Bugun...



Eleştiriler ve Cevapları

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 16-04-2021 16:21

Eleştiriler ve Cevapları

Soru:

1- “Nehcü’l Belağa” adlı eserde Hz. Ali (r.a) 1. ve 2. halifenin seçimini “Allah'ın rızası” diye nitelemiş? Ne dersiniz?

2- Hz. Ali (r.a) gibi kahraman, hakkının gasb edilmesiyle niçin hareket etmiyor; bilakis diğer halifelerin şeyhülislamlığını yapıyor?

3- Şii Müslümanlar niçin yüzyıllardır küfre karşı mücadelede yok denecek kadar azlar (haçlı seferleri). 4- Mezarlarınızı süslüyor ve etrafını tavaf ediyorsunuz; bu şirk değil mi?

5- Hz. Cafer-i Sadık, "Ben rafizilerden beriyim" diyor ve 1. ve 2.halifeye saygı duyuyor; ne dersiniz?

6- Mehdiyet fikrinde görünmeyen imama nasıl biat edilir? Ömer Faruk...

Cevap: Sayın Ömer Faruk, eğer siz sitemizin sorular ve cevaplar bölümünü gözden geçirmiş olsaydınız, bu soruların çoğunu sorma zahmetine katlanmazdınız.

1. sorunuzun cevabı ve “Hz. Emirü’l Mu'minin Ali'nin (a.s) Halifeler Hakkındaki Görüşleri” için sitemizin sorular ve cevaplar bölümünde, sorunun cevabı geniş bir şekilde verilmiştir, oraya müracaat edin.

2. surunuzda Nehcü’l Belağa'dan naklettiğiniz söz hakkında evvela şunu söylemeliyiz ki, Nehcü’l Belağa'dan naklettiğiniz cümlenin adresini açık ve net olarak yazın, Allah'ın izniyle cevaplandıralım. Kaldı ki Nehc-ül Belağa'nın muhtelif yerlerinde Hz. Ali (a.s), halifeler ve hilafetleri hakkındaki görüşlerini açık bir şekilde beyan etmiştir.

3. sorunuzdaki tespitinize de şaşırmamak elde değil. Sen hangi mücadeleden bahsediyorsun muhterem? Tarih boyunca, ta Emevilerin zamanından başlamak üzere, daima zâlimlerin, sultanların karşısında durup, hiçbir zaman çoğunluk deyip onların sultalarını kabul etmeyen ve sürekli Ehl-i Beyt'in yanında ve çizgisinde onlara karşı mücadele eden Ehl-i Beyt aşığı şii Müslümanlar değil mi? Buna karşılık bu zalim sultanlara karşı Ehl-i Sünnet camiasının herhangi bir ayaklanma ve karşı koymasını gösterebilir misiniz? Zalim emirlere karşı kıyam etmeyi yasaklayan bizzat Ehl-i Sünnet düşüncesi değil mi? Hemen inkâra kalkışmayın aziz kardeşim; biz ezbere konuşmuyoruz. İşte size tarih ve işte size deliller; hem de en muteber bilinen kaynaklardan:

Sahih-i Müslim ve Sünen-i Beyhakî'de, Hüzeyfet-ül Yemân'a isnaden şöyle rivâyet edilmiştir: "Dedim 'Ya Resulallah! Biz şer içerisindeydik; Allah şimdi içinde bulunduğumuz hayrı bize nasip etti; acaba bu hayrın ardından bir şer olacak mı?' Buyurdu: 'Evet.' Ben, 'O şerrin ardından yine hayır olacak mı?' diye sorduğumda, yine 'Evet' diye cevap verdi. Tekrar sordum: 'Bu hayrın ardından bir şer olacak mı?' Yine 'Evet' cevabı verince, 'Bu nasıl olacak?' diye sordum. Şöyle buyurdu: 'Benden sonra, benim hidayetime uymayan, Sünnetimi takip etmeyen İmâmlar türeyecektir; onlar içerisinde öyle kimseler bulunacaktır ki insan şeklinde olan bedenlerindeki kalpleri tıpkı şeytanların kalbi gibi olacaktır.' Ben 'Öyle bir zamanı idrak edersem, ne yapmamı tavsiye edersin, ya Resulallah?' diye sordum; şu cevabı verdi: 'Emiri dinleyip itaat edeceksin; hatta sırtına bile vursa; malını dahi elinden alsa; dinle ve itâat et!!" [1]

Yine aynı kaynaklarda, Avf b. Mâlik El-Eşcaî'den şöyle nakledilmiştir: "Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: 'En iyi İmâmlarınız o kimselerdir ki siz onları seversiniz, onlar da sizi; siz onlara salat edersiniz, onlarda size. En kötü İmâmlarınız da o kimselerdir ki siz onlara buğz edersiniz, onlar da size; siz onlara lanet edersiniz, onlar da size.' Biz, 'Ya Resulallah! Böyle bir durumda onlarla mücâdele etmeyelim mi?' dedik. 'Hayır' buyurdu; namazı aranızda ikame ettikleri müddetçe böyle bir şeye kalkışmayın. Şunu bilin ki kimin üzerine birisi hüküm sahibi olur da o hakimin Allah'a karşı bir isyânını görürse, onun bu isyanını sevmesin, ama itâat etmekten de elini çekmesin!!" [2]

Aynı kaynaklarda yine şöyle nakledilmektedir: "Seleme b. Yezid El-Cu'fî, Resulullah'a bir soru yönelterek şöyle dedi: 'Ya Resulallah! Eğer bizim başımıza, bizden haklarını isteyen, ama bizim hakkımızı vermeyen emirler hakim olursa, ne yapmamızı emredersiniz?' Râvi diyor, Peygamber (bir rahatsızlık ifadesi olarak) ondan yüzünü çevirdi. Sonra, soruyu tekrar edince, Allah Resulü şöyle buyurdu:  'Dinleyin ve itâat edin; onların yaptıklarının sorumluluğu onlara, sizin yaptıklarınızın sorumluluğu da size aittir." [3]

Bir de “Mikdâm” isminde birisinden şöyle rivayet etmişlerdir; Resulullah buyurdu ki: "Emirlerinize itâat edin; ne olularsa olsunlar! Eğer onlar benim söylediklerimi size emrederlerse, hem onlar bundan ecir alırlar, hem siz itâatinizden dolayı mükafatlandırılırsınız. Şayet benim emretmediğim şeyleri size emrederlerse, bunun sorumluluğu onlara aittir ve siz bundan berisiniz. Zira siz Allah'ı mülakat ettiğinizde diyeceksiniz: 'Ey Rabbimiz, zulüm yoktur.' Allah da 'Evet, zulüm yoktur' buyuracaktır. Siz 'Ey Rabbimiz diyeceksiniz, sen bize peygamberler gönderdin; biz de senin izninle onlara itâat ettik; sonra bize halifeler seçtin; biz de senin izninle onlara itaat ettik; ardından başımıza emirler getirdin; biz de onlara itâat ettik.' Allah da 'Doğru söylediniz; bunun sorumluluğu o (zalim emirlere) aittir ve siz bundan berisiniz (bir sorumluluğunuz söz konusu değildir)." [4]

Yine söz konusu kaynakta Süveyd b. Gafele'den şöyle nakletmektedir; Ömer b. Hattap bana dedi ki: "Ey Eba Ümeyye! Belki de sen benden sonra yaşarsın; o zaman İmâma itâat etmelisin; hatta Habeşî bir köle bile olsa; sana vursa da sabret; emretse de sabret; seni (bir şeylerden) mahrum bıraksa da sabret; sana zulmetse de sabret; eğer dininde noksanlık yaratacak bir şeyi sana emrederse de ki: 'Duydum ve itâat ettim...!!" [5]

Bu hadisler bir tane, iki tane değil; burada hepsini veremiyeceğimiz kadar çoktur; daha fazla isterseniz örneğin Sahih-i Müslim'in şu bablarına bakabilirsiniz: Hüküm sahipleri zulmettiğinde sabra emir babı. Hakları zayetseler dahi emirlere itâat babı. Fitne zamanlarında ve her halükarda Müslümanlardan ayrılmamanın farziyeti ve itâatten çıkmanın haramlığı babı.

Yine Kenz-ül Ummâl'ın örneğin şu yerlerine bakabilirsiniz: c.1, s.104; c.4, s.373-374; c.5, s.751; c.11, s.210; c.6, s.458.

Şunu da eklemekte fayda vardır ki Müslim'i şerh eden İmam Nevevî bu hadisleri şerh ederken açıkça şöyle diyor: "Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadına göre, kılıç ve galebe yoluyla Müslümanların başına geçen zalim emire karşı kıyam etmek caiz değildir. Müslümanlara düşen onu nasihat etmektir...

4. sorunun cevabında şunu arz etmeliyiz ki biz Allah dostlarının hatıralarının yaşatılmasını İlahi şiarların yüceltilmesi olarak görüyoruz. Kur'an-ı Kerim de, "Kim Allah'ın şiarlarını tazim ederse, bu kalplerin takvasındandır." [6] buyurmaktadır. Bunun sakıncalı olduğuna dair hiçbir sahih hadis de nakledilmemiştir. İbn-i Teymiye gibilerin temessük ettikleri bazı zayıf rivayetleri de sahih olarak kabul etmiyoruz. "Kabirleri tavaf ediyorsunuz" sözünüz ise, bir iftiradan başka bir şey değildir. Eğer insanların o mezarların ziyaretine gidip oralarda onlara selam vermelerini, Fatiha ve Kur'an okumalarını, Allah-u Teala'ya o mukaddes mekanlarda ibadet etmelerini kastediyorsanız, bunu biz şirk değil, bizatihi Hak Teala'ya ibadet olarak görüyoruz. Kaldı ki bu işleri sadece şiiler değil, çoğu Sünniler de yapmaktadırlar. Her yıl milyonlarca Müslüman'ın Medine'de Allah Resulü'nün (s.a.a) ziyaretine gitmelerini, Vahhabi zihniyetli insanların dışında kimse yadırgamamaktadır. Yine mezarları süsleyenler sadece şiiler değildir. Bir çok Sünni şahsiyetin mezarlarının durumu ve oralara yapılan ziyaretçi akınını, duyduklarıyla yetinen, etrafından habersiz, zavallı insanların dışında bilmeyen yoktur. Örneğin Irak'a gidip de Bağdat'ta İmam Ebu Hanife ve Abdulkadir Geylani'nin mezarlarının bulunduğu yeri yakından görenler, bunu çok iyi bilirler. Yine fazla değil, bir asır öncesine kadar, Medine'de Cennet-ül Baki' mezarlığında yatan İslam büyüklerinin türbeleri üzerinde yapılan muhteşem, kubbeli, minareli türbeleri, tarihten az buçuk haberi olanlar kesin biliyorlar. Hatta bunların fotoğrafları bile hala mevcuttur. Ancak o mukaddes topraklardaki Vahhabi istilasından sonra bunlar yerle bir edilmişlerdir. Kaldı ki sadece bu değil, Hz. Resulullah (s.a.a) da dahil herhangi bir kimsenin mezarının ziyaretine giden herkes İbn-i Teymiye'ye göre müşriktir!! Nitekim hacca gidenler, her yıl Vahhabilerin mukaddes mekanların ziyaretçilerine Şii, Sünni demeden nasıl muamele ettiklerini ve onları nasıl şirkle suçladıklarını yakından görmektedirler. Bilmiyorsanız, gidenlere sorun, anlatsınlar size!

5. sorunuzda İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) naklettiğiniz söze gelince, biz bunun kesinlikle bir iftira olduğunu biliyoruz. Siz eğer samimi iseniz, Şii kaynaklardan bu konuda belge gösterin (bizim ihtilafi konularda bizzat sizin kaynaklarınızdan delil ve belge gösterdiğimiz gibi). Yoksa bazı Sünni kaynakların yazdığına bakarsan, Hz. Ali (a.s) 1. Halife'nin hilafete seçildiğini duyduğunda, elindeki şalvarını evde giymeği bile beklemeden, koşa koşa mescide gelmiş ve halifeye biat etme şerefine nail olmuştur!!! Oysa onlarca Sünni ve Şii kaynağın yazdığına göre, Hz. Ali (a.s) en az altı ay halifeye biat etmemiştir.

6. sorunuza gelince, muhterem kardeşim. Siz bir kere her şeyden önce, bu mektepteki İmamet inancı ve bu mektebin bu meseleye bakış tarzını ve imamet ve İmamı İslam'ın neresini koyduğunu, öğrenmeniz lazım. Aksi takdirde biz bunu size nasıl anlatabiliriz ki? Fakat şu kadarını bilmelisiniz ki bu mektepte, imamet olayı, (Ehl-i Sünnet'te olduğu gibi) bir muhtarlık veya en fazlası bir Cumhurbaşkanlığı gibi bir şey olarak görülmüyor. Yani siyasi yönetim, imametin çok küçük bir boyutudur. Nitekim Hz. Ali'nin (a.s) ve İmam Hasan'ın dışında hiçbir Ehl-i Beyt imamının siyasi yönetime gelmelerine zalimler ve halife maskeli sultanlar izin vermemiş ve sürekli ya zindanlarda veya şiddetli baskılar altında onları tutmaya çalışmışlardır. Buna rağmen onlar İmamdılar ve olmaları, alem-i vücutta bulunmaları bir zaruretti. Tabi bunun geniş açıklamaları ve delilleri ilgili kaynaklarda geniş bir şekilde açıklanmıştır. Siz eğer oralara baş vurup, bu konuyu bu mektebin perspektifinden incelerseniz, artık bu soruyu sormanıza bile hacet kalmayacaktır. Ama Sünni kardeşlerimizin çoğunun bu olaylara yaklaşımı, aynı Mevlana'nın Mesnevi'de anlattığı karanlıkta filin tarifine benziyor!

Bir de sizin ortaya koyduğunuz bu mantığa dayanarak soruyoruz, Allah Resulü'nün (s.a.a) zamanında, efendimizi görmeyen binlerce Müslüman, ona nasıl biat etmiştir dersiniz?! Örneğin Veysel Karani hazretleri biatsiz mi ölmüştür acaba? Siz buna ne cevap verirseniz, bizim de cevabımız aynı olacaktır.

 

 

-------------------

[1]- Sahih-i Müslim -Arapça metin-, c.2, s.119; Sünen-i Beyhakî, c.8, s.157

[2]- Sahih-i Müslim, c.2, s.122; Sünen-i Beyhakî, c.8, s.159

[3]- Sahih-i Müslim, c.2, s.119; Sünen-i Beyhakî, c.8, s.158

[4]- Sünen-i Beyhakî, c.8, s.159 

[5]- Sünen-i Beyhakî, c.8, s.159

[6]- Hac, 32          




Bu haber 425 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SORU-CEVAP Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI