün günahların kaynağı olan dünya, hangi dünyadır ve kınanmayan dünya nedir?

Bütün bu ayet ve hadislerden şunu anlıyoruz: Dünyaya bağlılık, dünyaya gönül vermek ve dünyaya tapınır derecede bağlanmak kötülenmiştir. Dünyadaki varlıklara, dünya hayatına veya sırf dünya işlerine ilgi duymak yerilmemiştir.

İslâm, insanların dünyayı olduğu gibi tanımalarını ve ona gereğinden fazla değer vermemelerini istemektedir. Kendilerinin ve dünyanın yaratılışındaki hedefi bilmelerini ve o doğrultuda hareket etmelerini emretmektedir. Eğer böyle olursa, ahiret ehli olurlar. Hareket ve davranışları bu hedefle zıt olursa, dünya ehlidirler.

Ayetullah İbrahim EMİNÎ

 

---------

[1]- Âl-i İmrân, 185.

[2]- En'âm, 32.

[3]- Hadîd, 20.

[4]- Nehcü’l-Belağa, Hutbe: 111.

[5]- Nehcü’l-Belağa, Hutbe: 45.

[6]- Âl-i İmrân, 145.

[7]- Kehf, 46.

[8]- Bakara, 180.

[9]- el-Kâfi, c. 5, s. 78.

[10]- el-Kâfi, c. 5, s. 78.

[11]- el-Kâfi, c. 5, s. 88.

[12]- Âl-i İmrân, 14.

[13]- Gureru'l-Hikem, s. 150.

[14]- Biharu'l-Envar, c. 733, s. 7.

[15]- Nehcü'l-Belâğa, Hikmetli Sözler: 33.

[16]- Nehcü'l-Belâğa, Hikmetli Sözler: 130.

[17]- Biharu'l-Envar, c. 73, s. 127.

[18]- el-Kâfi, c. 5, s. 72.




Bu haber 1091 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI