Bugun...



Nechu’l Belağa’da Hakk ve Batıl – 2

Fitne ve bidatlar İslam toplumda gittikçe artarken, İmam Ali (a.s), Talha ve Zübeyir ile uzlaşmaya yanaşmadı.

facebook-paylas
Tarih: 15-03-2021 10:35

Nechu’l Belağa’da Hakk ve Batıl – 2

Kötü niyetlilerin yüzendeki perde açıldı ve onların İslam devletinin maslahatı için değil de kudret peşinde oldukları ortaya çıktı. Sonunda İmam Ali (a.s) istemediği bir savaşa mecbur edildi.

Böyle bir durumda Emir’el Mü’minin Ali (a.s), Allah için savaşıyordu. Ona karşı savaşanlardan çok kişinin kanı aktıysa da o, bu işte tereddüde girmedi. Bu konuda şunları dile getirmektedir:

”Şüphesiz şeytan kendi taraftarlarını bir araya getirmiş ve ordusunu seferber etmiştir. Araştırmaya ve ilahi basiret kaidesine göre harekete geçiyorum. Benim için hiçbir hakikat kapalı ve batılla karışık değildir.”‌

“İslam’ı ve Kur’an’ı herkesten daha iyi tanırım. Allah-u Teâlâ’nın hükmünü icra için hiçbir olaydan ve savaştan korkmam…”‌

İmam Ali (a.s) bu bakış açısıyla harekete geçip, fitneyi söndürdü. Oysa sosyal ve siyasi olaylarda iş bununla sona ermiyordu. Kanlı bir savaşın sonuçları Emir’el Mü’minin Ali’nin (a.s) hükümeti için sorun doğuruyordu. Zübeyir, Talha ve büyüklerden pek çoğu öldürülmüştü. Ümm’ül Mü’minin Ayşe yenilgiye uğramıştı. İnsanlar bazen şüphelere düşüp; “Olay nedir? Kim hakla beraber, kim batılla? Meydanın hem bu tarafında ashap ve büyükler var ve hem de diğer tarafında…”‌ Bu tür şüpheler Emir’el Mü’min Ali’nin (a.s) ashabında da tereddütlere yol açıyordu.

Cemel olayından sonra Haris b. Hut, Hazretten (a.s) şöyle sorar: “Cemel ashabının delalet üzere olduğunu zannetmiyorum; bunun için ne dersiniz?”‌ İmam Ali (a.s) şöyle cevap verir: “Ey Haris! Sen başının üstüne bakacağına, ayaklarının altına göz dikmişsin. Ufuk bakış açını genişleteceğin yerde, kendi kendinin peşine düşmüşsün. Zahirde küçük işlerle meşgul oluyor ve böylece hayretlerde kalıp, sersemleşiyorsun. ‌ Sen hakkı tanımıyorsun ki onun takipçilerini tanıyasın. Batılı tanımıyorsun ki ehlini tanıyasın. Öyleyse Cemel ashabının batıl içerisinde olmadığını nasıl söylersin”‌. İmam Ali (a.s) bu sözlerin benzerini Haris Hemedani’ye de söylemişti. O, şöyle buyurmaktadır: “Hak, fert ve şahıslarla ölçülmez ve tanınmaz. Hakkı tanı ki hangi grup hak ile beraber ve hangi grup da haksızlıkla beraberdir, onu tanıman kolay olsun”.‌

Batılın Karşısında Hak

Belirttiğimiz gibi “Hak”‌ kelimesi, adalet manasında olup, zulme karşılık kullanılır. İmam Ali’nin (a.s) hükümeti döneminde bazı meseleler hak ve adalet çerçevesinde icra ediliyordu. Sıffin savaşına kadar “Hak”‌ kavramının ikinci manası olan batılın karşısında kullanılması söz konusuydu. Emir’el Mü’minin Ali’nin (a.s) hükümetinin icraları adalete dayanıyordu. Oysa hakem olayında ve Haricilerle ilgili olayda “Hak”‌, “Batıl”‌ karşısında kullanılıyordu. Bu ikinci manada mesele akidevi ve ideolojik bir yöne şekle dönüşüyordu. ”Hak”‌ kelimesi kullanılıyor ve bundan da “Batıl”‌ kastediliyordu.

Haricilerin gerek “Harura” isimli çölde ve gerekse başka yerlerde dile getirdikleri slogan, “Müşrikler istemeseler de hüküm ancak Allah’ındır”‌ idi.

 

Muhammed Taki Felsefi




Bu haber 1359 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI