Cevap: "Velayet"; vali olmak, müdür olmak ve uygulayıcı olmak anlamına gelmektedir. Fakihin velayetinin olması, Allah-u Teâlâ tarafından, İmam Mehdi (a.f)'nin gaybeti zamanında ilahi kanunların açıklanması ve uygulanması ve İslam toplumunun müdüriyeti görevlerinin bütün şartlarını taşıyan fakihe verilmesi demektir. Bu velayet ile fıkıhtaki mahcurlar (diğer insanlara göre kendi üzerlerinde yetkileri kısıtlı olan kimseler) hakkındaki velayet arasında temel farklılıklar vardır. Buna göre hiç kimse, velayet-i fakih hakkında insanların mahcur olduklarını düşünmemelidir. Müdüriyet, dünyanın hiçbir yanında insanların mahcur olmasını gerektirmez ve fakihin müdüriyeti de bu esas üzerinedir.

Velayetin mutlak olması, fakihin bütün İslami kanunları açıklaması ve onları icraata geçirmesi anlamına gelmektedir. Çünkü ilahi hükümlerin hiçbirisi, İmam Mehdi (a.f.)'nin gaybeti zamanında yürürlükten kaldırılamaz. Aynı şekilde fakihin, hükümlerin çakışması durumunda çareler üretmesi gerekmektedir. Yani ilahi hükümler uygulanırken, eğer bu ilahi hükümlerden iki tanesi birbiriyle çakışırsa - birisinin uygulanması diğerinin terk edilmesine neden olacak şekilde olursa; yani bu iki hükmün aynı zamanda uygulanması mümkün olmazsa - İslam toplumunun rehberi olan bütün şartları taşıyan fakih, en önemli hükmü uygulamalı ve diğerini ise geçici olarak icraata sunmamalıdır.

Bazıları, "Mutlak velayet"i "fakihin mutlak özgürlüğü ve tekelciliği" ile karıştırmaktadırlar. Bu yüzden onu, bir çeşit diktatörlük olarak tasavvur etmektedirler; ama yukarıdaki açıklamalarımız bu tasavvurun yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.