Bugun...


Hz. Fatıma'nın (s.a) Şahsiyetinden İzlenimler-2
Tarih: 30-11-2023 12:14:42 Güncelleme: 30-11-2023 12:14:42 + -


Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 30-11-2023 12:14

Hz. Fatıma'nın (s.a) Şahsiyetinden İzlenimler-2

Seyyidü'l-Mürselin (s.a.a) Yanında Hz. Zehra (s.a)

 

Şüphesiz Allah, Fatıma kızdığı için kızar, o razı olduğu için razı olur. [1]

Fatıma benden bir parçadır; onu inciten beni incitmiş; onu seven de beni sevmiş olur. [2]

Fatıma benim kalbimdir, bedenimin içindeki ruhumdur. [3]

Fatıma dünya kadınlarının efendisidir. [4]

Bu ve benzeri tanıklıkları içeren rivayetler, tevatür düzeyine ulaşacak yoğunlukta hadis ve siyer kitaplarında yer almışlardır. [5] Ki bu tanıklıklar, kesinlikle hevâsından konuşmayan, [6] soy veya akrabalık bağının etkisinde kalmayan ve Allah için yaptığı işlerde kınayanın kınamasından korkmayan Allah'ın elçisi Hz. Muhammed'den (s.a.a) rivayet edilmiştir.

Hiç kuşkusuz Allah'ın elçisi, kendisini bütünüyle davasına vermişti. O, insanlar için bir örnekti. Onun kalbinin çırpınışları, gözlerinin bakışları, ellerinin dokunuşları, ayaklarının adım atışları ve fikrinin parıldayışları; kısacası, sözleri, eylemleri ve susarak onayı (diğer bir ifadeyle, sünneti), hatta varlığının tüm yönleri dinin şiar ve işaretlerinden bir işaret, şer'î yasamanın kaynaklarından bir kaynak, yol gösterici lambalarından bir lamba ve kurtuluş için bir yol hâline gelmişti.

Bu özellikler, Hz. Fatıma'nın (s.a) göğsünün üzerinde peygamberlerin sonuncusunun izi ve belirtisidir. Zaman geçtikçe, toplumlar geliştikçe ve Hz. Peygamber'in (s.a.a): "Ey Fatıma! Kendin için amel et. Çünkü ben Allah'tan gelebilecek bir şeyde sana yardım edemem" sözlerindeki İslâmî prensip üzerinde düşündükçe, bu risalet izi, bu risalet damgası daha da parlayacaktır. [7]

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: Kemale eren çok erkek vardır. Ama kadınlardan İmran kızı Meryem'den, Firavun'un karısı Mezahim kızı Asiye'den, Huveylid kızı Hatice'den ve Muhammed kızı Fatıma'dan başka kemale eren kadın yoktur. [8]

Fatıma benim bir parçamdır. Onu sıkan şey beni de sıkar, onu ferahlatan şey beni de ferahlatır. [9]

Kıyamet günü bütün soylar, nesepler kesilir. Benim nesebim, soyum ve akrabalığım hariç… [10]

Bir gün Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Fatıma'nın (s.a) elinden tutarak halkın yanına çıktı ve şöyle buyurdu: Şu kızı tanıyan, tanıyordur. Tanımayan da bilsin ki o, Muhammed'in kızı Fatıma'dır. O, benim bir parçamdır. Göğsümün içindeki kalbimdir. Onu inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allah'ı incitmiş olur. [11]

Fatıma, yaratıklardan en aziz bildiğim varlıktır. [12]

Bu naslar üzerinde biraz düşündükten sonra, bunları Hz. Fatıma'nın (s.a) masumiyeti şeklinde tefsir etmemiz zor olmayacaktır. Hatta bu naslar, onun masum olduğunun tanıklarıdırlar. O'nun sadece Allah için kızdığını ve sadece Allah için razı olduğunu gösterirler.

 

Ehl-i Beyt İmamları (a.s), Sahabeler ve Tarihçiler Nazarında Hz. Fatıma (s.a)

İmam Ali b. Hüseyin Zeynelabidin (a.s) şöyle buyuruyor: Hatice'nin Resulullah için İslâm fıtratı üzere doğurduğu tek evlât Fatıma'dır. [13]

İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor: Allah'a yemin ederim ki, yüce Allah onu ilimle donatarak başkalarından ayırmıştır. [14]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Fatıma'ya bu ismin verilmesinin nedeni, insanların onun sahip olduğu makamı tanıyamamalarıdır. [15]

İbn-i Abbas şöyle diyor: Bir gün Hz. Resulullah (s.a.a), yanında Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s) olduğu hâlde oturuyordu. O sırada şöyle buyurdu: Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir. İnsanlar içinde, yanımda en değerli olan kimselerdir. Onları seveni sev ve onlara buğz edene sen de buğz et. Onları dost edineni dost edin ve onlara düşman olana düşman ol. Onlara yardım edene yardımcı ol. Onları her türlü kirden arınmış ve her türlü günahtan masum kılınmış yap. Onları katından Ruhu'l-Kudüs (=Kutsal Ruh) ile destekle. [16]

Ümmü Seleme'nin şöyle dediği rivayet edilir: “Resulullah'ın (s.a.a) kızı Fatıma, insanlar içinde yüz ve sima olarak Resulullah'a (s.a.a) en çok benzeyen kimseydi.” [17]

Aişe'nin şöyle dediği rivayet edilir: “Babası Resulullah (s.a.a) dışında Fatıma'dan daha doğru sözlü bir kimse görmedim.” 18]

“Resulullah'ın (s.a.a) yanına girdiği zaman, Resulullah (s.a.a) yerinden kalkar; onu öper; "Hoş geldin" der ve elinden tutarak kendi yerine oturturdu. Hz. Resulullah (s.a.a) onun yanına geldiğinde ise, bu sefer o yerinden kalkar; onu öper ve elinden tutarak yerine oturturdu. Hz. Resulullah (s.a.a) gizli sırlarını özel olarak ona söylerdi. İşlerinde ona başvururdu.” [19]

Hasan Basrî'den şöyle rivayet edilir: “Bu ümmet içinde Fatıma'dan daha çok ibadet eden biri yoktu. Ayakları şişinceye kadar kıyamda durur ve ibadet ederdi.” [20]

Abdullah b. Hasan, Ömer b. Abdulaziz'in yanına gitti. Yaşı gençti ama halîm ve ağırbaşlı kimseydi. Ömer b. Abdulaziz derhal yerinden kalktı; onu karşıladı ve ihtiyaçlarını giderdi. Sonra göbeğinin şişmanlıktan katlanmış bir boğumundan tutarak acıtıncaya kadar sıktı. Ardından şöyle dedi: "(Bir samimiyet ve sevgi ifadesi olarak) sana karşı yaptığım bu hareketi şefaat esnasında hatırla."

Abdullah b. Hasan oradan ayrılınca, yanındakiler Ömer b. Abdulaziz'i kınadılar ve "Genç bir delikanlıya mı böyle davrandın?!" O şöyle dedi: Güvenilir biri bana anlatmıştı. Öyle ki Resulullah'ın (s.a.a) sözünü bizzat duymuş gibi oldum: "Fatıma benden bir parçadır, onu sevindiren beni sevindirmiş olur." Ben biliyorum ki, eğer Fatıma yaşasaydı, oğluna yaptığım bu muamele onu sevindirirdi.

Orada bulunanlar dediler ki: "Peki karnındaki boğumu tutup sıkmanın anlamı nedir? Ona söylediğin söz ne demekti?" O şöyle dedi: Haşimoğulları'ndan şefaat etmeyecek kimse yoktur. Bunun şefaat edeceği kimselerden biri olmayı temenni ettim. [21]

İbn-i Sabbağ el-Malikî şöyle diyor: ...Fatıma, üzerine "Kulunu geceleyin... yürüten Allah'ın şanı yücedir" ayeti inen Hz. Peygamber'in kızıdır. Ay ve güneşin üçüncüsüdür. İnsanların en hayırlısının kızıdır. Doğumu tertemiz gerçekleşmiştir. Doğruluğun önderlerinin (âlimlerin) ittifakıyla dünya kadınlarının efendisi ve önderidir. [22]

Hafız Ebu Nuaym İsfahanî, Fatıma (a.s) hakkında şöyle diyor: Asfiyanın (seçilmişlerin) zahitlerinden, müttakilerin en temiz ve saf olanlarından biridir Fatıma. O, seyyide betül, Resul'e (s.a.a) tıpatıp benzeyen ciğerparesidir... Dünyadan ve dünyanın zevklerinden yüz çevirmişti, ilgi göstermiyordu. Dünyanın gizli kusurlarını ve felâketlerini biliyordu. [23]

Abdulhamid b. Ebi'l-Hadid el-Mutezilî şöyle diyor: Hz. Resulullah (s.a.a) Fatıma'ya insanların zannettiklerinin üstünde büyük bir saygı gösterirdi. Hatta bu saygı, babaların evlâtlarına yönelik sevgilerinin de ötesindedir. Özel ve genel toplantılarında, bir kere değil, defalarca ve bir yerde değil, birçok yerde şöyle buyurmuştur: "O, dünya kadınlarının efendisidir. O, İmran kızı Meryem'e denktir. O mahşerden geçince, Arş tarafından birisi şöyle seslenir: Ey mahşer halkı! Gözlerinizi kapatın, Muhammed'in kızı Fatıma geçsin."

Bu sahih bir hadistir ve zayıf bir rivayet değildir. Kaç kere şöyle buyurmuştur: "Onu inciten beni incitmiş, ona buğz eden bana buğz etmiş olur. O, benden bir parçadır. Onu rahatsız eden, beni rahatsız etmiş olur." [24]

Çağdaş tarihçilerden Dr. Ali Hasan İbrahim şunları söylüyor: Fatıma'nın hayatı, tarihin eşsiz safhalarından biridir. Burada büyüklüğün, azametin çeşitli örneklerini gözlemleyebiliyoruz. Bir kere o, Belkıs veya Kleopatra gibi büyüklüğünü, azametini, sahip olduğu büyük tahttan veya muazzam servetten veya eşsiz güzellikten almıyordu. Ya da Aişe gibi şöhretini, kendisini ordulara komutanlık edecek ve erkeklere meydan okuyacak düzeye getiren cesaretinden de almıyordu.

Biz, dünya ve çevresini bir hikmet ve ihtişam halesine alan bir büyük şahsiyetle karşı karşıyayız. Hikmetinin kaynağı kitaplar, filozoflar ve bilginler değildir. Bilakis, hikmetinin kaynağı alt üst oluşlarla ve beklenmedik gelişmelerle dolu zamanın deneyimleridir. O bir ihtişama, bir görkeme sahipti ki, bunun kaynağı da saltanat veya servet değildi. Tam tersine nefsinin özünden kaynaklanan bir heybete sahipti... [25]

 

-----------

[1]- Kenzü'l-Ummal, c.12, s.11; Müstedrekü's-Sahiheyn, c.3, s.154; Mizanu'l-İtidal, c.1, s.535.

[2]- Savaiku'l-Muhrika, s.289; el-İmame ve's-Siyase, s.31; Kenzü'l-Ummal, c.12, s.111; el-Hasais, Nesaî, s.35; Sahihi Müslim, Kitabu Fezaili's-Sahabe.

[3]- Feraidu's-Sımteyn, c.2, s.66.

[4]- el-Müstedreku Ale's-Sahiheyn, c.3, s.170; Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya, c.2, s.39; Tahavî, Müşkilu'l-Âsar, c.1, s.48; İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehci'l-Belâğa, c.9, s.193; el-Avalim, c.11, s.141, 146.

[5]- Kenzü'l-Ummal, c.12, s.97; Müsned-i Ahmed, c.6, s.296, 323; Müstedrekü's-Sahiheyn, c.3, s.158-185; Sahihi Buharî, Kitabu'l-İsti'zan; Sahih-i Tirmizî, c.5, hadis: 3869; Hilyetu'l-Evliya, c.2, s.42; el-İstiab, c.2, s.720, 750.

[6]- Necm, 3.

[7]- Fatımatü'z-Zehra Vitrun Fî Gamed, Seyyid Musa Sadr'ın yazdığı takdim.

[8]- el-Fusulu'l-Muhimme, s.27; Tefsiru'l-Vusul, s.2, c.159; Şerhu Sulasiyât-i Müsned-i Ahmed, c.2, s.511

[9]- Hadisin orijinalinde geçen "eş-Şucne", bir şeyin parçası demektir. "el-Ğusn" kelimesi gibi, ağacın dalı ve budağı anlamına gelir. Hâkim, el-Müstedrek, c.3, s.154; Kenzü'l-Ummal, c.12, s.111; hadis: 34240.

[10]- Müsned-i Ahmed, c.4, s.323, 332; el-Müstedrek, c.3, s.154, 159.

[11]- el-Fusulu'l-Muhimme, s.144, el-Muhtasar, Tefsir'us-Sa'lebî, s. 133'ten naklen.

[12]- Şeyh Tûsî, el-Emalî, Meclis: 1, Hadis: 30; el-Muhtasar, s.136.

[13]- Ravzatu'l-Kâfi, Hadis: 536.

[14]- Biharu'l-Envar, c.43, s.19.

[15]- Keşfu'l-Gumme, c.1, s.463.

[16]- Biharu'l-Envar, c.43, s.65, 24.

[17]- Keşfu'l-Gumme, c.1, s.471.

[18]- Zehairu'l-Ukba, s.54.

[19]- Tevfik Ebu İlm, Ehlu'l-Beyt, s.144.

[20]- Biharu'l-Envar, c.43, s.84.

[21]- el-Eğani, c.8, s.307; Makatilu't-Talibiyyin, s.124.

[22]- el-Fusulu'l-Muhimme, s.141, Beyrut basımı.

[23]- Hilyetu'l-Evliya c.2, s.39, Beyrut basımı

[24]- Şerhu Nehci'l-Belâğa, 9/193

[25]- Fatımatü'z-Zehra, Behcet-u Kalbi'l-Mustafa, s.21.




Bu haber 679 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER EHLİBEYT Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI