Tweet |
Bismillahirrahmanirrahim
Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (s.a), Hz. Resulullah’ın (s.a.a) tekfin ve tedfin işlerini bitirdikten sonra, olup bitmiş bir işle karşılaştılar. Halife, hilafete tayin edilmiş ve Müslümanlardan bir grup da ona biat etmişti.
Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) bu durumu kabullenmeleri düşünülemezdi; nitekim öyle de oldu. Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a) ve Hz. Ali'ye (a.s) tabi olan Beni Haşim kabilesi ve ashabın ileri gelenlerinden bir grup, halifeye biat etmekten imtina ettiler. Halife alelacele hilafete getirilmesinin Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Ehl-i Beyt'i ve özellikle de Hz. Ali (a.s) hakkındaki tavsiye ve buyruklarıyla çeliştiğini savundular. Bununla da kalmayıp Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (s.a) bu olay karşısında Hasan ve Hüseyin’in (a.s) elinden tutarak, Medine’nin ileri gelen kişilerinin evlerine gidip onları yardıma çağırdılar ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) tavsiyelerini onlara anlattılar.[1]
Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (s.a) bundan netice alamayınca, olumsuz mücadeleyi başlatmaya karar verdiler ve birkaç gün böyle geçti. Halife ve etrafındakiler hükümetlerini sağlama almak için Hz. Ali’den (a.s) biat almak istiyorlardı. Bu sebeple bir grupla Hz. Ali’nin (a.s) evine baskın yaparak evinin kapısını ateşe verdiler. Hz. Fatıma’nın (s.a) feryat ve figanlarına rağmen onlar o hazreti kapının arasında bırakmış ve o hazreti dövmüşlerdi.
Bilahare Hz. Ali’yi (a.s) yakaladılar ve iple bağlayıp çekerek mescide götürmeye başladılar. Hz. Fatıma (a.s), Hz. Ali’nin tehlikede olduğunu görünce, ileri atılarak sıkıca Hz. Ali’nin (a.s) elbisesinden asıldı ve “Kocamı götüremezsiniz” diye bağırmaya başladı. Hz. Fatıma’nın (s.a), Hz. Ali’nin (a.s) elbisesini bırakmayacağını gördüklerinde, kamçıyla onun nazenin koluna vurmaya başladılar. Öyle ki, hazret vefat ettiğinde, henüz o kamçıların izi Hazretin pazısında bir pazıbent gibi görülmekteydi!
Bu arada Hz. Fatıma (s.a) halkın izdihamı neticesinde kapı ile duvar arasında öyle bir sıkıştı ki, kaburga kemikleri kırıldı ve bu darbe sonucu rahminde olan çocuk da sıkt oldu (düştü)! [2]
Bu kargaşada Hz. Fatıma (a.s) baygın düşmüştü ve kendine geldiğinde baktı ki, Ali’yi mescide götürmüşlerdi. Durmak câiz değildi artık, Hz. Ali’nin (a.s) canı tehlikedeydi ve onu savunması gerekirdi. Bütün bu ezikliğine rağmen, kaburgası kırılmış olduğu halde evden çıktı ve Beni Haşim kadınlarından bir grupla birlikte mescide gitti. Hz. Ali’yi (a.s) tutukladıklarını görünce, onlara yönelerek; “Amcam oğlunu serbest bırakın, yoksa Allah’a andolsun ki, saçlarımı dağıtır, Peygamber’in gömleğini başımın üzerine atar, sizi Allah’a şikâyet ederim! Andolsun ki, Salih'in devesi Allah'a benim bu yavrularımdan daha aziz değildir” diye seslendi.
Sonra da şöyle dedi: “Kocamı öldürüp çocuklarımı yetim mi bırakmak istiyorsun? Onu bırakmazsan saçlarımı dağıtır ve babamın kabrinin üstünde Allah’ı imdada çağırırım!”
Bu sözü söyledikten sonra Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin’in (a.s) ellerinden tutarak, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kabrine doğru hareket etti... Hz. Ali (a.s) durumun çok tehlikeli olduğunu gördü ve Selman’a, Hz. Fatıma’yı (s.a) bu işten vazgeçirmesini söyledi... Hz. Fatıma (s.a) Hz. Ali’nin (a.s) emrini duyunca, “O, emrettiği için itaat ediyorum ve sabredeceğim” dedi. [3]
Geceleyin Defnedilmesi
Hz. Fatıma (a.s), imamet uğruna canı pahasına mücadele eden ilk mücahit idi. O bu mücadelesinin kıyamete kadar unutulmamasını istiyordu. O, kendinden sonra gelenlere, Beni Sakife'de iş başına getirilen hilafet sisteminin meşru olmadığını ve bu sistemin, Hz. Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) kalbinin meyvesi olarak tanıttığı biricik kızına ne gibi zulümler reva gördüğünü bildirmek kararındaydı. İşte bunun için Hz. Ali’ye (a.s) vasiyet ederek, “Beni geceleyin kefenle ve gizli olarak toprağa ver. Kaburga kemiklerimi kıran, çocuğumun düşmesine sebep olan ve malıma el koyan kimselerin cenazemin başında durmalarını istemem; kabrim de bilinmesin!” [4] dedi.
Hz. Ali (a.s) de Hz. Fatıma'nın (s.a) vasiyeti üzerine, kimseye haber etmeksizin ona geceleyin gizlice gusül verip kefenledi ve sadece Selman, Ebuzer ve Mikdad gibi birkaç özel ashabının iştirakiyle gizlice defnetti. Kabrinin tanınmaması için de defnedildiği yeri yerle bir etti ve ayrıca kırk tane sembolik kabir yaptı! [5]
Vefat Tarihi
Hz. Fatıma (s.a) babasından sonra bir kaç aydan fazla yaşamamıştır. Bununla birlikte vefat tarihi hakkında muhtelif görüşler vardır. Kuleyni’nin naklettiğine göre Hz. Fatıma (a.s) babasından sonra 75 gün, İbn-i Şehraşub’un nakline göre 72 gün, Ebu’l Ferec’in nakline göre 3 ay, Allame Meclisi’nin rivayetlerine göre 40 gün veya 6 ay, İbn-i Cevzi’nin nakline göre 70 gün ve İmam Bakır’dan (a.s) naklolan bir rivayete göre 95 gün yaşamıştır. Ama hicretin 11. yılında vefat etmiş olduğunda şüphe yoktur.
Hz. Fatıma’nın (s.a) kaç yaşındayken vefat ettiğinde de ihtilaf vardır. Bu hususta 18, 28, 30 ve 35 yaşları olmak üzere beş görüş vardır.
Hz. Fatıma’nın (s.a) Kabrinin Nerede Olduğu
Hz. Fatıma’nın (s.a) kabrinin nerede olduğu konusu da ihtilaflıdır. Bazıları, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) ravza-i mutahharasında metfun olduğunu söylemişlerdir. Meclisi, İbn-i Babeveyh’den şöyle nakletmiştir: “Bana göre sahih olan, Hz. Fatıma'nın (a.s) kendi evinde defnedildiğidir. Bu durumda Beni Ümeyye, Mescid-i Nebevi’yi genişletince, Hz. Fatıma'nın (s.a) kabri mescidin içerisinde kalmıştır.” Keşfu’l-Ğumme’nin müellifi de şöyle yazıyor: “Hz. Fatıma'nın (s.a) Bakî’de defnedildiği meşhurdur” İbn-i Cevzi ise şöyle yazıyor: “Bazılarına göre Hz. Fatıma (s.a) Akil’in evinin yanında defnedilmiştir.”
-----------
[1]- El-İmamet ve’s-Siyaset, c.1,s. 12.
[2]- Bihar-ül Envar, c. 43, s.198.
[3]- Biharü’l Envar, c. 43, s. 47, 197,198. Revzatu’l-Kâfi, s.199.
[4]- Biharü’l Envar, c. 43, s. 199.
[5]- Delailu’l-İmamet. Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c.3,s.36.
gaziantep escort,mersin escort,gaziantep escort,seks hikayeleri
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort