Bugun...



Zuhur Alametlerinin Uyarlanmasının Tehlikeleri

En önemli konuların başında kuşku yoktur ki alametlerin somut karşılıklarına uyarlanması gelmektedir. Yani şu alamet gerçekleşmiştir veya rivayetlerde sözü edilen şahsiyet falancadır demek.

facebook-paylas
Tarih: 21-05-2021 11:29

Zuhur Alametlerinin Uyarlanmasının Tehlikeleri

Böyle şeyler söylemek iddia sayılmazlar. İddiacıların yalanları tarih boyunca sabitleşmiştir. Ama bazen insanlar hadiseleri ve unvanları bizimle çağdaş olan bazı kimselere uyarlayabiliyorlar. Üstelik sözünü ettikleri şahıslar da kendileri ile ilgili böyle bir iddiada bulunmayabiliyorlar.

Daha önce rivayetlerin taksiminden söz etmiştik. Birinci kısım, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) ahir zamandan, yöneticilerden, mescitlerden, adetlerden, geleneklerden, krallardan, emîrlerden, kadınlardan, Mushaflardan, tabiat olaylarından, savaşlardan, hastalıklardan… söz ettiği genel haberleri ihtiva etmektedir demiştik. Ama Hz. Resulullah (s.a.a) bunları Mehdi’nin (a.s) zuhuruyla irtibatlandırmamıştır. Evet, bu gibi hadislerin söz ettikleri hadiseler, bugün yaşadığımız zamanları göz önünde bulundurduğumuz zaman bazıları gerçekleşmiştir, bunda en küçük bir ihtilaf yoktur. Bunların bazılarının gerçekleştiği hususunda ihtilaf eden iki kişi bulamazsınız.

Mesela şu hadisi ele alalım: “Erkekler kadınların kıyafetlerini giyecek, kadınlar da erkeklerin kıyafetlerini giyeceklerdir.” Bu olay şu anda gerçekleşmiş bulunuyor. Emevî devletinin, Abbasî devletinin yıkılması ile ilgili haberler de gerçekleşmiştir. Bunda en ufak bir tartışmaya mahal yoktur. Çünkü bizim açımızdan tahakkuk eden şey ilim düzeyindedir, şüphe veya şek düzeyinde değildir. Kesindir. Bu türden olup da gerçekleşen ve sabit olan çok olay vardır.

İkinci kısım alametler ise Mehdi’nin zuhuruyla bağlantılıdırlar. Ama zuhur zamanıyla da irtibatlı oldukları kesin değildir. Bu gibi alametler geneldirler. Mesela Abbasî devletinin yıkılışı genel alametlerden biridir denebilir. Aynı şekilde bazı rivayetlerde ilim Kufe’de ortadan kalkacak ve ismi Kum olan bir şehirde parlayacaktır denilmektedir.[1] Ki bu da genel bir alamettir. Ama bu olay ne zaman gerçekleşecek? Bunu bilemeyiz. Ayrıca bazı genel alametler şu ana kadar gerçekleşmiş bulunuyorlar. Bunda kimsenin kuşkusu yok ve bunda bir problem de görünmemektedir. Ama bazısı hâlâ gerçekleşmemiştir.

Üçüncü kısım alametler ise özeldirler. Yani rivayetlerde bunların Mehdi’nin (a.s) zuhuruyla irtibatlı oldukları belirtilmiştir. Bunları da özel olarak zikredecek olursak şunlardan müteşekkildirler: Süfyanî, Yemanî, Horasanî, gökten gelen çığlık, çölde gerçekleşen yere batış… Burada zaman da belirtilmiş. Aynı günde, aynı ayda meydana gelmek gibi.[2] Örneğin gökten gelecek korkunç çığlık ile ilgili olarak hem recep ayının hem de ramazan ayının adı geçiyor. Dolayısıyla bir tek çığlıktan bahsedilebildiği gibi birden fazla çığlıktan da bahsedilmiş olabilir.

Çölde meydana gelecek yere batma hadisesi: Bilindiği gibi bu ordu Mehdi’yi (a.s) tutuklamak üzere Medine’den Mekke’ye doğru yola çıkar ve çölde yerin dibine batar.

Bu rivayetteki sorun kime ve hangi orduya tatbik edileceğiyle ilgilidir.

Bir de alametin meydana geleceği zamanı bilmemek var: Bizler birbirini takip edecek ve aynı zaman diliminde gerçekleşecek bu hadiselerin ne zaman gerçekleşeceklerini bilmiyoruz. Kimin bildiğini de bilmiyoruz. Hiç kimse de bütün bunları bildiğini iddia edemez. Ama bazı özel insanların elinde Hz. Resulullah’tan (s.a.a) gelen bilgi olabilir ki o da bize kadar ulaşmamıştır.

Bu tür rivayetlerin içeriklerinin pratikte uyarlanması için Mehdi’nin (a.s) zuhuru gerekli bir şart değildir. Sorun, bazı kimselerin rivayetlerde geçen şahsiyetleri hâlihazırda mevcut bazı şahsiyetlere uyarlamak istemelerinden kaynaklanıyor. Çünkü bu gibi alametlerin gerçekleşmelerinin ilk şartı Mehdi’nin (a.s) kıyamı ile hak devletinin kurulması ile eş zamanlı olmaları değildir. İlahi adaleti uygulayacak hak devletinin kurulması zuhuru takip eden sene gerçekleşecektir. Bu nedenle üçüncü kısım alametlerle ilgili olarak konuşmak istediğim tehlikelerin en önemlisi işte bu bilgiye dayanmayan uyarlama meselesidir.

Mesela insanlara: Falanca adam Süfyanî’dir, dediğim zaman, bunun anlamı “Mehdi (a.s) altı ay veya beş ay ya da üç ay sonra zuhur edecek”tir. Çünkü bu zamanlama rivayetlerde mevcuttur. İnsanlara desem ki: “Falan adam Yemanî’dir veya Horasanî’dir ya da az önce duyduğumuz ses göklerden kopacağı rivayet edilen çığlıktır.” bu, bir ya da iki hafta sonra Mehdi’nin zuhurunu bekleyin anlamına gelir. Konunun önemi buradan ileri geliyor. Bu yüzden sorun tatbik ile ilgilidir. Yani bazı tanımların bazı şahıslara uyarlanması sorunu. İşte bu yanlıştır. Çünkü bilgiye dayanmayan bir uyarlamadır. Bu aynı zamanda zandır. Zan ise gerçeklik namına bir şey ifade etmez. Çünkü biz falancanın gerçekten Yemanî veya Süfyanî olup olmadığını bilmiyoruz.

İnsanları saptırmak: Bu türden bilgisiz uyarlamaların bir tehlikesi de insanları saptırmasıdır. Çünkü rivayetin içeriği övgü ise, insanlara buna yardım edin, yok eğer yergi ise bu sefer insanlara onu öldürün demiş gibi oluyorsun.

Mehdilik ve alametleri hususunda şüpheler uyandırmak: Özellikle rivayetlerde geçen özelliklerin bazı şahıslara uyarlanması aşamasında büyük tehlikeler ortaya çıkıyor. Mesela söz konusu şahıs öldüğü zaman bu durum alametler, haberler ve rivayetler hakkında kuşku uyanmasına neden olur. Hatta Mehdilik meselesinin temeline inanmak noktasında kuşkular ortaya çıkar. Bu yanlışlık uyarlama ve özellikleri muayyen şahıslara uyarlamada acele etme bağlamında ortaya çıkmaktadır. Bunun da kesin bir tehlike olduğu tartışma götürmez bir gerçekliktir.

Uyarlama hatası bütün zamanlar için geçerlidir. Bunun nedeni ya istismar etmektir, yani bazı kimselerin sevdikleri kimselere meşruiyet niteliğini kazandırmak isteği etken olabilir. Ya da kitaplarının yaygınlık kazanması isteği olabilir ki bu da bir tür ticarettir. Ama bunun da gerçekten çok büyük tehlikeleri vardır. Bu yüzden uyarlama yanlıştır, yanlışa düşürücüdür. Çok büyük tehlikeleri de vardır.

 

--------------

[1]- bk. Allame Meclisi, Muhammed Bakır b. Muhammed Taki, Biharu’l-Envar el-Camiatu li-Düreri Ahbari’l-Eimmeti’l-Athâr, Yaynlayan: Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabi, basım yeri: Beyrut, basım tarihi: 1403 hk. 2. baskı, c. 57, s. 213. İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet edilir: İmam’ın yanında Kufe’den söz edilidi. İmam şöyle buyurdu: “Çok yakında Kûfe şehri müminlerden boşalacak, yılanın kendi yuvasına girdiği gibi ilim Kûfe'den uzaklaşacak ve Kum adındaki bir şehirde ortaya çıkacaktır. Orası ilim ve fazilet madeni olacaktır. Öyle ki yeryüzündeki hiç kimse, hatta gerdek odasındaki yeni gelinler bile fikrî mahrumiyet içinde yer almayacaktır. Bunlar, bizim Kaim'imizin (a.s) zuhuruna yakın bir zamanda gerçekleşecektir. Allah, Kum şehri ve ahalisini, İslam'ın mesajını ulaştırmak için İmam Mehdi'nin (a.s) halefi edecektir. Eğer böyle olmazsa, yeryüzü ehlini batırarak içine alır ve yerde hüccet baki kalmaz. İlim bu şehirden doğu ve batıya yayılacaktır. Böylece insanlara delil tamamlanacak, kendisine din ve bilginin ulaşmadığı hiç kimse kalmayacaktır. O zaman Kaim (a.s) zuhur edecek, onun zuhuruyla Allah'ın kullarına olan öfke ve gazabı ortaya çıkacaktır. Çünkü Allah, kulları O'nun hüccetini inkâr etmedikçe onlardan intikam almaz.”

[2]- Mesela Ebu Abdullah’tan [İmam Cafer Sadık’tan] (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Üçünün, Süfyanî’nin, Horasanî’nin ve Yemanî’nin zuhurları aynı sene, aynı ay ve aynı günde gerçekleşecektir. En doğruya ileten sancak ise Yemanî’nindir. Çünkü o hakka davet eder.” el-Gaybe, Nu’manî, s. 255. Benzeri bir rivayet de Şeyh Tusî’nin el-Gaybe adlı kitabının 443 ve 446 sayfalarında yer almaktadır. İ’lamu’l-Vera, s. 429; Allame Meclisi de el-Bihar adlı eserinde nakletmiştir. c. 52, s. 210.




Bu haber 438 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI