Bugun...



Ehli Beyt'ten Murad

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 18-05-2021 12:13

Ehli Beyt'ten Murad

Soru: Ehli Beyt'ten murad: Hz. Muhammed’in (asv) Sünneti seniyesine temesük etmektir. Eğer Hz. Muhammed'in sünnet-i seniyesine tabi değilse, Ehl-i Beyt'ten olmayacağı, ehli ilimce belirlenmiştir. Ehli Beyt’e mensub olanlar: Başta Hz. Ali (Ks), Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Fatma annemizdir. Ayrıca Hz. Muhammed'in hanımları da Ehli Beyt olarak kabul edilmiştir. Veselam...

Cevap: Muhterem kardeşim, yazınızda “Ehl-i Beyt’ten (a.s) murad, Hz. Muhammed'in (s.a.a) sünneti seniyesine temessük etmektir. Eğer Hz. Muhammed’in (s.a.a) sünneti seniyesine tabi değilse, Ehl-i Beyt’ten olmayacağı ehli ilimce belirlenmiştir” diye açıklamanız sizin “Ehl-i Beyt” terimini farklı bir anlamda kullandığınızı gösterir. Bizce Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde geçen “Ehl-i Beyt” kelimesi sadece belirli şahısları ifade etmektedir. Bunlar şu kişilerdir:

1. Hz. Muhammed (Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun)

2. Hz. Ali (Allah’ın selâmı ona olsun)

3. Hz. Fatıma (Allah’ın selâmı ona olsun)

4. Hz. Hasan (Allah’ın selâmı ona olsun)

5. Hz. Hüseyin (Allah’ın selâmı ona olsun)

6. Hz. Zeynelabidin (Allah’ın selâmı ona olsun)

7. Hz. Muhammed Bakır (Allah’ın selâmı ona olsun)

8. Hz Cafer Sadık (Allah’ın selâmı ona olsun)

9. Hz. Musa Kazım (Allah’ın selâmı ona olsun)

10. Hz. Ali Er-Rıza (Allah’ın selâmı ona olsun)

11. Hz. Muhammed Taki (Allah’ın selâmı ona olsun)

12 Hz. Ali Naki. (Allah’ın selâmı ona olsun)

13. Hz. Hasan Askeri (Allah’ın selâmı ona olsun)

14. Hz. Mehdi (Allah’ın selâmı ona olsun)

Ehl-i Beyt terimi, Hz. Peygamber’e (s.a.a) atfedilerek, Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehl- i Beyt’i olarak kullanıldığı gibi, bazen Hz. Peygamber’i  (s.a.a) de içine alacak şekilde geniş bir anlamda kullanılır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.a), bazen kendisinden ve diğer Ehl-i Beyti'nden “Biz Ehl-i Beyt” olarak söz etmiştir. Kısacası “Ehl-i Beyt” terimi sadece yukarıda mübarek isimlerini zikrettiğimiz kişileri ifade etmektedir; başka hiç bir kimseyi değil. Bu terimi Hz. Peygamber’in (s.a.a) soyundan gelenleri ifade etmek için kullanılan “seyyit” ve “şerif” kelimeleriyle karıştırmamak gerekir. Ehl-i Beyt kelimesinin yukarıda zikredilen belli kişiler anlamına geldiğini ispatlayan bazı deliller şöyledir:

1. Tathir ayeti ve Kisa Hadisi: Tirmizi, Sünen’inde (Hadis: 3129 ve 3719) Hakim, Müstedrek’inde (c. 3 s. 146) ve Beyhaki, Sünen’inde (c.2 s. 169) ve diğer bir çok muhaddis Ümm-ü Seleme’nin şöyle dediğini nakletmişlerdir: “Allah yalnız siz Ehl-i Beyt’ten her türlü kusur ve kötülüğü gidermeyi ve sizleri tertemiz kılmayı irade etmiştir…” ayeti benim evimde nazil oldu. O zaman evde Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin vardı. Hz. Resulullah bunların üzerine abasını örterek: “Bunlar benim Ehl-i Beytim'dir; Allah'ım! Bunlardan her türlü kusuru uzaklaştır ve bunları tertemiz kıl.” dedi.”

Bu hadis Şia ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında mütevatir olarak nakledilmiştir. Üstelik bir çok senedi de sahihtir. Bizzat Tirmizi ve Hakim yukarıdaki hadisin senet yönünden sahih olduğunu kaydetmişlerdir. Mustedreku’s-Sahihayn’in nakline göre hadisin sonunda şu ifade yer almıştır: “Ümm-ü Seleme diyor ki: “Ya Resulallah! Ben Ehl-i Beyt’ten değil miyim? diye sordum; Resulullah: “Sen hayır üzeresin ama Ehl-i Beyt’im bunlardır” diye cevap verdi.”

Ahmet b. Hanbel’in naklinde de şu ifade yer almıştır: Ümm-ü Seleme diyor ki: “Ben abayı kaldırarak onların yanında yer almak istedim. Resulullah abayı benim elimden çekerek “Senin akıbetin hayırlıdır.” buyurdu. Tahavi, Müşkilü’l Asar’da şu hadisi nakleder: Umret’ul Hamdaniye diyor ki “Ben Ümm-ü Seleme’nin yanına gelerek: “Ey Ümmü’l-Müminin, dedim, bu adam hakkında bana bilgi ver; bazıları onu seviyor; bazıları ise onu sevmiyor. Maksadı Ali b. Ebitalip idi.” Ümm-ü Seleme: “Sen nasıl? onu seviyor musun? Yoksa ona düşman mısın? diye sordu; Umre: “Ben ne onu seviyor ve ne de ona düşmanlık besliyorum” dedim. Bunun üzerine Ümm-ü Seleme aba hadisini anlatarak şöyle dedi: Allah, “Sadece siz Ehl-i Beyt’ten her türlü kusur ve pisliği uzaklaştırmayı ve sizleri tertemiz kılmayı irade etmiştir...” ayetini indirdi. Evde sadece Cebrail, Resulullah, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Ben “Ya Resulallah! Ben de Ehl-i Beyt’ten miyim?” diye sordum. Resulullah, “Allah katında senin için hayır vardır” dedi. Ben, soruma “evet” diye karşılık vermesini arzu ediyordum; o zaman evet diye cevap vermesi güneşin doğup ışığını saçtığı her şeyi bana vermekten daha sevimli idi. (Müskilü’l-Asar, c.1, s.336)

Görüldüğü gibi, Hz. Resulullah (s.a.a) ayette geçen “Ehl-i Beyt” kelimesi hakkında her hangi bir yoruma yer bırakmamak için abasını Ehl-i Beyti'nin üzerine örterek, bu Ehl-i Beyt’ten maksadın kimler olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) bunları bir abanın altında toplaması ve hatta bir çok nakilde yer aldığı üzere Ümm-ü Seleme’nin bile onların yanına katılmasına engel olması Ehl-i Beyt’in kim oldukları hakkında her türlü şüpheyi ortadan kaldırmak içindir.  

Hz. Peygamber’in (s.a.a) hanımlarından hiç birinin bu ayetin kendisi hakkında nazil olduğunu iddia etmemesi de bu ayette geçen “Ehl-i Beyt” kelimesinin açık bir şekilde Hz. Peygamber’in (s.a.a) döneminde Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), Hz. Hasan (a.s), Hz. Hüseyin’e (a.s) tahsis edildiğini göstermektedir. "Ehl" kelimesinin asil mana itibariyle de zevceye denilmediğini lugat kitaplarını incelemekle anlamak mümkündür; hatta Sahih-i Müslim’de varolan Zeyd b. Erkam’ın hadisi de bunu göstermektedir. Sahih-i Müslim’de nakledildiği üzere Zeyd b. Erkam’dan “Ehl-i Beyt’ten kimler kast edilmiştir? Acaba maksat Hz. Peygamber’in hanımları mıdır?” diye sorulunca, “Hayır, Allah’a yemin ederim ki, hanım kocasıyla uzun bir dönem yaşar; sonra kocası onu boşar ve o kendi babasına ve ailesine döner” dedi. (Sahih-i Müslim Hadis: 4425)  

Hz. Hüseyin’in (a.s) evlatlarından olan yukarıda mübarek isimlerini zikrettiğimiz diğer dokuz İmam’ın (a.s) Ehl-i Beyt’ten oluşları ise, bir önceki İmam’ın kendinden sonra gelecek İmam’ı şahsen tanıtması ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) geleceğini bildirdiği on iki imam’dan ve Ehl-i Beyt’ten olduğunu açıklaması ile sabittir. Söz konusu ayetin Hz. Peygamber’in (s.a.a) hanımlarıyla ilgili ayetlerin siyakında yer alışına dayanarak, bu ayetin Hz. Peygamber’in (s.a.a) hanımları hakkında nazil olduğunu söylemek ise, nassa karşı ictihat olduğundan geçersizdir.  

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığı üzere bu ayetin Hz. Peygamber’in (s.a.a) hanımları hakkında nazil olduğunu ısrarla söyleyen İkrime ve Mucahit gibi kişilerin sözü temelsiz ve batıldır. Bunların hadis uydurdukları hatta İkrime’nin yalan olarak hadis uydurduğu için bir süre Abdullah b. Abbas’ın oğlu tarafından tuvaletin kapısına bağlandığı ve Mucahid’in, Abbasi halifesi Mansur’a “İstediğiniz konuda sizin için hadis uydurabilirim” dediği sabittir. Nesai, Mucahid’i tanınmış yalancılardan saymıştır. Bu zatın Hz. Ali’ye (a.s) karşı düşmanlığı da açıktır. (bkz. Vefeyatu’l-A’yan c.1 s. 320; Delailu’s-Sıdk, c.2, s.95)

2. Selam Hadisi: Sahih-i Tirmizi, Musned-i Ahmed ve Müsned-i Teyalisi ve Mustedreku’s-Sahiheyn’de Usdu’l-Ğabe’de yine Mecmeu’z-Zevaid, El-İstiab ve bir çok diğer hadis ve tefsir kaynağında nakledilmiştir ki: Hz. Resulullah (s.a.a) altı ay boyunca sabah namazı için çıktığında Hz. Fatıma’nın (s.a) kapısına uğrayarak, şöyle derdi: Namaz vaktidir, Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah sizden her türlü kusur ve kötülüğü gidermek ve sizleri tertemiz kılmak istemektedir. Hakim, “Ma’rifet-u Ulumil-Hadis” adlı eserinde bu hadisin Abdullah b. Abbas ve başkaları yoluyla mütavetir olarak nakledildiğini kaydetmiştir.

3. Mübahele Olayı: Müslim, Sahihin’de kendi senediyle Sa’d b. Ebi Vakkas’tan şöyle nakletmiştir: “Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra beddua edip yalvaralım da Allah’ın lanetini yalancıların üzerine okuyalım.” ayeti nazil olunca Hz. Resulullah (s.a.a) Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i çağırarak söyle buyurdu: Ey Allah’ım! Bunlar benim Ehlimdir.” Ayni hadisi Tirmizi, Sünen’inde ve Ahmet b. Hanbel Müsned’inde rivayet etmişlerdir. Ahmed’in naklinde hadisin sonu şöyledir: “Bunlar benim Ehl-i Beytimdir.” Hz. Peygamber’in (s.a.a) "Mübahele" olayında hanım ve yakınlarından hiç birini kendisiyle götürmemesi ve sadece Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i kendi yanına alıp, “Bunlar benim Ehl-i Beytim'dir” diye buyurması yine Ehli Beyt’in yalnız bunlardan ibaret olduğuna delildir.

Yukarıdaki açıklamalar üzerinde iyice dikkat edilirse anlaşılır ki, Ehl-i Beyt’en maksat yalnız yukarıda isimlerini zikrettiğimiz belirli kişilerdir. Buna göre “Ehl-i Beyt’ten olmak için falan şart gerekir” demek yersiz olur. Evet, “Ehl-i Beyt” kelimesinden Hz. Resulullah’ın (s.a.a) akraba ve yakınları veya soy olarak Hz. Resulullah’ın (s.a.a) soyundan olan herkes kast edilirse ve hatta buna Hz. Peygamber’in (s.a.a) hanımları da eklenirse, o zaman “Birisinin Ehl-i Beyt’ten olabilmesi için Hz. Peygamber’in (s.a.a) sünnetine uyması gerekir; eğer Hz. Muhammed’in (s.a.a) sünneti seniyesine tabi değilse, Ehl-i Beyt'ten olmayacağı ehl-i ilimce belirlenmiştir.” demek bir anlam ifade eder; ama biz yukarıda açıkladığımız gibi “Ehl-i Beyt” kelimesi Kur’an ve hadislerde böyle bir anlam ifade etmemektedir.

Ehl-i Beyt sadece yukarıda ismi geçen şahsiyetlerdir. Bunların ise sünnetin gerçek açıklayıcı ve koruyucuları oldukları, ilim ve takvada kendi dönemlerinde herkesten üstün oldukları tarihi inceleyen herkes için şüphe götürmeyen bir hakikattir. Biz araştırmacı kardeşlere ip ucu vermek gayesiyle Ehl-i Beyt imamlarının (a.s) kimler olduklarını açıkça yazan ve hatta onların faziletleri beyan eden bazı Ehl-i Sünnet alimlerinin isimlerini kaydediyoruz:

1-Şemsuddin b. Tulun: Bu zat Ehl-i Beyt imamlarının fazileti hakkında "El-Eimmetü’l-İsna Aşer" kitabını yazmıştır.

2- Şeblenci Şafii: Ehl-i Beyt hakkında “Nuru’l Ebsar” kitabını yazmıştır.

3- Şemsuddin Zehebi: Siyer-u A’lami’n-Nubela’da zikretmiştir.

4- Fazl b. Ruzbehan: Bu zat on iki Ehl-i Beyt imamının fazileti ve onlara salavat getirmekle ilgili olarak bir kitap yazmıştır.

5- İbn-i Hacer Mekki: Bu şahıs sözüm ona Rafızîlerin reddiyesi olarak yazdığı “Es-Sevaikü’l-Muhrika” adlı eserinde on iki imamı sayarak, bunların kendi zamanlarında Hz. Peygamber’in (s.a.a) soyundan gelen en faziletli kişiler olduklarına itiraf etmiştir.

6- Muhyiddin Arabi, Futuhat-i Mekkiye’sinde: On iki Ehl-i Beyt imamını sayarak, bunların yüce şahsiyetlerini açıklamıştır.

7- Kunduzi-i Hanefi: On iki imam’ın faziletleriyle ilgili olarak kaleme aldığı değerli ve kapsamlı eseri “Yenabiü’l Mevedde”de Ehl-i Beyt’in yukarıda saydıklarımız olduğunu ve bunların ilahi makam ve faziletlerini sahih senetli hadislerle ispatlamıştır.

8- Ebu Reyye: “El-Ezva-u Ales-Sünneti’n-Nebeviyye” adlı eserinde zikretmiştir.

Allah’a hamd olsun bizi bu yüce gerçeğe hidayet ettiği için; Eğer bizi hidayet etmeseydi, bizler hakkı bulamazdık.




Bu haber 541 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SORU-CEVAP Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI