Bugun...



Manevi Gelişme Fırsatları - 1

Hakiki ve gerçek maneviyatın ne olduğu; bu maneviyatın gelişme ilerlemesinin hangi manada olduğu bizler için anlaşıldığı zaman, bu alanda olan fırsatlara karar verilmelidir.

facebook-paylas
Tarih: 14-10-2021 11:42

Manevi Gelişme Fırsatları - 1

Gelişme için dikkat edilmesi gereken asıl fırsatları ele alıyoruz:

1-Ömür Fırsatı

Dünya ve insan ömrünün çok kısa olduğunu bilmen gerekir ve kısa bir sürede dünya düzeni kaldırılacaktır. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: Dünya ahiret karşısında sizlerden birinin parmağını denize daldırıp, parmağı üzerinde kalan deniz suyuna bakması gibidir. [1]

Dünya parmak ucunda kalan birkaç damla gibidir ve ahiret sınırsız denizin tamamıdır.

Zarar ve Hüsran

İnsanın ömrünün her anı, gerçekte Allah ile doldurulması için bir fırsattır. Eğer insanın ilahi olması kaybedilirse, ilahi olma yönünde ondan faydalanamayız ve hüsrana uğrarız. Allah-u Teâlâ, Asr suresinde şöyle buyuruyor:

Bütün insanlar hüsrandadır

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفى خُسْرٍ اِلَّا الَّذينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

İnsan hiç şüphesiz hüsran içindedir. Ancak inanıp yararlı iş işleyenler… bunun dışındadır. [2]

Hüsran ve zararın farkını biliyor musunuz? Neden Allah-u Teâlâ “İnnel İnsane lefi Husr” buyurmuş ve “İnnel insane lefi zarar” buyurmamıştır? Hüsranın zarar ile olan farkı şudur ki zarar telafi edilir ama hüsran artık telafi edilmez. Yaz aylarında buz satan bir kimse, eğer buzlarını satamazsa, ne olur? Onun buzları erir ve bütün sermayesini kaybeder. Ama elma satan bir kimsenin müşterisi olmazsa, elmaları daha sonra veya daha ucuza satabilir ya da onların suyunu çıkarabilir. Bu şahıs zarar eder ama buz satan kimse, sermayesinin eridiğini ve yok olduğunu gördüğünde hüsrana kapılır.

Biz insanlar bu dünyada hüsrana kapılıyoruz. Çünkü ömür sermayemi geri dönemez ve her an yok elden gitmektedir. Bu sebeple Allah-u Teâlâ, Asr suresinde buyuruyor ki

 اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفى خُسْرٍ

“İnsanlar hüsrandadır”.

2-Takva ve İbadet Fırsatı

Ormanda veya insanlar arasında yaşayan bir hayvanın yaratılışının hedefi nedir? Hayvanlardan birçoğu insanların istifadesi için yaratılmışlardır.

Allah-u Teâlâ da bir kutsi hadiste şöyle buyuruyor:

یا ابن آدم ، خلقت الأشیاء کلّها لأجلک ، و خلقتک لأجلى ، و أنت تفرّ منّى !

“Ey İnsanoğlu! Her şeyi senin için yarattım ve seni kendim için yarattım ama sen benden kaçıyorsun”. [3]

Tabiat ve doğa alemindeki her şey insanın kullanımındadır. Şimdi insanın ne için yaratıldığını sormamızın yeridir. İnsan, gökler, yeryüzü, hayvanlar, bitkiler vs… bütün bu varlık aleminin arasında ne istiyor? Neden insanın zatı, bütün bu varlıkları kendi kontrolü altına almak istiyor? Allah-u Teâlâ’nın bütün bu varlıkların arasında insanı yaratmasındaki hedef ve garezi nedir?

İnsan olan bizlerin, bu soruyu zihnimizde kalıcı ve doğru olarak çözmemeiz gerekir.

Doğru yol şudur ki bu soruyu bizi yaratandan -herkesten daha iyi biliyor ki bizi ne için yaratmıştır- soralım. Yani kainatın yaratıcısı olan yüce Allah-u Teâlâ’dan.

Allah insanlara olan mektubu yani Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ      

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. [4]

Bu durumda biz insanların yaratılış felsefesi ibadet etmektir. Ama hataya düşmememiz açısından bizim için bu ibadet doğru yer kazanmalıdır. İlginç olan nokta şudur ki insandan başka alemin bütün varlıkları Allah’ın yaratmış olduğu hedef doğrultusunda hareket etmektedir. Hatta diğer varlıklar daha da ileri giderek, Allah karşısında mahluk olduklarını isbat ediyorlar.

İnsandan başka alemin bütün varlıkları Allah-u Teâlâ’yı tesbih etmekle meşkuldurlar.

يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ

Göklerdeki ve yerdeki her şey, ….. Allah’ı tespih eder. [5]

Ama ibadet ve tesbih için yaratılmış olan insan bu arada ne yapıyor?   

İbadet ve Allah kulu olmak, insanın manevi olarak gelişimi ve ilahi olmasının en önemlisidir. Ibadetin hakikati, Allah ile olmak ve O’na doğru bir marifet kazanmaktır. Eğer sabahtan itibaren Allah ile yaşar, O’nu kendi yanımızda görür, eğer Allah’ı yaşantımızın mihveri karar verirsek, ibadet yolunda olduğumuz söylenir.

“İbadet”, “Ebd” den gelmektedir, yani dinlemek ve buyruk; ebd ve iyi kul o kimsedir ki kulağı mevlasının buyruk ve emrinde olan; mevlasının isteğini hemen ve ilgiyle yerine getirendir.

Allah-u Teâlâ’nın bizden isteğinin özeti, farzların yerine getirilmesi ve haramların terkedilmesidir. Farzlar bizleri Allah’a yakınlaştırır ve Allah onları seviyor. Haramlar da Allah’ın nefret ettikleridir ve bizler onlardan uzak durmamız gerekiryor. Dikkat etmek gerekir ki kulluğun ana damarı farzların yapılması ve haramların terk edilmesidir. Büyük ariflerden kulluk konusunda sorulduğunda bu cevabı veriyorlar. Eğer yine de manevi durumumuz olursa, o zaman müstehaplara yönelebilir ve maneviyatın çoğalması için onları yapabiliriz. Ama farzların yapılmasının ve haramların terkedilmesinin asıl olduğunu unutmamak gerekir.

 

 

------------------

[1]- Tefsirü’l Muin, s. 2.

[2]- Asr, 2-3.

[3]- Tehrirü’l Mevaizü’l Adediye, s. 574.  

[4]- Zariyat, 56.

[5]- Cumua, 1.




Bu haber 511 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI