Bugun...


Bismillah'ın "Ba"sındaki Kulluk Hakikati - 2
Tarih: 30-03-2023 14:34:15 Güncelleme: 30-03-2023 15:22:15 + -


Ey insan! Bu kadar "ben, ben" deyip durma!... Salt, "kendine güven" olgusu küfürdür. Allah'a güvenmeye bak. Allah istemedikten sonra, hangi işin peşinden koşturursan koştur, o iş olmaz.

facebook-paylas
Tarih: 30-03-2023 14:34

Bismillah'ın

Bismillahirrahmanirrahim

Merhum Zencanî "el-Kelâmu Yecurru'l-Kelâm" kitabında şöyle yazmıştır: Milyoner bir şahıs Amerika'da bir arsa alarak bilmem kaç katlı bir bina yaptırdı. İşin yarısında parası tükendi. Mecburen binayı bankalara ipotek ettirerek borç aldı. Öbür taraftan alacaklılar da ona baskı yapıyorlardı. Bunca borçlar ve borçların üstüne gelen faizlerin iflastan başka bir hâsılı olmadığını görüyordu.

O binayı da kimse almıyordu. Zaten alsa da borçların üzerine gelen faizleri dahi karşılamazdı. Dolayısıyla çareyi intiharda buldu. Oturup nasıl intihar edeceğini düşündü. Sonunda, "Eğer zehir içecek olursam, akrabalarım yetişip beni kurtarabilir. O hâlde ihtiyatlı olmalıyım. Hem zehir içmeli ve hem de kendimi yüksek bir yerden aşağı atmalıyım" dedi. Zehir içti ve kendisini binanın üzerinden aşağı attı. Kendine güvenerek, bir şeyler yaptığını ve mutlaka öleceğini zannetti. Ama binanın alt kattaki bir çıkıntısına takıldı ve baş aşağı asılı kaldı. İçtiği zehirleri de kustu ve etraftan yetişerek onu aşağı indirdiler ve ölümden kurtardılar.

İnsan kendi kendine bir iş yaptı mı, yüzde yüz neticeye ulaşacağını zannediyor. Elinde olan tecrübelerle “işleri ilerletebileceğim” diye hayal ediyor.

Bu vehimleri bir kenara bırak. Allah neyi isterse, o olur. Geçmişimiz için tövbe edelim. Yalnızca kendimize güveni bir kenara itelim. Allah'ın kuvvet ve kudretini göz önünde bulunduralım. Yediğimiz lokmadan tutun, diğer büyük işlere kadar her şeyimizde Allah'a güvenmeliyiz. İnsan küçüktür. Büyük olan Allah'a dayanarak büyüklük kesp etmelidir. Gaybdan kuvvet almalıdır. Allah'ın yardım ve lütuflarını algılamalıdır.

Bu mübarek "Besmele" ayetinde Esmau'l-Hüsna'dan üç isim vardır: “Allah, Rahman ve Rahim”. Tüm ümitler de bu üç isimedir. Bu üç isme umut bağlanır ve bu üç isimden korkulur. Allah'ı rahmaniyetiyle tanıyan, her yerde Allah'ın rahmetini müşahede eden ve kendisini nimet ve rahmetler içinde gören kimse korkuya kapılır. "Bu nimetler karsısında şükrettim mi? Bunca nimetler karşısında kulluk ve ihlâsta bulundum mu?" diye endişeye kapılır. "Gafletlerim başıma neler getirecek?" diye kaygılanır. Küfran-ı nimet sebebiyle baştanbaşa utanca bürünür.

"er-Rahman", yani rahmeti her şeyi kaplamıştır. O'nun rahmetini nasıl sayabiliriz ki? Ama nefsanî isteklerimize ulaşamayınca, Allah'ın bizlere hiçbir ihsanda bulunmadığını zannediyoruz. Dolayısıyla da Allah'ın kaza ve kaderine itiraz eder bir hâle geliyoruz. Sanki bizlere hiçbir nimet vermemiş gibi davranıyoruz. Bu hâlimiz küfran-ı nimettir ve nankörlüktür. Bak, Allah sana neler vermiş. Dikkatli ol da Allah sana verdiği bunca nimetleri nankörlüğün sebebiyle senden geri almasın; nankörlüğün sebebiyle seni lütuflarından mahrum kılmasın.

Eğer bu dünyada nimet ve rahmetleri takdir etmez ve kıymetini bilmezsen, nasıl olur da uhrevî rahmetlere nail olmayı ümit edebilirsin? Eğer şükredersen, Allah da sana olan nimetlerini artırır. Allah, onca nimetleri nimetine şükredenler için hazırlamıştır. Hz. Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Allah'ın rahmeti yüz parçadır. Birini bu dünyaya ait kılmıştır. İşte bu yüzde bir parça, annenin evladına olan merhametidir. Geriye kalan 99 parçasını ise, ahirette iman ehli olanlar için ayırmıştır.

Nitekim Kur’an’da da buyrulduğu üzere hiç kimse Allah'ın, kendisi için neler hazırladığını bilmiyor: Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.[1]

Dünyada da rahmetten bir numune vardır. Berzah âlemi ve kıyamet rahmetlerinden bir katre de bu dünyada vardır. Bu küçük ve değersiz dünyada bunca nimet ve rahmete yer verilmiştir. Öyleyse ya Rabbi, ebedî ömür ve diğer âlemler için neler neler yaratmışsın!

Kur’an’da şöyle buyrulmuştur: (Onlara denir ki:) Geçmiş günlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karşılık, âfiyetle yeyin, için. [2]

Allah'ın şu anda hepimize ihsan buyurduğu bir nimeti de Ramazan ayıdır. Geçen yıl aramızda olan dostunun kabrinin başına git ve ona sor: "Ey dostum! Geçen yıl aramızda idin ve şu anda nasılsın? Bir arzun var mı?" Eğer melekûtî kulağın varsa, şöyle dediğini işitirsin: "Şu anda bu mübarek ayda yeryüzünde olmayı isterdim. Gündüzleri oruç ve geceleri ise, ibadet tevfikim olsun ve Kur’an asla elimden düşmesin isterdim."

Ey yaz mevsiminde on altı saat boyunca yemek ve içmekten Allah için içtinap eden kimse! Şimdi de Kevser havuzundan iç...

Ey Ramazan ayına saygı gösteren kimse! Allah'ın ebedî nimetlerinden yararlan...

Hz. Resulullah (s.a.a) sevinçli olduğu bir gün şöyle buyurdu: Seyyidu'ş-Şüheda Hamza ve Cafer-i Tayyar'ı cennette üzüm yerken gördüm. Biraz yedikten sonra üzümler hurma oldu. Bu hurmaların çekirdeği ve ağırlığı yoktu. Misk kokusu fersahlarca uzaktan hissediliyordu. Onlara, "Burada sizler için en iyi olan şeyler nedir?" diye sordum. Hamza şöyle dedi: "Üç şey vardır ki, berzah ve kabir âleminde oldukça ferahlandırır ve sevindiricidir. Birincisi, Ali b. Ebî Talib'in sevgisidir. (Allah'ım, Ali'ye olan sevgimizi artır.) İkincisi, Muhammed'e ve Âl-i Muhammed'e salâvat getirmektir. Üçüncüsü ise, susamış bir kimsenin susuzluğunu gidermektir."

Eğer susamış birine su verecek olursanız, berzah âleminde sizlere çok faydası dokunur. Bu âlemde birinin gönlünü serinleten bir kimsenin kabirde gönlü serin ve ferah olur.

Ravi diyor ki: Bir yolculuk esnasında İmam Cafer-i Sadık (a.s) ile birlikte yol alırken, yere düşmüş birine rastladık. İmam (a.s) "Git bak, susuzluktan yere düşmüş olmasın? Su götür ve kendisine su ver" dedi. Yanına varınca onu tanıdım. Bir Hristiyan'dı. Geri döndüm ve İmam'a (a.s), "O bir Hristiyan'dır. Müslüman olmadığı için kendisine su vermedim" dedim. İmam (a.s), "Ona su vermedin mi?" diye itiraz ederek şöyle buyurdu: "Susamış birine su veren herkese ecir vardır."

Hangi din ve mezhepten olursa olsun, hatta hayvan bile olsa fark etmez. Öyle ki bazen susuz birine su vermek, abdest almaktan bile önce gelmektedir. Bu üç şeyin berzah âleminde özel tesirleri vardır. Bazen, öldükten sonra ölmeden bazı işleri yapmamam gerektiğini anlayacağımı, "Ya Rabbi! Beni dünyaya geri döndür" diyeceğimi düşünüyorum. Bu yüzden şöyle diyerek yalvarıyorum: "Ya Rabbi! Bana tevfik ver de bana faydalı olan şeyleri yapayım ve dolayısıyla da kabirde 'Ya Rabbi! Beni geri döndür de iyi işler işleyeyim' [3] dememe gerek kalmasın."

Hepimiz, Allah'tan bu hacetimizi isteyelim. Allah'tan her hayır için tevfik dileyelim. Şu anda da isteyecek olursak, Allah'ın lütuf ve keremiyle duamıza icabet etmesi ümit edilir.

Niçin biz Allah'tan istemek hususunda gevşeklik ediyoruz. Hep birlikte Kerim olan Allah'ın kapısına gidelim. Allah, Rahman ve Rahim'dir. Nitekim Kumeyl duasında da şöyle denilmiştir: "Allah'ım! Her şeyi kaplayan rahmetin hakkına senden dilerim..."

 

Ayetullah Hüseyin DESTGAYB

 

-----------

[1]- Secde, 17.

[2]- Hakka, 24.

[3]- Müminûn, 99-100.




Bu haber 273 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI