Bugun...



Hz. Ali (a.s) ve Halife Seçimi

Hz. Ali (a.s) ve Halife Seçimi

facebook-paylas
Tarih: 19-04-2021 15:02

Hz. Ali (a.s) ve Halife Seçimi

Soru: “Nehc-ül Belağa” 2. bölüm, 307. shf.a. Abdülbaki Gölpınarlı, Hz. Ali (r.a) 3. Halife'nin seçimi “Allah'ın rızası” demiş; sizler Nehc-ül Belağa'ya bile aldırmıyorsunuz. Ebu Zehra'nın mezhepler tarihinde Hz. Cafer Sadık "Ben Rafizilerden beriyim" demiştir. Evet, Şiiler! Kendi eserlerinizden çürüdünüz. Ömer Faruk..

Cevap: Sayın “Ömer Faruk” isimli şahıs, biz Nehc-ül Belağa'nın Gölpınarlı tercümesinin belirttiğiniz sayfasına baktık. Orada "Hz. Ali'nin (a.s), Osman'ın hilafetinin Allah'ın rızasına uygun gördüğüne dair, ne bir lafız ve ne de çıkarılacak öyle bir mana mevcuttur. Ama siz İlla da başkalarını (daha doğrusu kendinizi) kandırmak için öyle bir mana çıkarmaya çalışıyorsanız, sizi bu mutluluğunuzla baş başa bırakıyoruz; devam edin; ama lütfen burayı da boşuna işgal etmeyin. Bizim "Ebu Zöhre"nin Sünni bir yazar olduğunu bilmeyecek kadar bilgisiz olup bize onun kitabından “Şia kaynağı” diye alıntı yapıp aklınca bizi çürüttüğünü sanan birisiyle konuşacak bir şeyimiz yoktur.

Önceki yazımızda belirttiğimiz hususların da hiç birisine cevap vermemişsiniz. Olsun, canınız sağ olsun. Ama hiç değilse bari rahatsız etmeyin. Fakat buraya yazdığın yazıdan bazıları yanılmasınlar diye Nehc-ül Belağa'dan hilafet ve halifelerle ilgili Hz. Ali'nin sözlerinden bazı pasajları, burada hiçbir yorum getirmeden okuyucularımızın dikkatine sunuyor ve kararı onların hür vicdanına ve İslami insaflarına bırakıyoruz. Bu tür konuları merak eden kardeşlerimizden Allah rızası için "Sorular ve Cevaplar" bölümündeki yazıları dikkatlice gözden geçirmelerini tavsiye ediyoruz. Doğruları olduğu gibi öğrenme çabasında olan herkesin üzerine Allah'ın selam, rahmet, lütuf ve bereketi olsun. Amin!

Hz Ali (a.s) Nehc-ül Belağa'nın "Şıkşıkıye Hutbesi" diye meşhur olan 3. hutbesinde Hz. Resulullah'tan (s.a.a) sonraki olaylara değinmiş ve takındığı tavır hakkında şöyle buyurmuştur:

"Andolsun Allah'a ki Ebu Kuhafe‘nin oğlu, o (hilafeti) bir gömlek gibi giyindi; oysa daha iyi bilirdi o, ben hilâfete nispetle değirmen taşının mili gibiydim; hilâfet benim çevremde dönerdi; sel benden akardı; hiçbir kuş, benim (zirveme) çıkamazdı. Hilâfetle arama bir perde çektim; onu koltuğumdan silkip attım. Düşündüm; kesilmiş elimle hamle mi edeyim; yoksa bu kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Hem de öylesine bir körlük ki ihtiyarları tamamıyla yıpratır; çocuğu kocaltır; inanan da Rabbine ulaşıncaya dek bu zulmette zahmet çeker.

Gördüm ki sabretmek daha doğru; sabrettim; ettim ama gözümde diken, boğazımda kemik vardı; mirâsımın yağmalandığını görüyordum..." (Hz. Resulullah (s.a.a) sonrası olaylara ışık tutan bu hutbenin tamamını Nehc-ül Belağa'da okumanızı tavsiye ediyorum.)

Nehc-ül Belâğa'nın 26. hutbesinin bir bölümünde ise, şöyle buyuruyor:

"Gördüm ki Ehl-i Beytim'den başka yardımcım yok, onları ölüme sürmedim; çerçöpe karşı gözümü yumdum; boğazıma oturan şerbeti yuttum; öfkemi yendim; zakkumdan da acı olan o mihnete dayandım."

Ehl-i Sünnet'in Mutezilî âlimlerinden İbn-i Ebi’l Hadid, Nehc-ül Belağa'nın 119. hutbesinin şerhinde Abdullah İbn-i Cünâde'den şöyle naklediyor:

"Hz. Ali'nin hilafetinin ilk günlerinde ben Hicaz'da bulunuyordum ve İrak'a gitmeğe niyetliydim. Mekke'de umre yaptıktan sonra Medine'ye geldim. Mescidün-Nebi'ye girdiğimde insanlar namaz için toplanmışlardı. O sırada Hz. Ali kılıcını kuşanmış bir vaziyette çıka geldi ve toplanmış camaate hutbe okudu. O, hutbesinde Allah'a hamd ve senâ, Resulullah'a salât ve selamdan sonra şöyle buyurdu: "Resulullah'ın vefatından sonra biz Ehl-i Beyt, ümmetin bizim hakkımıza tamah edeceğine inanmazdık. Ama beklemediğimiz oldu. Hakkımızı gasbedip, bizi pazar ehlinin yerine koydular; bizden nice gözler ağladı; nice sıkıntılar meydana geldi. Allah'a andolsun ki eğer Müslümanların bölünüp parçalanma korkusu, küfrün geri dönme ve dinin yok olma korkusu olmasaydı, biz onlara karşı başka türlü davranırdık!..."

Yine İbn-i Ebi’l Hadid, Kelbî'den şöyle nakletmektedir: Hz. Ali, Talha ve Zübeyr'e karşı koymak için Basra'ya hareket etmeden önce bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu: "Kureyş, Allah Resulü'nden sonra bizim hakkımızı elimizden alıp, kendine tahsis etti. Ben bütün bu sıkıntılara rağmen sabretmeği Müslümanların bölünüp parçalanmalarından ve kanlarının dökülmesinden daha evla gördüm. Zira insanlar İslâm'la daha yeni tanışmışlardı. Din en ufak bir hareketle bozulan ve en yeteneksiz birisinin hareketiyle bile ters yüz olan bir tuluma benzer..."

Yine altı kişilik meşhur şurada, Osman'ın halife seçilmesinin ardından şöyle buyurmuştur:

"Mutlaka siz de bilirsiniz ki ben, insanlar içerisinde ona (hilafete) benden başkasından daha layık birisiyim; ama andolsun Allah'a ki ben, sadece bana haksızlık edilir, ama Müslümanların işleri yolunda olursa, teslîm olurum (muhalefet etmem) ve bunu yaparken de ecrini dileyerek, üstünlüğünü isteyerek yaparım; sizin, dünyânın süsünü-püsünü, özentisini-bezentisini istemenizdense, çekinirim."[1]

Malik-i Eşter'i Mısır'a vâli tayin ettiğinde Mısırlılara yazdığı mektubunda konu hakkında yine şöyle buyuruyor:

"(Hamd ve senâ, salât ve selâmdan sonra) gerçekten de noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, Muhammed'i âlemlere korkutucu ve peygamberlere tanık olarak gönderdi. Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun. O göçünce Müslümanlar hilâfet husûsunda ayrılığa düştüler. Birbirleriyle çekiştiler. Andolsun Allah'a ki Arabın, bu işi, Peygamber'den sonra Ehl-i Beyt'inden alacağını, benim halifeliğime engel olacağını hatırıma bile getirmedim. Fakat bir de baktım, gördüm ki halk, filân kişiye biat etmekte. Elimi çektim. Sonunda insanların dinden döndüklerini; Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Muhammed'in dînini iptâle kalkıştıklarını; halkı buna çağırdıklarını görünceye dek dayandım. Fakat bu işe giriştikleri zaman, İslâm'a yardım etmezsem onda bir gedik açılacağından ve onun yıkılacağından korktum. Çünkü bu musibet bana, az bir gün sürecek, sonra serap gibi yitip gidecek, yahut bulut gibi dağılıp yitecek olan hilâfetten, size emir olmaktan mahrum kalmaktan da daha büyük olacaktı." [2]

 

 

------------

[1]- Nehc-ül Belâğa, 73. Hutbe

[2]- Nehc-ül Belâğa, 62. Mektup




Bu haber 585 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SORU-CEVAP Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI