Bugun...



Nehc’ul Belağa’da Hz. Muhammed (s.a.a)

Allah, onu öyle bir çağda yolladı ki insanlar sapmışlardı, şaşırmışlardı. Fitne yoluna ayak atmadaydılar; olmayacak şeyler, onları doğru yoldan alıkoymuştu. Büyükler (büyük sandıkları kişiler), onları gerçek yoldan saptırmışlardı; bilgisizler, bilgisizlikle onları aşağılatmışlardı. İşlerinde şaşkına dönmüşlerdi; cehil yüzünden belâya düşmüşlerdi.

facebook-paylas
Tarih: 20-07-2020 10:09

Nehc’ul Belağa’da Hz. Muhammed (s.a.a)

Onlara öğüt vermede direndi; doğru yola yürüdü; onları hikmete, güzel öğüte çağırdı.

Hamd Allah’a ki evveldir, ondan evvel bir var yok; âhırdır, ondan sonra kalan yok. Zahirdir, fevkinde bir varlık bulunamaz; batındır, ondan başka batına erişen olamaz.

Hz. Muhammed’in (s.a.a) karar ettiği yer, karar edilecek yerlerin en hayırlısıdır; yetiştiği yer, yetişilen yerin en yücesidir. Keramet madenlerinde yetişmiş, selâmet yaygısının yayıldığı yerlerde gelişmiştir. İyi kişilerin gönülleri ona yönelmiştir; inananların gözleri ona meyletmiştir. Allah, eski kinleri onunla gömmüştür; gönüllerdeki düşmanlıkları onunla söndürmüştür. Onunla inananları uzlaştırmıştır, kardeş etmiştir. Onunla şirki imandan ayırmıştır. Onunla alçalışı yüceltmiştir; onunla yüceliği alçaltmıştır. Sözü anlatıştır. Onun susması söz söyleyişidir.

Bir hutbesinden Hazret-i Rasûl-i Ekrem’i (s.a.a) anlatan sözleri

Sen de tertemiz olan Peygamberinin huylarıyla huylan; çünkü onda uyulacak huylar, yaslanacak kişiye yaslanacak şeyler vardır. Kulların Allah’a en sevgilisi Peygamberine benzemeye çalışan, onun izini izleyen kişidir.

O, dünyada ağız dolusu bir lokma yemedi, dünyaya gözünün ucuyla bile bakmadı. Dünya ehlinin en zayıfıydı bedence; karnı en açıydı yemek bakımından. Dünya ona arz edildi, o kabul etmedi bile. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın buğzettiği şeyi bildi, ona buğzetti; horladığı şeyi bildi, horladı; küçük gördüğü şeyi küçük gördü, küçülttü. Bizde hiç bir ayıp olmasa da yalnız Allah’ın Resûlünün buğzettiğini sevsek, Allah’ın ve Resûlünün küçülttüğünü büyültsek, Allah’a karşı durmak, Allah’ın emrinden çıkmak için bu yeter bize.

Yer üzerinde yemek yerdi; kul gibi otururdu; ayakkabısını kendi tamir ederdi; elbisesini kendi yamardı; eğersiz merkebe binerdi; biri daha varsa ardına bindirirdi. Evinin kapısına, üstünde resimler bulunan bir perde asılmıştı; zevcelerinden birine “şunu kaldır” buyurmuştu; baktıkça dünya ziynetlerini hatırlıyorum. Dünyayı gönlünden çıkarmıştı; onu anmayı hatırından geçirmezdi; ziynetini gönlünden yitirmişti; dünyayı o kadar gözden çıkarmıştı ki ne gönül bağlayacağı güzel bir elbisesi vardı, ne üstünde oturacağı beğenilecek bir yaygısı.

Dünyayı gönlünden sürüp atmış, gözünden yitirip gitmişti. Bir şeyi sevmeyen kişi böyledir; ne onu görmek ister, ne adının anılmasını diler. Allah’ın salâtı ona ve soyuna olsun, Allah katında bu kadar yüce mertebesi varken, dünya ve dünyadakiler onun yüzü suyu hürmetine yaratılmışken, Rasûlullah (s.a.a) dostlarıyla beraber dünyada aç yaşardı; bu da dünyanın kötülüklerine, ayıplarına delâlet eder sence.

Bakıp görenin aklıyla düşünmesi, can gözüyle görmesi gerek: Allah, Muhammed’e (s.a.a) bu çekinmeyi vermekle onun kadrini mi yüceltti, yoksa onu alçalttı mı? Alçalttı diyen, andolsun ulular ulusu Allah’a; iftira eder, yalan söyler. Kadrini yüceltti denirse, bilinmesi gerektir ki dünyayı onun için yayıp döşediği halde ona ve ona en yakın olanlara dünyayı hor hakir göstermiştir. Şu halde Peygamberin yolunu tutan kişinin de onun izini izlemesi, onun konduğu yere konması gerekir, yoksa helâk olmaktan kurtulamaz.

Gerçekten de Allah, Muhammed’i, Allah’ın salâtı ona ve soyuna olsun, kıyâmete bir delil, cennete müjdeci, azaptan korkutucu olarak gönderdi; O ise dünyadan karnı boş olarak çıkıp gitti; âhirete ayıplardan, suçlardan esen olarak vardı; bir taşı bir taş üstüne koymadan yolunu tutu; Rabbinin dâvetine icâbet etti. Allah bize ne büyük bir lütufta bulunmuştur ki onu bize muktedâ olarak göndermiştir; onun izini izlemekteyiz; yolunda gitmekteyiz.

Andolsun Allah’a ki şu yünden dokunmuş abamı kendim yamadım; yamattığım kişiden utandım artık; çünkü bana bu kadar yamadan sonra “hâlâ mı giyeceksin, atmayacak mısın artık bunu” dedi. Ben de “uzaklaş benden” dedim ona; sabah olup gün ışıyınca halk, gece yol alanları över.

Onu apaydın ışıkla, görünüp duran, şüpheleri gideren, delille apaçık yolda, insanları sapıklıktan kurtaran, doğru yola sevk eden kitapla gönderdi. Mensup olduğu boy, en hayırlı boy, ağacı en hayırlı ağaç, dalları, budakları güzel ve doğru; dileyenler meyvelerinden kolayca yiyebilirler. Doğduğu yer Mekke, göçtüğü yer tertemiz şehir Medine. Anlayışı orada yüceldi; ünü oradan duyuldu.

Onu, yeter bir delille, şifa veren öğütle, halkı düzene sokacak bir davetle gönderdi; bilmeyen ilâhî hükümleri onunla belirtti, bildirdi; noksan ve ayıplanacak bid’atları, adaletleri, onunla söktü, attı; uyulması gereken şeyleri onunla tebliğ etti.

İslâm’dan başka bir din arayanın kötülüğü meydandadır; onun kutluluk bağları kopar, baş aşağı düşer gider, uzun bir hüzne daldıktan, çetin bir azaba uğradıktan sonra belki döner gelir.




Bu haber 424 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI