Tweet | Tarih: 20-06-2024 13:59 |
Bismillahirrahmanirrahim
Birçoğumuz ailelerimizde yalnızız. Bu yalnızlık fiziksel anlamda değil, yücelme ve gelişme sürecinde yaşanan bir yalnızlıktır. Birçoğumuz hâlâ aileyi, daha yüksek manevi hedeflere ulaşmak için uygun bir zemin olarak görmüyoruz; elbette dünyevi ve maddi hedeflerle birlikte. Ailede tevhidî bir bakış açısının gelişimine yeterince önem vermiyoruz. Bu durumda çok önemli bir nokta şudur ki, kadınlar annelik ve eşlik rolleri çerçevesinde bu sorumluluğun büyük bir kısmını üstlenmektedirler.
Kadınların, yaratılışlarındaki incelik ve erkeklere kıyasla daha duygusal davranışlar sergilemeleri nedeniyle, manevi gelişim ve kulluk ruhunun geliştirilmesi için zemin hazırlamada ve planlamada çok daha belirgin bir rol oynayabilecekleri açıktır. Bu bağlamda, evin ve ailenin düşünsel ve duygusal yönetimini üstlenebilirler. Bir kadının ruhsal ve manevi açıdan ne kadar güçlü ve kendini yetiştirmiş olduğu, ailesini yüksek ailevi hedeflere ulaştırmada o kadar etkili olabilir. Bir kadın ne kadar kul olursa, kulluk ruhunu eşine ve çocuklarına o kadar iyi aşılayabilir.
Kadın, Ailenin Peygamberi
Aile, tevhidi bir aile olduğunda, artık kadın ve erkek konusu çok fazla ön plana çıkmaz. Önemli olan şey ailedir. Aile, Allah'a doğru hareket etmelidir ve bu hareket sürecinde kadın, kadın olur ve erkek, erkek! Doğrudur ki, kadın ve erkek bu sürekli hareketi sürdürmek için birlikte bir ufuk çizerler ve her ikisi de Allah'ın kitabında vaat ettiği huzura kavuşurlar; ancak bu programların çoğunu uygulamak kadının sorumluluğundadır. Kadın, ailede daha çok hatırlatıcı bir rol oynar. Ayrıntılı bakış açısına sahip olduğu için, ilahi ufku günlük hayatın ayrıntılarına ayırır ve ailenin her anında bunu uygular.
Bu konuda tarihte, masum İmamların (a.s) hayatında ve özellikle Hz. Fatıma'nın (s.a) yaşamında pek çok örnek bulunmaktadır. Örneğin bu hanım, düğün gecesinde eşinin duygularını sorduğunda,
تَفکرتُ فِی حالی عِندَ ذَهاب عُمری وَ نُزُولی فِی قَبری فَشَبَّهتُ دُخُولِی فِی فِراشی بِمَنزِلی کدُخُولِی إلی لَحدِی وَ قَبرِی فَاُنشِدُک الله إنْ قُمتَ إلَی الصَّلَوةِ فَتَعبُدَ اللهَ تَعالَی هذِهِ اللَّیلَةَ.
"Babamın evinden kendi evime geçmek, beni kabir evime geçişi hatırlattı. Allah aşkına, bu saatlerde namaza kalk ki bu geceyi birlikte Rabbimize ibadetle geçirelim" [1] der. Ayrıca, İmam Ali (a.s) eşini tanımlarken, "O, Allah'a kulluk etmede benim en iyi yardımcım" [2] der.
Bu, tevhit inancına sahip kadınların, ailelerini ve eşlerini Allah yolunda tutmak için uyanık olmaları ve ailenin nihai hedefini hatırlatmak için her fırsattan yararlanmaları gerektiğini gösterir. Kadınlar, sevgi ve nazik sözler gibi doğuştan gelen yetenekleri ile ailede kulluk ortamını daha tatlı hale getirirler.
Kulluğun engeli, yersiz duygular
İslam'da ilk sosyal topluluk olan aile, kişileri kendi çelişkileriyle günden güne olgunlaşmaya doğru götüren duygular, düşünceler ve davranışlarla doludur. Aile, gönül vermeler ve vazgeçmeler yeri; sevgiler ve sevgisizliklerle doludur. Allah için gönül verme ve Allah için gönül koparma yeridir. Belki de bu "Allah için" olmalardır ki fertleri bazı yerlere ulaştırır. Belki de bir aile ortamı olmasaydı, daha geç ve daha uzak olarak sonuca ulaşırdı. Ailede ruhi ve duygusal denge oluşturmanın ve buna bağlı olarak daha dengeli davranışlarına yol açmanın tatlı sonucu gibi görünse de, kadınların ve eşlerin ailedeki gereksiz duyguları ve sevgisi, ilerlemeyi yavaşlatıyor ve fertlerin, ailenin ilahi ufkuna dikkat etmelerine engel oluyor.
Allah-u Teâlâ, Teğabun suresinde şöyle buyuruyor:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ...
“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır. Onlardan sakının”. [3] Bu ayet bu duruma bir örnektir. Tabii ki Kur'an'ın kastettiği açık ve doğrudan düşmanlık değil, onlar kendilerine dostluk sandıkları halde düşmanca davranışlardır; çünkü aşırı gitmeyi severler ve işte burada, onların dostluğu Allah'ın dostluğuyla çatışır.
"İlahi emre teslim olma" ruhunu yaratma ve aile içinde sevgi ve ilgi duyulan şeylere ilahi renk vermek, aile içindeki bu türden özellikler doğrudan doğruya aile hanımının ruhundan etkilenir. Kendi duyguları, hisleri ve ilahi hedefler arasında denge kuran ve kendilerini ilahi istekler doğrultusunda karar kılan hanımlar, kulluk ruhunu ailenin temeline yerleştirirler.
Tarihte Bir Kadının Şanı
Tarihte, kalpleri sevgiyle doldurarak, ailelerinin mutluluk ve ebediliğini sağlayan kadınlar az değildir. Bu yüce kadınlardan biri, İbrahim Halilullah’ın eşi "Hacer" dir. Defalarca görülmektedir ki bu hanım hayatı boyunca her aşamada ilahi emri, kalbi ve duygusal isteklere tercih etmiştir. Hem Mekke çöllerinde kuru ve susuz günlerde İsmail ile birlikte kalırken ve hem de büyük gün olan "İsmail'in kurban edilme olayı"nda Allah peygamberinin yanında durarak, ilahi imtihanların üstesinden gelmiştir.
Hz. İbrahim (a.s), Allah'ın emri üzerine İsmail'i kurban etmekle görevlendirildiği o gün, önce Hacer ile konuyu paylaşır ve şöyle der: " Oğlum İsmail'e temiz elbiseler giydir. Saçlarını tara. Onu sevdiğime götürmek istiyorum." Ve Hacer itaat eder. Gerçekçe Hacer, İsmail kurban edilmeden önce kendi nefsi ve isteğini kurban etmişti ki hem Allah yolunda fedakârlık yapmaya razı olmuş ve hem de ailesinin Allah’a ulaşmasını engel olan yersiz duyguların yükselmesini önlemiştir.
Hacer kendini kurban etmişti. Büyük kurban... Allah ondan razı olsun.
------------
[1]- Şuşteri, İhkaku’l Hak, c.4, s.481.
[2]- Allame Meclisi, Biharu’l Envar, c.42, s.117.
[3]- Teğabun, 14.