Bugun...



Mutluluğun Elde Edilişi - 1

Hayat, İlahî bir nimet ve büyük bir sermayedir; onun değeri maddî hiçbir şeyle ölçülemez.

facebook-paylas
Tarih: 05-11-2020 10:06

Mutluluğun Elde Edilişi - 1

Yaşam, bir yolculuğa benzer; çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık aşamalarını katederek sonsuza doğru sürüp gitmektedir. Kur’an-ı Kerim de bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Allah, sizi bir zaaftan[1] yarattı; sonra bu zaafın ardından bir kuvvet kıldı; sonra da bu kuvvetin ardından bir zaaf ve yaşlılık verdi." [2]

Ancak herkesin bütün bu aşamalardan geçmesi bir zorunluluk değildir; gülün yaprağına konamadan yuvarlanıp düşen bir şebnem veya açmadan solan bir gonca misali bu aşamalardan geçmeyenler de vardır.

Fakat hayatın kısa olması, fazla önem taşımaz; uzunluğu değer ölçüsü olamayacağı gibi. İnsanın değer ve şahsiyeti, yapmış olduğu güzel işler ve hizmetlere bağlıdır.

Mutluluğa Doğru İlk Adım

Mutluluğa ulaşmakta ilk adım, mutluluk ve bedbahtlığın kendimizden kaynaklandığını öncelikle bilmektir. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:

"Ey insan! Mutluluk ve bedbahtlığın kaynağı, senin kendinsin; onu yerde veya gökte arama."

Bu konuda Bokrat da şöyle diyor: "Bizim mutluluk ve muvaffakiyetimiz, dış etkenlere bağlı değildir; kendimize bağlıdır. Kendimizi mutlu ve bedbaht edecek olan yine kendimiziz."

Mutluluğa Doğru İkinci Adım

Mutluluğun ikinci adımı da, kendi gerçek değerimizi anlayıp vücudumuzdaki asıl cevherin değerini bilmemiz, Allah Teala’nın tüm yetenek ve kemalleri vücudumuzda bıraktığını idrak etmemizdir. İrademizle, bu kıymetli cevherden yararlanabiliriz.[3]

Evrenin küçük bir varlığı olduğumuzu sanmayalım. Çünkü insan olarak bu evrenin en yüksek zirvesinde yer alma kabiliyetini kendimizde taşıdığımız için bütün varlıklardan daha üstün bir özelliğe sahip bulunmaktayız. Hz. Ali (a.s); "Mülk ve melekut âlemi, o azametine rağmen insan vücudunda özetlenmiştir." diye buyurmaktadır.[4]

Mutluluğa Doğru Üçüncü Adım

Mutluluğun üçüncü adımı da vazifeyi yapmaktır. Vazifeyi yapmak mutluluk getirir, insana moral ve sevinç verir. Vazifeyi yapmakla mutluluk birbiriyle içiçedir, birbirlerinden ayrılmazlar.

Vazifeyi yaptığınızda kendinizde bir gurur ve sevinç hissetmiyor musunuz? Aslında biz mutlu olmakla mükellefiz. Vazifeyi yapmak da, mutluluk ve tatlı bir yaşantıyı beraberinde getirmektedir. Kur’an-ı Kerim’de buna şöyle değinmektedir:

"Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz." [5]

Yâni, iman ve salih amel sayesinde mutluluğa kavuşulur ve güzel bir hayata sahip olunur.

Vazifeyi Yapma Yolunda Fikir Ve Düşüncenin Önemi

Vazifenin teşhisi için ilk önce kendi fikir ve düşüncemize dayanmalı ve insanı diğer varlıklardan ayıran düşünme ve tefekküre başvurmalıyız. Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:

"Hakikati arama ve vazifeyi yapma yolunda bir an düşünmek, yetmiş yıl ibadetten daha üstündür."

En güzel ve en değerli düşünce, Hz. Ali’nin buyurduğu gibi üç şey hakkında olan düşüncedir: "Nereden geldim, yaratanım kimdir ve nereye gitmekteyim?" Bu düşünceyle insanın tevhid inancı kâmil olur.

"Bu âleme ne için geldim? Yaratılışımdan hedef nedir? Vazifem nedir? Mutluluk ve saadet yolu hangisidir?" Bu düşünce de, insanları mutluluk yoluna kılavuzlamak için peygamberlerin gelmelerinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

"Sonum ne olacak?" Bu düşüncenin neticesi de, meâd ve kıyamet gününe inanmaktır.

Bu üç düşünce, yâni "Nereden geldim, neredeyim ve nereye gidiyorum?" düşüncesi, insanın bu âlemde bazı vazifelerinin olduğu ve o vazifeleri yapmakla da mutluluğa kavuşacağı sonucunu doğurmaktadır.

Mutluluğun Düşmanları

Mutluluğun düşmanı sayılan iki önemli etken vardır. Bu iki etkeni Kur’an-ı Kerim "gevşeklik" ve "üzüntü" olarak tanıtıyor:

"Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz, en üstün olan sizlersiniz." [6]

Bu iki etken, insanın mutlu olmasına engel olur; insan bunları kendisinden uzaklaştırmak zorundadır. İmanlı kişiler, daima tembellik, üzüntü ve kedere karşı mücadele verirler.

Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki:

"Tembellik ve üzüntüden sakının. Çünkü bu iki etken, sizi dünya ve ahiret payından alıkoyar."

Bu iki etken var olduğu müddetçe insan dünya ve ahiret işlerinde başarılı olamaz. Öyleyse güçlü bir irade ve azimle, bu yıkıcı iki etkene karşı mücadele vermeli, bunların ruhumuzu bozmasına ve bizi yok etmesine müsaade etmemeliyiz.

Şunu bilmeliyiz ki, hayatımız bir kumaş gibi çeşitli renklerden örülmüştür, içerisinde beyaz rengin yanı sıra siyah renkler de mevcuttur. Hayatın tatlı yönü olduğu gibi acı yönü de vardır. Gece ve gündüzün birbirini takip etmesinden ibret almalıyız. Dünyanın hiçbir şeyi ebedi olarak kalıcı değildir; sevinç ve üzüntüsü, kötülük ve güzelliği bir zincir halkaları gibi birbirine bağlı olup ard arda gelmektedir. Âleme hakim olan nizam ve düzeni iyi bilmeli, onu bir gerçek olarak kabul etmeli ve yersiz beklentileri kendimizden uzaklaştırmalıyız. Bu âlemdeki nizamın, değişmeyecek İlahî bir sünnet olduğunu bilmemiz gerekir. Bu konuda Allah Teala buyuruyor ki:

"Elbette zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır." [7]

Öyleyse üzüntü vaktinde bile kendimizi kaybetmemeliyiz; çünkü üzüntü sevincin mukaddimesidir. Zorluk anında kendimizi mutlu bilmeliyiz; zira zorluk mutluluğun alametidir. Sıkıntılarda, musibetlerde tahammül göstermeli ve sabırlı olmalıyız, Allah’ı anmakla kalbimize huzur vermeliyiz; çünkü kalpler Allah’ı anmakla huzur bulur:

"Bilin ki, kalpler yalnızca Allah’ı anmakla mutmain olur." [8]

Allah, rahmetini, musibet vakti Allah’a sığınan ve sabırlı olanlara indirir:

"Kendilerine bir musibet isabet ettiğinde; "Biz Allah’ın (kullarıy)ız ve şüphesiz O’na döneceğiz." diyerek sabır gösterenleri müjdele!" [9]

 

--------------------

[1]- Zaaf: İnsanın nutfeden yaratılışı, cenin oluşu, emzirilme dönemi ve genelde insanın zayıflığı.

[2]- Rum / 54

[3]- "İnsanlar, çok kıymetli cevherlerle donatılmıştır."

[4]- "Sen küçük bir cisim olduğunu mu sanıyorsun?! Oysa koskoca bir âlem senin vücudunda dürülmüştür."

[5]- Nahl / 97

[6]- Âl-i İmran / 139

[7]- İnşirah / 5

[8]- Ra’d / 28

[9]- Bakara / 156




Bu haber 636 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI