Bugun...


İmam Hüseyin'in (a.s) Kişiliğinden Yansımalar
Tarih: 01-08-2023 11:59:45 Güncelleme: 01-08-2023 11:59:45 + -


Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 01-08-2023 11:59

İmam Hüseyin'in (a.s) Kişiliğinden Yansımalar

1- Kur’an Ayetlerinde İmam Hüseyin'in (a.s) Konumu

Müslümanlar, Ehl-i Beyt'in (a.s) fazileti, ilmî ve manevî makamlarının yüceliği, yüce Allah'ın insanda bulunmasını istediği bütün kemalatlarla bezenmişlikleri hususunda ittifak ettikleri kadar hiçbir konuda ittifak etmemişlerdir.

Müslümanlar arası bu ittifak, birtakım temel prensiplere dayanmaktadır. Bunlardan biri de, Kur’an-ı Kerim'in açık bir şekilde Ehl-i Beyt'in özel konumuna işaret etmesidir. Kur’an, onların her türlü kirden arındırıldıklarını vurgulamaktadır. Onların, yüce Allah'ın bütün insanlığa sunduğu mesajın bir ücreti olarak sevilmeleri farz olan akrabalar olduklarını ifade etmektedir. Onların, sırf Allah'a itaat eden, Allah'ın azabından korkan, O'nun korkusuyla ürperen, bu yüzden kendilerine cennete girme ve azaptan kurtulma garanti edilen iyiler olduklarını dile getirmektedir.

İmam Hüseyin'in (a.s), kirleri giderilmiş, tertemiz kılınmış Ehl-i Beyt'in bir ferdi olduğunda en küçük bir kuşku yoktur. Hatta Necran Hristiyanlarıyla Peygamberimizin (s.a.a) lanetleşmeleri olayıyla ilgili Mübahele Ayeti'nde açık bir şekilde dile getirildiği gibi, İmam Hüseyin (a.s), Hz. Peygamber'in (s.a.a) oğlu vasfına sahiptir.

Kur’an, bu hadiseyi, derin anlamlarıyla birlikte şu ifadelerle sonsuzluğa armağan etmektedir:

Kim sana gelen bilgiden sonra seninle bu konuda tartışırsa, de ki: Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra mubahele (dua edelim) edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim. [1]

Hadisçilerin çoğunluğu, müstefiz düzeyine ulaşacak yoğunluktaki kanallardan, bu ayetin Ehl-i Beyt hakkında indiğini rivayet etmişlerdir. Ehl-i Beyt de Hz. Resulullah (s.a.a), İmam Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin'dir (a.s). Nitekim hadisçiler, ayette geçen "oğullar"dan maksadın hiç kuşkusuz, “Hasan ve Hüseyin” olduğunu belirtmişlerdir.

Bu olay, açık bir şekilde ortaya koymaktadır ki, Ehl-i Beyt, Allah katında yeryüzündeki insanların en hayırlıları ve en üstünleridir. Bu yüzden Hz. Resulullah (s.a.a) lanetleşmeye giderken onları yanına alıyordu. Nitekim Necran piskoposu da bu gerçeği şöyle itiraf etmişti:

Birtakım yüzler görüyorum ki birisi, bunların hatırına Allah'tan koskoca bir dağı yerinden oynatmasını isterse, Allah bunu yapar. [2]

Ayetten de anlaşılacağı gibi, bu kıssa, onların konumlarının yüceliğine, makamlarının yüksekliğine ve üstünlüklerine delâlet etmektedir. Onlar, Allah ve Resulü'nün en çok sevdikleri kimselerdir. Âlemlerde hiç kimse onların faziletlerinin düzeyine erişemez.

Kur’an-ı Kerim, Ehl-i Beyt hariç, Hz. Peygamber'den (s.a.a) başka hiçbir Müslümanın masum olduğunu belirtmemiştir. Ama Kur’an, yüce Allah'ın, Ehl-i Beyt'i her türlü pislikten temizlemeyi dilediğini vurgulamıştır. [3]

Müslümanlar, Hz. Peygamber'in (s.a.a) eşlerinin Ehl-i Beyt kavramının kapsamına girip girmedikleri hususunda farklı görüşlere sahipseler de, mübarek ayetin kapsamına “Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'in (a.s)” girdikleri hususunda en küçük bir kuşku duymamaktadırlar. [4]

Buradan hareketle, Kur’an ayetlerinde onları sevmenin, onların çizgilerini izlemenin, onları başkalarından daha çok sevmenin zorunluluğunun vurgulanmış olmasının gerisindeki sırrı anlamamız mümkündür. [5] Çünkü Ehl-i Beyt'in masumiyeti, yolların çatallaştığı ve heva ve heveslerin çarpıştığı bir süreçte, kurtuluşun, onları izlemekte olduğunun en somut kanıtıdır.

Allah'ın pislikten masum kıldığı bir kimse, kurtuluşa delâlet eder demektir. Dolayısıyla onu takip eden de boğulmaktan kurtulur.

İbn-i Abbas'tan rivayet edildiğine göre, akrabaların sevilmesine dair ayet nazil olduğu zaman, bazı Müslümanlar, Hz. Peygamber’e (s.a.a), itaat edilmesi farz olan bu akrabaların kimler olduklarını sormuş ve o da şöyle buyurmuştur: “Bunlar, Ali, Fatıma ve onların iki oğludur.” [6]

Kur’an, meseleyi bu kadarla bırakmıyor. Bilakis, Ehl-i Beyt'in yüce kişiliklerini ve itaat ve ibadetlerindeki ihlâsı açıklamak üzere nazil olan İnsan Suresi'nde, onların üstün kılınmalarının sebeplerini de açıklıyor:

Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden korkarız. İşte bu yüzden Allah, onları o günün fenalığından korudu; yüzlerine parlaklık, sevinç verdi ve sabretmelerine karşılık onlara cennet ve ipek elbiseler lütfetti. [7]

Müfessirlerin ve muhaddislerin büyük çoğunluğu, bu surenin Ehl-i Beyt hakkında indiğini rivayet etmişlerdir. Şöyle ki: Hasan ve Hüseyin hastalanırlar. İmam Ali (a.s), şayet iyileşirlerse, Allah'a şükür olarak üç gün oruç tutmayı adar. Gerçekten bu adaklarını en güzel bir şekilde yerine getirirler. Söze bağlılığın en parlak ve başkasını kendine tercih etmenin en göz kamaştırıcı, en görkemli bir örneğini sergilerler. Nihayet haklarında şu ayetler nazil olur:

İyiler ise, kâfur katılmış bir kadehten içerler. Bu, Allah'ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır. O kullar, adaklarını yerine getirirler ve şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarlar. [8]

Bu fedakârlık ve bu görkemli vefakârlıktan dolayı Allah onların çabalarını takdirle karşılamış ve bunun ödülü olarak ahirette onları büyük nimetlere mirasçı kılmış; dünyada da, yeryüzü ve üstündekilere mirasçı oluncaya kadar, onları Müslümanların imamlığı makamına getirmiştir.

2- İmam Hüseyin'in (a.s) Hz. Hatemü'l-Mürselin (s.a.a) Nezdindeki Konumu

Resul-i Ekrem efendimiz (s.a.a), torunları Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında, onların kendi yanındaki yüksek derecelerini ifade eden sözler buyurmuştur: Hasan ve Hüseyin, Peygamber'in şu dünyadaki hoş kokulu iki gülüdür. Onlar, Peygamber'in şu ümmet içindeki hoş kokulu iki gülüdür. [9]

Hasan ve Hüseyin, yeryüzü halkının en hayırlılarıdır. [10]

Hasan ve Hüseyin, cennet gençlerinin efendileridir. [11]

Hasan ve Hüseyin, kıyam etseler de, otursalar da imamdırlar. [12]

Onlar, kıyamet gününe kadar Kur’an’dan ayrılmayan Ehl-i Beyt'tendirler. Ümmet Kur’an’a ve Ehl-i Beyt'e sarıldıkça yolunu şaşırmaz. [13]

Onlar, gemilerine binenlerin boğulmaktan kurtuldukları Ehl-i Beyt'tendirler. [14]

Onlar, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) haklarında şöyle buyurduğu Ehl-i Beyt'in mensuplarıdır: Yıldızlar, yeryüzü halkını boğulmaktan kurtaran güvencelerdir. Ehl-i Beyt'im ise, yeryüzü halkını ihtilâflardan koruyan güvencelerdir. [15]

Çok sayıda sahâbiden rivayet edilen ve değişik kanallardan rivayet edilmesi itibariyle müstefiz düzeyine ulaşan bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: Allah'ım! Onları sevdiğimi biliyorsun; sen de onları ve onları seveni sev. [16]

3- Çağdaşları Nezdinde İmam Hüseyin'nin (a.s) Konumu

1- Ömer b. Hattab, İmam Hüseyin'e (a.s) şöyle der: “Başımızda biten tüyleri, Allah'a, sonra size borçluyuz.” [17]

2- Osman b. Affan, İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve Abdullah b. Cafer hakkında şunları söylemiştir: “İlmin tümünü başkalarından kesip almışlar; bütün hayır ve hikmeti kendilerinde toplamışlar.” [18]

3- Ebu Hüreyre şöyle der: “Hüseyin b. Ali başında imame (sarık) olduğu hâlde içeri girdi. Birden Hz. Peygamber'in (s.a.a) dirildiğini sandım.” [19]

İmam Hüseyin (a.s), bir cenazeye katılmıştı. Yoruldu ve yolun kenarında oturdu. Ebu Hüreyre, elbisesinin kenarıyla ayaklarına bulaşan toprakları silmeye başladı. Ebu Hüreyre’ye şöyle dedi: Ey Ebu Hüreyre! Sen mi yapıyorsun bunu? Ebu Hüreyre dedi ki: Allah'a yemin ederim ki, eğer insanlar seninle ilgili olarak benim bildiklerimi bilselerdi, seni boyunlarında taşırlardı. [20]

4- Abdullah b. Abbas, İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin'in (a.s) binecekleri atların üzengisinden tutmuştu. Bu yaptığından dolayı bazıları onu eleştirdi. Ona "Sen onlardan daha yaşlısın!" dediler. Bunun üzerine şöyle dedi: “Bu ikisi, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) oğullarıdır. Onların atlarının üzengisini tutmak bana mutluluk vermez mi? [21]

İmam Hasan (a.s) vefat ettiği zaman Muaviye: “Ey İbn-i Abbas! Artık kavminin efendisi sensin” der. İbn-i Abbas şu cevabı verir: “Allah, Ebu Abdullah Hüseyin'i yaşattıkça ben değil, odur kavmin efendisi.” [22]

5- İmam Hüseyin'i (a.s) görmüş olan Enes b. Malik şöyle der: “Onların (Ehl-i Beyt'in) Hz. Resulullah'a (s.a.a) en çok benzeyeni oydu.” [23]

6- İmam Hüseyin'in (a.s) başı kesildikten sonra bir değnekle dudaklarına vuran İbn-i Ziyad'a, Zeyd b. Erkam şöyle der: “Çek şu değneği onun dudaklarından! Tek ve ortaksız ilâh olan Allah'a yemin ederim ki, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) şu iki dudağı öptüğünü gördüm.” Sonra ağlamaya başlar. Bunun üzerine İbn-i Ziyad ona şu karşılığı verir: “Allah senin gözlerini hep ağlatsın. Allah'a yemin ederim ki, eğer sen bunamış bir ihtiyar olmasaydın, boynunu vururdum.” Zeyd şunları söyleyerek dışarı çıkar: “Siz ey Arap topluluğu! Bugünden sonra kölesiniz! Fatıma'nın oğlu Hüseyin'i öldürdünüz ve Mercane'nin oğlunu başınıza emir yaptınız. O da sizin iyilerinizi öldürüyor ve kötülerinizi sağ bırakıyor.” [24]

7- Yezid'in, elindeki sopayla İmam Hüseyin'in (a.s) dişlerine vurduğunu gören Ebu Bereze el-Eslemî şöyle der: “Sen elindeki sopayla Hüseyin'in dişlerine mi vuruyorsun? Senin sopan onun ağzında öyle bir yere değiyor ki, ben Resulullah'ın orayı öptüğünü görmüştüm. Sen ey Yezid! Kıyamet günü Allah'ın huzuruna getirildiğin zaman İbn-i Ziyad senin şefaatçin olacak. O (Hüseyin) getirildiğinde ise, Muhammed (s.a.a) onun şefaatçisi olacak.” [25]

8- Muaviye, Abdullah b. Cafer'e: “Ben-î Haşim'in büyüğü sen misin?" dediğinde şu cevabı verir: “Haşimoğulları'nın büyüğü, Hasan ve Hüseyin'dir.” [26]

Abdullah b. Cafer, İmam Hüseyin'e (a.s) şöyle yazar: Eğer bugün sen ölürsen, İslâm'ın nuru söner. Çünkü sen doğru yolu bulanların bayrağısın, müminlerin umudusun. [27]

9- Bir adam, Abdullah b. Ömer'e, elbiseye bulaşmış sinek kanıyla namaz kılınıp kılınamayacağını sorar. İbn-i Ömer: "Kimlerdensin?" diye sorar. Adam: "Irak halkındanım" deyince, şöyle der: “Şuna bakın! Hz. Resulullah'ın (s.a.a) oğlunu öldürmüşler ve gelmiş bana sineğin kanını soruyor. Ben Hz. Resulullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini duymuştum: "Onlar (Hasan ve Hüseyin) benim şu dünyadaki hoş kokulu iki gülümdür." [28]

10- Muhammed b. Hanefiye şöyle demiştir: “Hüseyin bizim en âlimimiz, içimizde en halim (ağırbaşlı) olanımız ve akrabalık olarak Hz. Resulullah'a (s.a.a) en yakın olanımızdır. O, dinde derin kavrayış sahibi (fakih) bir imamdı…” [29]

11- İmam Hüseyin (a.s), Kâbe'nin gölgesinde oturan Amr b. As'ın yanından geçti. Amr şöyle dedi: “Hüseyin, bugün yer ve gök ehlinin yanında yeryüzü halkının en sevimlisidir.” [30]

12- Abdullah b. Amr b. As, yanından geçen İmam Hüseyin (a.s) hakkında şöyle demiştir:

“Gök halkının yanında, yeryüzü halkının en sevimlisine bakmak isteyen, şu geçmekte olan zata baksın.” [31]

13- Yezid, babası Muaviye'ye, İmam Hüseyin'in (a.s) yazdığı mektuba cevap verdiği sırada onu küçük düşürücü ifadeler kullanması yönünde görüş bildirirken, Muaviye ona şu karşılığı verir: “Hüseyin'i ne ile ayıplayabilirim? Allah'a yemin ederim ki, onda herhangi bir ayıp göremiyorum.” [32]

14- Medine valisi Velid b. Utbe b. Ebu Süfyan, biat etmeyecek olursa, İmam Hüseyin'i (a.s) öldürmesini söyleyen Mervan b. Hakem'e şöyle der: “Allah'a yemin ederim ki, ey Mervan! Hüseyin'i öldürmüş biri olup da dünya ve içindeki her şey benim olsun istemem. Subhanallah! 'Biat etmem' derse, Hüseyin'i mi öldürecek mişim?! Allah'a yemin ederim ki, Hüseyin'i öldüren kimsenin kıyamet günü mizanının hafif olacağını sanıyorum.” [33]

15- İbn-i Ziyad, İmam Hüseyin'in (a.s) Kûfelilere gönderdiği elçisi Kays b. Musahhar es-Seydavî'yi yakalayınca, minbere çıkıp İmam Hüseyin'e (a.s) ve babasına sövmesini emretti. Kays, minbere çıktı; Allah'a hamdetti ve O'nu övgülerle zikretti. Sonra şöyle dedi: “Ey insanlar! Hüseyin b. Ali, Allah'ın kullarının en hayırlısıdır. O, Resulullah'ın kızı Fatıma'nın oğludur. Ben de onun tarafından size gönderilmiş bir elçiyim. Zir-Rimme vadisindeki Hacir bölgesinde ondan ayrılıp geldim. Şimdi onun çağrısına icabet edin; onu dinleyin ve ona itaat edin…” Ardından Abdullah b. Ziyad'ı ve babasını lânetledi; Ali ve Hüseyin için Allah'tan bağışlanma diledi. Bunun üzerine, İbn-i Ziyad'ın emriyle sarayın damından aşağıya atıldı ve parçalanarak öldü. [34]

16- Yezid b. Mesud en-Nehşelî (r.a), yaptığı bir konuşmanın bir bölümünde şöyle diyor: “Hüseyin b. Ali, Resulullah'ın (s.a.a) oğludur. Köklü bir şerefe sahiptir. Derin bir görüşü vardır. Onun faziletlerini teker teker anlatmak mümkün değildir. Tükenmez bir ilmin sahibidir. Geçmişinden, yaşından, kıdeminden ve Hz. Resulullah'a yakınlığından dolayı bu işe (halifeliğe) herkesten daha lâyıktır. Küçüklere şefkat gösterir, büyüklere merhamet eder. Halkın gözeticisi ve kavminin önderi olarak ondan daha hayırlı birini bulamazsınız. Allah onunla hücceti tamamlamış ve öğüt onunla maksadına ulaşmıştır.” [35]

17- Abdullah b. Hürr el-Cu'fî şöyle der: “Hüseyin gibi güzel, yakışıklı, göz dolduran birini daha görmedim.” [36]

18- İbrahim en-Nahaî şöyle der: “Eğer ben Hüseyin'e karşı savaşanlar arasında olsaydım, sonra cennete girseydim, Resulullah'ın (s.a.a) yüzüne bakmaya utanırdım.” [37]

4- Çağlar ve Kuşakların Dilinde İmam Hüseyin

1- Rebî' b. Haysem, İmam Hüseyin'in (a.s) öldürülmesi olayına katılan bazılarına şöyle der: “Siz öylesine seçkin kimseleri öldürdünüz ki, Allah'a yemin ederim ki, Resulullah (s.a.a) onları görseydi, dudaklarını öper ve onları kucağına oturturdu.” [38]

2- İbn-i Sirin şöyle der: “Gök, Yahya b. Zekeriyya'dan (a.s) sonra Hüseyin'den (a.s) başka biri için ağlamadı. Hüseyin (a.s) öldürülünce gökyüzü simsiyah kesildi; gündüzün ortasında yıldızlar görüldü. Öyle ki ikindi vakti ikizler burcu çıplak gözle görülebiliyordu. Gökten kırmızı toprak döküldü ve gökyüzü yedi gün boyunca kan pıhtısı gibi durdu.” [39]

3- Ali Celâl el-Hüseynî şöyle der: “Her türlü kötülükten arındırılmış, efendi ve önder, Ebu Abdullah Hüseyin (a.s)… Resulullah'ın (s.a.a) kızının oğlu ve hoş kokulu gülü… Emirü'l-Müminin Ali'nin (k.v) oğlu… Nübüvvet evinin şanı, şerefi… En üstün soy, en mükemmel kişilik sahibi… Âli himmet, üstün cesaret, sınırsız cömertlik, ilmin sırlarına vâkıf olma, fasih ve anlaşılır konuşma, hakka yardım etme, kötülüğün önüne geçme, zulme karşı cihat etme, onurlu tevazu, adalet, sabır, ağırbaşlılık, iffet, mertlik, takva vs. gibi erdemleri, üstün huyları ve güzel davranışları kendinde toplamıştı.

En belirgin özelliği, sağlam ve bozulmamış bir fıtrata, güzel bir yaratılışa, ağır basan bir aklî yetkinliğe ve bedensel güce sahip olmasıydı. Bu övgüye değer meziyetlerinin yanında çok ibadet eder, hayır işlerden geri durmaz; namaz, hac, Allah yolunda cihat ve iyilik etmek gibi güzelliklerde başı çekerdi. Medine'de veya başka bir yerde ikamet ettiği zaman ilminden istifade edilirdi, amelleriyle yol gösterirdi. Güzel ahlâkla bezenmişti. Maksadını, o harikulâde üslûbuyla en güzel şekilde ifade ederdi. Malını cömertçe Allah yolunda harcardı. Fakirlere karşı alçak gönüllüydü. Halifeler, ona büyük saygı gösterirlerdi. Yetimlere ve miskinlere kesintisiz sadaka verirdi. Mazlumların haklarını korurdu. Daima Allah'a ibadetle meşguldü. Yirmi beş kere Mekke'den Medine'ye yürüyerek hac ziyaretinde bulunmuştu…

Hüseyin (a.s), zamanında hidayete erenlerin yol göstericisi ve yeryüzünün nuruydu. Onun hayatıyla ilgili olarak aktarılan haberler, onun güzelliklerinin nuruyla ve onun erdemlerinin izinden gitmekle doğruyu arayanlar için birer rehber konumundadır.” [40]

4- Muhammed Rıza el-Mısrî şöyle der: “O, Resulullah'ın (s.a.a) kızının oğlu, hidayete erenlerin önderi ve müminlerin ümididir.” [41]

5- Ömer Rıza Kehale şöyle der: “Hüseyin b. Ali, derin dinî kavrayış (fıkıh), davranış, cömertlik ve eli açıklık bakımından Iraklıların efendisidir.” [42]

6- Abdullah el-Alayilî şöyle der: “Hüseyin'le ilgili haberlerde şu hususlara yer verilir: O, yüce dedesinin şemailini yansıtan bir görünüşe sahipti. Dedesi onun suretinde zuhur etmişti sanki. Peygamber (s.a.a) de, sevgisinin kuşatıcı ışınlarını ona akıtmış, nefsinden onun nefsine çok şey katmıştı, ki onun için suretin ötesinde anlam da tamamlasın. Böylece nübüvvete yükselen insanlık ("Ben Hüseyin'denim") ve insanlığa inen nübüvvet ("Hüseyin bendendir") ışığında ebedî bir hakikat olsun. Selâm olsun ona doğduğu gün.” [43]

7- Abbas Mahmud el-Akkad şöyle der: “Hüseyin (a.s), göz kamaştırıcı bir parlaklığa sahip bir nur huzmesi içinde insanlar için ortaya çıktı ve öyle bir övünce mahzar oldu ki, insanlık tarihinde ne Araplardan, ne Acemlerden, ne eski kuşaklardan ve ne yeni kuşaklardan hiç kimse öyle bir övünce mazhar olmamıştır.

Dünyada, sayı, güç ve nam bakımından Hüseyin ailesi gibi şehitler doğuran başka bir aile yoktur. Şu dünya tarihinde, yüzlerce yıldır, şehit oğlu ve şehitler babası şehit olarak tek başına parıldıyor olması yeter ona.” [44]

8- Ömer Ebu Nasr şöyle der: “Bu, bir Kureyş ailesinin hikâyesidir. Fedakârlık, şahadet ve kahramanlık bayrağını yeryüzünün doğusundan batısına taşımış bir aile… Bir hikâye ki, bölümlerini, sıradan insanlar gibi yaşamayan, sıradan insanlar gibi ölmeyen gençler oluşturmaktadır. Yüce Allah, peygamberliği, vahyi ve ilhamı bu topluluğun hanelerine bahşederek onları onurlandırmıştır. Onlar için ibadetten, sıradan insanların payına düşene razı olmamış, daha fazlasını istemiştir. Onlar için diyar diyar sürülmeyi ve şehit edilmeyi irade etmiştir. Onların, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmanın en ideal örnekleri olmalarını dilemiştir. Soylarının son ferdine kadar takva ve salih amel sancağını taşıyan önderler olmalarını yazmıştır.” [45]

9- Abdulhafîz Ebu's-Suud şöyle der: “Hüseyin (a.s), özgürlük mücadelesinin, ölümcül mücahedenin, ilke ve akide uğruna şehit olmanın, sultanların zulmüne ve egemenlerin azgınlığına boyun eğmemenin sembolüdür.” [46]

10- Ahmed Hasan Lütfî şöyle der: “Onun peşinde olduğu ölüm, onun nazarında hayatın bütün ideallerinden daha üstün bir idealdi. Çünkü onun gözünde ölüm, varlığın başı ve sonu olan Allah'a kavuşturan yoldur; zaferin ve sonsuzluğun yoludur. O, ölümle ölümü yenen en büyük kahramandır.” [47]

 

-------------

[1]- Âl-i İmrân, 61

[2]- Nuru'l-Ebsar, s.100. Ayrıca Celaleyn, Ruhu'l-Beyan, Keşşaf, Beydavî ve Râzî tefsirleri; Tirmizî, c.2, s.166; Sünen-i Beyhakî, s.7-63; Sahih-i Müslim, Kitabu Fezaili's-Sahabe; Ahmed, c.1, s.85; Mesabîhu's-Sünne, c.2, s.201.

[3]- Ahzâb, 33.

[4]- Fahru'r-Râzî, et-Tefsiru'l-Kebir; Tefsiru'n-Nişaburî; Müslim, c.2, s.33; Hasaisu'n-Neseî, s.4; Ahmed, c.4, s.107; Beyhakî, c.2, s.150; Müşkilu'l-Asar, c.1, s.334; Müstedreku'l-Hâkim, c.2, s.416; Üsdü'l-Gabe, c.5, s.521.

[5]- Yüce Allah Şûrâ Suresi'nde Hz. Peygamber’e (s.a.a) hitaben şöyle buyuruyor: "De ki: Buna karşılık sizden, akrabaları sevmenizden başka bir ücret istemiyorum." (Şûra, 33) Sebe' Suresi'nde ise, şöyle buyurmaktadır: "Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin içindir." (Sebe', 47)

[6]- et-Tefsiru'l-Kebir, Tefsiru't-Taberî, ed-Dürrü'l-Mensur (Meveddet Ayeti'nin tefsiri)

[7]- İnsân, 9-12.

[8]- İnsân, 5-7

[9]- Buharî, c.2, s.188; Tirmizî, s.539.

[10]- Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c.2, s.62.

[11]- İbn-i Mâce, c.1, s.56; Tirmizî, s.539.

[12]- İbn-i Şehraşub, el-Menakib, c.3, s.163; Müsned-i Ahmed'den, Tirmizî, İbn-i Mâce ve diğerlerinden naklen.

[13]- Tirmizî, s.541; Hâkim, el-Müstedrek, c.3, s.109.

[14]- Hilyetu'l-Evliya, c.4, s.306.

[15]- Hâkim, Müstedrek, c.3, s.149.

[16]- Hasaisu'n-Neseî, s.26.

[17]- el-İsabe, c.1, s.333. Müellif hadisin rivayet zincirinin sahih olduğunu söylüyor.

[18]- el-Hisal, s.136.

[19]- Biharu'l-Envar, c.10, s.82.

[20]- Tarihu İbn-i Asakir, c.4, s.322.

[21]- Tarihu İbn-i Asakir, c.4, s.322.

[22]- el-Kureşî, Hayatu'l-İmami'l-Hüseyn, c. 2, s.500.

[23]- A'ynu'ş-Şia, c.1, s.563.

[24]- Usdu'l-Gabe, c.2, s.21.

[25]- el-Hasan ve'l-Hüseyn Sibta Resulullah, s.198.

[26]- Kâmil Süleyman, el-Hasan b. Ali, s.173.

[27]- el-Bidaye ve'n-Nihaye, c.8, s.167.

[28]- Tarihu İbn-i Asakir, c.4, s.314.

[29]- Biharu'l-Envar, c.10, s.140.

[30]- Tarihu İbn-i Asakir, c.4, s.322.

[31]- Biharu'l-Envar, c.10, s.83.

[32]- A'yanu'ş-Şia, c.1, s.583.

[33]- el-Bidaye ve'n-Nihaye, c.8, s.147.

[34]- el-Bidaye ve'n-Nihaye, c.18, s.168.

[35]- A'yanu'ş-Şia, c.1, s.590.

[36]- A'yanu'ş-Şia, c.4, s.118, Bölüm:1.

[37]- el-İsabe, c.1, s.335.

[38]- Biharu'l-Envar, c.10, s.79.

[39]- Tarihu İbn-i Asakir, c.4, s.339.

[40]- Adı geçen yazarın "el-Hüseyin (a.s)" adlı eseri, c.1, s.6; Mecmau'z-Zevaid, c.9, s.201; Biharu'l-Envar, c.44, s.193.

[41]- el-Hasan ve'l-Hüseyn Sibta Resulillah (s.a.a), s.75.

[42]- A'lâmu'n-Nisâ, c.1, s.28.

[43]- Tarihu'l-Hüseyin (a.s), s.226.

[44]- Ebu'ş-Şüheda Hüseyin b. Ali (a.s), s.150, Necef baskısı.

[45]- Âl-u Muhammed Fî Kerbela, s.30.

[46]- el-Hasan ve'l-Hüseyn Sibta Resulillah, s.188.

[47]- eş-Şehidu'l-Halid el-Hüseyn b. Ali, s.47.




Bu haber 559 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER EHLİBEYT Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI