Bugun...



İmam Hüseyin’in (a.s) Kutlu Doğumu

Kevser Kültür Merkezi ailesi olarak, şehitler serveri İmam Hüseyin’in (a.s) kutlu doğumu dolayısıyla Veliyyi Emri Müslimin’e, Müçtehitlerimize ve tüm Ehlibeyt âşıklarına tebrik arz ederiz.

facebook-paylas
Tarih: 24-02-2023 14:37

İmam Hüseyin’in (a.s) Kutlu Doğumu

Hüseyin b. Ali b. Ebi Talip (Arapça: الحسين بن علي بن أبي طالب); Şaban Hicri 4/Miladi 626 Medine'de dünyaya gelmiş ve 10 Muharrem Hicrî 61/Milâdi 10 Ekim 680, Kerbela'da şehit olmuştur.

Hz. Muhammed'in (s.a.a) torunudur. İmam Ali ve Hz. Fatıma’nın (a.s) ikinci oğludur. Kisa Ashabının beşincisi, On İki İmamın üçüncüsüdür. “Ebu Abdullah” künyesi ile meşhurdur.

Doğumu ve Adının Konulması

İmam Hüseyin (a.s), Medine’de dünyaya gelmiştir. Dünyaya geliş tarihini bazıları Hicretin üçüncü yılı[1], bazıları ise dördüncü yılı[2] olarak yazmışlardır. Lakin tarihçi ve muhaddisler arasında ortak görüş Hicretin dördüncü yılında dünyaya geldiği yönündedir.

İmam Hüseyin’in (a.s), hangi gün dünyaya geldiği kesin olarak bilinmiyor. Öne çıkan görüşe göre, Şaban ayının üçünde dünyaya gelmiştir.[3] İbn-i Sa’d’ın[4] yazdığına göre, (Abbas b. Abdulmuttalib’in eşi) Ümmü Fazıl, Hz. Peygamber’in (s.a.a) emri ile İmam Hüseyin’in (a.s) dadılığını üstlenmiş ve bu şekilde İmam Hüseyin (a.s), Kusam b. Abbas’ın sütkardeşi olmuştur.[5]

“Hasan” ve “güzel” anlamına gelen "Hüseyin" kelimesi "Hasan" kelimesinin musaggarıdır. [6] Bu adı ona Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) vermiştir.[7] Bazı hadislerde, İmam Hüseyin'in (a.s) isminin ilahi ilham ile Allah tarafından koyulduğu belirtilmiştir.[8] Buna göre Hz. Resul-ü Kibriya (s.a.a), herkese ilan ederek şöyle buyurmuştur:

“Ben, bu iki evladımın adlarını Hasan ve Hüseyin koymaya emredildim.”[9], “Harun, iki oğlunun adını Şubber ve Şubeyr koydu ve ben de bu iki evladımın adlarını Harun’un çocuklarına koyduğu adların aynısı olan Hasan ve Hüseyin olarak koyuyorum.”[10]

Bazı rivayetlerde “Hasan” ve “Hüseyin” isimlerinin, Hz. Harun'un (a.s) iki oğlunun adı olan “Şubber” ve “Şubeyr” isimlerinin muadili olduğu zikredilmiştir.[11] Bazı rivayetlerin vurguladığına göre, “Hasan” ve “Hüseyin” adlarının cennet isimlerinden olduğu ve İslam’dan önce bir sabıkasının olmadığı yönündedir.[12] Ehlisünnet kaynaklarında, Hz. Peygamber’in (s.a.a) İmam Hüseyin'e (a.s) “Hüseyin” ismini vermeden önce, İmam Ali'nin (a.s) İmam Hüseyin (a.s) için Hamza[13] veya Harb[14] ismini seçtiği, ancak oğluna isim vermede Allah Resulü’nün (s.a.a) önüne geçmeyeceğini belirttiği nakledilmiştir.[15]

Şia ve Sünni tarihçilerin nakillerine göre, Hz. Peygamberimiz (s.a.a) İmam Hüseyin (a.s) dünyaya geldiğinde onun şehit olacağını bildirmiş ve Araplar arasında pek rastlanmayan “Hüseyin” adını koymuştur. Hz. Resul-ü Kibriya (s.a.a), onu ve kardeşi Hz. Hasan b. Ali’yi (a.s) cennet gençlerinin efendisi olarak ilan etmiştir. Bütün ümmetten, onları sevmelerini istemiştir. İmam Hüseyin'in (a.s) fazileti hakkında Hz. Muhammed'den (s.a.a) çok sayıda hadis nakledilmiştir.

Sıffin, Cemel ve Nehrevan Savaşlarında babasının yanında yer alarak savaşmıştır. Kardeşinin imameti döneminde kardeşine destek vermiş ve Muaviye hayatta olduğu sürece ağabeyi İmam Hasan’ın (a.s) barış antlaşmasına sadık kalmıştır. Ancak Muaviye’nin ölümüyle birlikte Yezid'in gücü ele almasına karşı çıkıp, Medine'den Mekke'ye gitmek zorunda kalmıştır. Kufelilerin daveti üzerine ailesi ve az sayıdaki dostlarıyla Mekke’den Kufe’ye doğru yola çıkmış, ancak Kufelilerin ihanet ve sadakatsizliklerinden dolayı, Kerbela’da Yezid’in ordusu tarafından kuşatılmıştır. Aşura günü, İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı (yaklaşık 72 kişi) kahramanca savaştıktan sonra, susuz bir şekilde şehit edilmiştir. Geride kalan yakınları, Ehlibeyti ve yarenleri esir alınarak Kufe ve oradan da Şam’a gönderilmişlerdir.

İmam Hüseyin’in (a.s), Kerbela’daki şehadeti İslam tarihi açısından çok önemli ve tarihi etkileyen bir hadisedir. Emevi zalimlerine karşı zulme başkaldırısı, adının mukavemet, direniş ve şehadetle anılmasına sebep olmuş ve öte yandan zamanın zalimlerine karşı geniş katılımlı kıyamların sembolü olmuştur. Aşura vakıası, yüzyıllar boyu Müslüman toplumunun çeşitli edebiyat, yazım, resim ve kitabelerinde işlenmiş ve unutulmamıştır.

 

 

-------------

[1]- Kuleyni, el-Kâfi, c. 1, s. 463; Şeyh Tusi, Tehzibu’l Ahkâm, c. 6, s. 41; Tusi, 1401, aynı kaynak, İbn-i Abdulbirr, c. 1, s. 392; İbn-i Sa’d, et-Tabakatu’l Kubra, Hamise, 1, s. 369; Şeyh Mufid, el-Muknie, s. 467; El-Muvaffak b. Ahmed el-Harezmî, Mektelu’l Hüseyin (a.s), c. 1, s. 143.

[2]- İbn-i Sa’d, c. 6, s. 399; Yakubi, c. 2, s. 246; Dulabi, s. 102, 121; Ebu’l Ferec İsfahani, s. 51; Ahmed b. Yahya el-Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 1, s. 404; Muhammed b. Cerir Et-Taberi, Tarihu’l Umem ve’l Muluk (Tarih-i Taberi), c. 2, s. 555; Şeyh Mufid, el-İrşad, c. 2, s. 27 ve Ali b. El-Hüseyin el-Mesudi, et-Tembih ve’l Eşraf, s. 213.

[3]- Meclisi, c. 44, s. 201, Şeyh Mufid, Mesaru’ş-Şia, s. 61; Muhammed b. El-Meşhedi; el-Mezar (el-Kebir), s. 397; Şeyh Tusi, Misbahu’l Müctehit, s. 826 ve 828 ve Seyyid İbn-i Tavus, İkbalu’l A’mal, s. 689–690.

[4]- C. 6, s. 400–401.

[5]- İbn-i E’sem Kûfi, el-Futuh, c. 4, s. 323; İbn-i Hambel, Müsnedi Ahmed, c. 6, s. 340; Muhammed b. Ahmed Dulabi, ez-Zeriyyetu't-Tahire, s. 106.

[6]- Tasgir olunmuş, “küçük Hasan” manasını verir

[7]- İbn-i Hanbel, el-Müsned, c. 1, s. 98 - 118; Buhari, el-Edebu'l Mufred, s. 177; Kuleyni, el-Kafi, Beyrut 1401, c. 6, s. 33–34.

[8]- İbn-i Babeveyh, İlelu’ş-Şerai, Necef, 1385 - 1386, c. 1, s. 137–138; Tusi, el-Emali, s. 367 - 368.

[9]- İbn-i Şehraşub, c. 3, s. 397; el-Amuli, İbn-i Hatem, Ed-Durru’n-Nezim, Kum, Camietu’l Müderrisin, s. 776 ve Erbili, Ali b. İsa, Keşfu’l Ğumme, Tebriz, Mektebetu Ben-i Haşim, 1381, c. 1, s. 525.

[10]- Şeyh Saduk, İlelu’ş-Şerai, s. 138; İbn-i Şehraşub, c. 3, s. 397 ve Erbili, s. 525. Bazı kaynaklarda bu hadise “muşebber” de eklenmiştir. El-Belazuri, c. 1, s. 401.

[11]- İbn-i Asakir, Tarih-i Medinetu Demeşk, c. 13, s. 171.

[12]- İbn-i Sa’d, Usdu'l Ğabe fi Marifeti's-Sahabe, c. 2, s. 10.

[13]- İbn-i Asakir, Tarih-i Medineti Demeşk, c. 13, s. 170.

[14]- Hakim Nişaburi, el-Müstedrek Ale's-Sahiheyn, c. 3, s. 165.

[15]- Şeyh Saduk, Uyun-u Ahbaru'r-Rıza (a.s), c. 2, s. 25.




Bu haber 996 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI