Tweet | Tarih: 26-12-2023 14:43 |
Soru: Günümüzde "kaş alınabilir" diye fetva veren hocaların sayısı gitgide artıyor; oysa bugüne dek bize bunun günah olduğu söylenirdi. Fakat bir de şu görüş var: Süslenmek, güzel görünmek, kadınların fıtratında var; (ki İslam dini fıtrata uygun bir dindir!) ve bunu özellikle Avrupa'dakilere uygularsak, Müslüman kadın neden diğerlerine çirkin görünsün ki? Yani bir Müslüman diğerlerine göre neden çirkin olsun? İnsanlara güzel görünmek dinimize sıcak bakmalarını sağlamaz mı? Artı kaşları kalın olan bir kadın, erkeğimsi bir görünüş verir; oysa dinimizde kadının erkeğe benzememesi gerekir. Bu durumda bu kadının kaşlarını alması uygun olmaz mı? Cevabınızı bekliyorum. Hocam Allah şimdiden razı olsun.
Cevap: Muhterem kardeşim, Ehlibeyt mektebi alimleri arasında kadınların kaş almalarının sakıncalı olduğunu söyleyen alim ve müçtehit yoktur ve bu yeni bir şey de değildir. Ancak bunun bir şartı vardır ve o da kaşı aldıktan sonra bunu namahreme göstermemektir. Yani, örtünmede kaşlarını da örtecek şekilde bir tesettür kullanmalıdır. Zira bu da bir ziynet ve süs sayılır ve kadınlar ziynetlerini sadece eşlerine ve mahremlerine (baba, kardeş gibi…) gösterebilirler.
Diğer açıklamalarınıza gelince, eğer bir konuda Kur'an ve sünnette açık bir delil söz konusu ise, o konularda bizim kendi kafamızdan felsefe türetmemiz söz konusu olamaz. Oralarda Allah'a ve Resulü'ne tam bir teslimiyet içerisinde olmalıyız. Elbette bunun anlamı o hükmün bir felsefe ve hikmetinin olmadığı anlamına gelmez. Mutlaka her İlahi hükümde bir hikmet vardır. Ancak biz bunu bilmeyebiliriz ve sırf biz bilmediğimiz için de ona muhalefet etme diye bir lüksümüz olamaz. Elbette kadın erkek ilişkileri ve kadın erkek kıyafetlerindeki Şer'i uygulamaların ana felsefesi, toplumun fesattan ve nefsani eğilimlerden selamette kalmasıdır. Kaldı ki kim kadının illa da pis ve çirkin gözükmesi gerektiğini söylemiştir? Ancak kıstaslar ve çirkinlik, güzellik ölçüsü bakış açılarına göre değişebiliyor. Bir de evet ki güzellik ve süslenme fıtrî bir olaydır. Ancak bir şeyin fıtri olması onun hiçbir ölçüsünün olmadığı anlamına gelmez. İnsanda cinsel dürtüler de fıtri bir eğilimdir. O zaman biz bu fıtrî ihtiyacımızı ve içgüdümüzü, istediğimiz her yoldan, sınırsız bir şekilde tatmin edebilir miyiz? Veya yemek, içmek ve diğer bütün içgüdüsel ihtiyaçlar ve fıtrî eğilimlerde de durum aynıdır. Evet, İslam eğer kadının hatta kocasına da süslenmesini yasaklamış olsaydı ve temelli ziynet ve süse karşı çıkmış olsaydı, bu mutlak yanlış olurdu. Oysa bir kadının kocasına karşı daima ziynetli ve süslü olmasını onun en faziletli ve sevap olan amellerinden birisi olarak tanımıştır.
Öte yandan “Müslüman olmayanları İslam'a ısındıracağız” diye onlara iyi gözükelim gibisinden yaklaşımların da iyi düşünüldüğünde hiçbir mantıklı yanı yoktur. Zira bunu ölçü ve kıstas alırsak, bir kere kadının tesettürünü de kaldıralım; çünkü bu onlara daha hoş gelir ve böylelikle daha iyi gözükmüş oluruz. Oysa hiçbir akıllı ve imanlı insan bunu söyleyemez. Biz eğer başkalarını İslam'a cezb etmek istiyorsak, yapacağımız en akıllı şey, İslam'ın hükümlerini, hikmet ve felsefelerini olduğu gibi ve güzel bir şekilde onlara anlatabilmektir. Bunları yaparsak, zaten aklı çalışan, vicdanı körelmeyen insaflı ve basiretli insanlar kabul ederler. Olmayanlar için ise bin takla da atsak, onlar yine de kendi bildiklerini okuyup, nefsanî eğilimleri hangi yana çekerse, o tarafa gideceklerdir mutlaka. Nitekim tarihte de öyle olmuştur. Allah'ın Yüce Resulü (s.a.a) dahi birçoklarını onca mücizelerine rağmen hidayet etmeyi başaramamıştır…
Son olarak sizden Merhum Şehid Mutahhari'nin "Hicab" isimli eserini, yine "Kadın" isimli eserini, aynı şekilde Üstad Cevadi Amuli'nin "Cemal ve Celal Aynasında Kadın" isimli eserini okumanızı tavsiye ediyorum. Allah'a emanet olun.