Bugun...



Bataklıkta Yetişen Gül

Soru: Peygamberimiz buyuruyor: Bataklıkta yetişen gülden uzak durunuz... Diyelim anne kötü baba sarhoş kumarbaz haram yiyen ve kızına da haram yedirmiş... Burada kızın suçu ne...? Kız bir nevi dışlanıyor, elçisi gelmiyor, mahrum oluyor bir türlü cezalandırılıyor... Allah’ın adaletiyle bu olaya nasıl bakmak gerek...

facebook-paylas
Güncelleme: 15-06-2020 14:27:27 Tarih: 10-12-2019 15:48

Bataklıkta Yetişen Gül

Bismillahirrahmanirrahim

Cevap: Selamun aleyküm değerli kardeşim. İnsanın üzerinde etkili olan bir takım etkenler vardır.  Çevre gibi, eğitim gibi, anne-baba gibi, haram lokma gibi. Bunlar insanın üzerinde etkilidir. Fakat belirleyici değildir. Belirleyici olan son tahlilde insanın kendi iradesidir; hür iradesi ve seçimidir. Evet, birtakım etkenlerin neticesinde insanın imtihanı zorlaşıyor. Fakat insanın seçimi imkânsız değildir. Biraz zorlaşıyor ama gene de insan isterse ve kendi iradesine hâkim olursa, seçimini iyi yaparsa, böyle bir kimse son tahlilde kendisini kurtarabilir.

Yani mesela söyle düşünün: Bir insanın bedeni güçlüdür, böyle bir kimsenin zayıf ve güçsüz birisine nazaran başkasına haksızlık ve zulüm etme imkânı daha fazla ve daha elverişlidir. Ama acaba güçlü olan kimse başkasına zulüm ettiğinde "Ne yapayım ben güçlüydüm. Dolayısıyla zulüm etmeğe de mecburdum" diyebilir mi? Evet, o zayıf kimsenin zulüm etme imkânı daha azdır ve güçlü olanın ise daha fazladır. Ama güçlü olan kendisine hâkim olur ve gücünü kötü yönde kullanmazsa ve Allah’ın belirlediği çerçevede hareket ederse, günah islemiş olmaz ve zulüm etmiş olmaz.

Şimdi bazı olumsuz ortamlarda ve ailelerde dünyaya gelen ve yetişen çocuklarda yanlışa düşme oranı iyi ailede yetişenlere oranla daha fazladır. Ama iyi ailede yetişen bir kimse iyilik yapmağa mecbur değil ve kötü ailede yetişen bir kimse de kötülük yapmağa mecbur değildir. Dolayısıyla tarihte bunun bir sürü örnekleri vardır. İyi ailede ve iyi anne-babanın eğitiminde olan bazı çocuklar son tahlilde kötü çıkmışlar. Bunun en bariz örneğini Kur’an bize Hz. Nuh’un (a.s) oğlu olarak tanıtıyor. O peygamber evladıydı ve peygamberin elinde büyümüştü. Ama buna rağmen dünyadan kâfir olarak gitti. Veya yine aynı yönde Hz. Nuh’un hanımı, Hz. Lut’un hanımı, peygamber hanımlarıydılar ama son tahlilde inkârcı oldular. Veya tersi durum olarak, Asiye, Firavun gibi bir kralın kraliçesi idi. Ama kraliçe olarak her türlü kötülük ve fıskı fücuru yapma imkânına sahipti. Ama buna rağmen Hz. Musa’nın davetine icabet etti ve uğradığı bütün zulümler ve haksızlıklara rağmen, imanından vazgeçmedi. Öğleki kazıklarla kendisini yere çivileyip öldürdüler. Ama yine de imanından vaz geçmedi.

Dolayısıyla bazı etkenler etkilidir ama son tahlilde yine de seçimi yapabilme imkânı herkesin elinde vardır. Bu hadiste de Hz. Resulullah (s.a.a) olayın bu boyutuna işaret ediyor. “Kötü ailede yetişen ve büyüyen güzel kız”. Bakın “iyi kız” demiyor. “Güzel kız” diyor. Yani orada risk var. Onun için Hz. Resulullah (s.a.a) bizi uyarıyor ki bu tür ailelerde yetişen kızların sadece güzelliği sizi aldatmasın. İyice araştırın, eğer kendini yetiştirmiş, kendine hâkim olmuş, o kötü eğitimin etkilerinden kendini korumuş ve kurtarmış bir kız ise, tabii ki sorun yoktur insan evlenebilir. Ama eğer bunu yapmazsanız sadece güzel olduğu için ve “Ne yapayım ailesi kötüdür ama o güzeldir. Ben evleneceğim” demeyin. Yani o güzellik sizin gözünüzü kör etmesin iyice araştırın, imanına ve takvasına bakın ve öğle evlenin. Elbette burada ihtimal daha fazladır diye Hz. Resulullah (s.a.a) uyarıyor. Yoksa iyi bir aileden kötü bir kız da çıkması da mümkündür. Orada da araştırmak lazımdır. Sırf iyi ailedendir diye çocuğu da iyi olacak diye bir kural yoktur. Oradakinin de kötü olması mümkündür. Orada da araştırmak lazımdır. Ama burada ihtimal daha fazladır, risk daha fazladır diye Hz. Resulullah (s.a.a) uyarma ihtiyacını daha çok hissediyor. Dolayısıyla da bu durum Allah’ın adaleti ile ters düşen bir durum değildir. Eğer insan mecbur olsaydı ve iyi yönü, doğruluğu seçme şansı ve imkânı olmasaydı, o zaman “bu durum Allah’ın adaletine sığmaz” denilirdi. Allah-u Teâlâ herkesi bir şekilde imtihan ediyor. Orada risk biraz daha fazladır ama riskin fazla olması imtihanı ortadan kaldırmaz. Kendine hâkim ol, kendine daha çok dikkat et. Diğer şeylerde de mesela daha yakışıklı veya daha güzel olan erkekler ya da kızların kötülüğe düşme imkânı daha fazladır ve risk orada daha büyüktür. O zaman –Allah korusun- yakışıklı olan erkek gider ve kötülüğe bulaşırsa veya bir kız kötülüğe bulaşırsa, kıyamet günü kendisine hesap sorulduğunda “Niye böyle yaptın. Ne yapayım rabbim beni güzel ya da yakışıklı yaratmıştın onun için böyle oldu” diyebilir mi? Evet orada ihtimal daha fazladır. Durum daha zorlaşıyor ama hiçbir zaman bunlar insanın iradesini ipotek altına almaz. Son tahlilde her zaman belirleyici olan insanın kendi iradesidir. Bunun örneklerini Allah-u Teâlâ Kur’an’da vermiş ki biz ona göre hesabımızı gidelim. Hz. Nuh’un oğlu ve eşi, Hz. Lut’un eşi kötü yönde ve Hz. Asiye iyi yönde. İradeler buna hâkim oldular diye kötü bir aileden Asiye gibi bir çıktı. İyi bir aileden de Nuh’un oğlu, Nuh’un hanımı, Lut’un hanımı çıktı.

Dolayısıyla “ne iyi bir aile ve iyi şartlar onun iyiliğine % 100 garantidir” diyebiliriz “ne de kötü bir ailede olan bir kimsenin artık şansı yoktur ve onun işi bitti” diyebiliriz. İradesine hâkim olanın kötü bir ailede de olsa seçimini iyi yapma şansı vardır. Öbürü de Allah korusun iyi bir ortamda olmasına rağmen kötü olma ihtimali vardır. Burada ölçü Allah-u Teâlâ insanı eğer hür iradesine ipotek koyacak bir şart önüne çıkarmış olsaydı, dolayısıyla kötülük yapmağa mecbur olsaydı, “o zaman bu Allah’ın adaletine sığmazdı” derdi. İnsanının elini kolunu bağlasınlar ve “sen falan şeyi niye yapmadın ya falan şeyi niye yaptın” desinler. Böyle değil örnekleriyle görüyoruz.

Bir hususu da ilave edeyim: Hadislerden de istifade ediliyor ki insanın imtihan şartları ne kadar ağır ve zor olursa ve imtihandan iyi ve başarılı çıkmaya dikkat ederse, o zahmetlere katlanır ve kendine dikkat ederse, seçimini iyi yaparsa, nefsine hâkim olursa, böyle bir kimsenin sevabı başkasına nazaran kat kat daha fazladır. Genel kural şudur: En faziletli amel en zor olanıdır. Dolayısıyla bir insan ne kadar daha fazla zorluğa müptela olursa, Allah’a kul olmada daha çetin şartlara tahammül ederse, sevabı da o kadar daha fazla olur. Yani Allah-u Teâlâ eğer bir taraftan zorlaştırıyorsa, yani bazı dezavantajlar varsa, bunu karşılığında avantajlar da koymuş ki o dengeyi sağlasın ve kimsenin hakkı zayii olmasın.                




Bu haber 2251 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SORU-CEVAP Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI