Bugun...



Kur'ân ve Hadis Işığında Ahir Zamana Yönelik Genel Bir Değerlendirme – 3

Kur'ân ve Hadis Işığında Ahir Zamana Yönelik Genel Bir Değerlendirme – 3

facebook-paylas
Tarih: 26-04-2021 11:39

Kur'ân ve Hadis Işığında Ahir Zamana Yönelik Genel Bir Değerlendirme – 3

“Ravzatu’l Kâfi” adlı eserde, Muhammed b. Yahya'dan, o Ahmed b. Muhammed'den, o bazı arkadaşlarından, yine Ali b. İbrahim, babasından, o İbn-i Ebi Umeyr'den, bunların tümü, Muhammed b. Ebi Hamza'dan, o da Hamran'dan şöyle rivayet eder: İmam Cafer Sadık (a.s), -yanında Abbasi halifelerinden ve Şiîlerin onların yanındaki olumsuz durumlarından söz edildiği bir sırada- şöyle buyurdu: "Halife Ebu Cafer Mansur'la beraber yürüyordum. O bir kafileyle beraber atına binmişti; arkasında ve önünde atlılar vardı. Ben ise bir eşeğe binmiş ve yanında yol alıyordum. Bana dedi ki: Ey Ebu Abdullah! Allah'ın bize verdiği güçten, bizim için açtığı üstünlük ve onur kapılarından dolayı sevinmen; hilâfet için senin ve Ehlibeyti'nin bizden daha lâyık olduğunu söylememen; dolayısıyla bizi kendin ve diğer insanların aleyhine tahrik etmemen gerekir."

"Dedim ki: 'Kim benim adıma bu sözleri sana ulaştırmışsa, yalan söylemiştir.' Dedi ki: 'Yemin eder misin?' Dedim ki: 'İnsanlar büyücüler gibidirler. Senin kalbini bana karşı çelmek istiyorlar. Onları dinleyerek buna imkân verme. Çünkü biz sana, senin bize olan ihtiyacından daha fazla muhtacız.' Bana dedi ki: 'Hatırlıyor musun, bir gün sana 'Bizim mülkümüz olacak mıdır?' diye sormuştum, sen de 'Evet, uzun, geniş ve zorlu bir hakimiyetiniz olacak. Size mühlet verilecek ve dünyanız geniş tutulacak. Ta ki bizden birimizin dokunulmaz olan kanını haksız yere, haram beldede ve haram ayda dökünceye kadar' demiştin. Baktım ki sözlerimi unutmamış, dedim ki: 'Umarım yüce Allah, seni bundan uzak tutar. Çünkü özellikle seni anmamıştım. O, rivayet ettiğim bir hadisti. Bakarsın, senin ailenden bir başkası bu işi üstlenir.' Bunun üzerine halife sustu."

"Evime döndüğümde dostlarımızdan biri geldi ve şöyle dedi: Sana kurban olayım, seni Ebu Cafer'in kafilesinde gördüm. Sen bir eşeğe binmiştin ve o da ata binmişti. Yukarıdan, seninle konuşuyordu; sen de ondan aşağıdaydın. Bu manzara karşısında kendi kendime dedim ki: 'Şu Allah'ın insanlar için görevlendirdiği hüccettir; bu hususta uyulması gereken emir sahibidir. Bu da zorbalıkla muamele eden biridir. Peygamberin evlâtlarını öldürüyor ve Allah'ın sevmeyeceği şekilde yer yüzünde kan döküyor. Ama o, ata biniyor ve sen ise eşeğe biniyorsun! İçime bir kuşku düştü. Öyle ki dinimden ve canımdan yana endişeye düştüm."

"Ona dedim ki: 'Eğer etrafımdaki, önümdeki, arkamdaki, sağımdaki ve solumdaki melekleri görseydin, onun içinde bulunduğu durumu küçümserdin.' Bunun üzerine bana şu karşılığı verdi: "İşte şimdi, kalbim huzura kavuştu."

"Sonra adam dedi ki: 'Bunlar daha ne zamana kadar saltanat sürdürecekler veya ne zaman bunlardan yana rahata kavuşacağız?' Dedim ki: 'Her şeyin bir süresinin olduğunu bilmiyor musun?' Dedi ki: 'Biliyorum.' Dedim ki: Bu işin zamanı geldiğinde, bir göz açıp kapama anı kadar çabuk olacağını bilmek sana bir fayda verir mi? Eğer onların Allah katındaki hâllerinin nasıl olduğunu bilseydin, onlara karşı daha büyük bir nefret beslerdin. Sen ve yeryüzündeki bütün insanlar, onları böylesine büyük bir vebalın altına sokmaya çalışsaydı, yine de buna güç yetiremezdiniz. Şeytan senin metanetini bozup kararsızlığa düşürmesin. Onur ve üstünlük Allah'ın, Resulü’nün ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler."

"Bilmez misin ki bizim egemenliğimizi bekleyen; gördüğü eziyetlere ve korkulara karşı sabreden kimse, yarın bizimle beraber olacaktır? Bu nedenle sen, hakkın öldüğünü; hak ehlinin yok olduğunu; zulmün tüm şehirleri sardığını gördüğünde, Kur'ân'ın eskidiğini; Kur'ân'da olmayan asılsız şeylerin uydurulduğunu; Kur'ân yorumlarında heva ve hevesin esas alındığını; dinin tıpkı bir kabın ters-yüz edildiği gibi ters-yüz edildiğini; batıl taraftarlarının hak ehline üstünlük sağladıklarını; kötülüğün açık olduğunu; kimsenin kötülükten menedilmediğini ve kötülük işleyenlerin mazur görüldüğünü; fasıklığın her yanı kapladığını; erkeklerin erkeklerle, kadınların da kadınlarla (cinsel anlamda) yetindiğini; müminin suskun olduğunu ve sözlerinin kabul görmediğini; buna karşın fasıkın yalan söylediği hâlde, yalanına ve iftirasına itiraz edilmediğini; küçüğün büyüğü küçümsediğini; akrabalık bağlarının koptuğunu; günahlarıyla övünen kimselere gülünüp geçildiğini ve sözlerine karşı çıkılmadığını; kadınların verdiği şeyi oğlanların verdiğini; kadınların kadınlarla evlendiğini; övgünün arttığını; erkeklerin, malı  “Allah'a kulluk sunma” maksadı dışında infak ettiğini; bundan menedil- mediklerini ve kimsenin onların ellerinden tutmadığını; insanların Allah yolunda çabalayan bir mümini bu hâlde gördüklerinde Allah'a sığındıklarını; komşunun komşusuna eziyet ettiğini ve bundan men edilmediğini; kâfirin müminlerin içinde bulundukları duruma sevindiğini; yeryüzünü kaplayan bozgunculuktan hoşnut olduğunu; içkinin açıktan içildiğini; Allah'tan korkmayan insanların içki sofralarında bir araya geldiklerini; marufu emretmenin çok cılız olduğunu; fasıkın, Allah'ın sevmediği işleri yapmakta güçlü olduğunu ve bundan dolayı övüldüğünü; mücize ve keramet sahibi[1] insanların tahkir edildiklerini ve onları sevenlerin horlandıklarını; hayır yolunun terk edildiğini ve buna karşılık kötülük yolunun izlendiğini; Allah'ın evinin işlevsiz olduğunu ve insanlara onu terk etmelerinin emredildiğini; kişinin yapmadığını dediğini; erkeklerin erkeklerle ve kadınların kadınlarla cinsel ilişkiye girmeyi arzuladıklarını; erkeğin makatını ve kadının da cinsel organını kullandırarak geçimini sağladığını; kadınların da tıpkı erkekler gibi kendi aralarında toplantılar düzenlediklerini; Abbasoğulları arasında eşcinselliğin yayıldığını; bir kadının kocası için kına sürünmesi ve taranması gibi, boya sürünüp tarandıklarını; erkeklerin cinsel arzuları için mal harcadıklarını; erkeğe rağbet edildiğini, erkeklerin onu elde etmek için rekabet ettiklerini ve onu kıskandıklarını; mal sahibinin müminden daha üstün ve izzetli görüldüğünü; faizin yaygın ve kimsenin faiz esaslı muamele yapmaktan dolayı ayıplanmadığını; kadınların zina etmekle övündüklerini; kadının kocasını erkeklerle cinsel ilişkiye girmeye hazırladığını; insanlar arasında en çok saygı gören ve en iyi olarak nitelendirilen evin, kadınların fuhuş yapmalarına yardımcı olan ev olduğunu; müminin mahzun, horlanmış ve ezik olduğunu; bidatların ve zinanın yaygın olduğunu; insanların yalan şahitliği alışkanlık hâline getirdiklerini; haramların helâlleştirildiğini ve helâllerin haramlaştırıldığını; dinî meselelerin kişisel görüşle çözüldüğünü, Kur'ân'ın ve hükümlerinin işlevsiz kılındığını; geceleri kimsenin Allah'a isyan etmekten çekinmediğini; müminin kötülüğü ancak kalbiyle inkâr edebildiğini; büyük servetlerin Allah'ı gazaplandıracak alanlarda harcandığını; yöneticilerin küfür ehline yakın durduklarını ve hayır ehlinden uzaklaştıklarını; yöneticilerin hükmederken rüşvet aldıklarını; yöneticiliğin malı ve gücü çok olan kimselerin elinde olduğunu; birbirlerinin mahremi olan erkek ve kadınların birbirleriyle yetinip evlendiklerini; adamın bir töhmetten ve bir zandan dolayı öldürüldüğünü; erkeğin oğlanla aşk yapmak için canını ve malını feda etmekten çekinmediğini; erkeğin kadınlarla ilişki kurmaktan dolayı ayıplandığını; erkeğin karısının fuhuş yaparak kazandığı malı yediğini ve üstelik bundan haberinin olduğunu, onun bu işini bizzat kendisinin yönettiğini; kadının kocasına baskı yaptığını, onun istemediği şeyleri yaptığını ve kocasının nafakasını verdiğini; adamın, karısını ve cariyesini kiraya verdiğini ve çok kötü yiyecek ve içeceklere razı olduğunu; Allah adına yalan yeminlerin çokça edildiğini; kumarın serbest olduğunu; içkinin açıktan satıldığını ve hiç kimsenin buna engel olmadığını; kadınların kendilerini küfür ehline peşkeş çektiklerini; eğlence yerlerinin serbest olduğunu, kimsenin kimseyi oralardan menetmediğini ve kimsenin buna cesaret edemediğini; onurlu insanların iktidara gelmelerinden korkulan kimselerce aşağılandıklarını; yöneticilerin en yakın kimselerin, biz Ehlibeyt'e sövmekle övünen kimseler olduğunu; bizi sevenlere zulüm yapıldığını; şahitliklerinin kabul edilmediğini; insanların yalan söylemek hususunda birbirleriyle yarıştıklarını; insanlara Kur'ân'ı dinlemenin ağır geldiğini ve buna karşın batıl sözler dinlemekten hoşlandıklarını; komşunun komşuya dilinden çekindiği için iyilikte bulunduğunu; ilâhî hadlerin geçersiz kılındıklarını ve insanların bu hususta keyiflerine göre hareket ettiklerini; mescitlerin süslendiklerini; insanlar arasında en doğru sözlü olarak bilinen insanın yalancı ve müfteri kimseler olduklarını; kötülüğün ve söz taşımanın açığa çıktığını; fuhuşun yayıldığını; gıybetin zevk veren bir uğraş gibi algılandığını ve insanların bunu birbirlerine müjdelercesine aktardıklarını; insanların Allah rızasının dışındaki bir amaçtan dolayı hacca gitmek ve cihada katılmak istediklerini; iktidar sahibinin kâfirin hatırı için mümini ezdiğini; harabenin bayırdan daha revaçta olduğunu; insanın geçimini, eksik tartıp ölçmekle temin ettiğini; kan dökmenin önemsenmediğini; kişinin dünyevî amaçlar için liderlik peşinde olduğunu; “başkaları kendisinden korksunlar ve meselelerini ona götürsünler” diye sivri dilli biri olarak bilinmeye çabaladığını; namazın önemsenmediğini; büyük bir servete sahip olan kimselerin buna sahip oldukları günden beri zekâtını vermediklerini; ölünün mezarından çıkarılıp, eziyet edildiğini ve kefeninin satıldığını; toplumsal çalkantıların çoğaldığını; adamın akşam çakırkeyif, sabahları da sarhoş olduğunu ve insanların durumuna aldırış etmediğini; insanların hayvanlarla ilişkiye girdiklerini; hayvanların birbirlerini parçaladıklarını; insanların mescitlerine gidip döndüklerinde üzerlerinde giysilerinin bulunmadığını; insanların kalplerinin katılaştığını ve gözlerinin donduğunu; Allah'ı anmanın kendilerine ağır geldiğini; haram yemenin yaygın bir alışkanlık hâline geldiğini; insanların haram yeme hususunda birbirleriyle yarıştıklarını; namaz kılanın, insanların görmesi için namaz kıldığını; fakihin, dinî bir amaç gütmeden, dünya ve liderlik için fıkıhla ilgilendiğini; insanların galip gelenin yanında yer aldıklarını; helâlin peşinde olanın yerildiğini, ayıplandığını ve buna karşılık haramın peşinde olanın övüldüğünü, sayıldığını; Haremeyn'de (Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebi'de) Allah'ın sevmediği işlerin yapıldığını ve kimsenin buna engel olmadığını, oralarda çirkin işlerin yapılmaması için çaba gösterecek kimsenin bulunmadığını; Haremeyn'de alenen çalgı çalındığını; bir adamın hak bir şey söylerken marufu emredip münkeri yasaklamaya çalışırken birinin kalkıp ona öğüt verdiğini ve ona acıyan bir edayla, 'Bunlar sana kalmamış!' dediğini; insanların birbirlerine bakarak kötü kimseleri önder edindiklerini; hayır yolunun boş ve kimse tarafından izlenmediğini; cenazeyle alay edildiğini ama kimsenin buna karşı çıkmadığını; her geçen yıl bidat ve kötülüklerin arttığını; halkın ve meclislerin sadece zenginlere tâbi olduklarını; yoksullara alay edilerek, bir şeyler verildiğini ve Allah rızasının dışındaki bir amaç güdülerek yoksullara yardım edildiğini; göklerdeki ayetlerden kimsenin ürkmediğini; insanların tıpkı hayvanlar gibi alenen çiftleştiklerini; insanların tepkisinden korktukları için kimsenin bir kötülüğe karşı çıkamadığını; kişinin Allah rızasının dışındaki bir amaç uğruna çokça mal harcayabildiğini ama Allah rızası için en ufak bir harcamada bulunmaktan dahi kaçındığını; anne ve babaya kötü davranmanın normal bir davranış hâline geldiğini; anne ve babaların horlandıklarını; anne ve babaların çocuklarının yanında insanların en kötüsü hâline geldiklerini; evladın anne ve babasına iftira etmekten hoşlandığını; kadınların iktidara geldiklerini, her şeye egemen olduklarını ve onların keyiflerine göre hareket edildiğini; adamın oğlunun babasına iftira attığını; anne ve babasına bedduada ettiğini ve ölmelerinden dolayı sevindiğini; kişinin bir günü büyük bir günah işlemeden veya ölçü ve tartıyı eksik ölçüp tartmadan veya zina etmeden ya da içki içmeden geçirdiğinde buna üzüldüğünü ve teessüf ettiğini; iktidar sahiplerinin yiyecekleri stokladıklarını; akrabaların mallarının batıl yolda harcandığını, onlarla kumar oynandığını, içki içildiğini, içkiyle tedavi yapıldığını, hastalara içki içmelerinin tavsiye edildiğini ve onunla şifa bulacakları sanıldığını; insanların marufu emretme ve münkeri yasaklama görevini terk etme, bunu bir görev olarak yerine getirmeye yanaşmama hususunda eşit hâle geldiklerini; münafıkların ve nifak ehlinin rüzgarının estiğini, hak ehlinin rüzgarınınsa depreşmediğini; ezan okumanın ve namaz kılmanın ücret karşılığı yapıldığını; mescitlerin Allah'tan korkmayanlar tarafından doldurulduğunu; bunların oralarda gıybet etmek, hakkın taraftarlarının etini yemek ve birbirlerine şarap içmelerini anlatmak için bir araya geldiklerini; sarhoş kimsenin ne dediğini anlamayacak durumda olduğu hâlde insanlara namaz kıldırdığını; sarhoş olduğu için kınanmadığını, tam tersine sarhoş olduğunda saygı gördüğünü, sakınıldığını, korkulduğunu, kendi hâline bırakıldığını, herhangi bir cezaya çarptırılmadığını ve sarhoşluğunun bir mazeret kabul edildiğini; yetimlerin mallarını yiyenlerin salih insanlar olarak övüldüklerini; yargıçların Allah'ın emrettiğinin aksine yargılamada bulunduklarını; yöneticilerin bir çıkar beklentisi yüzünden hainleri güvenilir adamlar olarak yanlarında tuttuklarını; yöneticilerin mirası günah ehline, Allah'a karşı gelmekte cüretkâr davranan kimselere verdiklerini ve bunların mirası diledikleri gibi harcamalarına göz yumduklarını; minberlerden insanlara takva emredildiğini, buna karşın takvayı emredenlerin dediklerini yapmadıklarını; namazı vaktinde kılmanın önemsenmediğini; sadakanın aracılar vasıtasıyla verildiğini ve bu hususta Allah'ın rızası yerine insanların hoşnutluğunun esas alındığını; insanların bütün dertlerinin mideleri ve cinsel organları olduğunu; ne yediklerine ve kiminle ilişkiye girdiklerine bakmadıklarını; dünyanın böyle insanlara yöneldiğini; hakkın belirtilerinin silinmeye yüz tuttuğunu gördüğün zaman, oldukça dikkatli ol, ihtiyatlı davran ve yüce Allah'tan kurtuluş dile. Bil ki, o insanlar yüce Allah'ın korkunç gazabının kapsamı içindedirler ve Allah, dilediği bir şeyden dolayı onlara mühlet vermektedir."

"Sürekli olarak kendini kontrol et. Yüce Allah'ın, onların durumundan farklı bir durumda seni görmesi için çalış. Eğer sen onların arasındayken Allah'ın azabı onların üzerine inecek olursa, bir an önce Allah'ın rahmetine kavuşmuş olursun. Yok eğer, onlara azap iner de sen bekletilirsen, onların Allah'a karşı takındıkları cüretkâr tutumun cezasının kapsamının dışında tutulmuş olursun. Bil ki, yüce Allah iyi insanların ecrini zayi etmez. Allah'ın rahmeti iyi insanlara yakındır." [1]

Ben derim ki: Bu anlamları içeren ve gerek Peygamber Efendimizden (s.a.a) ve gerekse Ehlibeyt İmamlarından (a.s) rivayet edilen hadislerin sayısı oldukça fazladır. Ancak burada naklettiğimiz iki hadis, anlam ve mesaj itibariyle bunların en kapsamlılarıdır.

Ahir zamanla ilgili haberleri içeren hadisler, "Ey inananlar! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah, yakında öyle bir toplum getirecektir ki O, onları sever ve onlar da O'nu severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve şiddetlidirler. Allah yolunda cihat ederler, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar." [2] ayetinin genel olarak işaret ettiği gelişmelerin birer ayrıntılı açıklaması niteliğindedir. Allah doğrusunu herkesten daha iyi bilir.

 

 

----------------

[1]- Ravzatu’l Kâfi, c. 8, s. 36-42

[2]- Maide, 54.




Bu haber 616 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI