Neydi hicap? Nasıldı eskilerin örtüsü? Fatıma (s.a) nasıl örtünürdü? Bu ve benzeri sorular zihnimde uçuşup dururken değdi kalem kağıda…

Hicap kelime olarak “ perde, kapı aynı zamanda engellemek, gizlemek ve örtmek” anlamlarını taşımaktadır. Ancak İslam dininde hicap, engellemekten ziyade “örtmek, korumak” anlamlarını ifa etmektedir.

Kadın, yaratılışı gereği narin, hassas ve kırılgan bir fıtrat üzeredir. Yüce Allah ise bu narin fıtrattaki kadının korunması için hicabı ona farz kılmış ve şöyle buyurmuştur:

“ Ey Peygamber; eşlerine, kızlarına ve müminlerin eşlerine ve kızlarına söyle (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) cilbablarını(dış örtülerini) üstlerine alsınlar. Onların tanınmaması ve incinmemesi için en elverişli olanı budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” ( Azhap Suresi, 59).

Ayette de belirtildiği üzere kadın için örtüsü, onun incinmemesi için en münasip olandır. Yani bazı kesim insanların dediği gibi örtü kadını hapsetmez, aksine kadını haram nazardan uzak tutarak özgürleştirir.

Yine Nur Suresi 31. Ayette de Yüce Yaratıcımız :

“Mü`min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar…” diyerek bu örtünün şeklini de belirlemiş, böylece iffetli ve haram nazardan uzak yaşamanın örtünme ile mümkün olacağını belirtmiştir.

Peki şimdi müsaadeniz ile sormak istiyorum: Günümüzde bu güzide farzı, ayette belirtildiği gibi aslına uygun olarak ,''tarza'' dönüştürmeden uygulayan kaç Müslüman hanım var ? Her geçen gün ortaya çıkan – sözde- tesettür firmaları Allah’ın ayetlerini daha ne kadar görmezden gelecek? Giderek kısalan etek boyları, neredeyse zar kadar incelen başörtüler, sesi metrelerce uzaktan belli olan topuklu ayakkabılar ile biz nereye gidiyoruz?

Evet, başta hicap kelimesin sözlük anlamını verirken ayakkabı, etek vs. bahsetmediniz bu da nerden çıktı diyebilirsiniz. Ancak kadın için hicap yalnızca üzerine aldığı çarşaf, ferace, cilbab değildir. Bunlar ile beraber toplumdaki hal ve hareketleri, ziynetleri, ayağındaki ayakkabısı da onun hicabının bir parçasıdır. Azhap Suresi 33.Ayette şöyle sesleniyor Rahman:

“İlk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın.”

Cahiliye devrinde Arap kadınları ayaklarına halhal takar ve belli olsun diye de ayaklarını yere vurarak bunların ses çıkarmalarını ve böylece diğer insanların bu ziynetlerinin farkına varmasını sağlardı. Adı geçen ayette kadınlar bu fiilden men edilmiştir. Biraz düşünecek olursak ayette men edilen hareketin günümüzde ısrarla devam ettirildiğinin farkına varacağız. Cahiliye halhallarının yerini ''apartman'', ''gizli taban'' gibi inşaat kelimelerini andıran ve adeta kadının boyunu aslından uzak inşa etmeye çalışan topuklu ayakkabılar aldı...Trajikomik bir durumdur ki bugün sahurda davulcu yerine 10 topuklu ayakkabı yürüsün sokaklarda, eminim yine aynı etki ile kaldıracaktır insanları yataklarından...Yahut Nur suresi 31. Ayetin devamında belirtildiği üzere ( “Kocaları, babaları, kocalarının babaları, (kendi) oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bululanlar (cariyeleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan beyinsiz vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”) mahrem-namahrem belli iken kadınların ziynetlerini herkese açması ayeti inkar değil de nedir?

Şehid Mutahhari burada güzel bir yorum getirmektedir: “Bu emirden anlıyoruz ki erkeklerin dikkatlerini çeken her şey, keskin kokulu parfüm ve yüzü dikkat çekecek hale getirecek parlatmalar yasaklanmıştır. Kısaca kadın, toplumda namahrem erkeklerin dikkatlerini celbedecek ve onların tahriklerine sebep olacak hiçbir şey yapmamalıdır.”

Buraya kadar her şey yolunda değil mi? Şimdi de günümüzdeki hicap(!) nasılmış dilerseniz onu ele alalım:

Kendini “ Tesettür Firması” olarak adlandıran firmaların çıkardığı ürünler değil hicaba, hicabın sokağından geçmeye dahi uygun değildir! Zira “moda” adı altında dizden yukarı pardesüleri, rengarenk jakarlı eşarpları, eşarpları ile uyumlu boneleri ile aslolan hicabın çok çok ötesindedir. Cilbab olarak adlandırdıkları gökkuşağı kadar renkli dış giysileri vücut hatlarını kapatmak şöyle dursun vücudu örtmekten acizdir. Eşarplar deyimi yerinde ise çiçek bahçesini andırmaktadır. Oysa “İslami Hicap” haram nazarlardan sakınmak içindir, nazarları üzere çekmek için değil…

Nebi’nin (s.a.a) “örtülü çıplak” olarak adlandırdığı kesime ne kadar da benziyoruz öyle değil mi? Başlarımıza deve hörgüçleri gibi topuzlarımız, sokakta yürüyen cümle eşref-i mahluka “ Ben de buradayım” dercesine ses çıkaran topuklarımız ve kokusu ile mahrem/namahrem ayrımı yapmayan parfümlerimiz ile cehennem ehli olmamıza sizce de az kalmadı mı?

Nedir öyle ise hicap dediğinizi duyar gibiyim… Hicap nedir biliyor musunuz kardeşlerim? Hicap:

Fatıma (s.a) kadar mazlum,

Zeyneb(s.a) kadar dirayetli

Ve İmam Hüseyin (a.s) kanı kadar mübarektir…

Ayettir hicap… Ayetlerdendir!

Hicap bizlere Fatıma’dan (s.a), Zeyneb’den(s.a) emanettir… El- emin olan Nebi’nin (s.a.a) ümmetine yakışıyor mu peki emanete hıyanet? Feryadımı duyun artık yalvarıyorum! Moda diyerek üzerimizden aldılar çarşafları, gösteriş heveslisi edip taktılar kollarımıza altınları, o gün senin bu gün benim diye hep unutturdular Allah kelamını! Bir an önce kendinize gelelim ve sürüp giden bu devrana bir dur diyelim!

Unutmayın ki “ İslam’da kadın mücevher kadar değerlidir ve bu sebepten örtüsünde gizlenir…” Hicabımız bizim ziynetimiz ve bize değer katan yagane varlığımızdır.

Selam olsun Fatıma(s.a) ve Zeyneb(s.a) ’in emanetinin bekçilerine.

Ziynetimize sahip çıkanlardan olmak duası ile…