Bugun...


Hak Geldi, Batıl Yok Oldu - 2
Tarih: 20-01-2023 14:20:02 Güncelleme: 20-03-2023 12:34:02 + -


Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 20-01-2023 14:20

Hak Geldi, Batıl Yok Oldu - 2

Hiç şüphesiz, bu olay dünya devletleri için oldukça önem arz etmektedir ve bunun Müslümanlar arasında önemli yansıması olacaktır. Özellikle İmam Mehdi'nin (a.f) halkı Hz. Resulullah'ın (s.a.a) buyurduğu mucizeden haberdar etmesi halk arasında çok önemli etki yaratacaktır. Bu mucize ise, İmam Mehdi'nin (a.f) kıyamını bastırmak için Mekke'ye hareket eden ve Suriye ahalisinden olan Süfyanî ordusunun yere batmasıdır. İmam Mehdi'nin (a.f) Mekke'deki kıyamının süresi ve neler yapacağı hakkında bilgi veren rivayetlerin sayısı azdır.

Bu rivayetlerin bir tanesi şöyledir: İmam Mekke'de Allah irade ettiği müddetçe kalacaktır.[1]

Ayrı bir rivayet ise şöyledir: İmam (a.f) Kâbe hırsızlarına had uygulayacaktır.

Kâbe hırsızlarından maksat, İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurundan önceki Hicaz yöneticileri olabilir. Ancak şüphesiz, İmam Mehdi'nin (a.f) çalışmaları, İslam milletleri için okuduğu hutbe ve evrensel siyasî konumunun ilanı gerçekleşecektir.

Rivayetlere göre İmam Mehdi (a.f), Süfyanî ordusunun mucizevî bir şekilde yere batmasından sonra Mekke'de kıyamını başlatacaktır. Ancak anlaşılan o ki bu ordu, İmam Mehdi'nin (a.f) kıyamı alenî olduktan sonra, İmam'ın (a.f) kıyamını bastırmak için hızla Mekke'ye gidecek ve Mekke'ye varmadan önce Allah onları yere batıracaktır.

Evet, âlemin doğu ve batısındaki kâfir önderler, İmam Mehdi'nin (a.f) zafere ulaşan kıyamı karşısında büyük bir tepki gösterecekler ve öyle bir öfkeleneceklerdir ki, kendilerini kontrol edemeyeceklerdir. İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Hak bayrağı belirince, Doğu ve Batılılar ona lanet ederler." Sordum ki: "Niye?" Buyurdu ki: "Benî Hâşim'de gördükleri şeylerden dolayı." [2]

Ayrı bir rivayette: "Onun Ehlibeyt'inden daha önce gördüklerinden dolayı."

Bu rivayet, İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurundan önce kaç tane zemin hazırlayan hareket meydana geleceğini ve bu hareketlerin geneline Benî Hâşim seyitlerinin önderlik edeceğini göstermektedir. Dünya kâfirleri, bu İslamî hareketlerden ve İslam'a yönelmelerden dolayı aşırı zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Rivayetlere göre İmam Mehdi (a.f) Mekke'ye yönetici tayin ettikten sonra Medine'ye doğru yola çıkacaktır.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: Kaim'e (İmam Mehdi) Allah'ın Kitabı ve Hz. Resullullah'ın (s.a.a) sünneti üzere biat edecekler. İmam (a.f) da Mekke'ye bir hâkim görevlendirecek ve Medine'ye doğru yola çıkacak. Yolculuk esnasında onun temsilcisini öldürdükleri haberi ulaşınca Mekke'ye geri dönecek ve onun katil veya katillerini öldürecek. [3]

İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: O, Mekkelileri hikmet ve güzel nasihatle hakka davet edecek ve onlar da itaat edecekler. Sonra kendi hanedanından birini “kendi vekili” unvanıyla oraya tayin ettikten sonra Medine'ye doğru yola koyulacak. İmam Mehdi (a.f) Mekke'den çıkar çıkmaz vekiline saldıracaklar ve bundan dolayı İmam (a.f) geri dönecek. Onlar da utançla, ağlayarak ve hızla İmam'ın (a.f) yanına gelecek ve şöyle diyecekler: "Ey Âl-i Muhammed'in Mehdi'si! Tövbe! Tövbe! (Yaptığımızdan pişmanız, bizleri affet.)" İmam (a.f) onlara nasihat edecek, tehlikeyi ilan edecek, bozgunculuktan sakındıracak ve içlerinden ayrı bir vekil tayin ederek Medine'ye doğru yola çıkacak." [4]

Bu rivayetin, İmam Mehdi'yle (a.f) Mekke'de çatışacak hareket ve akımla ilgisi yoktur. İlk rivayette geçen, "katilleri öldürecek" sözünden kasıt, onun Mekke'deki vekilini öldürenler olabilir.

İmam Mehdi (a.f) Medine yolculuğunda Süfyanî ordusunun yere battığı yerden geçecektir. Nitekim Tefsiru'l-Ayyâşî'de İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Onlardan (Âl-i Muhammed'den) biri, üç yüz on üç kişiyle beraber ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) sancağı yanındayken Medine'ye doğru yola koyulacaktır. (Bir yere yetişecektir.)

İmam (a.s) şöyle buyuruyor: Burası, Allah'ın emriyle orduların yere batacağı mekân ve şu ayetin tevilidir: "Kötü düzenler hazırlayanlar, Allah'ın kendilerini yere batırmayacağından veya farkında olmadıkları bir yerden kendilerine azap gelmeyeceğinden emin mi oldular? Ya da (Allah'ın) dolaştıkları sırada kendilerini yakalamayacağından (emin mi oldular)? Onlar, Allah'ı âciz bırakacak değiller." [5]

Medine ve Hicaz'ın Özgürleştirilmesi

Rivayetlere göre İmam Mehdi (a.f) Mekke'de savaşmamasına rağmen, Medine'de bir veya birkaç savaşa girişecektir. İmam Muhammed Bakır (a.s), nakledilen uzunca bir rivayette şöyle buyurmuştur: Sonra Medine'ye girecek ve Kureyş onlardan saklanacaktır.

Ali b. Ebu Tâlib'in (a.s) onlar hakkında buyurduğu sözü ise şudur: "Allah'a andolsun ki Kureyş, 'Keşke bütün varlıklarını ve güneşin üzerine doğduğu her şeyi verebilseydik de, karşılığında bir deveyi kesecek kadar vakit zarfında Ali b. Ebu Tâlib'i kendi tarafımızda bulsaydık!' diye arzu etmektedirler. [6] Sonra bir olay meydana gelecek ve Kureyş şöyle diyecektir: "Bizi bu haddi aşan isyankârın yanına götürün. Allah'a andolsun ki, eğer o Muhammedî, Alevî veya Fatimî olsaydı, bu ameli yapmazdı." Bunun üzerine Allah İmam Mehdi'yi (a.f) tam olarak onlara hâkim kılacak, İmam (a.f) da katilleri helak edecek ve onlarla irtibatı olan herkesi esir alacaktır. Daha sonra hareket ederek Şakra'ya [7] gidecektir. Orada vekilinin öldürüldüğü haberini alacak, geri dönecek ve onları öyle bir helak edecektir ki, Harre katliamı yanında basit kalacaktır. Sonrasında halkı Allah'ın Kitabına ve Hz. Peygamberi'nin (s.a.a) Sünnetine davet edecektir. [8]

Bu rivayet Medine'de meydana gelecek iki savaşa değinmektedir. Birinci savaş, bir olayın ardından ve İmam Mehdi'nin (a.f) eliyle gerçekleşecek; bundan ise, Kureyş ile başkaları hoşlanmayacak ve onu kınayacaklardır. Anlaşılan o ki bu olay, Hz. Peygamber'in (s.a.a) Mescidi ve pak kabrinin tahrip edilmesi ve tekrar inşa edilmesiyle ilgilidir.

Nitekim ayrı rivayetler de bu konuyu açıklamaktadır. İmam Mehdi'nin (a.f) düşmanları, halkı İmam'ın (a.s) aleyhine kışkırtmak ve tahrik etmek için bu olayı bahane edeceklerdir. İmam Mehdi (a.f) onlarla savaşacak ve ayrı bir rivayette de yer aldığı gibi onlardan yüzlercesini öldürecektir. Bu sırada Kureyşliler, yani Kureyş kabilesinin yakınları ve akrabaları, bir dişi devenin kesilmesi süresince bile olsa Emîrü'l-Müminîn İmam Ali'nin (a.s) orada bulunmasını ve onları İmam Mehdi'nin (a.f) intikamından kurtarmalarını arzulayacaklardır. Çünkü İmam Ali'nin (a.s) onlara takındığı siyasî tavır sabır ve af üzereydi.

İkinci savaş, muhaliflerin hareketlerine son verdikten ve Medine'ye hâkim tayin ettikten sonra gerçekleşecektir. İmam'ın (a.f) Irak veya İran'a doğru yola çıkması ve muhtemelen ordugâhı olan Şakra veya Şekarât bölgesine yetişmesinin ardından İmam (a.f) Medine halkının kendisine karşı muhalif girişimlerde bulundukları ve Medine'deki vekilini öldürdükleri haberini alınca tekrar geri dönecektir. Onlarla savaşarak Emevî ordusunun Harre olayında öldürdüğünden daha fazlasını öldürecek ve tekrar Medine'ye hâkim olacaktır.

Tarih kaynaklarında Harre olayının şehitleri yedi yüz kişiden fazladır. Ancak Harre inkılabı, Medine halkının İmam Mehdi (a.f) aleyhine ayaklanmasının aksine, İmam Hüseyin'in (a.s) kıyamından sonra Yezid b. Muaviye'nin aleyhine yapılmış hak ve meşru bir harekettir. Bu iki hadisenin birbirine benzetilmesi ise, yalnızca bu hadiselerde ölenlerin sayısından kaynaklanmaktadır.

“Yevmu'l-Halâs” kitabının yazarı, kitabın 265. sayfasında, daha önce Tefsiru'l-Ayyâşî'de naklettiğimiz rivayetin bir kısmına istinaden, İmam Mehdi'nin (a.f) yalnızca Medine'ye girerken savaşacağını yazmıştır. Hâlbuki bu rivayet, İmam Mehdi'nin (a.f) Medine'ye girişinden sonra iki savaşın gerçekleşeceği haberini vermektedir. “Yevmu'l-Halâs” kitabındaki rivayetlerin dikkatlice incelenmesi gerekmektedir. Çünkü kitabın yazarı rivayetleri parçalara ayırarak bazı kısımlarını diğer bazı kısımlarla bir araya getirmiş ve elde ettiği bu yeni rivayet için kaynak göstermiştir. Hâlbuki bu rivayetin bir kısmı veya benzeri verilen kaynakta bulunmaktadır.

Muhtemelen İmam Mehdi (a.f) Medine'ye gireceği zaman, hükümetin geri kalan unsurlarının veya Süfyanî güçlerinin direnişiyle karşılaşacak veya aralarında bir savaş meydana gelecek ve neticede İmam Mehdi'nin (a.f) galibiyetiyle sonuçlanacaktır.

Ancak bu çatışmaya dair bir rivayet görülmedi. Görülen rivayet, Medinelilerin İmam Mehdi'nin (a.f) oradaki huzuruna razı olduklarına ve İmam'a (a.f) karşı durmayacaklarına değinmektedir.

“el-Kâfî” kitabında İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) nakledilen uzun bir rivayette şöyle dediği yazılmaktadır: O gün Medine'de bulunan Ali (a.s) evlatlarının hepsi, İmam Mehdi'nin (a.f) yanında yer almak için Mekke'ye gidecektir. Bu sırada İmam Mehdi (a.f) Irak'a doğru yola çıkacak, Medine halkının emniyet içinde olması ve tekrar Medine'ye dönmesi için de bir ordu gönderecektir. [9]

Bu rivayetin içeriğini teyit eden şey, Medinelilerin Süfyanî ordusunu izlerken yere batmalarını görmeleri, Hicaz yönetiminin zayıflığını ve belki de Süfyanîlerin yere batmasından sonra hükümetin düşmesini müşahede etmeleri ve halk kitlesinin dalgalar halinde İmam Mehdi'yi (a.f) desteklediklerine şahit olmalarıdır. Bunlara ilaveten Medineliler, İmam'ın (a.s) kendilerinden olduğunu sanırlar.

Gördüğünüz gibi bu rivayet, İmam Mehdi'nin (a.f) kendisinin şahsen Medine'ye gideceğini göstermemektedir. Oraya bir ordu gönderecektir. Bu ihtimal gerçeğe daha yakındır. Sonuç olarak rivayetlerden anlaşılan, Allah'ın Hicaz'ı İmam Mehdi (a.f) eliyle özgürleştireceğidir. Bu ise, zayıf Hicaz hükümetinden geri kalan unsurların düştüğü ve Süfyanî güçlerinin yenildiği anlamını taşımaktadır. Muhtemelen, Hicaz'ın özgürleştirilmesi ve bu bölge halkının İmam Mehdi'yle (a.f) biat etmesi, İmam'ın (a.f) Mekke'ye hâkim olmasından ve Süfyanîlerin yere batmasından sonra gerçekleşecektir.

Hicaz bölgesinin İmam Mehdi (a.f) hâkimiyetine geçmesiyle, İmam'ın (a.f) hükümetinin egemenliği, Irak'ta bulunan muhaliflerine rağmen, Yemen, Hicaz, İran ve Irak'ı kapsayacaktır. İmam'ın (a.f) Hicaz'a egemen olacağı dikkate alındığında, Fars Körfezi'ne de hâkim olması gerekir. Bu ise, bu bölge halkının yardımıyla veya Yemenli ve İranlı yârenlerinin desteğiyle gerçekleşebilir. Böyle kapsamlı bir devletin İmam Mehdi (a.f) tarafından kurulması, doğu ve batıda çok büyük tepkilere yol açacaktır. Çünkü İmam Mehdi'nin (a.f) Babu'l-Mendep ve Hürmüz Boğazlarına hâkimiyeti, Doğu ve Batılılar için iktisadî ve stratejik tehlike addedilecektir. Bundan daha tehlikelisi, İslam medeniyet kültürünün yayılmasıdır ki Doğu, Batı ve Yahudiliği derinden sarsacaktır. İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) buyurduğu bir rivayette geçtiği üzere, Doğu ve Batı İmam Mehdi'nin (a.f) bayrağını, yani onun inkılap ve hükümetini lanetleyeceklerdir.

Doğu ve Batı güçleri, hâkimiyet ve nüfuzlarını, özgürleştirilen bölgelerde kaybedince, savaş gemilerini Fars Körfezi ve bölge etrafındaki denizlerde harekete geçireceklerdir. Onların sadece denizdeki varlıkları, deniz ve hava güçleriyle tehditlerinden başka bir şeyleri kalmayacaktır. Belki de Basra'daki ve İstahr bölgesindeki çatışmaları onlar alevlendireceklerdir.

İmam Mehdi'nin (a.f) İran ve Irak'a Hareketi

İmam Mehdi'nin (a.f) Hicaz'dan hareket etmesiyle ilgili rivayetlere bakıldığında, birtakım farklılıklar göze çarpmaktadır. Şia hadislerinin çoğunun genel tasviri, İmam Mehdi'nin (a.f) Hicaz'dan dosdoğru Irak'a gideceği yönündedir. Diğer bazı rivayetler ise şöyledir: O, Mekke şehrinden doğruca o diyara girecektir.

Bu bilgi, “el-Kâfî” kitabındaki "İmam Mehdi, Medine'ye bir ordu gönderecektir." içerikli rivayeti onaylamaktadır.

Sünnî kaynaklı rivayetler ise, İmam Mehdi'nin (a.f) Mekke'den Şam ve Kudüs'e gideceğini veya önce Irak, ardından Şam ve Kudüs'e hareket edeceğini beyan etmektedir. Yalnızca İbn Hammâd'ın kendi nüshasındaki bir iki rivayet şöyledir: İmam Mehdi (a.f) önce İran'ın güneyine gidecek, İranlılar Horasanlı rehberleriyle ve onun ordu komutanı Şuayb b. Salih'le beraber İmam Mehdi'ye (a.f) biat edecekler. Bunun ardından İranlılarla beraber Basra'da Süfyanî'yle savaşacaklar.

Sonra İmam Mehdi (a.f) Irak'a girecek. Rivayetlerin hepsi değerlendirilip topyekûn ele alındığında, İmam Mehdi'nin (a.f) kıyamına Mekke'den başlayacağı, hedefinin ise Kudüs olacağı anlaşılmaktadır. Ancak bu arada, yeni hükümetini düzene sokmak, özellikle Irak'ın durumunu düzeltmek ve Kudüs'e doğru ilerlemek için ordusunu hazırlamak gibi işlerle uğraşacaktır.

Açıktır ki, rivayetlerimiz İmam Mehdi'nin (a.f) bütün girişim ve çalışmalarını açıklama hedefinde değildir. Rivayetler yalnızca İmam Mehdi'nin (a.f) kıyamına zarar vermeyen, Müslümanların kalbinde umut ışığını canlandıran ve onlardaki iman ruhunu güçlendirerek İmam'ın (a.f) yardımına hazırlayan çalışma ve olaylardan bahsetmektedir.

Büyük ihtimalle İmam Mehdi (a.f) bu müddet zarfında maslahat gereğince Hicaz, İran, Irak ve Yemen arasında gidip gelecek ve gerekmedikçe kendisi şahsen ordunun savaşlarına katılmayacaktır.

İmam Mehdi'nin (a.f) İran'ın güneyine gelmesini kaç yönden öngörmek mümkündür:

a) Şiî ve Sünnî kaynaklı rivayetler, Basra savaşının, Hicaz'ın özgürleşmesinden sonra gerçekleşeceğini beyan etmektedir. Rivayetler bu savaşın oldukça büyük ve kader belirleyici bir savaş olacağını kaydetmiştir.

b) İmam Mehdi'nin (a.f) en az olasılıkla bu bölgedeki ordusunun önemli kesimini İranlılar oluşturacaktır. Dolayısıyla İmam Mehdi'nin (a.f) Basra ve Fars Körfezi'ndeki savaş hazırlıkları için İran'a gelmesi oldukça doğaldır. İbn Hammâd kendi nüshasında, Velid b. Müslim, Rüşd b. Sa'd ve Ebu Rûmân kanalıyla İmam Ali'den (a.s) şöyle nakletmektedir: Süfyanî'nin atlıları Kûfe'ye doğru yöneldiklerinde, bir grubu Horasanlıları aramak için gönderecekler ve bu sırada Horasanlılar, İmam Mehdi'yi (a.f) aramak için dışarı çıkacaklardır. Sonra İmam Mehdi (a.f) ile siyah bayraklar taşıyan Hâşimî bir şahıs arasında -ki onların öncüsü Şuayb b. Salih'tir- bir karşılaşma meydana gelecektir. Sonra, İstahr bölgesinin girişinde İmam Mehdi'yle (a.f) Süfyanî'nin yârenleri karşı karşıya gelecek ve aralarında büyük bir savaş başlayacaktır. Siyah bayraklılar galip gelecek ve Süfyanî ordusu savaş meydanından kaçacaktır. Bu hengâmede halk Mehdi'yi (a.f) görmeyi arzulayacak ve onu aramaya koyulacaktır.

Bu rivayet, senedinde zayıflığın olmasına ve içeriğinde anlam bozuklukları bulunmasına rağmen, Irak'la ilgili bölümde geçen Basra savaşını teyit etmektedir. Aynı şekilde Doğulu ve Batılıların İmam Mehdi'nin (a.f) kıyamının zafere ulaşması sonucu gösterecekleri tepkiyi dile getiren rivayetler, Basra savaşını konu eden bazı rivayetleri teyit etmekte ve İmam Mehdi'yle (a.f) yârenlerinin karşısında, İncil'e uyan Batılıların bulunduğunu, büyük olasılıkla Süfyanî ordusunun da Batı güçlerinin öncüleri olacağını beyan etmektedir.

Emîrü'l-Müminîn İmam Ali (a.s), Basra hakkındaki uzun hutbesinde şöyle buyuruyor: Basralılardan, Ubulle [10] şehitleri sayısınca, onun (Süfyanî'nin) ardına takılacaklardır. Onların İncilleri göğüslerine asılıdır. [11]

Tefsiru'l-Ayyâşî'de şöyle gelmiştir: İmam Muhammed Bakır (a.s), "Ey cin ve insan topluluğu! Eğer göklerin ve yerin bucaklarından sızıp geçmeye gücünüz yetiyorsa, sızıp geçin. Bir araç olmadan sızıp geçemezsiniz." [12] ayetinin tefsirinde şöyle buyurdu: "O (İmam Mehdi), yedi kubbeli nurla Kûfe'nin arka tarafına inecektir ve hangi kubbede olacağı belli olmayacaktır. Bu ayet onun (yeryüzüne) inişiyle ilgilidir."

Ayrı bir rivayette şöyle nakledilmiştir: İmam Mehdi (a.f) nurdan bir kubbede, Kûfe'nin arka tarafında ve Faruk bölgesinde inecektir.”

Bu olay İmam Mehdi (a.f) için semavî bir keramet olabilir. Belki de İmam Mehdi'nin (a.f) savaş uçağı filosu veya buna benzer bir şeyle geleceği rivayette anlatılmaktadır. Bundan ise rivayette "nurdan kubbe" diye bahsedilmektedir. Her hâlükârda bu konunun açıklanması, ayetin anlaşılmasına ve tefsirine yardımcı olmaktadır.

İmam Mehdi'nin (a.f) Irak'taki çalışmaları hususunda pek çok rivayet bulunmaktadır ki, bu konuyla ilgili bazı rivayetleri özetle zikrediyoruz:

a) Rivayetlerin önemli bir kısmı, Irak'ın dâhilî durumunun düzeltilmesi ve isyankâr grupların İmam Mehdi (a.f) eliyle öldürülmesi hakkındadır.

b) İmam Mehdi'nin (a.f) Kûfe, Necef ve Kerbela'ya girişi, ardından Kûfe'yi merkez olarak seçmesi ve uluslararası konuma sahip olacak bir caminin Kûfe yakınlarında inşa edilmesinden bahsedilmektedir ki, rivayetlere göre bu caminin bin tane giriş kapısı olacaktır.

İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Bizim Kaim'imiz (İmam Mehdi) kıyam ettiği zaman yeryüzü ilahî nurla öyle bir aydınlanacaktır ki, insanlar güneş ışığına ihtiyaç duymayacaktır. Onun hükümetinde erkeklerin ömrü öyle uzun olacaktır ki, her birinin bin tane erkek oğlu olacak ve içlerinde kız olmayacaktır. O, Necef'te bin kapılı bir cami inşa edecektir. Kûfe evleri Kerbela nehrine ve Hiyre'ye kadar ulaşacaktır. Öyle ki, eğer biri hızlı ve zayıf bir katırla oraya giderek cuma namazına katılmak istese yetişemeyecektir. [13]

İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) da şöyle nakledilmiştir: İkinci cuma ulaştığı zaman halk şöyle diyecek: "Ey Resulullah'ın (s.a.a) evladı! Sizin imamlığınızda kılınacak Cuma namazı, Resulullah'ın (s.a.a) imamlığındaki namaz gibidir ve biz bu mescide sığmayız." Bunun ardından İmam (a.f), bin tane kapısı ve halkın rahatlıkla sığabileceği sağlam bir mescit projesi düzenleyecektir. [14]

Görünüşe bakılırsa bin kapıdan kasıt, bu mescidin genişlik ve büyüklüğüdür. Çünkü Müslümanların dünyanın dört bir yanından gelerek İmam Mehdi'nin (a.f) imamlığında Cuma namazı kılacakları mescit, havaalanı, otogar, otopark gibi gerekli imkânların olması da dikkate alındığında, seksen kilometre olan Kûfe ve Kerbela arası kadar bir alana ihtiyaç duyacaktır.

c) İmam Mehdi'nin (a.f) bazı çalışmaları, Kerbela'nın konumunu geliştirerek küresel merkeziyet kazandırıp dedesi İmam Hüseyin'e (a.s) saygısını gösterecektir. İmam Cafer-i Sadık'ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Allah, Kerbela'ya konum ve merkeziyet verecek, meleklerin ve müminlerin gelip gittiği yer olacak ve Kerbela en yüksek rütbeye ulaşacaktır. [15]

d) İmam Mehdi (a.f) Necef'te bir mucize gösterecektir. Bu ise, İmam Mehdi'nin (a.f) dedesi Hz. Resulullah'ın (s.a.a) zırhını kuşanıp onun bineğine bindiği, nuruyla bütün cihanı aydınlattığı ve kendi yerinde olmasına rağmen dünyadaki herkesin onu gördüğü zamandır. İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) bu konu hakkında şöyle nakledilmiştir: Ben Kaim'i (İmam Mehdi'yi) Necef'in arkalarında görür gibiyim. Kendi boyuna uygun Hz. Peygamber'in (s.a.a) zırhını giyecek, sonra boyuyla dengeli olması için yerini değiştirecektir. Bu sırada zırhı ipekli bir elbiseyle saracaktır. Sonra iki gözünün arasından nurdan bir sütunun parladığı alaca renkli atına binecek ve uçuracaktır. Yeryüzündekilere bir nişane olsun diye, bu nuru herkes görecektir. Ardından İmam Mehdi (a.f) Hz. Peygamber'in (s.a.a) bayrağını dalgalandıracak ve bayrağın dalgalanmasıyla oluşacak nurdan, cihanın doğu ve batısı aydınlanacaktır. [16]

Aynı kaynakta Emîrü'l-Müminîn İmam Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir: Onu, ayakları beyaz, anlından nurdan bir sütunun parladığı bir ata binmiş, Vâdi's-Selam'dan Sehle Nehri'ne doğru giderken ve şu duayı okur hâlde görür gibiyim: "La ilahe illallahu hakkan hakka, la ilahe illallahu teabbuden ve rıkka. Allahumme muizzu kulli müminin vahîd ve muzillu kulli cebbârin anîd. Ente kenefî hîne tu'yîni'l-mezâhib ve tezîku aleyye'l-arzu bi-ma rahubet. Allahumme halaktenî ve kunte ganiyyen an halkî, ve lev la narsuke iyyâye lekuntu mine'l-mağlûbîn, ya munşire'r-rahmeti min mevâziihâ, ve muhrice'l-berekâti min meâdinihâ, ve ya men hassa nefsehu bi-şumûhi'rrif'ati, fe-evliyâuhu bi-izzihi yeteazzezûn, ya men vezaat lehu'l-mulûku nîre'l-mezelleti alâ a'nâkihim, fehum min satvetihi hâifûn…"

e) İmam Mehdi'nin (a.f) Irak'ta yapacağı işlerden biri, Mescid-i Sehle'yi kendi ve ailesi için sükûnet ve ikamet yeri olarak seçmesidir. Mescid-i Sehle, Kûfe yakınındadır.

Bu konu hakkında gelen rivayetler, İmam Mehdi'nin (a.f) zuhurdan sonra eşi ve çocukları olacağını aktarmaktadır.

f) Üzerinde durulması gereken önemli hususlardan biri, İmam Mehdi'nin (a.f) Kudüs'e doğru hareket etmeden önce, Irak'ta uzun bir süre kalmasıdır. Ardından İmam Mehdi (a.f) Kûfe'ye gelecek ve Allah'ın istediği zamana kadar orada kalacaktır. [17]

Anlaşılan o ki, İmam Mehdi'nin (a.f) Irak'ta uzun bir süre kalmasının sebebi; Irak'ın dâhilî işlerini düzene sokmak, Kûfe'yi hükümetin merkezi olarak belirleyip güçlendirmek, âlemin dört bir yanındaki ashabının seçkinlerini bir araya getirmek, askerî güçleri hazırlayarak diğer ülkelere göndermek ve sonuçta Kudüs'e doğru hareket ederek Beytu'l-Mukaddes'i fethetmektir.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: Kaim (İmam Mehdi) Kûfe'ye girdiği zaman, müminlerin hepsi Kûfe'de olacaktır. Veya oraya doğru hareket edeceklerdir ki, bunu Emîrü'l-Müminin (a.s) haber vermiştir.

Bu sırada İmam Mehdi (a.f) ashabına şöyle buyurur: "Bu isyankâr azgına (Süfyanî'ye) doğru hareket edin. [18]

Yine İmam Muhammed Bakır (a.s) ayrı bir hadiste şöyle buyuruyor: Kaim'i (İmam Mehdi'yi) beş bin melekle beraber, Mekke'den Necef'in Kûfe'sine doğru hareket ederken görür gibiyim.

Cebrail sağda, Mikail solda ve müminler önden hareket etmektedirler. O, ordularını bütün ülkelere gönderecektir. [19]

Başka bir rivayette, Şuayb b. Salih'in, İmam Mehdi'nin (a.f) ordusunun önünden gittiği ve komutan olduğu geçmektedir.

Bazı rivayetlerde şöyle nakledilmiştir: İmam Mehdi (a.f) ilk orduyu Türklerle savaşmak için gönderecektir.

İbn Hammâd kendi nüshasının 58. sayfasında Ertât'dan söyle naklediyor: Süfyanî Türklerle savaşacaktır; ancak onların yenilgisi Mehdi (a.f) eliyle gerçekleşecektir. Bu ise İmam Mehdi'nin (a.f) savaş için dalgalandıracağı ilk bayraktır ki onu, Türklere doğru gönderecektir. [20]

Rivayetlerin geneline bakıldığında, İmam Mehdi'nin (a.f) Irak'ta yeni devleti düzene sokup güçlendireceği, doğudaki Suriye ve Çin tarafındaki sınırlarda emniyeti sağlayacağı, ardından da genel bir siyasî ve askerî hazırlıkla Kudüs'ü özgürleştirmek için büyük bir savaşa doğru hazırlık yapacağı anlaşılmaktadır.

 

------------

[1]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 334.

[2]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 363.

[3]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 308.

[4]- Bihâru'l-Envâr, c. 53, s. 11.

[5]- Nahl, 45-46.

[6]- Bu arzudan kasıt şudur: Keşke İmam Ali (a.s) hazır olsaydı ve Cemel Savaşı'nda olduğu gibi onları affetseydi.

[7]- Şakra: İran ve Irak tarafında, Hicaz'daki bir bölgenin ismidir.

[8]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 342, Tefsir-i Ayyâşî'den naklen.

[9]- el-Kâfî, c. 8, s. 224.

[10]- Ubulle, Irak şehirlerinden biridir.

[11]- İbn Meysem, Şerh-i Nehcü'l-Belâğa, c. 1, s. 289; Bihâru'l-Envâr, c. 32, s. 253.

[12]- Rahmân Suresi, 33.

[13]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 330.

[14]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 331.

[15]- Bihâru'l-Envâr, c. 53, s. 12.

[16]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 391.

[17]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 224.

[18]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 330.

[19]- Bihâru'l-Envâr, c. 52, s. 337.

[20]- Bu rivayetin benzeri İbn Tâvûs'un “el-Melâhim ve'l-Fiten” kitabının 52. sayfasında da yer almıştır. O, İbn Hammâd'ın kitabının yetmiş sayfasını veya daha fazlasını kitabında getirmiştir.




Bu haber 626 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI