Bugun...


İmam Mehdi’nin (a.f) Kutlu Doğumu
Tarih: 24-02-2024 17:30:03 Güncelleme: 24-02-2024 17:31:03 + -


KEVSER KÜLTÜR MERKEZİ ailesi olarak İmam Mehdi’nin (a.f) kutlu doğum günü münasebeti ile İmam-ı Zaman'a (a.f), Veliyyi Emri Müslimin’e, Müçtehitlerimize ve tüm Ehlibeyt âşıklarına tebrik arz ederiz.

facebook-paylas
Tarih: 24-02-2024 17:30

İmam Mehdi’nin (a.f) Kutlu Doğumu

“İmam Mehdi” (Arapça: الإمام المهدي), “İmam Zaman” ve “Hüccet İbni'l-Hasan” diye meşhur olan Muhammed b. Hasan, Hz. İmam Hasan Askeri’nin (a.s) tek oğludur ve on iki imamın sonuncusudur. İsmi ve künyesi Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) ismi ve künyesi ile aynıdır. Hicretin 255. yılında Şaban ayının on beşinde dünyaya geldi. Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve önceki İmamlar, Hz. Mehdi’nin (a.f) geleceğini müjdelediği için onunla çağdaş olan hükumet, onu ele geçirme peşine düşmüştür. Dolayısıyla İmam Hasan Askeri (a.s) oğlunun dünyaya gelişini gizlemiş ve kendi yaşamı boyunca onu güvendiği dostlarından az sayıda insanlara göstermiştir.

 

Doğum Vakti

İmam Mehdi’nin (a.s) dünyaya geliş zamanı konusunda fikir ayrılıkları vardır. Bazı eski kaynaklarda İmamın doğuş tarihine değinilmemiş ve bunun gizli olduğu belirtilmiştir. [1] Ancak birçok Şia ve bazı Sünni rivayetlerde, İmam Mehdi’nin (a.s) hicretin 255. [2] veya 256. [3] yılında dünyaya geldiği belirtilmiştir.

 

İmam Mehdi’nin (a.s) hangi ayda dünyaya geldiği konusunda da fikir ayrılıkları vardır. Ancak meşhur olan görüş, Şaban ayında dünyaya geldiği görüşüdür ve birçok eski Şii kaynaklarda bu ayda dünyaya geldiği belirtilmiştir. [4] Buna rağmen bazı Şii [5] ve Sünni [6] kaynaklarda Ramazan ayında dünyaya geldiği ve bazı Sünni kaynaklarda ise [7] Rebiülevvel veya Rebiülahir ayında dünyaya geldiği de yazılmıştır.

 

Tarihi kaynaklarda, ay ve gün olarak ne zaman dünyaya geldiği konusunda on bir farklı rivayet nakledilmiştir. Bunlardan Şaban ayının on beşinci günü en meşhuru ve bilinenidir. [8] Şia âlimlerinden Kuleyni, Mes'udi, Şeyh Saduk, Şeyh Müfid, Şeyh Tusi, Fettal Nişaburi, Eminu’l-İslam Tabersi, Seyyid İbni Tavus, İbni Taktaki, Allame Hilli, Şehid-i Evvel, Kef’emi, Şeyh Bahai… ve Ehlisünnet âlimlerinden İbni Hallikan [9], İbni Sebbag Maliki, Şa’rani Hanefi, İbni Tolun ve diğerleri de bu görüşü kabul etmişlerdir. Ramazan ayının ilk Cuma akşamı veya Ramazan ayının Cuma gecelerinden bir gece rivayeti de Şeyh Saduk’un “Kemalu’d-Din” kitabında nakledilmiştir. [10]

 

Dünyaya Geldiği Yer

Bu konuda görüş belirten tarihçiler, İmam Mehdi’nin (a.s) babası İmam Hasan Askeri’nin (a.s) Samerra’daki evinde dünyaya geldiğini belirtmişlerdir. [11] Bu evin “Raze” veya “Vesafe” adında bir mahallede olduğu yazılmıştır. [12] Bu ev, şu anda İmam Hadi ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s), türbesinin olduğu yerdir. [13] Nakledilen bazı nakillere göre İmam Hadi (a.s) ve İmam Askeri (a.s), İmam Mehdi (a.s) dünyaya gelmeden yıllar önce Samerra’ya -Abbasi halifelerinin merkezi- [14] çağrılmış ve ömürlerinin sonuna kadar orada yaşamışlardır. [15]

 

Dünyaya Geliş Ayrıntıları

İmam Mehdi’nin (a.s) doğumu hakkında meşhur olan rivayet İmam Askeri’nin (a.s) halası Hz. Hekime Hatun’un (r.a) naklettiği rivayettir. Şeyh Saduk’un (r.a) rivayet ettiği bu hadisin bazı kısımları şöyledir: İmam Hasan Askeri (a.s) beni yanına çağırdı ve şöyle buyurdu: ‘‘Ey halacığım! Bu gece yanımızda kal. Bu gece Şaban’ın on beşinci gecesidir ve Allah Teâlâ, bu gece -yeryüzündeki- hüccetini zahir edecektir.’’

 

Dedim: Annesi kimdir?

 

Buyurdu: Nergis

 

Dedim: Fedanız olayım! Onda hiçbir gebelik belirtisi yoktur.

 

Buyurdu: Sana dediğim gibidir.

 

Gelip selam vererek oturdum. Nergis geldi ve ayakkabılarımı çıkararak ‘ey benim hanımım ve ailemin hanımı nasılsınız? Dedi.

 

Dedim: Sen benim hanımım ve ailemin hanımısın.

 

Nergis, bu sözlere alınmış bir edayla "Halacığım! Bu nasıl söz?" Dedi.

 

Dedim ki: Sevgili kızım! Allah Teâlâ, bu gece sana dünya ve ahiret'in efendisi olan bir evlat verecektir. Nergis benim bu sözümden dolayı utanarak hayâ etti. İftardan sonra namazımı kıldım ve yatağıma gittim. Gece yarısından sonra uykudan uyanıp gece namazını kıldım. Namazdan sonraki tesbihat ve amelleri yerine getirdikten sonra tekrardan uyudum. Sonra tedirgin bir şekilde uyandım. Nergis’in de uyanık olduğunu gördüm. Gece namazı kılıyordu.

 

Şafağın söküp sökmediğini anlamak için odadan dışarı çıktım. İlk şafağın söktüğünü ve Nergis'in uyuduğunu gördüm. Bu arada “neden Allah'ın hücceti doğmadı” diye içimden geçirmeye başladım. Birden Ebu Muhammed (İmam Askeri) yan odadan seslendi: “Halacığım acele etme, vaat edilen saat yakındır.” Ben oturdum ve Secde ve Yasin surelerini kıraat etmeye başladım. Kur'an okuduğum sırada birden Nergis hatun acıyla uyandı. Ben aceleyle onun yanına gittim ve ‘‘Allah aşkına, bir şey hissediyor musun?” diye sordum. Evet, dedi. Ben “Allah'ın adını zikret, bu sana akşam söylediğim şeydir, endişelenme, sakin ol” dedim. Bu arada onunla benim arama nurdan bir perde geldi. Bende ve Nergis hatunda bir gevşeklik oluştu ve efendimin (Hz. Mehdi’nin) sesiyle kendime geldim ve dünyaya geldiğini anladım. Nergis'in üstündeki örtüyü kaldırdığımda efendimi secde halinde gördüm. Onu kucağıma alıp pak ve temiz olduğunu gördüm.

 

Ebu Muhammed (İmam Hasan Askeri (a.s)) “Halacığım! Oğlumu benim yanıma getir” diye seslendi. Ben bebeği onun yanına götürdüm. İmam (a.s) kollarını açarak onu kucağına aldı. Dilini bebeğin ağzına koydu ve elini, bebeğin gözüne, kulağına ve eklemlerine sürdü. “Ey oğlum! Konuş’’diye buyurdu.

 

Dedi ki: “Eşhedu En La İlâhe İllâllah vehdehu la şerikeleh ve eşhedu enne Muhammeden Resulullah”.

 

Sonra İmam Ali (a.s) ve diğer İmamlara sırayla selam gönderdi. Sıra babasına gelince ona da selam verdi.” [16]

 

Doğumun Gizli Olması

Abbasi halifeleri, Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeytinin (a.s) rivayetlerinden on ikinci İmam'ın, İmam Mehdi (a.s) olduğunu biliyorlardı. Dolayısıyla İmam Hasan Askeri'yi (a.s) ve evini gözetlemeleri için birilerini görevlendirmişlerdi. Tarihçilerin naklettiğine göre Abbasi halifesi Mu’temid, bazı ebelere, başta İmam Hasan Askeri (a.s) olmak üzere seyyidlerin evlerine sık sık ve izinsiz olarak girmelerini ve evleri aramalarını, ev hanımının hamile olup olmadığını kendisine haber vermelerini emretmişti. [17] Sakil adındaki bir cariye İmam Zaman’ın (a.s) canını korumak amacıyla hamile olduğu iddiasında bulunmuş ve bunun üzerine tutuklanmıştır. İki yıl tutuklu kalıp ve hamile olmadığı anlaşıldıktan sonra serbest bırakılmıştır. [18]

 

İmam Mehdi’nin (s.a) kutlu doğumu halkın çoğundan gizli tutulmuştur. Rivayetlerde bu konuya ve deliline işaret edilmiştir. [19] İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizim Kaimimizde Peygamberlerin sünneti vardır... İbrahim’in (a.s) sünneti… Doğumunun gizlice gerçekleşmesi ve insanlardan uzak durması…” [20] Yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Emir sahibinin doğumu insanlardan gizlidir. Böylece zuhur edecek ve kimsenin biati, onun boynunda olmayacaktır.” [21]

 

Şeyh Müfid de şöyle inanmaktadır: “O dönemin sorunları ve zamanın sultanının Allah’ın son hüccetini bulmak için ısrarla araması ve amansız takibi yüzünden, o hazretin doğumu herkesten gizli kalmıştır.” [22]

 

Doğumunun gizli olması, tarihte görülmemiş bir şey değildir. Hz. İbrahim’in (a.s) doğumu da o zamanın kralı tarafından öldürülme korkusundan dolayı, gizli tutulmuştu. [23] Yine Kur’an-ı Kerim, Kasas Suresi’nin 7 ile 14. ayetinde Hz. Musa b. İmran’ın (a.s) doğumunun gizli olduğuna işaret etmiştir.

 

Doğumuna Tanıklık Edenler

Hz. Hekime Hatun’a (s.a) ilaveten İmam Hasan Askeri’nin Mariye ve Nesim adlı iki cariyesi de bu doğuma tanıklık etmişlerdir. Şeyh Tusi ve Şeyh Saduk şöyle yazmışlardır: “Nesim ve Mariye şöyle demektedir: ‘Sahib-i Zaman (a.s) annesinin rahminden dünyaya gelince dizlerinin üzerine oturarak iki işaret parmağını gökyüzüne doğru kaldırdı. O anda hapşırdı ve şöyle buyurdu: ‘Elhamdulillahi rabbil âlemin ve sallallahu ala Muhammed’in ve alihi.” Zâlimler Allah’ın hüccetinin ortadan kalktığını zannettiler. Eğer bize konuşma izni verilseydi, şüpheler bertaraf edilirdi.” [24]

 

Ashabın Hz. Mehdi'yi Görmesi

İmam-ı Zaman (a.s) dünyaya geldikten sonra, İmam Hasan Askeri’nin (a.s) güvendiği ashabından bazıları, İmam-ı Zaman'ı (a.s) görmüşlerdir. Şeyh Müfid, Muhammed b. İsmail b. Musa b. Cafer (a.s), İmam Cevad’ın (a.s) kızı Hz. Hekime Hatun, Ebu Ali b. Mutahhar, Amr Ahvazi, Ebu Nasr Türeyf ve on birinci İmam'ın hadimi gibi kişilerin İmam Mehdi’yi (a.s) gördüğünü kaydetmiştir. [25]

 

Muhammed b. Osman Emri, kırk kişi ile birlikte İmam Hasan Askeri’nin (a.s) yanında oldukları bir sırada, İmam Askeri (a.s) İmam Mehdi’yi (a.s) onlara göstermiş ve şöyle buyurmuştur:

 

“Bu, sizin benden sonraki imamınız ve benim sizin yanınızdaki halifemdir. Ona itaat ediniz ve dininizde benden sonra anlaşmazlık yaşamayınız, yoksa helak olursunuz. Bugünden sonra onu bir daha görmeyeceksiniz.” [26]

 

Bu rivayetin bir benzerini Şeyh Tusi de nakletmiş ve Ali b. Bilal, Ahmed b. Hilal, Muhammed b. Muaviye b. Hekim ve Hasan b. Eyyup b. Nuh gibi kişilerin adını zikretmiştir. [27] Yine Kuleyni, Zeu b. Ali İcli’den Fars ahalisinden bir adamın şöyle dediğini nakletmiştir: “Hz. Askeri’nin (a.s) evinde hizmet etmek için Samerra’ya gittim. İmam (a.s) beni evin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla alışveriş işleriyle görevlendirdi. Bir gün İmam Askeri (a.s) oğlunu (iki yaşlarında idi) bana gösterdi ve “bu sizin sahibinizdir” diye buyurdu. Zeu b. Ali İcli, Farslı adamın o günden sonra İmam Askeri’nin vefatına kadar bir daha o çocuğu görmediğini rivayet etmektedir. [28]

 

Şeyh Müfid de Ebu Ömer, Osman b. Said es-Semman ve oğlu Ebu Cafer Muhammed b. Osman gibi kişilerin İmam Askeri (a.s) hayatta iken İmam Zaman’ı gördüklerini zikretmiştir. Yine Nusaybin’den Ruheba oğulları, Ahvaz’dan Said oğulları ve Mehziyar oğulları, Kufe’den er-Rukuli oğulları, Bağdat’tan Nubaht oğulları kabilelerinden bazı kimseler, ayrıca Kum ve Kazvin’den bazılarının ve yine Cibal bölgesinden bazı kişilerin İmam Hasan Askeri'nin (a.s) hayatta olduğu dönemde İmam Zaman’ı gördüklerini yazmıştır. [29]

 

İmam Hasan Askeri (a.s) hayatta iken, oğlunun isminin anılması yasaktı. İmam Hasan Askeri (a.s) oğlunun yalnızca “el-Hüccet min Al-i Muhammed” diye anılmasına vurgu yapmıştı. [30]

 

Ehlisünnet Rivayetleri

Ehlisünnet âlimleri arasında bazıları İmam Mehdi’nin (a.s) doğumunu rivayet etmiş, ancak onun vaat edilmiş kişi olduğu konusunda sessizliğe bürünmüşlerdir. Örneğin: İbni Esir (ö. 630) “el-Kâmil fi’t-Tarih” kitabında [31], İbni Hallikan (ö. 681) “Vefyyatu’l-A’yan” [32] ve Zehebi (ö. 748) “el-İber” kitabında Hazretin vaat edilmiş kişi olduğu konuya değinmemişlerdir. Bazıları da doğumunu rivayet ettikleri gibi, onun vaat edilmiş kişi olduğunu da açıklamışlardır. Örneğin: İbni Talha Şafii (ö. 652) “Metalibu’s-Suul” [33] kitabında İbni Sabbağ Maliki (ö. 855) “Fusulu’l-Mühimme” [34]-[35] kitabında konuyla ilişkin açıklamalarda bulunmuştur.

 

Abbasilerin Tepkisi

İmam Hasan Askeri’nin (a.s) hasta olduğu haberi o zamanın halifesi Mu’temid ’Abbasi'in kulağına ulaşınca, kendisine bağlı ve güvendiği beş subayını İmamı yakından takip etmeleri için o hazretin evine gönderdi. Yine o zamanın baş kadısına da güvendiği on kişiyi, İmamı kontrol altında tutmak için görevlendirmesini emretti. [36]

 

İmam Hasan Askeri (a.s) kendi vasiyetinde tüm mal varlığını annesi Hudeys’e bırakmıştır. Ancak Abbasiler İmamın tüm mal varlığının annesine ulaşmasına mâni olmuş ve mal varlığının yarısına Cafer el koymuştur. [37]

 

İmam Askeri (a.s) şehit olduktan sonra, Abbasi halifesi bir grubu İmamın evine göndermiştir. İmamın evini mühürlemek ve mal varlığını incelemenin yanı sıra imamın oğlunu araştırmaya koyulmuşlar, kadın ve cariyelerin hamile olup olmadığını dahi incelemişlerdir. [38] Hamile olduğundan şüphelenilen Sekil adındaki bir cariyeyi yanlarında götürmüş ve hamile olmadığı anlaşıldıktan sonra serbest bırakmışlardır. [39]

 

--------------

[1]- Mukaddesi, Bazpejuhiyi Tarihi Veladet ve Şehadeti Masuman (a.s), s. 555; Eş’ari, el-Makalat ve’l-Firak, s. 103; Nubahti, Fıraku’ş-Şia, s. 108, 112; İbni Haşşab, Mevalidu’l Eimme ve Vefayatuhum, s. 200, 201; ve Ehlisünnet kaynakları.

[2]- Hudamurad Süleyman, Ferhengnamei Mehdeviyet, s. 192; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 231; Şeyh Müfid, el-İrşad, s. 346.

[3]- Mukaddesi, Bazpejuhiyi Tarihi Veladet ve Şehadeti Masuman (a.s), s. 555, 569; Kuleyni, el-Kâfi, c. 1, s. 329, h. 1; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 430, h. 3.

[4]- Mukaddesi, Bazpejuhi Tarihi Veladet ve Şehadeti Masuman (a.s), s. 593; Kâfi, c. 1, s. 514; Mesudi, İsbatu’l-Vasiyet, s. 258; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 424, 430 ve 432; Şeyh Müfid, el-İrşad, s. 339; Taberi, Delailu’l-İmamet, s. 501; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 239; Fettal Nişaburi, Ravzatu’l-Vaaizin, s. 266.

[5]- Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 474; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 238.

[6]- İbni Talha Şafii, Matalibu’s-Suul, 12. Bap, Erbili’den naklen, Keşfu’l-Gumme, c. 2, s. 437.

[7]- İbni Hallikan, Vefayatu’l-A’yan, c. 4, s. 176.

[8]- Mukaddesi, Bazpejuhi Tarihi Veladet ve Şehadeti Masuman (a.s), s. 597.

[9]- İbni Hallikan, Vefayatu’l-A’yan, c. 4, s. 176.

[10]- Bu iki haber, Akid Hadim’e nispet verilmiş ve her ikisi de Şeyh Şaduk’un Kemalu’d-Din kitabında kaydedilmiştir. (Mukaddesi, Bazpejuhiyi Tarihi Veladet ve Şehadeti Masuman (a.s), s. 601; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 474)

[11]- Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 42, h. 1; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 238.

[12]- Mukaddesi, Bazpejuhiyi Tarihi Veladet ve Şehadeti Masuman (a.s), s. 605; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 475.

[13]- Mukaddesi, Bazpejuhiyi Tarihi Veladet ve Şehadeti Masuman (a.s), s. 605.

[14]- Mehallati, Me’suru’l-kubra fi Tarihi Samarra, c. 1, s. 31 ve sonrası, c. 12, s. 80 ve sonrası.

[15]- Caferiyan, Hayat-ı Fikri ve Siyasiyi İmamanı Şia (a.s), s. 537, 538; Şeyh Müfid, el-İrşad, s. 334; İbni Hallikan, Vefayatu’l-A’yan, c. 2, s. 94, 95; Yakut-u Hemevi, Mu’cemu’l-Buldan, c. 4, s. 134; İbni Tolun, el-Eimmetu’l-İsna Aşer, s. 113.

[16]- Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 183; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, b. 42, h. 1; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 238; Erbili, Keşfu’l-Gumme, c. 2, s. 449.

[17]- Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 186; Safi Gulpeyegani, Müntehabu’l-Eser, s. 353.

[18]- Caferiyan, Hayatı Fikri ve Siyasiyi İmamanı Şia (a.s), s. 186; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 473, 474.

[19]- Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 184.

[20]- Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 184; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 567.

[21]- Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 479, h. 1.

[22]- Caferiyan, Hayat Fikri ve Siyasiyi İmamanı Şia (a.s), s. 567; Şeyh Müfid, el-İrşad, s. 345.

[23]- Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 185.

[24]- Şeyh Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 244, h. 211; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, b. 42, h. 5; Ravendi, el-Haraic ve’l-Ceraih, c. 1, s. 475, h. 2.

[25]- El-İrşad, s. 350, 351; Yenabiu’l-Meveddet, s. 461.

[26]- Muntehabu’l-Eser, s. 355; Yenabiu’l-Meveddet, s. 460; El-Gaybet Tusi, s. 217.

[27]- Muntehabu’l-Eser, s. 355.

[28]- El-Kâfi, c. 1, s. 514.

[29]- Müfid, el-Fusulu’l-Aşer, s. 80.

[30]- Müfid, el-Fusulu’l-Aşer, s. 73.

[31]- İbni Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, c. 7, s. 274; el-Amidi, Mehdiyi Muntazar der Endişei İslami, s. 186’dan naklen.

[32]- İbni Hallikan, Vefyyatu’l-A’yan, c. 4, s. 176, h. 562; el-Amidi, Mehdi Muntazar der Endişe İslami, s. 186’dan naklen.

[33]- Şafii, Metalbu’s-Suul, c. 2, s. 79, b. 12.

[34]- Maliki, el-Fusulu’l-Mühimme, s. 287.

[35]- Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 190, 191.

[36]- Müfid, el-Fusulu’l-Aşer, s. 71; Saduk, Kemalu’d-Din, s. 474.

[37]- Müfid, el-Fusulu’l-Aşer, s. 69, 72.

[38]- El-Kâfi, c. 1, s. 505; Kemal, s. 43.

[39]- Kemal, s. 473, 476.




Bu haber 857 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI