Bugun...



Kayıp İmamın Rehberlikteki Rolü ve Temelleri - 1

"İnsanların tekâmül sürecinde kayıp İmam’ın (a.f) faydaları ve etkisi nedir?" sorusu, imamın varlığının gerekliliği ve bunun akli ve nakli temelleri kanıtlandıktan sonra ortaya çıkan bir sorudur. Asgari bir bakış açısıyla, imamın konumu adalet kaydıyla diğer yöneticilerin konumuna benzer. Bu tür bir algı, imamet makamını açıklamada yetersiz kalmanın yanı sıra, imamın gaybet dönemiyle de çelişmekte ve imamın rolünü analiz etmede kafa karışıklığına yol açmaktadır.

facebook-paylas
Güncelleme: 04-10-2024 12:00:56 Tarih: 27-09-2024 16:04

Kayıp İmamın Rehberlikteki Rolü ve Temelleri - 1

Bismillahirrahmanirrahim

 

İmamın varlığı, açıkta ve yetkili olduğunda, nefisleri ve İslam toplumunu ıslah edebilmesi ve bozulmayı önleyebilmesi açısından Allah'ın kullarına bir lütfudur. Ancak imamın gizlilik döneminde ortaya çıkan ve muhalifler tarafından vurgulanan soru, imamın gaybette ve saklı olduğu zamanda faydasının ve lütfunun ne olduğudur.

 

Cürcani bu konuda şöyle yazıyor: İmamın gaybeti ile birlikte, onun insanları ıslaha yaklaştırıp fesattan uzaklaştırdığı düşünülemez. [1]

Taftazani de gaybette olan imamın faydasını inkâr eder ve gaybette olan bir imamın varlığına inanmanın bireyler ve İslam toplumu için faydasız olduğunu savunuyor. [2]

Yine Taftazani, el-Akaid en-Nesefiyye Şerhi'nde bu sözü tekrarlıyor ve imamın varlığının amacını onun açıkta olmasıyla tamamen ilişkili görüyor. [3]

 

Bu yazı, bu soruya cevap bulmayı amaçlamaktadır ve bunu yaparken Şii ve Sünni kaynaklarındaki ayetlere ve rivayetlere dayanmakta, özellikle Ehl-i Sünnet tefsirlerine ve ayetlerin açıklamalarına vurgu yapmaktadır. Bu nedenle Allah'ın dünyada insanların amellerine şahit olan şahitlerinin meselesi -ki rivayetlerde buna amellerin arzı denilmiştir- ve Kur'an, rivayetler ve Kur'an tefsirleri açısından şahitlik meselesinin sürecinin incelenmesi, mevcut araştırmanın ana eksenini oluşturmaktadır. Bu bağlamda şahitliğin mahiyeti, şahitlik ve hidayet arasındaki ilişki, hidayet türleri, insanların davranışlarına şahit olanlar ve bu şahitliğin sonuçları ve çıktıları analiz edilmiştir. Bu nedenle, öncelikle "Kur'an'da şahit ve şahitlik" kavramlarının tanımı ve anlamının açıklanması gerekmektedir.

 

Sözlükte Şahit ve Şahitlik

Şahitliğin sözlük kitaplarında bahsedilen iki ana unsuru, hazır bulunma ve bilgidir. "Lisan el-Arab" kitabında şöyle geçmektedir: "Şahitliğin aslı, görülen şey hakkında haber vermektir; şahit ve şehit [ki fail isimleridir] hazır olan anlamına gelir." [4]

İbn Manzur, şehidi 'bilgisinden hiçbir şey gizli kalmayan, bilge ve haberdar olan kişi' olarak tanımlar. [5]

İbn Esir şöyle yazıyor: "Şehit, kendisinden hiçbir şey gizli olmayan kişidir ve şahit, hazır olandır." [6]

Ragıp İsfahani şahitliği şöyle tanımlamıştır: "Şuhud ve şahadet ya göz ile ya da basiret ile gözlemleyerek hazır bulunmaktır. Şahadet, basiret veya göz ile gözlemleme sonucu elde edilen bilgiden kaynaklanan bir sözdür." [7]

"Şahitlik" kelimesinde öne çıkan temel nokta, şahitliğin iki aşamayı içermesidir: "tahammül" (yüklenme) ve "eda" (ifade etme). Şahitliğin eda edilme zamanı, tahammül zamanından farklı ve tahammül aşamasından sonradır. Ancak şahitlik kelimesi tahammül zamanını mı, yoksa hem tahammül ve hem de eda zamanını mı kapsar? Ya da başka bir deyişle, bilgi ve hazır bulunma ile beyan ve eda arasında nasıl bir ilişki vardır? Bu sorunun cevabını bazı dil bilginlerinin sözlerinde aramak mümkündür.

 

Lisan el-Arab'da İbn Side'den şöyle nakledilmiştir: "Şahit, bildiğini açıklayan bilge ve haberdar olandır."

Ebu Ubeyde'den de şöyle nakledilmiştir: "Şahit, bildiğini açıklayan alimdir."

Ebu'l-Abbas şöyle diyor: "Şehidellah, 'Allah açıkladı ve gösterdi' demektir."

 

Bu ifadelerden ve cümlelerden anlaşılıyor ki şahitliğin gerçekleşmesinde, şahitlik edenin bildiği ve haberdar olduğu şeyi eda etmesi ve açıklaması etkilidir. Bu nedenle Lisan el-Arab'ın yazarı şöyle yazıyor: "Ona bir şeye şahitlik etti, yani yanında olan şahitliği eda etti ve açıkladı, böylece o şahittir."

Ayrıca şöyle geçmektedir: "Şahitliğin aslı, gördüğü şey hakkında haber vermektir." [8]

Bu sözlerin benzerlerini diğer sözlüklerde de görmek mümkündür. [9]

 

Anlatılanlar, Allame Tabatabai'nin şahitlik tanımından farklıdır. O, şahitliği şöyle tanımlıyor: "Şahitliğin hakikati, insanların dünyada yaptıkları amellerin gerçeklerini yüklenmek ve görmektir." [10]

 

Dolayısıyla şahitlik kelimesi aslında "muayene" anlamına gelir. Yani kendi gözüyle görmek veya kendi kulağıyla duymak ya da diğer duyularıyla hissetmek demektir ve şahitliğin eda edilmesinde de kullanılmıştır. [11] Allame'nin bakış açısına göre, şahitliğin gerçekleşmesi meselesinde, onu eda etmek ve açıklamak şart değildir. O, şahitliğin asıl anlamının tek bir aşamadan ibaret olduğunu, yani bir önermeyi hissetmek olduğunu belirtiyor.

 

Kuran'da Şahitlik

"Şahitlik" konusu, Kur'ani meseleler arasında zor ve karmaşık konulardan biridir. [12] Kur'an-ı Kerim'de, "amellere şahitlik edenler ve şahitlik" meselesi farklı açılardan ele alınmıştır. Bilgi ve şahitlik, insanın davranışlarına şahitlik edenlerin ölçütüne göre, şahitleri türlerine göre farklı kategorilere ayırır. Kur'an müfessirleri, insanlara şahitlik eden bilenleri ve şahitlik edenleri şu gruplar olarak belirtmişlerdir:

 

1- İnsanların amellerini kaydetmekle görevli melekler:

مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ

"İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın." [13]

وَاِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ كِرَامًا كَاتِبِينَ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ

"Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, çok şerefli yazıcılar vardır. Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler." [14]

 

2-İlahi peygamberler: Allah, Hz. İsa'nın dilinden şöyle naklediyor:

مَا قُلْتُ لَهُمْ اِلَّا مَٓا اَمَرْتَن۪ي بِهِ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَا دُمْتُ فِيهِمْ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَن۪ي كُنْتَ اَنْتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ وَاَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ

"Ben aralarında bulunduğum sürece onlar üzerine şahit idim. Fakat beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin." [15]

 

3-Hz. Muhammed'in (s.a.a) ümmetine özgü şahitlik:

وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ اُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا

"İşte böylece sizin insanlara şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi vasat bir ümmet kıldık." [16]

 

4-İnsanın bedeninin ve organlarının tanıklığı:

يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ اَلْسِنَتُهُمْ وَاَيْد۪يهِمْ وَاَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

"O gün, dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde şahitlik edecektir." [17] 

اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰٓى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَٓا اَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

"O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder." [18]

 

Devam Edecek…

 

-----------

[1]- Cürcani, İci, 1325: c.8, s.348.

[2]- Taftazani, 1409: c.5, s.241.

[3]- Taftazani, 1407: c.5, s.98.

[4]- İbn Manzur, 1414: c.3, s.240.

[5]- İbn Manzur, 1414: c.3, s.238.

[6]- İbn Esir, 1385: c.2, s.513.

[7]- Ragıp İsfahani, 1412: s.468.

[8]- İbn Manzur, 1414: c.3, s.240.

[9]- Kureşi, 1371: c.4, s.75.

[10]- Tabatabai, 1417: c.1, s.53.

[11]- Tabatabai, 1417: c.1, s.115.

[12]- Tabatabai, 1417: c.12, s.322.

[13]- Kaf, 18.

[14]- İnfitar, 10-12.

[15]- Maide, 117.

[16]- Bakara, 143.

[17]- Nur, 24.

[18]- Yasin, 65.




Bu haber 500 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI