Bugun...


Tövbe ve Nefsi Arındırma - 2
Tarih: 03-08-2023 13:59:43 Güncelleme: 03-08-2023 13:59:43 + -


Tövbe gerçekten doğru olursa, kesinlikle Allah tarafından kabul olur ve bu, Allah'ın (c.c) lütuflarındandır.

facebook-paylas
Tarih: 03-08-2023 13:59

Tövbe ve Nefsi Arındırma - 2

Bismillahirrahmanirrahim

Tövbenin Kabul Edilmesi

Allah-u Teâlâ bizi cehennem ve cehennem azabı için yaratmamıştır. Bilakis O, bizi saadete ve cennete kavuşmak için yaratmıştır. “İnsanları saadet yoluna hidayet etsinler ve günahkârları tövbe etmeye ve Allah'a dönmeye davet etsinler” diye peygamberler göndermiştir. Tövbenin kapısını herkesin yüzüne açık kılmıştır.

Onları devamlı kendisine çağırmaktadır. Peygamberler ve Allah'ın velileri, insanları devamlı Allah'a yönelmeye davet ediyorlardı.

Allah-u Teâlâ birçok ayet-i kerimede günahkârları kendine doğru yönelmeye çağırmış ve onların tövbesini kabul edeceğini vaat etmiştir. Allah'ın vaadi ise, yalan değildir. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamları (a.s) yüzlerce hadiste insanları tövbe etmeye ve Allah'a yönelmeye davet etmiş ve onlara ümit vermişlerdir. İşte birkaç örnek:

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

Kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlemekte olduklarınızı bilen O'dur. [1]

Yine şöyle buyuruyor:

Doğrusu ben; tövbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım. [2]

Başka bir yerde de şöyle buyuruyor:

Ve çirkin bir hayasızlık işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları üzerinde bildikleri hâlde ısrarla durmayanlardır. İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedî kalacakları altında ırmaklar akan cennetlerdir. [3]

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: Günahtan tövbe eden bir kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir. Günah işlemeye devam edip sadece diliyle istiğfar eden kimse ise, alay eden kimse gibidir. [4]

Buna benzer ayet ve hadisler oldukça fazladır. Bu yüzden tövbenin kabul oluşunda şüphe edilmemelidir. Bilakis Allah-u Teâlâ tövbe edenleri sever. Nitekim Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

Şüphesiz Allah, tövbe edenleri sever; temizlenenleri de sever. [5]

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: Allah'ın, kulunun tövbesinden dolayı sevinmesi (hoşnut olması), karanlık gecede bineğini ve azığını kaybettikten sonra yeniden bulan bir adamın sevincinden daha fazladır. [6]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: İnsan halis ve devamlı bir tövbeyle tövbe ederse, Allah onu sever ve günahlarını örter. Ravi, "Ey Resulullah'ın (s.a.a) evlâdı! Allah-u Teâlâ günahları nasıl örter?" diye sorunca, İmam (a.s) şöyle buyurdu: Amellerini yazan iki melek o adamın günahlarını unuturlar. Allah-u Teâlâ onun organlarına ve yeryüzündeki noktalara (günah işlediği yerlere) onun günahlarını örtmelerini emreder ve sonra da hiç kimsenin ve hiçbir şeyin günahlarına tanık olmadığı bir hâlde Allah'la mülakat eder. [7]

Tövbe Nedir?

Tövbe, geçmiş amellerden pişman olmaktır. Tövbekâr gerçekten ve kalben tövbe eden kimseye denir. Hz. Resulullah (s.a.a), "Pişman olmak tövbedir." [8] buyurmuştur.

Allah-u Teâlâ tövbeyi kabul edip günahları bağışlıyorsa da, sadece dille "Estağfurullah" demenin veya pişman olduğunu söylemenin ve hatta ağlayıp sızlamanın gerçek tövbe olduğunu söyleyemeyiz. Zira bir tövbenin doğru olup olmadığını bilmek için şu üç belirtinin olması şarttır:

1- Geçmişte yaptığı günahlardan kalben pişman olmak ve geçmişte yaptıklarından dolayı gerçekten üzgün olmak.

2- Gelecekte bu günahları yapmayacağına dair tam bir kararlılık içinde olmak.

3- Eğer işlediği günahların telafisi mümkün ise, onları telafi etmek için kararlı olmak. Örneğin, eğer bir kimsenin malını gasp etmişse, onu mümkün olan ilk fırsatta sahibine geri verme ve onu razı etme kararı içinde olmak. Eğer geri vermesine gücü yetmiyorsa, sahibini bir şekilde razı etmeye çalışmak.

Eğer üzerinde bir kimsenin hakkı varsa, onu vermek. Eğer malının zekât ve humusunu vermemişse, onları vermek. Eğer namazını ve orucunu yerine getirmemişse, onları kaza etmek. İşte ancak böyle bir kimseye, “gerçek anlamda tövbe etmiştir” denir. Ama yaptıklarından pişman olmayan veya gelecekte de günahı terk etmeye kararlı olmayan kimse, gerçek anlamda tövbe etmiş sayılmaz ve tövbesi de kabul olmaz.

Bir kimse İmam Ali'nin (a.s) yanında, "Estağfirullahe Rabbî" cümlesini söyledi. İmam Ali (a.s) ona şöyle dedi: Annen senin yasına otursun! Acaba istiğfarın ne anlam taşıdığını biliyor musun? İstiğfar (bağışlanma dilemek), illiyyin (Allah katında yücelmişlerin) makamıdır.

İstiğfar bir kavramdır ve altı anlamı kendisinde toplamıştır:

1- Geçmiş günahlardan pişman olmak.

2- Günahları, daimî olarak terk etme kararı almak.

3- Allah'ın huzuruna çıktığında, kimsenin senin üzerinde hakkı olmayacak şekilde halkın tüm haklarını eda etmek.

4- Terk ettiğin tüm farzları kaza etmeye dikkat etmek.

5- Haram yemekle gövdende oluşan etler eriyinceye, derin kemiğine yapışıncaya ve yeniden bedeninde et oluşuncaya kadar işlediğin günahlardan üzüntü duymak (üzüntünü sürdürmek).

6- Günahın zevkini gövdene tattırdığın gibi, itaatin zorluk ve acısını da vücuduna tattırmak. Bunları yaptıktan sonra "estağfirullah" de.

Şeytan o kadar hilecidir ki, hatta bazen insanı tövbe hususunda da aldatır.

Bazen insan, işlediği günaha pişmanlık duymaksızın gelecekte bu günahı işlememeye kararı olmadan ve halkın hakkını vermeden bir dua meclisine iştirak edip biraz manevî atmosferin etkisi altında kalıp ağlayınca, bu yaptığının gerçek anlamda tövbe olduğunu zanneder. Oysa bu bir aldanıştır ve gerçek anlamda bir tövbe değildir. Dolayısıyla nefsin arınmasına, temizlenmesine ve ahiret mutluluğuna vesile değildir. Çünkü bu adam günah yolundan Rabbine doğru dönmemiştir.

Nelerden Tövbe Edilmelidir?

Günah nedir ve hangi günahlardan tövbe etmeliyiz?

Allah'a yakınlaşmaktan alıkoyan; manevi seyir ve sulüka engel teşkil eden ve insanı dünyaya yönlendirip, Allah'tan uzaklaştıran her şey günah sayılır, ki insanın onlardan kaçınması ve nefsini temizlemesi gerekir. Günahları ise, topluca iki kısma ayırmak mümkündür: Ahlâkî günahlar ve amelî günahlar.

1- Ahlâkî Günahlar

Kötü ahlâk ve çirkin huylar, insanı kirletip alçak duruma düşürür ve insanın insanlığın sırat-ı müstakiminde yürümesine, ilâhî lika ve kurb/yakınlık makamına ulaşmasına engel olur. Kötü huylar nefiste kök saldığı durumda insanın melekelerinden bir parça sayılır ve zatının bâtınını değiştirip altüst eder. Dahası insanın ne olduğunda da etkili olur. Ahlâkî olmaları hasebiyle ahlâkî günahları önemsiz ve küçük saymamalı; tövbe ederek onları temizlemekten gaflet etmemeliyiz. Çünkü nefsi kötü huylardan temizlemek zarurî ve hayatî bir önem arz etmektedir.

Kötü huylar şunlardan ibarettir: Riya/gösteriş, nifak/iki yüzlülük, gazap/öfke, kibir/övünmek, kendini beğenmişlik, kabalık, zulüm, aldatmak, gıybet/dedikodu, bühtan, jurnal etmek, insanların hatalarını araştırmak, söz taşıma, vaade amel etmemek, yalan, dünya sevgisi, hırs/tamah, çekememezlik, anne-babaya itaatsizlik, akraba ilişkilerini kesmek, nimete nankörlük, israf, haset, sövmek ve başka kötü sıfatlar.

Yüzlerce ayet ve hadiste bu sıfat ve huylar yerilmiş; alınması gereken önlemler ve tedavi yolları açıklanmış; bunların dünyevî ve uhrevî belirtileri ile sonuç ve cezaları bildirilmiştir.

2- Amelî Günahlar

Başlıca amelî günahlar şunlardan ibarettir: Hırsızlık, insan öldürmek, zina, livata, faiz almak ve faiz vermek, başkalarının malını gasp etmek, ticarette sahtekârlık, farz olan cihat meydanından kaçmak, emanete hıyanet, şarap ve sarhoşluk getiren diğer içecekler, murdar, domuz eti ve yenilmesi haram olan diğer yiyeceklerden yemek, kumar oynamak, yalan yere tanıklık etmek, yalan yere yemin etmek, suçsuz kimselere zina isnat etmek, farz namazları terk etmek, farz orucu terk etmek, farz olan haccı yerine getirmemek, marufu emretmeyi ve münkerden (kötülükten) sakındırmayı terk etmek, necis yemeği yemek vs.

Bunlar, insanın kaçınması ve bunlara bulaşması durumunda da tövbe edip Allah'a dönmesi gereken ve herkes tarafından bilinen meşhur günahlardır.

Ancak meşhur olmayan ve günah olarak tanıtılmayan ama Allah'ın seçkin kulları ve evliyaları için günah sayılan diğer günahlar da vardır. Bunlar başlıca müstehapları (sünnetleri) terk etmek, mekruh olan bir işi yapmak, hatta günahı aklından geçirmek, Allah'tan başkasına tövbe etmek (yönelmek), Allah'ı anmaktan insanı gaflete düşüren düşünceler ve şeytanî vesveselerdir. Bütün bunlar, Allah’ın velilerine göre günah sayılır. Dolayısıyla onların bunlardan tövbe etmeleri gerekir.

Dahası “mümkünü'l-vücud” (muhtaç olan mahlukat) olan her insanın tanıması gereken Allah'ı, Allah'ın sıfatlarını ve fiillerini bütünüyle tanımakta kusur etmek, Allah'ın seçkin kulları için noksanlık ve günah sayılır. Allah'ın seçkin kulları böyle bir noksanı hissedince bedenleri titrer, ağlayıp sızlayarak ve Allah'a dönerek bunlardan tövbe ederler. Peygamberlerin ve Ehlibeyt İmamlarının (a.s) tövbeleri bu türden olabilir. [9]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Resulullah (s.a.a) hiç günahı olmadığı hâlde her gün yetmiş defa Allah'a tövbe ederdi. [10]

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: Bazen kalbimde bir karanlık zuhur eder. Bu yüzden bir gece ve gündüz zarfında yetmiş kere istiğfar ederim. [11]

Ayetullah İbrahim EMİNÎ

 

---------

[1]- Şurâ, 25.

[2]- Taha, 82.

[3]- Âl-i İmrân, 135-136.

[4]- el-Kâfi, c.2, s.435.

[5]- Bakara, 222.

[6]- el-Kâfi, c.2, s.435.

[7]- el-Kâfi, c.2, s.436.

[8]- Hakaik, s.286.

[9]- Vesailu'ş-Şia, c.11, s.361.

[10]- el-Kâfi, c.2, s.450.

[11]- Mahaccetu'l-Beyza, c.7, s.17.




Bu haber 631 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI