Bugun...



Ahlaki Anlayış ve Akıl etme Eğitimi - 2

İmam Sadık (a.s) Mufaddal’a şöyle buyuruyor: "Ey Mufaddal! Akletmeyen kimse kurtuluşa eremez ve ilmi olmayan kimse akledemez. Anlayış ehli olan kimse de çarçabuk yücelir" [1]

facebook-paylas
Tarih: 16-06-2021 10:17

Ahlaki Anlayış ve Akıl etme Eğitimi - 2

Bu rivayetten anlaşılıyor ki iyi ahlaki davranışların gösterilmesi ancak akıl ve anlayışla birlikte olursa değerlidir ve Allah tarafından ödüllendirilir. Çok açık ki bahsedilen akıl etme ve anlayış, ahlaki akıl ve anlayıştır, başka bir şey değil. Amel sahibinin akıl ve anlayışı ne kadar çok olursa, değeri ve ödülü o kadar fazla olacaktır. Bununla beraber beğenilen ahlaki davranışlar, iyi ahlaki adetler ve özellikler ahlaki anlayış ve bilgi olmadan, tek başına bir değere sahip değildir.

Söylediklerimizden Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’in (a.s) sünnetinde ahlaki erdemlerin eğitiminin tek başına yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Bunların yanında ahlaki anlayış ve bilgi yönü de eğitilmelidir. Çünkü bunlar eğitimcinin müstakil olarak doğruyu yanlıştan ayırabilmesine ve muhtelif durumlarda kendi ahlaki vazifesini bilebilmesine yardımcı olursa değerlidir.

Daha önce beyan edildiği gibi ahlaki erdemlerin eğitimi de insanın çeşitli durumlarda iç ve dış engellere ragmen, doğru davranışları göstermesini kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden ahlaki eğitimin hedefi, “ahlaki erdemlerle birlikte ahlaki derk, anlayış ve bilgi eğitiminin verilmesidir” diyebiliriz. Böylece öğrenci müstakil olarak doğru ve yanlış ahlaki davranışları tanıyarak amel edebilecektir.

Sonuç olarak Masumların sünnetinde ahlaki eğitimin hedefi, ahlaki vazifeyi teşhis ve bunlara amel etme gücünün eğitilmesidir. Burada iki noktaya dikkat edilmesi zaruridir:

Birinci nokta: Ahlaki vazifeyi teşhis gücünün eğitilmesi, öğrencinin başkalarını taklit etmeden iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırt edebilme bilgisi ve akıl yetisine sahip olabilmesidir.

Ahlaki eğitim hedefinin bu boyutuyla ilgili şu noktaya dikkat edilmelidir: Ahlaki vazifeyi teşhis gücü, kişinin sadece kendi aklına dayanarak, ilahi vahiyden yardım almadan, iyi ve kötü davranışları, hayrı ve şerri birbirinden ayırabileceği anlamına gelmemektedir. Öğrencinin akla ve ilahi vahye dayanarak hayrı ve şerri, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırabileceği manasındadır. Çünkü Masumlara (a.s) göre insan aklı birçok durumda hayrı şerden, iyiyi kötüden ayıramaz ve kesin bir hüküm veremez. Bu yüzden her zaman yaşamda doğru yolu bulmak için vahye ve ilahi yol göstericiliğe ihtiyaç duyar. Emirü’l-Müminin Ali (a.s), oğlu İmam Hasan’a (a.s) hitapla şöyle yazmaktadır:

"Eğer bu nasihatlerimin bir kısmının (derki ve kabulünün) senin için zorluğu olursa, bunu kendi bilgisizliğine ver. Çünkü sen başlangıçta bilgisiz yaratıldın ve sonra âlim oldun. Bilmediğin şeyler ne kadar da çoktur ve haklarında şüphe edersin. Gözlerin onlarla ilgili hataya düşer, daha sonra onları görür. Öyleyse seni yaratan, sana rızık veren ve seni kemale ulaştırana yapış. Kulluğunla ve yönelişinle kendini ona tanıt ve ondan kork ve bil ki, ey oğlum! Kimse Peygamber (s.a.a) gibi Allah’tan haber getirmemiştir. Öyleyse onun arkasından, onun rehberliğinde kurtuluşa ermekten hoşnut ol." [2]

Masumların sünneti esasınca insan aklı tek başına tüm iyi ve kötü davranışları derk edip, birbirinden ayıramayacak kadar zayıftır. Bu yüzden beşerin ilahi hidayete tevessül edip, sıkıca sarılmasından başka çaresi yoktur. Bir davranışın ilahi hükmü hakkında şüpheye düştüğünde ise, ilahi günah tuzağına düşmemek ve yoldan çıkmamak için ihtiyat etmelidir. İmam Sadık (a.s) Ömer b. Hanzala’ya şöyle buyuruyor:

"Meseleler şu üçünün dışında değildir. Doğruluğu açık olan ve amel edilen; yanlışlığı açık olan ve kendisinden kaçınılan; doğruluk ya da yanlışlığının teşhisi müşkül olan ve bilgisi Allah ve Peygamberinin (s.a.a) yanında olan. Allah Resulü (s.a.a) buyurdu: Helal açıktır ve haram da açıktır ama bazı işler helal ve haram arasında şüphelidir. Şüpheleri terk eden, ilahi haramlardan kurtulur; şüphelere amel eden, harama düşer ve bilmeden helak olur." [2]

 

----------------

[1]- Kuleyni, c. 1, s. 26.

[2]- Hz. Ali (a.s), Nehcü’l-Belağa, 31. Mektup.




Bu haber 429 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI