Bugun...



Ulu’l Emr Ayetinin İncelenmesi – 4

Ulu’l Emr’in, Ehl-i Beyt imamları olması yolundaki tefsire yapılan itirazlar

facebook-paylas
Tarih: 21-12-2020 09:58

Ulu’l Emr Ayetinin İncelenmesi – 4

"Ulu’l Emr’den maksat, masum olan Ehl-i Beyt İmamlarıdır" tefsirine yöneltilen itirazlar:

Birinci itiraz: Ehl-i Beyt'in “Ulu’l Emr” demek olduğu, Allah ve Peygamber tarafından açıkça belirtilmeye muhtaçtır. Tabi ki böyle bir açıklama yapılmış olsaydı, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra bu konuda görüş ayrılığına düşecek iki kişi bile bulunmazdı.

Bu itiraza verilecek cevap şudur: Ehl-i Beyt'in Ulu’l Emr olduğu Kur'an'da ve sünnette belirtilmiştir. Velayet ayeti (Mâide, 55), Tathir ayeti (Ahzâb, 33) ve diğer bazı ayetler bunun Kur'an kaynaklı delilleridir. Hz. Peygamber’den (s.a.a) nakledilen "Sefine (gemi)" ve "Sakaleyn" hadisleri de bu meselenin hadis kaynaklı delilleridir.

Sefine hadisi şudur: "Benim Ehl-i Beytim'in konumu, Nuh'un gemisinin konumundadır; ona binen kurtulur; binmeyen ise, boğulur."

Sakaleyn hadisi ise şöyledir: "Ben sizin aranızda iki değerli şey bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı ve öbürü benim soyum olan Ehli Beytim'dir. Bunlara sarıldığınız sürece benden sonra asla yoldan çıkmazsınız."

Ayrıca Şiî ve Sünnî kaynaklardan rivayet edilen Ulu’l Emr konulu hadisler de bu meselenin delillerindendir.

İkinci itiraz: Ulu’l Emr’e itaat etme emri, onların kimler olduğunun bilinmesi, tanınması şartına bağlıdır. Çünkü kim oldukları bilinmeden onlara itaat etme emri, mükellefin güç yetiremeyeceği bir yükümlülük olur. Eğer bu emir onları tanıma şartına bağlı ise, bu durum ayetle bağdaşmaz. Çünkü ayet mutlak, yani kayıtsız-şartsızdır.

Bu itiraza şu cevabı veririz: Bu sakınca itirazı yapan kimsenin kendisi için de geçerlidir. Çünkü itaatin Ulu’l Emr’in kim olduğu şartına bağlı olması mutlaktır. Dolayısıyla hal ve akd ehline itaat etmek de onların tanınmasına bağlıdır. Bizim ile bu itirazı yapan kimse arasında bu noktadaki fark şudur: Onun dediğine göre hal ve akd ehlinin kimlerden oluştuğu Allah'ın ve Peygamberin açıklamasına gerek olmaksızın bizim tarafımızdan bilinmektedir; fakat bize göre masum imamın, Allah ve Peygamber tarafından tanıtılması gerekir. Buna göre ayete aykırı olmaları bakımından bu iki şartın birbirinden farkı yoktur. Çünkü kimler olurlarsa olsunlar Ulu’l Emr’e itaat etmek, ancak onları tanımak suretiyle mümkündür.

Şu da var ki, Ulu’l Emr’in kim olduğunu bilmek her ne kadar şart sayılıyorsa da bu şart diğer normal şartlar gibi değildir. Çünkü bu şart (tanımak) yükümlülüğün kişiye ulaşmasına, fiilen omuzlarına binmesine dönüktür. Çünkü, kendisini, konusunu ve taalluk ettiği şeyi bilmeden yükümlülük fiilen yoktur. Yoksa bu şart, yükümlülüğün kendisine ve konusuna yönelik değildir. Eğer Ulu’l Emr’in kim olduğunu bilmek, hacda malî ve bedenî yeterliliğin ve abdestte suyun bulunmasının şart olması gibi normal bir şart kabilinden olursa, “mutlak yükümlülük” diye bir yükümlülük türü hiç olmazdı. Çünkü bir insanı bilip bilmediğine bakmaksızın bir görevle yükümlü tutmak anlamsız olur.

Üçüncü itiraz: Bizler, içinde yaşadığımız şu zaman diliminde masum imama ulaşma, ondan din ve ilim öğrenme imkânından mahrumuz. Buna göre Allah'ın bu ümmete itaat edilmesini farz kıldığı merci, masum imam olamaz. Çünkü ümmetin ona ulaşması imkânsızdır.

Bu itiraza verilecek cevap şudur: Bunun böyle olmasının sebebi Allah ve Peygamber değil, ümmetin kötü hareketleri ve kendine hıyanet etmiş olmasıdır. Dolayısıyla yükümlülük kaldırılmış değildir. Bu durum, önce peygamberini öldüren ve sonra ona itaat etme imkânına sahip olmadığını söyleyen bir ümmetin mazeretine benzer. Üstelik bu sakınca, itirazı yapan kişinin kendisi için de geçerlidir. Çünkü biz Müslümanlar bugün bir tek ümmet teşkil etme imkânına sahip değiliz ki, bu ümmetin içinden çıkan hal ve akd ehli kabul ettiği bir görüşü yürürlüğe koyabilsin.

Dördüncü itiraz: Yüce Allah, "Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz... onu Allah'a ve Resul'e götürün." buyuruyor. Eğer Ulu’l Emr’den maksat masum imam olsaydı, "Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz... onu imama götürün." buyurması gerekirdi.

Bu itirazın cevabı şudur: Bu götürmekten (havale etmekten) maksat, daha önce anlatılan yaklaşımla anlaşmazlığa düşülen hususu imama götürmektir, havale etmektir.

Beşinci itiraz: Masum imamın varlığına inanan kimseler, ona uymanın faydasının ümmeti ihtilaf karanlığından, çatışmanın ve bölünmenin zararından korumak olduğunu söylemektedirler. Oysa bu ayetin zahirinden, Ulu’l Emr’in varlığına ve ümmetin ona itaat etmesine rağmen anlaşmazlığın mevcut olacağı anlaşılıyor. Meselâ, Ulu’l Emr’in kendisinin bazı olaylar ve gelişmelerin hükmü hakkında ihtilafa düşmesi gibi. Halbuki masum imamın var olması ile birlikte ihtilafın ve anlaşmazlığın meydana gelmesi bu inançta olan kimselere göre caiz değildir. Çünkü onlara göre masum imam, Hz. Peygamber (s.a.a) gibidir. O hâlde onların bu inancına göre ayetteki ayrıntılandırmanın yani, "Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz..." ifadesinin hiçbir faydası yoktur.

Bu itiraza şu cevabı veririz: Bu ayette sözü edilen anlaşmazlıktan maksat, müminlerin Kur'an'ın ve sünnetin hükümleri hakkındaki anlaşmazlığıdır; yoksa velâyet hükümlerinde yani, imamın bir yönetici olarak olaylar ve gelişmelerle ilgili verdiği hükümler hakkındaki bir anlaşmazlık değildir. Daha önce belirtildiği gibi hüküm koyma yetkisi sadece Allah'a ve Resulü'ne aittir. Eğer anlaşmazlığa düşen taraflar Kur'an'ı ve sünneti anlayabiliyorlarsa, tartışma konusuna ilişkin hükmü bu iki kaynaktan çıkarırlar veya çözümü, yorumunda masumluk ayrıcalığı ile donatılmış olan imamdan sorarlar. Eğer bunlar Kur'an'ı ve sünneti anlayamıyorlarsa, tartışma konusu meselenin çözümünü imamdan sormakla yükümlüdürler. Tıpkı Hz. Resulullah'ın (s.a.a) çağdaşları gibi. Onlar anlayabildikleri meselelerde ya kendileri bilgi elde ederler veya hükmü Hz. Peygamber’den (s.a.a) sorarlardı. Fakat anlayıp hüküm çıkaramadıkları meseleleri mutlaka Hz. Peygamber’e (s.a.a) sorarlardı.

Bu ayetin delâlet ettiği üzere, Ulu’l Emr’e itaat etmenin hükmü tıpkı Hz. Peygamber’e (s.a.a) itaat etmenin hükmü gibidir. Anlaşmazlıkla ilgili hüküm de bu ayette anlatılan hükümdür. Yani, anlaşmazlığa düşülen hususun Allah'a ve Resul'e götürülmesi gerekir. Hz. Peygamber’in (s.a.a) hayatta olması ile vefat etmiş olmasının bu bakımdan farkı yoktur. Hz. Peygamber’in (s.a.a) hayatta olması durumundaki hükmü, bir sonraki ayetler açıklarken, onun yokluğu hâlindeki hükmü de okuduğumuz ayetin mutlak oluşu açıklıyor.

Ayette sözü edilen çözümü Allah'a ve Peygambere götürme işlemi ise, müminler arasında baş gösteren anlaşmazlıklara mahsustur. Nitekim ayetteki "Eğer anlaşmazlığa düşerseniz..." ifadesinden bunu anlıyoruz. Dikkat edilirse, "Eğer Ulu’l Emr arasında anlaşmazlık çıkarsa" veya "Eğer onlar anlaşmazlığa düşerlerse" denmemiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a) sağlığında ihtilaflı konuyu Allah'a ve Resul'e götürmek demek ya meseleyi Hz. Peygamber’e (s.a.a) sormak veya hüküm çıkarma yeterliliğine sahip olanların Kur'an'dan ya da sünnetten hüküm çıkarmalarıdır. Hz. Peygamber’in (s.a.a) yokluğunda yapılacak olan iş ise, daha önce dediğimiz gibi ya meseleyi imama sormak veya Kur'an'dan ve sünnetten hüküm çıkarmaktır. Buna göre, "Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz..." direktifi, bu itirazı ortaya atanın ileri sürdüğü gibi hiçbir faydası olmayan, fazladan bir ifade değildir.

Bütün bu açıklamalardan ortaya çıkan sonuç şudur: Bu ayette sözü edilen Ulu’l Emr’den maksat, bu ümmetten olan öyle kimselerdir ki, her birinin masumluk ve itaat zorunluluğu bakımından hükmü, tıpkı Hz. Peygamber (s.a.a) için bu konulardaki hüküm gibidir. Burada lügat anlamı ile genel bir kavram olan Ulu’l Emr teriminden tek kişinin kastedilmiş olması da bir çelişki değildir. Çünkü bir kelimenin kavramlarından birini kastetmekle bu kavramla örtüşen bir örneği murad etmek birbirinden farklı şeylerdir. Meselâ, bu ayette geçen "resul=elçi, peygamber" terimi de genel ve küllî bir kavramdır. Kelimeden bu ayette murad edilen anlam da budur. Fakat kastedilen örnek Peygamberimiz Hz. Muhammed'dir (s.a.a).




Bu haber 642 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI