![]() |
Tweet |
Bismillahirrahmanirrahim
Yaratılışın amacı, insanın manevi gelişimidir ve peygamberlerin misyonu da bu amacı gerçekleştirmek içindir. "Rüşd" (gelişim) kelimesi, sözlükte doğru yolu bulma anlamına gelir ve Kur'an ve hadiste iki anlamda kullanılır: "mali işleri yönetme konusunda akli olgunluk" ve "manevi gelişim".
Bu yazıda, manevi gelişimin insanın kaderi üzerindeki önemli rolü nedeniyle, gelişimin bu yönü incelenmiştir. İnsan dünya ve ahiret saadetini istediğinden, kendi saadetinin araçlarını tanımlaması gerekir ki bunun ışığında saadete erişebilsin; bu araç manevi gelişimdir.
İnsanın manevi gelişimi ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılmıştır, Bu araştırma da betimsel-analitik yöntemle "Kur'an ve Rivayetlerde İnsanın Manevi Gelişimi"ni incelemeyi ve "Kur'an ve hadiste insanın manevi gelişimi nasıldır?" sorusuna cevap vermeyi amaçlamaktadır.
Gelişim Kavramı
Çoğu dilbilimci ve sözlük araştırmacısı, "Rüşd" kelimesinden doğru yolu bulma anlamını çıkarmıştır. Bazı dilbilimciler ise, doğru yolu bulma anlamının yanı sıra kurtuluş, iyilik ve olgunluk anlamlarını da çıkarmıştır. Kur'an-ı Kerim ve rivayetlerde "rüşd" iki anlamda kullanılmıştır: "mali işleri yönetme konusunda akli olgunluk", örneğin şu ayette:
وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ
"Yetimleri, evlenme çağına gelene kadar deneyin; onlarda olgunlaşma görürseniz, mallarını kendilerine verin." [1]
Manevi Gelişimin Önemi
Huzurlu bir kalbe ve rahat bir zihne sahip olmak her insanın arzusudur. İnsanlığın çabalarının çoğu da bu amaca ulaşmak içindir. Dini öğretilerde, bu amaca ulaşmak sadece manevi gelişimle mümkündür. Birçok maddi ekolün aksine, dini öğretiler huzura ulaşmayı daha fazla servet, daha yüksek makam vb. ile ilişkilendirmez. Ancak bu servetlere ve dış güzelliklere ulaşmış kimselerde görülen yoğun kaygı ve psikolojik rahatsızlıklar, materyalistlerin görüşlerinin temelsiz olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, gerçek huzura sahip olmanın doğru çözümü manevi gelişimdir.
Manevi gelişim, dünyevi meseleleri önemsiz görerek (ki insanların kaygılarının büyük bir kısmı, aslında önemsiz olan bu dünyevi konulara fazla önem vermelerinden kaynaklanır) ve insan için doğru hedefi (Allah'a ibadet) belirleyerek, insanın huzur bulmasında önemli bir faktördür. Açıktır ki gerçek huzur elde edildiğinde, dünya hayatı kolaylaşır.
Manevi gelişimin ahiret işleri konusunda da başka bir işlevi vardır. Ahiretin en yüksek nimeti Allah'a yakınlık olduğundan ve aslında insanın yaratılış amacı Allah'a yakınlaşmak olduğundan, bu makama ulaşmak manevi gelişimle gerçekleşir. Allah, ilahi yakınlık hakkında şöyle buyurur:
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ اِلٰى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
"O gün bazı yüzler ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine bakacaklardır." [2]
Bu nedenle, manevi gelişim kişinin her iki dünyasının mutluluğunu sağlar ve sadece ahiret mutluluğu için değil, dünya mutluluğu için de geçerlidir. Manevi gelişim, kişinin bakış açısını değiştirerek dünya mutluluğunu da sağlar ve onu dünyevi üzüntü ve kaygılara neden olan yanlış düşüncelerden kurtarır. Bu nedenle, dünya ve ahiret mutluluğu manevi gelişimle elde edildiğinden, insanın manevi gelişimin faktörlerini ve engellerini tanımlayarak kendi mutluluğunu elde etmesi gerekir.
Manevi Gelişimin Etkileri
Kişi ile (dünyevi) meseleleri arasında doğru ilişki kurulması: Kişinin (dünyevi) meseleleri iki kategoriye ayrılır:
a) Sorunlar ve zorluklar
b) Servet ve güzellikler
İnsanın bu meselelerle başa çıkma şekli, hayatında büyük bir etkiye sahiptir.
Dünyanın sorunlarıyla doğru başa çıkma ve onları tolere etme: Dünya sorunlarına karşı bakış açısını değiştirmek, onlarla doğru başa çıkmayı ve onları tolere etmeyi sağlar. Burada, dünyanın zorluklarını tolere etmeyi sağlayan ve dini gelişimin etkilerinden olan dini stratejileri tanıtacağız:
a) Yaşam sorunları, insanı mükemmelliğe ulaştırmanın araçlarıdır: Yaratılışın amacı, insanın ilahi yakınlık makamına ulaşmasıdır. İnsanı ilahi yakınlığa ulaştıran araçlardan biri de sorunlardır. Şehit Murtaza Mutahhari şöyle diyor: "Allah birini sevdiğinde, onu zorluklara sokar. Neden? Çünkü zorlukların üstesinden gelme yolunu, sıkıntılar denizinde yüzmeyi öğrensin diye. Allah'ın lütfu, kulunu sorunlarla karşılaştırarak olaylar denizinde yüzmeyi ve onlardan sağ salim çıkmayı öğrenme fırsatı sağlamasıdır. Bu kesinlikle Allah'ın sevgi ve şefkatinin bir işaretidir." [3]
b) Sorun olmaması, gurura neden olur: İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
وَ لَكِنَّ اللَّهَ سُبْحَانَهُ يَبْتَلِي خَلْقَهُ بِبَعْضِ مَا يَجْهَلُونَ أَصْلَهُ تَمْيِيزاً بِالاخْتِبَارِ لَهُمْ وَ نَفْياً لِلِاسْتِكْبَارِ عَنْهُمْ وَ ...
"Ancak Allah Subhanehu, yaratıklarını bilmedikleri bazı şeylerle sınar, onları ayırt etmek ve kibirlerini gidermek için..." [4]
c) Sorun ve zorluk karşılığında ödül: Ayet ve rivayetlerde zorluklar karşılığında ödül verilmesine değinilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.a) defnedildiğinde, gökten şöyle bir ses duyuldu:
إِنَ فِي اللَّهِ خَلَفاً مِنْ كُلِ ذَاهِبٍ
"Şüphesiz Allah, kaybolan her şeyin yerine bir karşılık koymuştur." [5]
Ödül iki şekildedir:
1- Mükafat: İmam Ali (a.s.) bu konuda şöyle buyuruyor:
لا ينعم بنعيم الآخرة إلّا من صبر على بلاء الدّنيا
"Dünya belasına sabredenler dışında kimseye ahiret nimetleri verilmez." [6]
2- Günahların kefareti: İmam Rıza (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor:
الْمَرَضُ لِلْمُؤْمِنِ تَطْهِيرٌ
"Müminin hastalığı, onu günahlardan arındırır." [7]
Zorlukların ve Sıkıntıların Evrenselliği
Tüm insanlar zorluklarla karşı karşıyadır. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
الْمَصَائِبُ بِالسَّوِيَّةِ مَقْسُومَةٌ بَيْنَ الْبَرِيَّة
"Musibetler insanlar arasında eşit olarak dağıtılmıştır." [8] Musibetlerin evrensel olduğunu anlamak, insandaki yabancılık ve yalnızlık hissini giderir. Ayrıca, başkalarının sorunlarla başa çıkma yeteneğini gözlemleyerek, insan kendinde bu koşullara uyum sağlamasına yol açan bir güç bulur.
Servet ve Dünya Güzelliklerine Sahipken Bağlanmamak
Dünya meselelerinin bir diğer kısmı, geçici olan ve bağlanmaya değmeyen dış güzellikleridir. İmam Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor:
...مَثَلُ الدُّنْيَا مَثَلُ الْحَيَّةِ لَيِّنٌ مَسُّهَا قَاتِلٌ سَمُّهَا فَأَعْرِضْ عَمَّا يُعْجِبُكَ فِيهَا لِقِلَّةِ مَا يَصْحَبُكَ مِنْهَا...
"Dünya örneği yılan gibidir, dokunuşu yumuşak ama zehri öldürücüdür. Bu nedenle, seni cezbeden şeylerden yüz çevir; çünkü onlardan sana eşlik edecek olan azdır..." [9] Dünyaya bağlanmak, dünyevi metaı kaybettiğinde insanın tüm varlığını umutsuzluğun kaplamasına neden olur. Ancak kişi dünyaya bağlı değilse, onun dış güzelliklerini kaybettiğinde üzülmez; çünkü bu güzelliklere kaybedildiğinde umutsuz olacak kadar değer vermez. Bu nedenle, manevi gelişim davranışta denge sağlar. Böylece nimetlere sahipken gururlanmaz ve zorluklar karşısında hayal kırıklığına uğramaz.
Başkalarına Karşı Doğru ve Uygun Davranış
Başkalarına karşı uygun davranış iki bölümü içerir: 1- Onlara zarar vermemek; 2- Kötülüklerine karşı iyilik yapmak.
Başkalarına Zarar Vermemek
İnsan kendisi davranışlarıyla başkalarına zarar kaynağı olabilir. Dini öğretiler bağlamında gelişmiş bir insan, İmam Ali'nin (a.s) şu sözüne dayanarak:
يَا بُنَيَّ اجْعَلْ نَفْسَكَ مِيزَاناً فِيمَا بَيْنَكَ وَ بَيْنَ غَيْرِكَ فَأَحْبِبْ لِغَيْرِكَ مَا تُحِبُّ لِنَفْسِكَ وَ اكْرَهْ لَهُ مَا تَكْرَهُ لَهَا وَ ...
"Ey oğlum! Kendini seninle başkaları arasında bir ölçü yap. Kendin için sevdiğini başkaları için de sev, kendin için hoşlanmadığını başkaları için de hoşlanma..." [10] kendisini başkalarının yerine koyar. Kendisine kötülük yapılmasını istemediği gibi başkalarına da kötülük yapmaz ve kendisine iyilik yapılmasını istediği gibi başkalarına da iyilik yapar. Açıktır ki, bu davranış tarzı başkalarıyla samimiyeti artırır. Ancak başkalarına karşı uygunsuz davranış, onların tepkisine yol açar ve sonuç olarak düşmanlıkları artırır.
Başkalarının Kötülüğüne Karşı İyilik
Bazen başkaları uygunsuz davranışlarıyla insana zarar verirler. İmam Ali (a.s), takvalı bir insanın bu tür kişilere karşı nasıl davranması gerektiği konusunda şöyle buyuruyor:
يَعْفُو عَمَّنْ ظَلَمَهُ وَ يُعْطِي مَنْ حَرَمَهُ
"Kendisine zulmedeni affeder ve kendisini mahrum bırakana verir." [11] Affetmek ve hatta kötülüğe karşı iyilik yapmak, hata yapanın düzelmesine ve yaptığından pişman olmasına neden olur. Ancak intikam, inatçılığa ve karşılıklı çatışmaya, sonuç olarak günahların artmasına neden olur.
Yaratıcı ile İlişki ve Onun Işığında Huzur ve Güvenlik Kazanmak
Dini öğretilerde, Yaratıcının varlığına ve O'nunla ilişki kurmanın gerekliliğine büyük önem verilmiştir. Allah şöyle buyurur:
أَلا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
"Bilin ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur!" [12] Açıktır ki, Allah'ın varlığının ve insanı gözetip koruduğunun farkında olmak, insanın huzuru üzerinde muazzam bir etki yaratır. Ancak Allah'ın varlığına inanmamak, kaygı, anlamsızlık ve depresyonun kaynağıdır. Çünkü acı çekerken kişi kendini yalnız hisseder ve çaba gösterirken, çabasının boşuna olduğunu hisseder.
Devam Edecek…
----------
[1]- Nisa, 6.
[2]- Kıyamet, 22-23.
[3]- Murtaza Mutahhari, 20 Konuşma, s.182.
[4]- Nehcü'l-Belağa, s.287, Hutbe: 192.
[5]- Tefsiri Eyaşi, c.1, s.209, h.166.
[6]- Temimi Amedi, Gureru'l Hikem ve Dureru'l-Kelim, c.1, s.316, h.782.
[7]- İbn Babeveyh, Men la Yehsuruhu'l-Fakih, s.193.
[8]- İbn Şubetu Harrani, Tuhefu'l-Ukul an Âl-i Resul, s.214.
[9]- Nehcü'l-Belağa, s.458, Mektup: 61.
[10]- Nehcü'l-Belağa, Mektup: 31.
[11]- Nehcü'l-Belağa, s.305, Hutbe:193.
[12]- Ra'd, 28.