Bugun...



Kur’an-ı Kerim’de Toplumsal Sünnetler - 2

Kur’an-ı Kerim’de Toplumsal Sünnetler - 2

facebook-paylas
Tarih: 10-11-2021 10:22

Kur’an-ı Kerim’de Toplumsal Sünnetler - 2

Resullerin Gönderilişi Sünneti

İlahi sünnetlerden birisi de Allah'ın (c.c) her ümmet veya toplum arasında bir peygamber görevlendirme sünnetidir. Bu peygamber aracılığıyla, onları hak dine ve doğru yola hidayet etmeği, dalalet ve sapıklıktan kurtarmayı irade etmiştir. Sonuçta bir grup Hakk'ın davetini kabul ederek hidayet olur, bir grup ise sapıklık yolunu seçerek doğru yoldan uzaklaşır. Bu gelişme bütün ümmetler ve bütün toplumlar için geçerli olup; belli bir topluma mahsus değildir. Bu sünnetin uygulanışı, Allah'ın kulları üzerindeki hüccetini ve delilini tamamlaması içindir; bu sünnet esas alınarak: "Yeryüzü hiç bir zaman hüccetsiz olmaz" denilmektedir. Allah'ın emriyle daima halkı hakka doğru hidayet edecek, onları sapıklıklardan kurtaracak hidayet edici bir peygamber veya diğer bir masum vardır.

Bu ilahi sünnete rağmen ümmetler ve toplumlar içinde daima hakka uymayan, tuğyan ve taşkınlık eden kişiler ve gruplar olagelmiştir. Bu olgu, insanın davranışlarında bir tür özgürlük ve ihtiyara (erkinliğe) sahip olduğunu, Allah Tebarek ve Teâlâ'nın, kullarını ihtiyar ve özgürlükten mahrum bırakmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu ise gerçekte Allah-u Teala'nın kullarına bahşettiği bir nevi lütuf ve inayetidir. Resuller göndermesi ve taşkınlık eden toplumları yok edip cezalandırmadan önce hüccetini tamamlaması ve delillerini göstermesi O'nun bitmez tükenmez lütuflarındandır.

"...Her toplumun bir yol göstericisi vardır." [1]

"Bizim helak ettiğimiz her ülkenin mutlaka uyarıcıları vardı." [2]

Hidayet Sünneti ve İlahi Dalalet

Yol veya hedefi insanlara göstermek anlamına gelen hidayet, ilahi sünnetlerden olup Allah'ın (c.c) kullarına yönelik sınırsız ihsan, lütuf ve iyiliklerinin işaretidir. Allah-u Teâlâ'nın hidayeti genel anlamda bütün varlıkları kapsamına alır. Halbuki özel anlamda hidayet, bütün insanları değil de bilakis, sadece kulları içine alır.

Hidayetin karşısında dalalet yer almaktadır. Dalalet, insanın kemale ve yüceliğe erişmesi için Allah-u Teâlâ'nın kendisi için belirlemiş olduğu yol ve hedeften başka bir yol ve hedefe doğru yönelmesi anlamındadır. Bu başka yol, gerçekte insanın nefsin ve şeytanın isteklerine uyarak, hidayete sırt çevirmesinden ibarettir.

Hidayet ve dalaletin her birinin birtakım bölüm ve dereceleri vardır ve bu konuyla ilgili Kur'an-ı Kerim'de yer alan ayetler ve müfessirlerin görüşleri dikkate alınacak olursa her biri hakkında çeşitli sınıflandırmalara gidilmiş, dereceleri beyan edilmiş olduğu görülür.

Kur'an ayetlerinde açıklanan hidayet vesileleri şunlardan ibarettir: "Kur'an-ı Kerim", "peygamberler", "İlahi ayetler", "İlahi deneme ve imtihan", "geçmiş ümmetlerin yaşayış şekli", "misaller" ve "kalp açıklığı".

İlahi hidayet ve dalaletin her biri, insan hayatında önemli değişikliklere sebep olur ve bu etkilenme fert ve toplumun mutluluk ve mutsuzluğunda kendini gösterir.

Hakkın Batıla Zaferi Sünneti

Allah Tebarek ve Teâlâ, hakkın batıla galip gelmesi ve batılın yok olup ortadan kaybolmasını irade etmiştir. ve bu irade ilahi bir sünnetdir. Allah (c.c), bitmez-tükenmez ve sınırsız ihsanları itibariyle yaratıklarının, kullarının tümünü merhametiyle lütuflandırır, onlardan maddi nimetlerini esirgemez. Ancak kullar nimetleri görmezlikten gelerek nankörlük edip, nimeti nıkmete (ilahi cezaya), hayırı şerre çevirerek batılın temsilciliğine koyuldukları durumda, ilahi sünnetler uygulanacak ve hak batıla galip gelecektir. Kafir ve zalim ümmet ve toplumların helak olması, mümin ve müttaki toplum ve ümmetlerin zafere ulaşmaları bu sünnetin açık bir delilidir:

"Allah (levh-ı Mahfuz'da) yazdı, takdir etti ki andolsun, ben ve peygamberlerim üst geleceğiz; şüphe yok ki Allah pek kuvvetlidir, üstündür." [3]

Tarih boyunca geçici de olsa bazen hak ve hak yanlıları azınlıkta kalır ve batıl hakka galip gelir. Allah (c.c) Kur'an-ı Kerim'de bu sünnetle ilgili olarak şöyle buyurur: "O günler; öyle günler ki, onları biz insanlar arasında çevirip dururuz" Ancak bu durum hiç bir şekilde hakkın gerçekten yenilgisi ve batılın zaferi anlamına gelmez. Çünkü sünnetullah bunun aksini ifade ediyor. Hakla batılı karşı karşıya getirmesi de sünnetullahtandır ve Allah (c.c) daima nihaî zaferi hakka nasip eder. İlginç olan şu ki, hakla batılın çatışması aniden başlar, hakkın zaferinden, batılın ortadan kaybolmasından artık umutların kesildiği bir sırada sünnetullah tahakkuk eder, hakla batıl arasında kızışan mücadelede aniden hakkı muzaffer kılar ve batılı yokeder:

"Eğer size (Uhud'da) bir yara dokundu ise, o topluluğa da (Bedir'de) ağır bir yara dokunmuştu. O günler, öyle günler ki onları insanlar arasında nöbetle döndürür dururuz (kâh bir kavme, kâh ötekine galibiyet veririz; bazen bir topluma iyi veya kötü günler gösteririz, bazen de ötekine). Bu, Allah inananları ortaya çıkarması (başka insanlar için) sizden şahidler edinmesi için (zamanı kah lehinize, kah aleyhinize çevirmekte)dir. Allah, zalimleri sevmez.

Ve (yine bu) inanları (günahlardan) temizlemesi ve kafirleri yok etmesi içindir (böyle günleri insanlar arasında çevirmektedir)." [4]

Allah Tebarek ve Teâlâ, müminleri yeryüzünün mirasçıları kılacağını çeşitli ayetlerde va'detmiştir:

"Allah sizden, inanıp iyi işler yapanlara va'detti ki; onlardan önce gelip geçenleri nasıl yeryüzüne sâhip ve hakim kıldıysa onları da mutlaka yeryüzüne sâhip ve hâkim kılacak ve kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine sağlamlaştıracak ve korkularının ardından kendilerini (tam) bir güvene erdirecektir. Onlar hep bana kulluk ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Ama kim(ler) bundan sonra da inkâr ederse işte onlar, yoldan çıkanlardır." [5]

Bu ilahi va'd İmam Mehdi'nin (Allah zuhurunu yakınlaştırsın) zuhuruyla gerçekleşecek ve salih amel işleyenler yeryüzünün hilafetine erişeceklerdir.

Cezalandırma Sünneti

Toplumsal sünnetlere ilişkin incelenebilecek ayrı bir ilahi sünnet de, kafirler, zalimler ve fesatçıların, ayrı bir ifadeyle İslam'ın ilerlemesine karşı engel oluşturan, hakkın zaferine karşı çıkan tüm çevrelerin cezalandırılıp yok edilmesi sünnetidir.

Bu çerçevenin kapsamına giren kişilerin suçları şunlar olabilir: Enbiya'yı yalanlamak, halka zulmetmek, kendine zulmetmek, küfürde, inkarda, israf ve aşırılık, umuma yönelik fesat çıkarma, insafsızlığa dayalı toplumsal ilişkiler, hayatta taşkınlık, kıyamette yeniden dirilme ve haşrolmayı yalanlamak, ahirette sevap ve ceza verileceğini yalanlamak, Allah'a tuğyan ve taşkınlık, ilahi nasihat ve öğütleri unutmak veya zulüm, küfür ve şirkin başka görüntüleri.

Bu sünneti açıklayan ayetler aşağıda belirtildiği üzere dört bölümde incelenebilir.

Birinci grup: Bu gruptaki ayetler genel olup zalim ve kafir toplumların helak olmasına dair ilahi sünnetleri ifade ederler. Örnek olarak:

"Zulmeden nice şehirleri ve ülkeleri (halkı) zulmettiklerinden dolayı kırıp geçirdik, helak ettik ve onlardan sonra başka bir topluluk yarattık" [6]

"Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince: Biz onları yavaş-yavaş hiç anlamıyacakları yerlerden helâkete yaklaştırır-dururuz." [7]

Bu ayette başka bir ilahi sünnet daha beyan edilmekte. Bu istidrac ve derece artırma sünnetidir. Allah (c.c) kafirlere nimetlerini bir biri ardısıra vererek nimetlerin lezzetinden Allah'ı zikretmekten gaflete düşmelerini irade eder ve onları böylece imtihana tabi tutar. Allah'ı zikretmekten gaflete düşme, Allah'ı unutma durumu onların kalb huzuru ve rahatlığını kaybetmelerine, içten içe muztarip olmalarına, kaygılanmalarına ve sonunda çetin bir azaba yakalanmalarına sebep olur.

İkinci grup: İlahi peygamberleri yalanlayan, onlarla mücadeleye girişen kavim ve toplumların helak olacaklarını açıklayan ayetlerdir:

"Nice şehirler var ki halkı, rablerinin ve onun peygamberlerinin emirlerine karşı gelmiştir de onları, çetin bir sürette hesaba çekmişizdir ve onları helak ederek azaplandırmışızdır."

"... Fakat kendilerine uyarıcı gelince bunun onlara Hak'tan uzaklaşmaktan başka bir katkısı olmadı. Yeryüzünde büyüklük taslamaklarını ve kötü tuzaklar kurmalarını artırdı. Kötü tuzak, ancak sahibini sarıp-kuşatır..." [8]

Bu ayette toplumsal sünnetlerle ilgili başka bir sünnetle karşılaşıyoruz ki, o da tuzak kurma sünnetidir. Şöyle ki, Allah (c.c) kalblerini dünya sevgisi, tutkunluğu, maddi şehvet ve güzelliklerle doldurur ve istidrac sünnetini onlar hakkında uygulamaya koyar.

Üçüncü grup: Bu gruptaki ayetler belli başlı kavimlerin helakiyle ilgili konuları beyan etmektedir. Bu bölümde bu kavimlerin uğradıkları keder ve acı sonuçlar sözkonusu edilmektedir ki onlar şunlardan ibarettir: Âd, Semud, İrem, Firavun, Lut, Ben-i İsrail.

Dördüncü grup: Bu gruptaki ayetler, enbiya ve ilahi dinlere muhalif olan kişi ve grupların durumlarını ve onların helak edilişlerini anlatır:

"Biz bir ülkeyi helâk etmek istediğimiz zaman onun varlıklılarına emrederiz. Orada bazgunluluk yaparlar (kötü arzularının peşinde koşarlar) böylece o ülkeye (azab edeceğimiz hakkındaki) söz (ümüz) hak olur, biz de orayı darmadağın ederiz. [9] (İsrâ/16)

 

 

--------------------

[1]- Rad, 7.

[2]- Şura, 207.

[3]- Mücadele, 21.

[4]- Al-i İmrân, 140, 141.

[5]- Nur, 55.

[6]- Enbiya, 11.

[7]- A'raf, 182.

[8]- Fatır, 42, 43.

[9]- İsrâ, 16.




Bu haber 345 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI