Bugun...



İslam’da Hicabın Kapsamı ve Felsefesi

İslam’da Hicabın Kapsamının, Felsefesinin ve Eğitimsel Etkilerinin İncelenmesi

facebook-paylas
Tarih: 14-02-2020 11:41

İslam’da Hicabın Kapsamı ve Felsefesi

Meryem Azimiyan, Dr. Said Beheştî

 

Özet

Bu makalede İslam’da hicabın felsefesi, sınırları, eğitimsel etkileri ve hicabın içselleştirilmesinin yolları araştırılarak işlenmiştir. Bu araştırma bir tür tanımlayıcı araştırmadır. Kütüphane yöntemiyle bilgiler toplanmış, bilgilerin sınıflandırılması araştırma içerikli oldu. Kuran, sünnet, akıl ve fıtrat açısından hicabın felsefesi incelendikten sonra hicap için iki temel felsefeye ulaşıldı. İlki toplumda erkeklerinin tahrikinin önlenmesi ve diğeri hem rahatsız edebilecek olanların şerrinden uzak kalabileceği, hem de rahatlıkla topluma karışabileceği şekilde kadının emniyetinin sağlanmasıdır. Kadının hicabının kişisel boyutta sınırları, yüzü ve elleri hariç bütün bedenini namahrem yanında örtmesidir. Mahremlerin yanında böyle örtünmesine gerek yoktur. Bununla beraber kadınlar, konuşmalarıyla ve yürümeleriyle dahi, sosyal ortamlarda dikkat çekmenin her türlüsünden sakınmalıdırlar. Hicabın en önemli etkileri kişisel boyutta kadının korunması, huzuru ve emniyeti, aile boyutunda ailenin güçlenmesi ve sebatı, toplumsal boyutta da toplumun ahlakının korunmasıdır. Hicabı içselleştirme yöntemleri ise şunlardır: Allah’a imanın kuvvetlendirilmesi ve artırılması, hicap konusunda bilgilendirme, hicabın felsefesinin ve olumlu etkilerinin anlatılması, hicabın üstün örneklerinin tanıtılması…

 

Giriş

Kadının örtünmesi ve hicabı, her zaman bir rengi ve ahengi olan, herkesin kendi bakış açısına göre eleştirip incelediği tarih kadar uzun bir hakikattir. Örtünmeye muhalif olan kesimler, genellikle bunun için mantık dışı ve makul olmayan açıklamalar yapmaya çalışmışlardır. Elbette insanın en baştan hurafe farz ettiği konu için beyan ettiği açıklama da hurafeyle uyumlu olacaktır. Bu tür kişilerin hicap felsefesine karşı sundukları deliller riyazet ve ruhbanlık, kadının istismarı, emniyet hissetmeme ve kıskançlıktır. Acaba bu hükmü kadınlara farz eden İslam, bu delilleri kabul ediyor mu? Yoksa İslami hicap felsefesi başka bir konu mudur?

Bu araştırmada İslam’da hicap felsefesi ve delilleri ayetler ve rivayetler dikkate alınarak dört bölümde incelenecektir. Sonra kişisel, ailevî ve toplumsal açıdan hicabın kapsamı, nihayetinde de hicabın eğitimsel etkileri ve içselleştirilme yöntemleri anlatılacaktır.

Hicabın Felsefesi

Bu araştırmada hicap felsefesinin delillerine bakılacaktır. Bunlar, bu hükmün vacip olmasının da sebepleridir. İslam’da vahiy kaynağı, bu faraziyeyi açıklayan ayetleri içermektedir. Devamında Masum İmamların (a.s) sünnetine (söz, fiil ve onay) başvurularak bu hükmün ayrıntılı temelleri daha da belirginleşecektir.

a) Kuran’ın bakış açısından hicap

Hicap ayetlerine ve nüzul tertibine dikkat edilirse hicap hükmünün bir seferde ilan edilmediği, azar azar, zamanın geçmesiyle ve ortamın hazır olmasıyla nazil olduğu görülür. “İlk önce hicri beşinci yılın son günlerinde, Peygamber’in Zeynep binti Cahş’la (Zeyd bin Harise’nin boşadığı karısı) düğün yemeğinde Peygamber eşlerinin örtünmesi ayeti Peygamber’e (s.a.a) nazil oldu. Bu ayet-i kerimede bütün erkeklere, perde arkasından Peygamber’in eşleriyle konuşmaları emredildi.

İkinci aşamada akrabalar bu hükmün kapsamından çıktı ve onların Peygamber’in eşleriyle perde olmadan konuşmalarına izin verildi. Üçüncü aşamada örtü(cilbab/çarşaf) Peygamber ve mümin eşlerine ve kızlarına bir hak ünvanıyla verildi. Dördüncü aşamada Nur suresi ayetleri hanımların hicap hükümlerini açıkladı. Beşinci aşamada mahrem hanımların istirahat mahalline girebilmek için izin alınması konusu işlendi. (Âbidinî, Neşriye-i Fıkıh, No: 23, s. 49-50)

İlk aşama: Ahzap suresi 32, 33 ve 53. ayetlerin nazil olması

“…Kadınlarından bir şey istediğiniz zaman perde ardından isteyin.” (Ahzap/53).

Sonra bu ayetin sebebini açıklarken şöyle buyuruyor:

“Bu, sizin yürekleriniz bakımından da daha temizdir, onların yürekleri bakımından da.”

Bu surede hicap ayeti nazil olmadan önce, Peygamber’in eşlerinin, ilahi takvayı korumaları halinde diğer kadınlardan üstün olduklarını beyan eden başka ayetler nazil olmuştur. Peygamber eşlerine, zaruri işleri dışında evlerinden dışarı çıkmamaları, erkeklerle naz ve işveyle konuşmamaları ve ilk cahiliye dönemindeki gibi süslenmemeleri de emredilmiştir.

“Ey Peygamberin eşleri, siz, öbür kadınlardan birine benzemezsiniz; çekiniyorsanız sözü yumuşak bir tarzda söylemeyin ki gönlünde bir hastalık olan ümide düşer sonra ve doğru ve güzel söz söyleyin. Ve evlerinizde oturun ve ilk cahiliyet devrinde olduğu gibi sokaklara çıkmayın.” (Ahzap/32-33)

İkinci Aşama: Ahzap suresi 55. ayetin nazil olması

“Peygamberin kadınlarının, babalarına, oğullarına, erkek kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, inanan kadınlara ve sahip oldukları kölelere ve cariyelere görünmelerinde bir vebal yok ve çekinin Allah’tan; şüphe yok ki Allah her şeye tanıktır.” (Ahzap/55)

Bu ayet incelendiğinde adı geçen ilk beş gurubun “birinci derece mahremler” olduğu görülmektedir. Bununla beraber Peygamber’in hanımları için olan hicap hükmü, onları birinci derece mahremlerin gözünden uzak tutmak amacıyla verilmemişti. Diğer bir deyişle Allah resulünün eşleri, daha önceden mahrem akrabalarıyla perde arkasından konuşmakla yükümlü olmadıkları gibi, Peygamber’le evlendikten sonra da perde olmadan mahrem akrabalarıyla konuşabilirler.

Üçüncü aşama: Ahzap suresi 59. ayetin nazil olması

“Ey Peygamber, eşlerine ve kızlarına ve inananların kadınlarına söyle; dışarı çıkacakları vakit dışarıya mahsus elbiselerini giysinler; bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ve Allah, suçları örter, rahimdir.” (Ahzap/59)

Buraya kadar Peygamber eşlerinin kendilerini perde arkasında korumaları gerektiği, sadece mahrem akrabalarıyla, mümin kadınlarla ve kölelerle perde olmadan yüz yüze gelebilecekleri anlaşıldı. Bir taraftan da bu vazife, Peygamber’in hanımlarını içine alan özel bir şerefti. Şüphesiz hicabın şerefli ve bir hak olması yönü, bir yükümlülük olması yönünden daha fazlaydı. Bu yüzden hicap hükmünün ilan edilmesinin ardından bu emre uyanların cennetle müjdelenmesi ve uymayanların cehennem azabıyla korkutulması konu edilmedi. Aksine aklın ve örfün beğeneceği bir sebep sunuldu:

“Bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar.”

Şerefli ve bir hak olması yönü daha ön planda olduğu için de Medineli kadınlar, azamet ve haşmetlerinin ön plana çıkması için, Peygamber siyah çarşaf giymelerini buyurmadığı halde siyah çarşaf giydiler. Elbette Arabistan yarımadası gibi ülkelerde, güneş ışığını kendine çekmesi sebebiyle siyah giysi giymek pek uygun değildir. Bununla beraber bu tür giysi giymeye getirilebilecek tek açıklama, azametli ve haşmetli olmak ve bu haktan tamamen faydalanabilmek için bu seçimin yapıldığıdır.

Burada, ayette geçen asıl kelime olan “cilbab” kelimesi açıklanmalıdır. Cilbab için lügat ve tefsir kitaplarında çeşitli manalar ve örnekler zikredilmiştir. Ruhu’l-Meanî’de cilbab için birkaç mana zikredilmiştir:

1. Yukardan aşağıya kadar örten şey; çarşaf gibi. 2. Örtü. 3. Aba. 4. Kadınların, elbiselerinin üzerine giydiği bütün elbiseler; pardesü vb. 5. Kendisiyle örtünülen her şey; aba veya başka bir şey. 6. Başörtüsünden daha büyük, cüppeden daha küçük giysi.

Buradan, bu ayetin hicabı ve hicabın sınırlarını yenilemek amacında olmadığı anlaşılıyor. Amaç, örtüyü özgür ve iffetli kadınların bir sembolü kılmak ve bunu bir ayrıcalık olarak sunarak hanımların şevkle hicabı kabul etmelerini sağlamaktır. Belki de bu tür bir sembolle iffetli kadınların iffetsizlerden veya özgürlerin kölelerden ayrılmasını kadınların kendisi istemiştir. Çünkü reziller ve haydutlar tarafından rahatsız ediliyorlar, bu sebeple de zamanlı zamansız Peygamber’e şikâyette bulunarak bir çare arıyorlardı. Bu yüzden Allah bu hal yolunu onlara sunmuştur.

Dördüncü aşama: Nur suresinin 30-31. ayetlerinin nüzulü

“İnanan kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar ve açığa çıkanlardan, görünenlerden başka ziynetlerini göstermesinler ve örtülerini, göğüslerini örtecek bir tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar; kocalarından yahut babalarından, yahut kocalarının babasından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut kendi malları olan kölelerden, yahut erkeklikten kesilmiş veya kudreti olmayan erkek hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların gizli hallerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başka erkeklere ziynetlerini göstermesinler; gizledikleri ziynetler, bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar ve tövbe edin hepiniz Allah’a ey inananlar da kurtulun, erin muradınıza.”

Nur suresinin 31. ayeti hicabın dördüncü aşamasıdır. Kadınların hicabına ilaveten erkeklere uzun bakmamak, namahrem yanında süslerini belli etmemek gibi başka konular da bu ayetin nüzul sebepleri arasında bilinir. “İnanan kadınlara söyle” ayetinden, Medine kadınlarının başlarını ve bedenlerini örttükleri ama başlarının ve göğüslerinin bazı kısımlarını açık bıraktıkları anlaşılmaktadır. Bununla beraber bu ayette, örtülmeyen kısımların örtülmesiyle ilgili emirler vermiştir. Başörtülerinizi yakalarınızın üzerine atın buyruğundan, bu ayet-i kerime nazil olmadan önce başörtüleri ön taraftan bağlamadıkları ve boyunlarının açıkta olduğu anlaşılmaktadır.

Burada “himar”ın çoğulu olan “humur” kelimesinin anlamından bahsetmemiz gerekiyor: “Himar” mutlak örtü anlamındadır ve burada başörtüsü kastedilmektedir. Bu, hanımların başlarının üzerinden baş ve boyunlarına attıkları örtüdür. Kuran-ı Kerim, himar ve cilbabın hedeflerini farklı beyan ediyor. Himarı mutlak vacip buyurmuştur. Nur suresinden anlaşıldığı kadarıyla bunun hedefi erkeklerin tahrik olmasını önlemektir. Ancak cilbab, kadının kendi emniyetini sağlayan ve onu serserilerin şerrinden koruyan bir örtüdür. Bununla beraber himar erkeklerin tahrik olmasını önlemek içindir ama cilbab kadının kendi emniyeti içindir. Öyleyse bu ikisi aynı olamaz. Yoksa kadınların emniyeti için Nur suresindeki ayet yeterli olurdu, başka bir ayete daha gerek olmazdı.

b) Sünnet açısından hicap

Sünnetle beraber Kuran, İslam kültürünü tanıma kaynağıdır. İslam’ı tanımak ve beşeri toplumun çeşitli boyutları hakkında İslam şeriatının bakışına ulaşmak için bu iki kaynaktan faydalanılır. Peygamber’den (s.a.a) ve Masum İmamlardan (a.s) hicap hakkında nakledilen rivayetlerde, Kuran’ın hicapla ilgili konuları daha fazla açıklanmaya ve şerh edilmeye çalışılır.

Sünnet, Masum İmamların (a.s) söz, fiil ve onaylarını kapsar. Bununla beraber hem bu konudaki hadislerine, hem de onların o günün toplumundaki davranış ve siyerlerinin türüne başvurulabilir. Aynı şekilde Müslüman kadınların İslam’ın ilk zamanlarındaki siyeri de kadınların yüce şahsiyetlerinin örneği ünvanıyla dikkate alınabilir. Zira onlar her zaman namahrem karşısında bedenlerini ve saçlarını örtmüşlerdir. Bunu da bütün toplumsal alanlarda da varlıklarını sürdürürken yapmışlardır.

Resulullah’ın (s.a.a) kızı Hz. Fatıma Zehra’nın (a.s) bütün yaşam alanlarındaki davranışları Müslüman kadınların hepsi için şahsına münhasır ve yüce bir örnektir. Beşeriyetin kendi çizgisinde marifete ve kemale ulaşmaya susadığı, boş ve yanlış örnekleri izlediği için başıboş ve şaşkın kalakaldığı bir dünyada kâmil insanlardan daha iyi ve daha kâmil bir örnek bulunamaz. Aşağıdaki rivayetlerde hicapla ilgili şu huşular geçmektedir:

1- Vücudu belli eden giysi giymenin men edilmesi

Bir gün Ebu Bekir’in kızlarından biri ve Peygamber’in hanımlarından birinin kız kardeşi olan Esma, vücudunu gösteren ince bir elbiseyle Peygamber’in evine geldi. Peygamber ondan yüzünü çevirerek şöyle buyurdu: “Ey Esma, kadın buluğa erdikten sonra yüzü ve elleri dışında vücudunun bir yerinin görünmemesi gerekir.” (Secestanî, tarihsiz, c. 2, s. 383)

Bir şeyin örtülmesi vacip olduğunda, yani o şeyin muhakkak örtülmesi gerektiğinde uzuvları gizlemeyen ince örtü, örtü sayılmamaktadır.

2- Ev dışında makyajın ve koku kullanmanın men edilmesi

Bunun hakkında şöyle rivayet edilmiştir:

“Peygamber (s.a.a) kadının başkaları için kendisini süslemesini men etti ve şöyle buyurdu: “Eğer kocasından başkası için süslenirse Allah’ın onu ateşte yakması gerekir.” (Meclisî, 1376, c. 103, s. 243)

3- Bakmaktan ve göz süzmekten sakınma

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Bakış, asi şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Bir bakışın süresinin o kadar kısa ama pişmanlıklarının uzun süreli olduğu çok görülmüştür.” (Hürr Amulî, 1363, c. 14, Nikâh babı)

4- Namahremle tokalaşmanın yasaklanması

İslam’ın yasakladığı hususlardan biri de namahremlerle tokalaşmaktır. Bu konu hakkında yüce İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyuruyor:

“Kendisine mahrem olmayan bir kadınla tokalaşan kimse, Hak Teala’nın gazabını üzerine çeker.” (a.g.e., s. 143)

5- Kadın ve erkeğin birbirine karışmasından sakınmak

Bir gün Resulullah, kadınların ve erkeklerin beraber camiden çıktığını gördü. Kadınlara hitaben “Erkeklerin gitmesini beklemeniz, onların ortadan sizlerin de kenardan gitmeniz daha iyidir.” buyurdu. Başka bir gün de Resulullah kapılardan birini göstererek “Şu kapıyı kadınlara ayırmamız ne iyi olur.” diye buyurdu. (Secestanî, Tarihsiz, c. 1, s. 184)

6- Fesadın ve kayıtsızlığın önlenmesi

İmam Rıza (a.s) hicabın sebebi hakkında şöyle buyurmuştur:

“Kadınların saçlarına bakmak haram oldu çünkü eğer saçları namahrem erkekler tarafından görülürse tahrike yol açar. Bu da ardından fesadı ve kayıtsızlığı getirir ve halkın haram işlere bulaşmasına sebep olur.” (Saduk, 1376, c. 2, s. 287)

Erkeklerin vazifeleri

Kuran’da ve rivayetlerde hicabın korunması ve kadınların süslenmekten kaçınması emirlerine ilaveten erkeklere de bazı mesuliyetler yüklenmiştir. Bu mesuliyetlerden bazıları şunlardır:

1- Gayretli olmak

İmam Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: “Âlemin yaratıcısı gayretlidir ve gayretli insanı sever.” (Payende, 1364, s. 143) Yine şöyle buyurmuştur: “Gayreti olmayan erkek, kalbi ters bir insandır.” (Hürr Amulî, 1363, c. 14, s. 108)

2- Eşin ve kız çocukların yönlendirilmesi ve kontrolü

Kuran’da şöyle buyuruluyor:

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailelerinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim/6)

3- Diğerlerinin hanımlarına karşı iffetli olunması

Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kendi hanımlarınızın iffetli olması için diğerlerinin hanımlarına karşı iffetli olunuz.” (Hürr Amulî, 1363, c. 14, s. 141)

c) Akıl açısından hicap

İslam âlimleri ve düşünürleri, örtü felsefesi hakkında bazı konulardan bahsetmişlerdir. Şimdi akıl açısından hicabın delillerinden bahsedeceğiz:

1- Cinsel içgüdülerin kontrolünde hicap etkeni

Cinsel içgüdü, insanın en güçlü içgüdülerinden sayıldığı için, bu içgüdünün yönlendirilmesi ve tahrikinin önlenmesi, ahlak ve değerlerle ilgili konuların düzenlenmesinde büyük rol üstlenmektedir. Freud, ruhsal hastalıkların hepsinin, cinsel içgüdülerin bastırılmasından kaynaklandığına inanıyordu. Ayrıca toplumun cinsel eğilimler karşısında katı tutumlar sergilememelerini sağlamaya çalışmıştır. Ancak cinsel özgürlüğün olduğu birkaç on yıldan sonra ruhsal hastalık oranlarının azalmadığı, üstelik zamanla daha da çoğaldığı görülmüştür. Psikologlara göre insanın kendisinde hissettiği gam ve üzüntünün tepkime yoğunluğuyla zevk verici eğilimlerinin yoğunluğu birbiriyle irtibatlıdır. Eğer insan yoğun cinsel uyaranlara maruz kalmazsa depresif de olmaz. Öyle ki ergenlerin ve gençlerin yapılarındaki değişimlerin çoğu, bu yaşta heyecanlarında iniş çıkışların görülmesi sebebiyledir. Eğer insan yoğun bir şekilde tahrik olursa, gevşemeye de hazır olmalıdır. Bu açıdan yaşamda heyecanın sebatı ve sükûnet, iffete aykırı görüntülerden uzaklıkla irtibatlıdır. Bu açıdan da toplumda kadınların örtüsü ve hicabı, tahrik edici görüntülerin kontrol etkeni sayılmaktadır.

2- Kadınların kirli bakışlardan korunması

Müslüman kadın, toplumda iffet ve saygının biçimlenmiş halidir. Aslında örtü, bir çeşit kadına saygı duymak ve onu şehvetli ve hayvanca bakışlardan korumaktır. Nitekim kadın, sınırları korumazsa her kalbinde hastalık olan ona tama’ eder ve kirli bakışıyla özel alanını ihlal eder. Neticede salim kalması ve salim bir nesil yetiştirmesi gereken o şahsiyet, günaha bulanmış bakışların etkisi altında şehvetlere doğru çekilir.

3- Kadın ve erkeğin hayatının ve sağlığının korunması

Hicap, kadın ve erkek arasında bir garantidir ve en önemli etkilerinden biri ikisinin de hayatını korumasıdır. İnsan nefsi, sapmaya meyillidir ama salim aklın kuvvetlendirilmesi insanın şehvetlere kapılmasına engel olur.

4- Toplumda kadınların var olabilmesi için uygun ortamın hazırlanması

İslam’ın kadınlara verdiği örtünme vazifesi, onlar evden dışarı çıkmasınlar anlamında değildir. İslam’da hapsetmek, kilitlemek yoktur. Eski İran ve Hindistan gibi bazı kadim ülkelerde bu tür yaklaşımlar olmuştur ama İslam’da yoktur. İslam’da kadının örtünmesi, kadının erkeklerle muaşeretinde vücudunu örtmesi ve kendini göstermemesidir.

5- Ailede ve toplumda fesadın ortaya çıkmasının önlenmesi

İslam’da örtünmenin kadınlara mahsus olmasının sebebi, kendini göstermeye ve süslenmeye meylin kadınlara özgü olmasıdır. Kalplerin elde edilmesi söz konusu olduğunda erkek av, kadın ise avcıdır. Bedenin ele geçirilmesinde ise erkek avcı, kadın da avdır (Mutahharî, 1358). İnsan aklı, kendisinin menfaatine olan ve ihtiyacını gideren veya bir zararı kendisinden uzaklaştıran şeyin yapılmasını emreder. Bununla birlikte şehvetin ve evhamın zinciriyle esir olmayan her akıl –ilahi dinlere bağlı olmasa bile- bunun lüzumuna hükmedecektir. Nitekim batılı kadınlardan bazılarının hicap kültürünü kabul ettiklerinin sinyalleri verilmeye başlanmıştır. Çünkü kadının çıplaklığından kaynaklanan zararları tamamen hissetmektedirler. Hicap, hangi düşünceye sahip olurlarsa olsunlar bütün kadınlar için ahlaki bir vazifedir.

d) Fıtrat açısından hicap

Kadının hicaba yönelmesinin sebebi, fıtrî veya içgüdüsel olan utanma ve hayâ duygusudur. Utanma, hayâ, iffete ve temizliğe duyulan aşk ve iştiyak, yaratılışta gizlenmiş bir tedbir ve mekanizmadır. Hatta bazen elinde olmadan namahremin gözünden kendini gizlemeye mecbur eden şeydir. Bu yüzden hayâ ve örtünme duygusunu kaybetse bile, emniyetsiz bir toplum muhitinde örtünmeye yöneliyor. Psikologlar hayânın, kadının yaradılışıyla iç içe geçtiğine inanıyorlar. Buluğ döneminin bedensel değişimleri –ki genellikle çeşitli ruhsal durumların görülmesiyle beraberdir- içsel hayâ etkenini ortaya çıkarır. Bazıları da kadının örtünmesinin, kendi cazibesini fazlalaştırması yönünde fıtrattan gelen akıllıca bir tedbir olduğuna inanmaktadırlar.

Hicap, çarşaf veya özel bir kıyafet giyme anlamında değil, Kuran’da örtünme anlamında fıtrî bir emir telakki edilmiştir. Araf suresi 20. ayette Âdem ve Havva hakkında şöyle buyrulmuştur:

“Şeytan, onlara gizli kalmış olan avret yerlerini belirtip göstermek için ikisini de vesveselendirdi ve bu ağacın meyvesini yerseniz mutlaka iki melek haline gelir yahut da ebedi ömre kavuşursunuz, onun için Rabbiniz sizi nehyetti dedi.”

Uzun lafın kısası, fıtrî özellikler olan hayâ ve utanmanın, örtünün ortaya çıkışı ve devamındaki rolü görmezden gelinerek zahirî başka bir sebep peşine düşülemez. Bu insanî özellik, insanın örtünmesinin temel felsefelerinden biri olmuştur. İnsanın sadece sıcaktan ve soğuktan korunmak için örtünmeye yöneldiği söylenemez. İslam şeriatı da örtüyü, bu özellik esasına dayanarak savunmuştur.

Bununla birlikte hayâ, bütün insanların fıtratında olan sabit bir esastır ki insanın ruhsal tarafına dönmektedir. Elbette halkın kendisinden hayâ ettiği ölçüler ve konular, onların kültür, düzen ve değerlerine tabidir. Neredeyse bütün fıtrî konular da böyledir; ölçüleri kültürlere tabidir. Ancak bununla beraber bu ölçüler, ilahi kanunlarla uyumlu olmalıdır. Mukaddes şeriatın fıtrî meselelerdeki konumunun kendisini gösterdiği ve fıtrata göre ölçüyü belirlediği yer burasıdır (Bankipurferd, 1383, s. 19)

Hicabın sınırları

İslam toplumdaki mümin fertlerin hepsine sınırları koruma emrini vermiştir ve bu konu hakkında kadın ile erkek arasında fark yoktur. Önce erkeklere bakmamalarını emrediyor, sonra kadınların vazifelerini açıklıyor. Nur suresinin 30. ayetinde ve 31. ayetin başında şöyle buyuruyor:

“İnananlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, bu, daha temiz bir harekettir size. Şüphe yok ki Allah, ne işlerseniz hepsinden de haberdardır. İnanan kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar ve açığa çıkanlardan, görünenlerden başka ziynetlerini göstermesinler ve örtülerini, göğüslerini örtecek bir tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar.”

Bu ayetten, kadınların yüzleri ve bileğe kadar elleri dışında kalan bedenlerinin tamamını örtmelerinin vacip olduğu anlaşılıyor.Yüzü ve bileğe kadar elleri istisna ettikten sonra şöyle buyuruyor:

“Örtülerini, göğüslerini örtecek bir tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar.”

Himarın çoğulu olan humuru tanımlarken, gerdanı örtecek magna veya başörtüsü denmiştir. Yani şapka veya fular gibi başka bir şeyle sadece başın ve yakanın örtülmesi Kuran’ın kastını karşılamamaktadır ve bu örtü yeterli değildir; himarın sınırları (ki yüz dışında başın ve gerdanın örtülmesidir) korunmalıdır.

Bu iki ayet –Ahzap suresinin 59. ve Nur suresinin 31. ayetleri- hicabın bir kısmını beyan etmektedir, tamamını değil; yani Kuran’ın tabirinden de cilbap ve himarın farklı olduğu anlaşılmaktadır. Cilbap, beden giysisidir ama himara asla beden giysisi denilmemektedir. Öyleyse cilbabın himardan daha genel olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte saçların, gerdanın ve göğsün örtülmesi vaciptir. Hatta kadının ziynetlerini göstermesi de haram kılınmıştır.

Bununla beraber Nur suresi 31. ayetin devamında bir gurup erkek istisna edilerek mahremler gösterilmiştir. Yani kadının ziynetlerine bakabilecek ve kadının, yanlarında ziynetlerini örtmek zorunda olmadığı bir gurup erkek tanıtılmıştır.

“Kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babasından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut kendi malları olan kölelerden yahut erkeklikten kesilmiş veya kudreti olmayan erkek hizmetçilerden yahut da henüz kadınların gizli hallerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başka erkeklere ziynetlerini göstermesinler.”

Özetle, kadının kocasına ve mahremlerine ziynetlerini göstermesinin sakıncasının olmadığı söylenebilir. Baba, oğul, kardeş, dayı, amca ve diğer mahremlerin yanında başını, gerdanını, kollarını, bilekten itibaren ayaklarını açık bırakabilir, örtmeyebilir.

Nur suresi 31. ayetin devamında şöyle buyruluyor:

“Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar ve tövbe edin hepiniz Allah’a, ey inananlar da kurtulun, erin muradınıza.”

Yanlarında ziynetleri örtmenin vacip olmadığı mahremlerin istisna edilmesinin ardından, ziynetlerin sesini duyurmamalarıyla ilgili takva meselesini öğütlüyor. Arap kadınları genellikle halhal takarlardı ve diğerleri pahalı ve çeşitli halhallar taktıklarını bilsinler diye ayaklarını sertçe yere vururlardı.

Bu ayetten toplumda hicabın türü ve sınırları anlaşılabilir. Şöyle ki erkeklerin, özellikle de hasta kalplilerin ilgisini çekebilecek her şeyden kaçınmak gerekir. Hakikatte, ne şekilde olursa olsun tahrik ve cezbetme men edilmiştir. Çünkü Kuran’ın deyimiyle hasta kalplileri tahrik ve cezbetme, kadınların kendi başına iş çıkarmakta, sorun yaratmaktadır. İş ve çalışma özgürlüğünü ondan almaktadır.

Kuran, özel bir zarafetle ev ortamındaki örtünün ve ilişkilerin sınırını da biçimlendiriyor ve en küçük meselelere bile teveccüh gösteriyor. Nur suresinin 58 ve 59. ayetlerinde şöyle buyruluyor:


Bu haber 1294 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI