Bugun...


Kalbin Hasta Oluşunu Gösteren Belirtiler ve Tedavi Kararı
Tarih: 13-04-2023 13:44:03 Güncelleme: 13-04-2023 13:44:03 + -


Hastalığı tanımanın en iyi yollarından biri, onun birtakım belirtilerinin olmasıdır.

facebook-paylas
Tarih: 13-04-2023 13:44

Kalbin Hasta Oluşunu Gösteren Belirtiler ve Tedavi Kararı

Bismillahirrahmanirrahim

Kalbin Hasta Oluşunu Gösteren Belirtiler

Vücudun organlarının hastalığını ya acı hissettiğimizden ya da belli bir organın vücut sisteminde üzerine aldığı bir işi yapamamasından dolayı tanıyabiliriz.

Organların her birinin bedenin idaresinde özel bir vazifesi vardır. Beden sağlıklı olduğu zaman vazifesini iyi bir şekilde yapar. Ancak organlardan biri vazifesini yapamazsa, bu onun hasta olduğunu gösterir.

Örneğin göz sağlıklı olduğu zaman özel birtakım şartlar altında eşyaları görür. Ancak bütün şartlar olduğu hâlde, eşyaları hiç göremez veya iyi göremezse, onun hasta olduğu anlaşılır. Kulak, dil, el, ayak, kalp, böbrek ve ciğer gibi vücudun diğer organlarının her birinin beden sağılığında özel bir vazife görür; ancak bunlardan biri vazifesini yerine getirmediği takdirde onun hasta olduğu anlaşılır.

İnsanın kalbi ve nefsi de böyledir. Özel yaratılışı gereğince yapması gereken birtakım işleri vardır. Kalp, melekût âleminden gelmiş olup, ilim, merhamet, kudret, bağış, adalet, muhabbet, marifet, nuraniyet ve diğer ahlâkî değer ve faziletlerle donatılmıştır. Fıtratı gereği Allah'ı ister. Allah'a iman etmek; O'nu anmak; sevmek ve O'na ilgi duymak; ibadet edip tapınmak; O'na dua etmek ve katına yönelerek yalvarıp yakarmak, nefsin ve kalbin sağlıklı olduğunu gösteren belirtilerdir.

Yine ilme ve bilgiye, Allah'ın rızası için O'nun mahlûkatına, ihsana ve hizmet etmeye ve fedakârlık, cömertlik, adalet vb. diğer ahlâkî değerlere alaka duymak, nefsin sağlıklı olduğunu gösteren nişanelerden sayılır.

İnsan buna benzer özellikleri kendinde bulursa, sağlıklı bir nefse sahip olduğunu anlayabilir. Ancak Allah'tan gafil olduğunu; ibadetten, duadan ve münacattan zevk almayıp bunlardan kaçtığını; Allah'ı sevmediğini; makama, mevkie, servete, mala, mülke, kadına ve evladına aşırı derecede ilgi duyduğunu; şehveti ve hayvanî zevkleri Allah'ın rızasını kazanmaya tercih ettiğini; hayatta şahsî menfaatlerini temin etmekten başka bir hedefi olmadığını; cömertlikten, fedakârlıktan, ihsandan ve Allah'ın mahlûkatına hizmet etmekten zevk almadığını; insanların ıstırap ve rahatsızlığından huzursuz olmadığını hissederse, böyle bir kişi, nefsinin gerçekten hasta olduğunu bilmelidir. Eğer kendi saadetini istiyorsa, derhal nefsini tedavi etmeye girişmelidir.

Tedavi Kararı

Nefsanî hastalıklarımızı tanıyıp hasta olduğumuzu kesin olarak bildikten sonra derhal tedaviye başlamalıyız. Bu merhalede en önemli konu karar alma ve iradedir. Eğer gerçekten kendimizi kötülüklerden ve çirkin ahlâktan arındırmak ister ve ciddi bir karar alırsak, muvaffak olabiliriz. Meseleyi küçük görür de ciddi bir karar almazsak, esenliğe kavuşmamız imkânsız olur.

İşte bu merhalede şeytan ve nefs-i emmare işe koyulur ve bizi aldığımız karardan vazgeçirmek için her türlü hileye başvurur. Ancak uyanık olup onların hilelerine aldanmamalıyız.

Kendi çirkin sıfatlarımızı şöyle tevil edebiliriz: "Sen bu insanlarla birlikte ve bir arada yaşamak istiyorsun. Onlarda da bu sıfatlar vardır. Falancaya filancaya baksana, onlar bu sıfatlardan daha büyüğünü taşımaktadırlar; onların daha kötü özellikleri var. Sen tek başına iyi olabilir misin ki? Rezil olmak istemiyorsan, bu insanlara uy..."

Ancak nefsin bu çirkin hilesi karşısında sıkı bir şekilde durmalı ve şöyle demeliyiz: "Başkalarının da bu hastalığa duçar olduğunu varsayalım; ancak bunun benimle ne ilgisi var? Başkalarının bu hastalığa bulaşması benim nefsanî kusuruma özür teşkil etmez; her durumda bu kusur ve hastalık bende de vardır ve bu kusurla öldüğüm takdirde, ebedî bir hüsrana yakalanırım. Dolayısıyla kendi nefsimi tedavi ve ıslah etmek için çaba harcamak zorundayım!"

Bazen de şeytan, vakit geçirme ve erteleme hilesiyle ortaya çıkarak bizi irademizden vazgeçirebilir. "Gerçi bu kusur sende var ve bunu ıslah etmen gerekir; ama ne acelesi var? Bırak falan iş bitiversin de sonra rahatça nefsini ıslah etmeye başlarsın. Şimdi gençsin ve senin eğlenme zamanındır. Yaşlanınca tövbe eder ve nefsini ıslah edersin" diyerek insanı aldatabilir. Bunun da bir çeşit şeytanî hilelerden olduğuna dikkat etmeliyiz.

O tarihe kadar ölmeyeceğimiz ne malum? O tarih gelmeden önce ölüm vakti gelip çatabilir ve bu nefsanî hastalıkla dünyadan göçebiliriz. O durumda hâlimiz ne olur? Ayrıca o tarihe kadar yaşayabilsem bile, o zaman nefs-i emmare ve şeytan hile yaparak beni aldatmaktan vazgeçip nefsimi ıslah etmem için beni rahat bırakır mı sanki?! O zaman da başka türlü hilelerle beni kararımdan vazgeçirir.

O hâlde şimdiden işe koyularak bana kötülükleri emreden isyankâr nefsimi dizginlesem daha iyi olmaz mı?

Bazen nefs-i emmare bize, "Sen günah işlemeye ve falan sıfata alıştın. Bu alışkanlığını terk etmen imkânsızdır. Sen heves ve isteklerinin esirisin; kendini esirlikten nasıl kurtarabilirsin? Senin nefsin günah ve hatalar vasıtasıyla kararmıştır ve artık bundan dönüş yolun da yoktur" diyebilir.

Bunun da bir çeşit hile olduğunu bilmeli ve nefs-i emareye şöyle cevap vermeliyiz: "Alışkanlığı bırakmak imkânsız değildir; bilakis alışkanlıkları bırakmak mümkündür. Elbette zordur ama ne olursa olsun işe koyulmalı ve kendi nefsimi tezkiye etmeye çalışmalıyım. Günahı ve çirkin sıfatları terk etmek imkânsız olsaydı, Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamları (a.s) bu kadar ahlâkî tavsiyelerde bulunmazlardı. Tövbe edip Allah'a yönelmenin yolu hiçbir zaman kapalı olmayıp daima açıktır. Dolayısıyla kesin karar alıp nefsimi tezkiye etmeye gayret göstermeliyim".

Nefs-i emmare çirkin sıfatları ve nefsanî hastalıkları gözümüzde küçük göstererek şöyle söyleyebilir: "Sen farzlara bağlı olup falan ve filan sünnetleri yerine getirdiğine göre, Allah seni affeder ve yerin cennettir. Çirkin sıfatlarına gelince, onlar pek önemli değil; sünnetleri yerine getiriyorsun ya, işte bu onları telafi eder ve sen Allah'ın affına layık olursun."

Burada bu gibi tevillerin de nefs-i emmarenin ve şeytanın hilelerinden olduğuna dikkat etmeliyiz. Nefs-i emarenin önünü şöyle almalıyız: "İyi amel, takvalı kimselerden kabul edilir. Takva ise, nefsi ıslah etmeden elde edilemez. Eğer nefsimiz çirkinliklerden uzaklaşmazsa, iyi ve güzel şeyleri kendinde barındıramaz. Şeytan, nefisten dışarı çıkmadığı sürece, melek içeri girmez. Nefis, günaha ve ahlâkı rezaletlere bulaşmış ve kararmış olursa, ahiret yurdunda nuru ve aydınlığı olmaz.

Nefsanî hastalıkların her zaman tehlikeli sonuçlarına iyice dikkat etmeliyiz. Ayrıca ahlâk ve hadis kitaplarına müracaat ederek, nefsanî hastalıkların her birinin kötü etkilerine ve onların uhrevî sonuçlarına dikkat etmeliyiz. Bu vasıtayla nefs-i emmareye ve şeytanın hilelerine karşı mücadele vermeli ve nefsimizi ıslah etmek için kesin bir karar almalıyız.

İrade merhalesinden geçecek olursak, amel merhalesine yaklaşırız.

 

Ayetullah İbrahim EMİNÎ




Bu haber 484 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI